B
busra_tuna
Ziyaretçi
- Konu Sahibi busra_tuna
- #1
Can Dündar
Milliyet Gazetesi, 10.08.2006
Dikkat: Bu yazı çocuklar ve bulantısı olanlar için sakıncalıdır!
Berlin'in göbeğinde seks filmleri ve aletleri satan bir mağazaya girdim ve ne yalan söylemeli, hayret ettim.
Camekânını erotik fotoğrafların süslediği mağazanın girişi muşamba perdelerle gizlenmiş.
İçerde süpermarketi andıran geniş bir alan ve o alana yerleştirilmiş düzenli raflar var.
Bir köşede şişme kadınlar, deri maskeler, kırbaçlar, iç çamaşırlar, boy boy alet-edavatlar...
Alt katta, ekrandaki filmlerle baş başa kalınabilecek dar odalar...
Ve ortadaki raflarda pornolar...
* * *
Daha önce "seks shop" gezmiş olanlar için tanıdık manzara...
Beni hayrete düşüren bu değil: Moda olan seks filmleri...
Girişte en öne konulan DVD'lerin konusu neydi biliyor musunuz?
Pislik yedirme!
Bu, çoktandır böyle ise, mevzuu bilenler cehaletimi bağışlasın; ama ben eskiden tezgâh altında "meraklısına" sunulan bu tür fantezilerin bunca popüler hale geldiğini bilmiyordum.
DVD'lerin kapağında, ortalarına yatırdıkları kadının ağzına işeyen erkeklerin, hemcinsinin ağzına kusan kadınların, birbirlerinin vücuduna sıvadıkları ("havyar" diye adlandırılan) dışkıyı teninden yalayan grupların fotoğrafları vardı.
* * *
Ahlakçılık taslamak istemem; herkesin zevki kendine...
Sadece "ilginç"in yerini "iğrenç"in aldığına, "müstehcen"in tahtına "müstekreh"in oturduğuna dikkatinizi çekerim.
70'lerin pornolarındaki türden seks tamamen gözden düşmüş. Yatak odalarının yeni gözdeleri şunlar:
Şişmanlarla, cücelerle, hamilelerle, yaşlılarla seks, çocuklara tecavüz içeren Japon çizgi filmleri...
Atlar ve köpeklerle çiftleşme...
İşkence yaparak ırza geçme...
Bu arada Türkçe pornolar da artmış. Pek manidar isimler taşıyan DVD'lerin pos bıyıklı, koca göbekli kahramanı, "8 aylık hamile, azgın bir kadın"ın üzerindeydi bir macerada...
* * *
Peki ne oldu da dışkı, yatak odalarının mezesi oldu?
Sokakta şiddetin, sinemada pornonun hüküm sürdüğü 1970'lerin sonlarında sevgili hocam Prof. Ünsal Oskay, "Eros'un ölümünden" söz ederdi bize, üniversitede...
Dünya hızla ve acımasızca değişirken, yaşadığı ekonomik ve kültürel sarsıntının nedenlerini kavrayacak birikime sahip olmayan kesimlerin nasıl husumete sürüklendiğini anlatırdı.
"Sıradan insan", bu husumeti iktidara değil, en yakınındaki benzerlerine yöneltir, şiddete, kabalığa, zorbalığa başvururdu.
Kitlelerin ruh sağlığı bozuldukça eziklikten doğan bir üstünlük duygusu ve sadizm öne çıkardı. Bu, yaşama sevincinin ölümünün habercisiydi...
* * *
Hoca'nın tespitlerini bugüne uyarlayalım: Değişim, küresel boyutta hızlandı. Ütopyalar çöktü. Yarın endişesi derinleşti. Güven bitti. Zemin çamurlaştı.
Çürüyoruz.
Bu çürüme ilişkilere de yansıyor.
Özgürlük sanılan bir serbesti ve sevdadan arındırılmış şehvet, azgınlıkta sınır tanımıyor. Paparazziler, gündelik ilişkileri kovalıyor.
"Serbestler"in iştahı, yaygın cinsel açlığın karnını doyuruyor.
Cep telefonu-kamera-bilgisayar üçlüsü, iletişimden çok, porno bulmak ve tuzak kurmak için kullanılıyor.
İhanete uğramışların şantaj kasetleri dolaşıyor internette... Çocuklar örnek alıp okul tuvaletinde cep telefonuyla ava çıkıyor.
Hayatımızda güzellik, estetik, sanat eksildikçe, bağlılık, umut, güven tükendikçe, çürüme marifet gibi sergilendikçe bir apse patlamışçasına cerahat akıyor mesaj kutularından, seks mağazalarından, yatak odalarından...
İnsanoğlu sevgiden koptukça b.ka bulanıyor.
Ve aşk, ayağa düştükçe kuburda boğuluyor.
YAZIIKK Kİ NE YAZIK....:1no2:
Milliyet Gazetesi, 10.08.2006
Dikkat: Bu yazı çocuklar ve bulantısı olanlar için sakıncalıdır!
Berlin'in göbeğinde seks filmleri ve aletleri satan bir mağazaya girdim ve ne yalan söylemeli, hayret ettim.
Camekânını erotik fotoğrafların süslediği mağazanın girişi muşamba perdelerle gizlenmiş.
İçerde süpermarketi andıran geniş bir alan ve o alana yerleştirilmiş düzenli raflar var.
Bir köşede şişme kadınlar, deri maskeler, kırbaçlar, iç çamaşırlar, boy boy alet-edavatlar...
Alt katta, ekrandaki filmlerle baş başa kalınabilecek dar odalar...
Ve ortadaki raflarda pornolar...
* * *
Daha önce "seks shop" gezmiş olanlar için tanıdık manzara...
Beni hayrete düşüren bu değil: Moda olan seks filmleri...
Girişte en öne konulan DVD'lerin konusu neydi biliyor musunuz?
Pislik yedirme!
Bu, çoktandır böyle ise, mevzuu bilenler cehaletimi bağışlasın; ama ben eskiden tezgâh altında "meraklısına" sunulan bu tür fantezilerin bunca popüler hale geldiğini bilmiyordum.
DVD'lerin kapağında, ortalarına yatırdıkları kadının ağzına işeyen erkeklerin, hemcinsinin ağzına kusan kadınların, birbirlerinin vücuduna sıvadıkları ("havyar" diye adlandırılan) dışkıyı teninden yalayan grupların fotoğrafları vardı.
* * *
Ahlakçılık taslamak istemem; herkesin zevki kendine...
Sadece "ilginç"in yerini "iğrenç"in aldığına, "müstehcen"in tahtına "müstekreh"in oturduğuna dikkatinizi çekerim.
70'lerin pornolarındaki türden seks tamamen gözden düşmüş. Yatak odalarının yeni gözdeleri şunlar:
Şişmanlarla, cücelerle, hamilelerle, yaşlılarla seks, çocuklara tecavüz içeren Japon çizgi filmleri...
Atlar ve köpeklerle çiftleşme...
İşkence yaparak ırza geçme...
Bu arada Türkçe pornolar da artmış. Pek manidar isimler taşıyan DVD'lerin pos bıyıklı, koca göbekli kahramanı, "8 aylık hamile, azgın bir kadın"ın üzerindeydi bir macerada...
* * *
Peki ne oldu da dışkı, yatak odalarının mezesi oldu?
Sokakta şiddetin, sinemada pornonun hüküm sürdüğü 1970'lerin sonlarında sevgili hocam Prof. Ünsal Oskay, "Eros'un ölümünden" söz ederdi bize, üniversitede...
Dünya hızla ve acımasızca değişirken, yaşadığı ekonomik ve kültürel sarsıntının nedenlerini kavrayacak birikime sahip olmayan kesimlerin nasıl husumete sürüklendiğini anlatırdı.
"Sıradan insan", bu husumeti iktidara değil, en yakınındaki benzerlerine yöneltir, şiddete, kabalığa, zorbalığa başvururdu.
Kitlelerin ruh sağlığı bozuldukça eziklikten doğan bir üstünlük duygusu ve sadizm öne çıkardı. Bu, yaşama sevincinin ölümünün habercisiydi...
* * *
Hoca'nın tespitlerini bugüne uyarlayalım: Değişim, küresel boyutta hızlandı. Ütopyalar çöktü. Yarın endişesi derinleşti. Güven bitti. Zemin çamurlaştı.
Çürüyoruz.
Bu çürüme ilişkilere de yansıyor.
Özgürlük sanılan bir serbesti ve sevdadan arındırılmış şehvet, azgınlıkta sınır tanımıyor. Paparazziler, gündelik ilişkileri kovalıyor.
"Serbestler"in iştahı, yaygın cinsel açlığın karnını doyuruyor.
Cep telefonu-kamera-bilgisayar üçlüsü, iletişimden çok, porno bulmak ve tuzak kurmak için kullanılıyor.
İhanete uğramışların şantaj kasetleri dolaşıyor internette... Çocuklar örnek alıp okul tuvaletinde cep telefonuyla ava çıkıyor.
Hayatımızda güzellik, estetik, sanat eksildikçe, bağlılık, umut, güven tükendikçe, çürüme marifet gibi sergilendikçe bir apse patlamışçasına cerahat akıyor mesaj kutularından, seks mağazalarından, yatak odalarından...
İnsanoğlu sevgiden koptukça b.ka bulanıyor.
Ve aşk, ayağa düştükçe kuburda boğuluyor.
YAZIIKK Kİ NE YAZIK....:1no2: