Şehrazat' ın Gerçek Hikayesi

ilona

psikolocik deli
Kayıtlı Üye
8 Eylül 2006
2.927
12
Şehrazat’ ın hikâyesini biliyor musunuz?

Bir zamanlar Fars diyarının Şehriyar isminde bir hükümdarı varmış. Hani şu 1001 Gece'deki Onur'un çok sevdiği atına verdiği isim... Şehriyar, Hindistan'dan Çin'e kadar uzanan bütün toprakların kralıymış.

Ama bunca güç, bunca kudret bir gün karısının kendisini aldatmasının önüne geçememiş. Başına gelen acı olay yüzünden deliye dönen Şehriyar, artık bütün kadınların nankör ve sadakatsiz olduğuna inanmaya başlamış.

Önce karısını öldürtmüş. Ardından da vezirine, kendisine her gece başka bir kadın getirmesini emretmiş. Her gece yatağına yeni bir gelin alan Şehriyar, geceyi geçirdikten sonra tan vakti kadınları öldürtüyormuş. Çünkü artık yatağına aldığı hiçbir kadının gün yüzü görmesini istemiyormuş.

Bu durum yıllarca böyle devam etmiş. Fars diyarın ın genç kızları kan ağlamakta, Kral Şehriyar ise akan kana doymamaktaymış. Derken bir gün vezirin güzeller güzelli, akıllılar akıllısı kızı Şehrazat' ın aklına bir plan gelmiş. Ve bir sonraki gece, karısı olarak Kral Şehriyar' ın koynuna girmiş.

Şehrazat, her gece tan vaktine kadar süren masallar anlatmaya başlamış Şehriyar'a. Büyülü gözleri ve sihirli sözleriyle aşık etmiş kralı kendisine. Ancak hiçbir masalın sonu gelmiyormuş güneş doğmaya başladığında. Ve masalın sonunu merak eden Şehriyar, Şehrazat' ın ertesi gece masala kaldığı yerden devam edebilmesi için sürekli idamını erteliyormuş.

Gel zaman git zaman Şehrazat tam 1001 gece boyunca masal anlatmış yüreği yaralı krala. Bu arada da üç tane çocukları olmuş. Ve Şehriyar, kadınlara duyduğu öfkeyi unutmuş. İdam kararı kaldırılmış, Fars diyarının kadınları bayram yapmış.



İşte tarihi günümüzden bin yıl öncesine kadar uzanan Binbir Gece Masalları'n ın gerçek öyküsü bu. Tatlı dilli ve sadık kalpli kadının, Şehrazat' ın, dünyanın en acımasız kralı Şehriyar' ı sevgiyle değiştirdiği muhteşem masal...

Bence bundan sonra Binbir Gece'deki Şehrazat' ı yani Bergüzâr Korel'i daha bir dikkatli izleyin. Çünkü o, önümüzdeki bölümlerde Şehriyar' ın duymak istediği masalları anlatmaya başlayacak. Ve kadınlardan kaçan Onur'a, aşkların en büyüğünü tattıracak.
 
CANIM ÇOK GÜZELMİŞ ÇOK ETKİLENDİM.
Paylaşımın için teşekkür ederim.
BU ARADA KADIN ZEKASI YİNE ORTA DA :Roflol:
 
Bu hikaye diziden çok daha güzel :1yes2: Bende merak ediyordum gerçek hikayesini teşekkürler.
 
hikayeyi biliyordum ama filimdeki gidişata bakılırsa onur beyin masala ihtiyacı yok.
 
1001 gece masalını merak ediyordum,sayende öğrenmiş oldum,çok sağol
güzelmiş
 
merak ettiğim bir hikayeydi. hatta bir filmi de vardi öyle değil mi??anlatımın içn çok tşk canm
 
binbir gece masallarını merak edenlere;
YKY yayınları tarafından çıkartılan 8 ciltlik bir serisinin olduğunu
dünya klasikleri olarak okuduğumuz romanlara ve romancılara ilham kaynağı olduğunu,
dünyaca ünlü , operalara, sinemaya, tiyatrolara ve baleye etkilerinin olduğunu,
binbir gece masallarını şehrazatın anlattığı sıraya göre okuyanların öleceğine inanıldığını ve bunu bilenlerin o masalları sırasıyla okumadıklarını,
biliyor muydunuz?
 
canım diziyi çok severek izleyen birisi olarak hikayesini öğrenmek çok güzel oldu teşekkürler çokta güzel bir hikayesi varmış:)))
 
valal bende hikayeden daha çok etkilendim yaa. kadının gücü herşeyi yaptırıyor :1yes2:
 
Bizim Memed Güler, Bir Demet Tiyatro’ya demediğini bırakmamış dünkü yazısında. “Binbir Gece” dizisiyle dalga geçtikleri için. Bir demiş “emeğe saygısızlık”, iki demiş “o hastalıktan yakınlarını kaybedenlerin kalbini kırıyor”.. “Bu” demiş “Hakkari Türküsü değil ki istediğin gibi çalıp, mırıldanabilesin..” Ben arkadaşımla aynı fikirde değilim.. “Binbir Gece” bir Hakkari Türküsü değil gerçekten ve tam da bu nedenle istediğin gibi dalga geçebilirsin.

Eğri oturup doğru konuşalım. Binbir Gece süper saçma bir konusu olan alelade bir dizi.. Milletin bayılıyor olması, reyting rekorları kırması umurumda değil. Bir kere çok konuşulduğu için, bir kere de Bir Demet Tiyatro’dan sonra seyrettim, tamam, anlamayacak bir şey yok. Ne kadar “millet bundan anlar” formülü varsa (herkesin taptığı ağlak kadın, sonradan pişman olacak olan kötü zengin, ebleh çocuk, köle hizmetçi, melek anne, şeytan dede) hepsi uygulanmış.

Ne Nobellik bir sanat eserinden söz ediyoruz, ne de hakiki bir dramdan.. Brezilya dizisi gibi bitmek bilmeyen sırlar, yanlış anlamalar, bir şeyleri ha bire gizlemeler, çocuk tiyatrosu gibi aynı lafları sürekli tekrarlamalar, (Şehrazat’ı ne yapacağız? Şehrazat’ı mı ne yapacağız? Evet Şehrazat’ı ne yapacağız? İşten çıkaracağız. İşten mi Çıkaracağız? Evet işten çıkaracağız.. Bizim prensiplerimiz var. Prensiplerimiz mi var?.. Vöhhh!) ne dediği, ne demek istediği belli olmayan ve fenalıklar getiren diyaloglar, bakışmalar, bakışamamalar.. Evet bir emek var tabii ortada ama yani her emek harcanmış şey iyidir, sanat eseridir, saygıdeğerdir diye bir şey yok. Ticari bir iş yapılıyor sonuçta. Emek harcanacak tabii ki. Ne kadar köfte, o kadar ekmek. Ayrıca bu kadar çok işlenmiş bir mevzu (bkz. Yeşilçam, çocuğunu tedavi ettirmek için pavyona düşen kadın vs vs hikayeleri) nasıl “beyinsel bir emektir” komple şüphe içindeyim. Her şey bir yana.. Diyelim ki çok şahane bir dizi, diyelim ki ben de bayıldım, diyelim ki ödüller aldı, yüzyılın dizisi seçildi falan filan.. E öyle de olsa hiç kimse hiçbir şeye dalga geçemez mi yani? Mizah diye bir şey yok mu? İkinci bir emre kadar yasaklandı mı? Bu nasıl bir tutuculuktur? Bu nasıl bir ona dokunma buna dokunma tavrıdır? (Memedim sana demiyorum, genel diyorum!)

Bırakın da birileri de bir şeylerle dalga geçsin. Herkes aynı şeyi düşünmek, aynı şeylere üzülmek, aynı şeylerden etkilenmek zorunda mı? Etkilensen bile aynı zamanda dalganı da geçemez misin? O kadar da ağır olmasak, her bir şeye kırılıp bozulmasak, biraz da eğlensek? Yeter ki güzel dalga geçilsin.. Ki ben uzun zamandır bu kadar gülmemiştim. (Ayrıca “Bir Demet Tiyatro”nun ilk iki bölümünü de sevdim ben. Yeri gelmişken söyleyeyim de. Millet durmadan kötü kötü şeyler yazıyor, kalkacak diye ödüm kopuyor zira. KALDIRMAYIN LEYYN!)

Yılmaz Erdoğan işin kolayına kaçtı lafına da katılmıyorum, tam tersine işin “zoruna” kaçtığına inanıyorum.. Bazılarının gözünde sevimsiz olmayı göze alarak kendi bildiğini okumuş çünkü. Çoğunluktan farklı düşünenlerin başına hep geldiği gibi. (Hadi bakalım yollayın hakaret maillerinizi..) Hastalıkla, hasta yakınlarıyla dalga geçme meselesine gelirsek hele hiç katılmıyorum.. Bu mantıkla “Romeo ve Jülyet”le dalga geçmek de ayıplanmalı, “Sefiller” ile dalga geçmek de.. Birinde aşk acısı çekenlerin, birinde fakirlik yüzünden ekmek çalmak zorunda olanların kalbini kırdığı için vs vs. İş uzar da uzar.. Kalpler hassaslaşınca kırılmak için bahane çoktur. Senin başına gelmemiş ondan diyenlere de not. Benim evimde de bir kanser hastası var ve bizim de p
 
Yılmaz Erdoğan'ın Bir Demet Tiyatrosu'nda Bindirbir gece konulu bölümünü izledim.Ama zevk almadım be. Bir demet tiyatro eski çizgisinden çok uzak. Eski tadı yok.Ayrıca Hem Bindirbir gece:Roflol: hem de Sıla'yla dalga geçmeleri hoş olmamış. Çok kötü, espriden uzak, sırf yayınlansın diye çekilen bölümlerdi diye düşünüyorum.

Ayrıca Binbir Gece'nin gerçek hikayesi güzelmiş valla. Bayıldım.
 

yılmaz erdoğan ve onun gibilerin gerçek yüzleri yavaş yavaş görülmeye başlandı kuzucum.sahidende artık eski popülerliği yok...kuşun kanadına yazdığı yapmacık sahtekar mektuplardan sonra insanlar ne mal olduğunu anladı.
ayrıca hepsi bir yana emek verilerek hazırlanan dizilerle (bin bir gece ve sıla) dalga geçilmesi gerçekten hiç hoş olmamış...yılmaz erdoğanda o camiadan biri ve insanların ne çilelerle o diizileri çektiğini bilmesi saygı duyması lazım...
 
hikayenin devamını , daha doğrusu Şehrazatın masallarını okumak isteyenler
Binbirgece Masalları adı altında toplam 8 cilt ve 16 kitaptan oluşan YK yayınları var. ben almaya başladım. Ancak ara ara okuyorum şimdilik.
 
2 kez açılan başlıklar!!!!
ilk açılan başlık kalır 2. silinir
bu ne pekiii??
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…