"Roman sanatı; Avrupada 11. ve 12. yüzyıllarda mimarlık, resim, heykel ve süslemecilikte ortaya çıkan sanat akımıdır. Ulusa ve yöreye göre gösteren farklılıklara karşın, roman sanatı genel özellikler gösterir. 11. ve 12. yüzyıllarda politik ve kültürel alanda gelişen olayların roman sanatının oluşumunu büyük etkisi vardır. Avrupayı işgal eden barbar kavimlerin bulundukları yöreleri yerleşmeleri ve Hristiyanlaşmalarının yanı sıra, İspanya ve Sicilyadaki Arap egemenliği Avrupanın bir Hristiyan birlik oluşturmasına sağladı. Haçlı seferleriyle, Bizans ve İslam dünyasıyla kurulan ilişkiler Avrupada çeşitli politik ve dinsel etkiler yarattı. Bu dönemde kilise ve laik yönetim arasındaki etkinlik yarışı eserlere de yansıdı.
Roman sanat eserlerinin hemen hepsi dinsel içeriklidir. Binalar masif, içe kapalı ve anıtsaldır. Kiliseler ve öteki dinsel yapılarda mimarlıkla resim ve heykel yumlu bir biçimde bütünleşerek simgesel ve alegorik anlatım öğelerine rastlanır. Fransada gotik sanatın ortaya çıkışıyla sona eren roman sanatının örnekleri, İngiltere, İspanya, Almanya ve Fransada 1200′den fazladır. Roman sanatı, 8. ve 9. yüzyıllarda Charlemagneın Kutsal-Roma Germen İmparatorluğu ile Hristiyan sanatını birleştirmeye dönük Karolenj sanatı ve onun bir devamı sayılan Ottolar sanatından geniş ölçüde yararlandı. Bir başka kaynak da, İngilteredeki Anglo-Sakson ve İrlandadaki Kelt geleneğini içeren Batı Avrupa sanatıdır. Kuzey ülkelerinin çok kez Viking üslubundan etkilenmesinin yanı sıra, İspanyadaki yapılar Roma, Bizans, İtalyan, Fransız, Vizigot, Arap ve İslam öğelerinin karmaşık etkisini taşır. Bu dönemde yapılan önemli yapı tipleri kiliseler ve şatolardır. Bunun dışında bazı zengin tüccarların evleri ve belediye binaları da bu üsluptadır.
Roman sanatında daha çok mimarlık uygulamalarına yardımcı öğe olarak gelişen heykelcilik, stukko ve taş işçiliği olarak kendini gösterdi, geometrik biçimlerin yanı sıra, örgü ve karmaşık süsleme teknikleri, bitkisel ve doğalcı süsleme, doğu kaynaklarından esinlenen egzotik hayvanlar, Antik ve Doğu toplumlarından alman ejderha, sfenks gibi doğaüstü varlıklar, roman heykelciliğinin ilgi alanındadır. İnsan figürü daha derinlemesine bir bakışla ele alınarak ayrıntılı betimlemelere gidildi. Çoğunluğu dinsel konulu ve İncilden esinlenen sahnelerle yapılan dolu kabartmaların yanı sıra günlük konular da işlendi.
Roman resmi, kilise amaçları için kullanılan resimli kitaplar ve duvar freskoları olarak ikiye ayrılır. Bizans etkisiyle altın ve altın renginin kullanımı figürlere yeni bir canlılık kazandırdı. Mozaik sanatının tekelini Bizans, Venedik ve Sicilyaya bırakan roman sanatı, tonoz ve duvarların geniş alanlarını bütünüyle resme ayırdı. Heykelde olduğu gibi resimde de yararlanılan konuların başında İncilden sahneler gelir. Bu konuların ele almışı gelişen minyatür sanatı, roman minyatürünü de etkiledi. Minyatürcülerin parşömen üzerindeki yaratıcılığı, heykelcilerin taş üzerindeki yaratıcılığından çok daha özgürce gelişti. Kutsal kalıntıların önemli bir yerinin olması, haçlar, kutsal kaplar, bronz kapılar, vaftiz kurnaları gibi çeşitli eşyaların sanat eserleri olarak ortaya çıkmasına neden oldu."
Alıntıdır.
Roman sanat eserlerinin hemen hepsi dinsel içeriklidir. Binalar masif, içe kapalı ve anıtsaldır. Kiliseler ve öteki dinsel yapılarda mimarlıkla resim ve heykel yumlu bir biçimde bütünleşerek simgesel ve alegorik anlatım öğelerine rastlanır. Fransada gotik sanatın ortaya çıkışıyla sona eren roman sanatının örnekleri, İngiltere, İspanya, Almanya ve Fransada 1200′den fazladır. Roman sanatı, 8. ve 9. yüzyıllarda Charlemagneın Kutsal-Roma Germen İmparatorluğu ile Hristiyan sanatını birleştirmeye dönük Karolenj sanatı ve onun bir devamı sayılan Ottolar sanatından geniş ölçüde yararlandı. Bir başka kaynak da, İngilteredeki Anglo-Sakson ve İrlandadaki Kelt geleneğini içeren Batı Avrupa sanatıdır. Kuzey ülkelerinin çok kez Viking üslubundan etkilenmesinin yanı sıra, İspanyadaki yapılar Roma, Bizans, İtalyan, Fransız, Vizigot, Arap ve İslam öğelerinin karmaşık etkisini taşır. Bu dönemde yapılan önemli yapı tipleri kiliseler ve şatolardır. Bunun dışında bazı zengin tüccarların evleri ve belediye binaları da bu üsluptadır.
Roman sanatında daha çok mimarlık uygulamalarına yardımcı öğe olarak gelişen heykelcilik, stukko ve taş işçiliği olarak kendini gösterdi, geometrik biçimlerin yanı sıra, örgü ve karmaşık süsleme teknikleri, bitkisel ve doğalcı süsleme, doğu kaynaklarından esinlenen egzotik hayvanlar, Antik ve Doğu toplumlarından alman ejderha, sfenks gibi doğaüstü varlıklar, roman heykelciliğinin ilgi alanındadır. İnsan figürü daha derinlemesine bir bakışla ele alınarak ayrıntılı betimlemelere gidildi. Çoğunluğu dinsel konulu ve İncilden esinlenen sahnelerle yapılan dolu kabartmaların yanı sıra günlük konular da işlendi.
Roman resmi, kilise amaçları için kullanılan resimli kitaplar ve duvar freskoları olarak ikiye ayrılır. Bizans etkisiyle altın ve altın renginin kullanımı figürlere yeni bir canlılık kazandırdı. Mozaik sanatının tekelini Bizans, Venedik ve Sicilyaya bırakan roman sanatı, tonoz ve duvarların geniş alanlarını bütünüyle resme ayırdı. Heykelde olduğu gibi resimde de yararlanılan konuların başında İncilden sahneler gelir. Bu konuların ele almışı gelişen minyatür sanatı, roman minyatürünü de etkiledi. Minyatürcülerin parşömen üzerindeki yaratıcılığı, heykelcilerin taş üzerindeki yaratıcılığından çok daha özgürce gelişti. Kutsal kalıntıların önemli bir yerinin olması, haçlar, kutsal kaplar, bronz kapılar, vaftiz kurnaları gibi çeşitli eşyaların sanat eserleri olarak ortaya çıkmasına neden oldu."
Alıntıdır.