• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sağlık Bakımından Riskli Bir Madde: Kafein

1BukeT

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
21 Eylül 2006
1.453
28
116
Kayseri
Sağlık Bakımından Riskli Bir Madde: Kafein
Doç.Dr. C. Kemal SÜMBÜL
Emekli öğretmen, kızının akşamları ders çalışırken sık sık neskafe içtiğinden şikâyet ediyor ve ekliyordu: "Acaba sağlığına zarar verir mi, diye endişe ediyorum." Çoğumuzun en çok tükettiği içecekler arasında yer alır çay ve kahve. Neskafe bizim toplumumuzda son yıllarda çok yaygınlaştı ve çayla yarışır duruma gelen bir içecek oldu. Çay içmeye başlanmasının yaşı, bebeklik yıllarına gidebilir. Kahve, içimi çaya göre biraz daha ileriki yıllardadır. Kafeinli maddeler denildiğinde ilk akla gelen çay ve kahvedir. Ancak çikolata ve kolalı içecekleri de hatırlatmakta fayda var.
Günde ne kadar kafein aldığımızı hiç düşündük mü? Kafeinin bir zararı var mıdır? Bağımlılık yapan bir madde midir? Bağımlılık yapıyorsa kafein bağımlılığı zararlı mıdır?

Kafein tabiî olarak çok sayıdaki bitkilerin (çay, kahve ve kola gibi) yapraklarında, çekirdeklerinde ve meyvelerinde bulunan, trimetilksantin olarak adlandırılan kimyevî bir maddedir (Şekil I). Gıdalarda tabiî olarak bulunmasının yanında, sentetik olarak da elde edilen kafein, bilhassa alkolsüz içeceklere ve diğer bazı gıdalara katkı maddesi olarak ilâve edilir. Ayrıca bazı ilâçlarda da kafein bulunur.

Kafein ve sağlık
Kafeinin sağlık üzerine tesirlerine dair iddialar çok eskilere dayanır. 1970'li yıllarda epidemiyolojistlerin kahve tüketimi ile kalb hastalıkları, pankreas kanseri ve erkeklerde üreme problemleri ile ilgili hastalıklar arasında bir münasebet olduğunu iddia etmeleri üzerine, kafein bulunduran gıdalara yoğun tepki gelmeye başladı. Kafeine olan bu ilgi yaklaşık yirmi yıl kadar sürdü ve bu iddialar kesin olarak ispatlanamadığı için tartışmalı olarak kaldı. 1981 yılında Amerikan Gıda ve ılâç ıdaresi; hamile kadınların kafeinli yiyecek, içecek ve ilâçlardan kaçınmalarını veya eğer mümkünse, onları çok ihtiyatlı bir şekilde tüketmelerini tavsiye etti. Kuzey Karolinada, Durham Duka Üniversitesi Tıp Merkezi'nde araştırmacı Profesör James Lane kafeinin sağlık konusundaki risklerine inanan bilim adamlarından birisidir. Kafeinin kan basıncını yükselttiğini ve kalb hastalıklarının oluşmasına katkıda bulunduğunu söyler. Yaklaşık 4 veya 5 fincan kahvedeki kafeinin kan basıncını beş birim kadar yükseltebileceğini, kortizon ve kateşolamin gibi stres hormonlarının üretimini artıracağını ifade etmektedir. Vanderbilt Üniversitesi Kahve Araştırmaları Enstitüsü'nden Peter Martin ise, Profesör James Lane'in bir noktayı gözardı ettiğini ve onun söylediği tesirlerin kafeinin saf olarak alındığında meydana gelebileceğini, ancak kahvenin ve çayın birçok kimyevî maddelerden oluşmuş bir çorba gibi olduğunu söyler ve kahvede kafeinden daha çok klorogenik asidin olduğunu, bunun kafeinin etkisini azalttığını ifade etmektedir. Martin, klorogenik asidin, narkotik ve alkol kullanmayı çok fazla arzulama hissini durduran bir ilâç olan naltrexone gibi, sinir sistemindeki afyon alıcılarını tesirsiz hale getirdiğini göstermiştir. Farklı şekillerde hazırlanan kahvenin terkibinde de farklılıklar meydana geldiği, meselâ filtre edilmiş kahve ile filtre edilmemiş kahvenin kolesterol üzerine tesirlerinin aynı olmadığı belirtilmiştir. Araştırmacılar filtre edilmemiş kahvenin içilmesiyle; tehlikeli kolesterol olarak bilinen kan kolesterolünün (LDL) % 9-14 arasında artış gösterdiğini, aynı miktardaki filtre edilmiş kahvenin ise etkilemediğini bulmuşlardır. Kolesterol üzerine olan bu tesirin, kahve yağında bulunan kahveol ve kafestol gibi alkollerden kaynaklandığı tahmin edilmektedir.

Hamilelikte kafeine dikkat
Araştırmacılar bilhassa hamile veya hamile kalmaya aday kadınların kafein alımı hususunda çok dikkatli olmaları gerektiğini belirtmektedirler. Amerikan Gıda ve ılâç idaresi de 1981 yılında bu konuda tavsiye kararı almıştır. Çünkü değişik gıda ve ilâçlarla alınan kafeinin hamilelik döneminde plasenta (son) yoluyla çocuğa geçebileceği, emzirme sırasında sütle yine bebeğe geçtiği belirtilmektedir. Kafeinin yarılanma süresinin (alınan miktarın yarısının vücuttan atılması için gerekli süre) hamile kadınlarda daha uzun olduğu (normal insanlarda 6 saat iken hamilelerde 11 saat), belirtilmiştir. Kafeinin hamilelerde bebek gelişmesini geciktirebildiği, çok düşük dozların anne sağlığına fazla bir zararı olmasa bile, bebeklerin kalb rahatsızlığına bağlı ölüm nisbetlerini artırabileceği belirtilmektedir. Konu ile ilgili araştırma yapan uzmanlar kafeinin çok yüksek dozlarda alındığında (günde 8-25 fincan kahve) kusurlu bebek doğumlarına yol açtığını belirtmişlerdir. Doğum yapan 4.000 civarında kadın üzerinde yapılan araştırmada, günde 150-300 miligram kafein alan kadınlarda düşük ağırlıklı bebek doğurma riskinin, almayanlara göre iki kat daha fazla olduğu, 300 miligramdan daha fazla alanların ise 5 kat daha fazla riske sahip olduğu belirtilmiştir. Kafein alımının hamile kadınlarda düşüklere de yol açabildiği, 1986 yılında yapılan bir araştırmaya göre günde 300 miligramdan fazla kafein tüketen kadınların hiç tüketmeyenlere göre iki kat daha fazla düşük yapma riskine sahip olduğu bulunmuştur. Genellikle günde üç fincan veya daha fazla kahve içen kadınların doğurganlığının azaldığı belirtilmiştir.

Kalsiyum kaybı olur
Kafein alımının kalsiyum kullanımına tesiri bulunmaktadır. Kalsiyum bilhassa çocuklarda ve kadınlarda kalsiyum düşüklüğüne yol açar ve osteoporoz riskini artırır. Düzenli olarak çok kahve içen kadınların, idrarla daha fazla kalsiyum kaybettikleri bulunmuştur. Yaklaşık 150-160 gram kahve veya iki kutu kola içildiğinde; 5 mg kadar daha fazla kalsiyumun idrarla atıldığı, bunun kadınlarda osteoporozise yol açtığı Creighton Üniversitesi Osteoporoz Araştırmaları Enstitüsü'nde yapılan araştırma neticelerine göre açıklanmıştır. ıçilen her bir fincan kahveye karşılık iki yemek kaşığı yoğurt veya süt alınması gerekeceği ve kafein sebebiyle kaybolan kalsiyumun böylece karşılanabileceği belirtilmektedir.

Kahvede ne kadar kafein var?
Bir kutu kolada (330 ml) yaklaşık 45 mg kafein bulunur. Bir fincan kahvede 26-102 mg arasında (kahvenin çeşidine göre kafein miktarı değişmektedir) kafein bulunabilir. Kafeini alınmış kahvelerde bile kafein tamamen uzaklaştırılamaz. 250 ml kafeinsiz kahvede 5 mg kadar kafein bulunur. Neskafe olarak bilinen içecekler ise kahve çekirdeğinin su ile karıştırılarak suya geçen kısmının suyla birlikte alınıp kurutucularda suyunun buharlaştırılmasıyla elde edilir. Kafeinsiz olarak hazırlanan kahvenin ise; içinde daha başka zararlı kimyevî maddelerin bulunma ihtimali olduğundan ayrıca sakıncası bulunmaktadır. Çünkü kahvedeki veya kafeinli gıdadaki kafeini almak için; diklorometan, propan, toluen gibi çözücüler kullanılmakta ve bunların kalıntıları mutlaka kahvede kalmaktadır. Bunlar ise sağlığa zararlı maddelerdir. Yapılan araştırmalarda:
Kavrulmuş kahvede kafein: % 1,2
Kavrulmuş kahvede klorogenik asitler: % 3,7
Kavrulmuş hazır kahvede kafein: % 2,5-5,4
Siyah çayda kafein (kuru madde): % 4
Taze çay yapraklarında kafein (kuru madde): % 2,5-5,5 olarak tespit edilmiştir.

Kafein bağımlılık yapar mı?
Bu konuda da bilim adamları arasında görüş birliği bulunmamaktadır. Fransız araştırmacılar kafeinin bağımlılık yapmadığını belirtmektedirler. Bu konuda Fransız Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsü'nde fareler üzerinde yapılan denemelerde, orta seviyede verilen kafeinin beynin "nükleus accumbens" olarak adlandırılan ve bağımlılıkta önemli rol oynadığı düşünülen bölgesinin aktivitesini artırmadığı bulunmuştur. Diğer bir açıklayıcı mekanizma beyindeki dopamin seviyesi ile ilgilidir. Kafein merkezi sinir sistemini uyardığından (stimulant) bizi uyanık kılar. Çünkü o, adenozin olarak adlandırılan ve beynin kimyevî maddeler için olan alıcılarını tesirsiz kılar. Bu durum normal olarak sinir iletisini nakleden diğer maddelerin (transmitterlerin) aktivitesini azaltır. Adenozinin tesirsiz kılınması beyin aktivitelerini de azaltır. Dolaylı bir şekilde dopamin seviyesini düşürür. Diğer bağımlılık yapan kokain, alkol, nikotin ve morfin gibi maddeler ise dopamin seviyesini yükseltir. Bazı bilim adamları dopamin seviyesinin artmasının genel bir cevap olabileceğini ve bağımlılıkla hususi bir bağlantısının olmadığını iddia etmektedirler.

Kafein üzerine uzman olan John Hopkin Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden Rolana Griffiths hiçbir şeyden haberi olmadan bir grup gönüllüye bazı gıdalarda bulunan bazı bileşiklerin tesirlerini araştırdığını söyleyerek içinde kafein olan kırmızı ve kafeinsiz olup sadece tesirsiz bir toz bulunduran mavi kapsülleri hastalara verdi. Bir gün herkes kırmızı renkli kapsülleri, ertesi gün de mavi renkli kapsülleri aldılar. Takip eden günlerde herkes tercih ettiği kapsülleri almakta serbest bırakıldı. Denemenin % 80'lik bölümünde adaylar kafeinli kırmızı kapsülleri aldılar. ınsanlar açıkça kafeini arıyor ve onu almadıkları zaman mutlu olmuyorlardı.

Günde 100 mg kadar az kafein alan kişiler bunu almayı bıraktıklarında birtakım belirtiler meydana gelir. Bunlar baş ağrısı, şiddetli yorgunluk, konsantrasyon zorluğu ve aşırı uykusuzluk halidir. Bu kadar (100 mg) kafeini bir bardak çay veya iki fincan kahve içtiğimiz zaman alırız. Amerikan halkının günde 206 mg kadar kafein aldığı kaydedilmektedir. Ülkemizde böyle bir çalışma bulunmamaktadır. Bu belirtiler kafeinsiz geçirilen bir veya iki günden sonra artar. Bir haftadan fazla da sürebilir. Kafeini birden bırakmanın insanlarda ani cevaplar meydana getirdiği ve bu tepkilerin yine az dozlardaki kafeinle giderilebileceği uzmanlar tarafından belirtilmektedir. Araştırmacılar özellikle çocukların çekici promosyonlarla kafeinli içecek ve yiyeceklere çekilmeye çalışıldığını, onların kafeinli içecek ve yiyecekleri bırakma konusunda daha zayıf olduklarını, eğer bir kişiye çok az dozda bile kafein verilse, daha fazlasını almaya meyledeceğini ve kafeinin bağımlılık yaptığını söylemektedirler.

Gelişmiş ülkelerde, özellikle Amerika'da çok sayıda bilim adamı gıda ve ilâç idaresinin kafeinle ilgili bazı yeni kararlar alması konusunda girişimde bulunmuşlardır. Bunlardan birincisi kafein bulunduran gıdaların etiketlerinde ne kadar kafein ihtiva ettiklerini ve miktarının belirtilmesini istemektedirler. ıkinci olarak Gıda ve ılaç ıdaresi'nin, kafeinin sağlık üzerine tesirleri konusunda araştırma yapmasını ve kafeinin yan tesirlerinden halkı korumak için, diğer özelliklerini de tespit etmesi için araştırmalar yapmasını istemektedirler. Bilim adamları kafeinle ilgili fikir birliğine varabilmek için, daha çok araştırma yapmak gerektiğine inanmaktadırlar.

Ancak şu noktada bilim adamlarının, kafeinli içecek ve yiyeceklerin birtakım olumsuz tesirlerinin olduğuna ve bunları ihtiyatlı tüketmenin gerekliliğine inandıklarını söyleyebiliriz.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
çayla pek aram yok ama kahveyi çok tüketiyorum malesef.ama calsiyum kaybı için de özellikle sütlü içiyorum..yine de dikkat etmek lazım tabi...

ama oğluma bugüne kadar hiç çay vermedim.5 yaşında ve o hala çayın tadını bilmiyor.bir çok arkadaşım neden vermiyosun açık içsin zararı olmaz dediği halde asla vermedim ve uzunca bir zaman daha vermeyi düşünmüyorum...
 
son haftalarda hergün bir fincan türk kahvesi içiyorum,çay hergün nescafe sabahları yoğun olduğum için kendime getiriyor ben ne yapacığım bilmiyorum:sm_confused: :1no2:
 
gözümü kahve ile açarım. içine süt veya süt tozu bile koymam. aklıma getirdiniz, bir kahve yapayım kendime ben :)

sen yine de sütle iç bence çünkü kafein vücuttaki hem calsiyumu hem de demiri alıp götürüyor malesef...
 
çay kesinlikle içmem ama sabah kalkınca hemen bir nescafe içmessem asla kendime gelemiyorum.
ya aslında zararlı ne varsa ben ordayım:) nescafe, türk kahvesi, cola, çikolata ve sigara. gün boyu bol bol tüketirim:)
hani gülsemmi ağlasammı bilmiyorum ama, malesef durum bu:)
 
Allah dan sigara ve cola kullanmıyorum çikolatayı ilaç gibi hergün yerim o yüzden allerjim bile oluştu:çok üzgünüm:
 
masalım :))) ne tesadüf, aynı maddeler benim hayatımda da kral koltuğuna oturmuş vaziyetteler. :) ofiste kitli çekmeceye depo yapıyorum resmen :) evde şimdilik annem var:1ninca: bulunca yedirmiyor:1ninca:
minerwam teşekkür ederim, Allaha şükür kalsiyum veya başka bir vitamin mineral eksikliğim yok. hersene düzenli olarak baktırırım. sütü kahve ile içmem ama gün içinde mutlaka yoğurt tüketirim. bir de genetik olarak sağlam çıkışlıyım :) maşallah diyelim. :)

ya bende saklayan bi anne yok ama sürekli homurdanan bir koca var bu konuda:))
 
çayı da kahveyi de seyrek içerim.demir emilimini azalttığı için dikkat ediyorum..bununla birlikte kolayı da fazla içmem.abur cuburla da aram pek iyi değil..sadece arada hafta sonları dibek kahvesi içmeye gittiğim bir yer var. o da hafta da bir zaten;)sütü çok severim.her gün en az bir bardak içiyorum.sütlü tatlıları tüketiyorum çoğunlukla..kilo problemim yok şimdilik,irademi koruyorum.ama ne zamana kadar sürer bilemem elbette.:1closedeyes:
 
fazlası zarar elbette ama her gün bir fincan Türk kahvesi kansere bile iyi geliyormuş
 

Benzer Konular

Back