- Konu Sahibi PrensesPeri
- #1
Yolculuk dönüşlerinde zor gelen şeylerden biri de valiz yerleştirmektir.
Ya tatilden, ya da iş gezisinden dönüldüğü için her ikisinin de rehaveti farklı çöker üzerimize.
Peki valizi açtığımızda kendi eşyalarımız yerine başkasına ait eşyalarla karşılaşırsak ne yaparız?
Dışı kendi valizimizle aynı ama eşyalar farklı. . .
İşte böyle bir girişle başlıyor İnci Aral’ın son romanı ‘’Safran Sarı’’.
Biz ne yaparız bilmem ancak romanın ana kahramanı Volkan, şaşkınlığı geçtikten sonra ‘’ bir sapığın tutkulu dikkatiyle’’ eşyaları karıştırmaya başlıyor.
Çok geçmeden de bir kadına ait olduğunu görüyor.
Safran Sarı tek bir roman değil aslında. Bir üçlemenin son kitabı.
İnci Aral’ın roman ve öykülerini seven okurlar 1994 yılında yayınlanan ‘’ Yeni Yalan Zamanlar’’ ve 2003’te yayınlanan ‘’ Mor’’ adlı romanları da hatırlayacaklardır.
İşte bu iki romanın son halkası ‘’Safran Sarı’’.
Volkan, aldığı iyi eğitimin sonucu borsacılık yapan, çalıştığı şirkete ortak, duygusal hayatında gel - geç ilişkilerden yorulmuş, geleceğine koşarken soluksuz kaldığını hisseden bir adam.
Yalnız, mutsuz ve en önemlisi doyumsuz .
Romanın ikinci ana kahramanı Melike Eda, kaybolan valizin sahibi.
Yeni Yalan Zamanlar’ı okumuş olanlar, Melike Eda’yı çocukluğunda amcasının tecavüzlerine maruz kalmış bir kız çocuğu olarak hemen hatırlayacaklardır.
Safran Sarı’da Melike Eda, takı tasarımı ile uğraşan, Kadıköy’de antika ve takı tasarım dükkanı olan, ucundan, kıyısından tarihi eser kaçakçılığına bulaşmış bir genç kadın olarak çıkıyor karşımıza.
Geçmişte yaşadıklarından ötürü kendini kapana kısılmış hisseden, duygusal iniş ve çıkışları ani olarak yaşayan belki de bu yüzden, zeki ve güven veren erkekleri hayatına sokmayı tercih eden bir güzel genç kadın.
İnci Aral, edebiyat dünyasında, okura kendini romanlarıyla birlikte öyküleriyle de sevdiren bir yazar olarak tanınır. Safran Sarı’da da roman kahramanlarının her birinin ayrı bir öyküsü var aslında.
İçinde bulunduğu sistemin bir getirisi olarak, hırsları, kaygıları olan, para olunca her şeye kavuşulacağına inanan, tam da bu sebeple içine düştükleri yalnızlıkla başa çıkamayan dolayısı ile en başından ‘’ kaybeden’’ leri ve sırf bu kaybedişin sonucu, geleceği belirsiz olanları bir anlamda öykü tadında anlatıyor okura.
İnsanı belirli kalıplarla sınırlamak yerine, en gizli ayrıntılara yer veriyor.
Kahramanlarından biri “ Gelecek için kaygılanmıyorum artık, anlamını kaybetti, ya da benim özlediğim anlamda gelecek yok’’ diyebiliyorsa eğer; geleceksizlik üzerine yazılmış bu güzel romanı kaçırmamak gerek.
internette bir çok sitede gördüm bu romanı konusuda ilgi çekici.en kısa sürede edinip okuduktan sonra şahsi fikrimide ekleyeceğim sengözlerimebaksanab