• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sınırlar, İçinde Sonsuz Özgürlük...

Camenta

♫ ♪ ♥ ♫ ♪ ♥
Kayıtlı Üye
30 Mayıs 2011
2.192
18
66
Diğer
Sınırlar ikiye ayrılır; birincisi kendi sınırlarımız, ikincisi ise karşımızdakilerin sınırları.

Sınırlar olmazsa olmaz. Tüm dengeler bozulur, her şey birbirine girer, hiç kimse kendini, varlığını ifade edemez. İnsan egosunu bir anlamda sınırlar durdurur. İnsan haklarını sınırlar doğurur. İnsanlar gerçek özgürlüğü sınırlarıyla belirler. Aksi halde herkes birbirinin sınırları içinde anlamsız bir hayat yaşanır, belki de yaşanamaz hale gelir.

Sınır saygı içerir. Önce kendine saygı daha sonra da karşısındakine... Kendi arzu ve isteklerimizle, karşımızdakilerin arzu ve isteklerini dengelemektir. Davranışlarımıza dur diyebilmektir. İzin istemeyi gerektirir. İzin istemek egolarımızı törpüler, bizim diğerleriyle eşit şartlara sahip olduğumuzu hatırlatır. Bu durum bizim karşımızdakine karşı içine girdiğimiz bir tutum olmakla beraber karşımızdakinin de bize karşı tutumunu belirler. Dolayısıyla aslında karşımızdakine nasıl davranması gerektiğini biz öğretmiş oluruz. Bunu sınırlarımızın farkında olarak yapabiliriz. Biz istemediğimiz müddetçe karşımızdaki bizim sınırlarımıza asla giremez. Eğer giriyorsa bu bizim zaaf anlarımıza denk gelmiş demektir. Zaaflarımızın da eğer farkında değilsek işte o zaman karşımızdaki kişi bizi kontrol etmeye başlamış demektir. Düşünün bir kere kendi kontrolümüzün başkalarının eline geçmesi ne kadar kabul edilmesi güç bir durumdur. İşte insanlar kendilerini yeterince tanımıyorlarsa kendilerini başkalarının onların sınırlarına müdahil oldukları bir durumda buluverirler. Bu farkındalıksız durum devam edersede artık kişi kendinin değil başkasının hayatını yaşar hale gelmiş demektir. Nereye kadar? İlk farkındalığa varana kadar, ilk bilinç uyanışına kadar, özünün gücünü farkedene kadar, kendi sınırlarını belirleyene, sınırlarını koyana kadar!

Ancak bu sürece gelene dek, kişi farkında olmadan sınırlarının çiğnenmesine izin verir durur. İkili ilişkilerde bunu sevgi adına, sevilmek adına, birliktelik adına yapar. Sınırların çiğnenmesiyle karşımızdaki kişiden fedakarlığa varan talepler giderek artan bir şekilde gelmeye başlar. Gelinen nokta, saygının yitirildiği noktadır, İşte bu noktadan sonra da ilişki zora girer, İsteyen taraf ve veren taraf arasında dengeler kalmamıştır. İstekler bazen şiddete dönüşür. İşte bu noktada çekilen acılar ilk farkındalık anları, ilk bilinç uyanışının başladığı anlardır. Kişi o zaman sınırlarının çiğnendiğini, aslında bu duruma kendisinin izin verdiğini, kendisinin ne istediğini bilmediğini, karşısından ne istediğini bilmediğini farkettiği anlardır.

Varılan bu nokta kişinin acı ile başbaşa kaldığı bir süreç olmakla beraber aslında kendi gelişimi için oldukça olumlu bir sürecin başlangıcıdır. Ayağa kalkış, uyanış işte bu düşüş anından sonra başlar. Yeni sınırlar belirlenir, istekler, arzular, zaaflar gözden geçirilir. Oldukça zor, yavaş geçen bu süreçte zihin ve ego iş birlikçiliği kişiyi bu değişim sürecinden vazgeçirmek için çok uğraşır. İşte asıl aşılması gereken zaman o andır. Kendine yenilmemek. Zira bizi yaşadığımız o acı anlarına düşüren aslında bizden başkası değil midir? Biz izin vermesek kim bizim hayatımıza müdahil olabilir ki? Kim bizim namımıza kararlar verebilir, kim bizi biz olmaktan alıkoyabilir?

Evet dostlar, eğer bir suçlu arıyorsak o biziz, yani kendimiz !.. İğneyi başkasına değil de kendimize batırırsak ancak bunun farkına varabiliriz. Karar sizin! Çünkü yaşamınız sizin seçimlerinizin belirleyeceği sınırlar içinde yaşanacaktır. Unutmayın, sınırlar, içinde sonsuz özgürlüğü barındırır.

(Rüya Yüksel)
 
Back