Seçimler yaklaşıyor ve hazırlıkları da sürüyor. Bu sırada olan yine öğretmenlere oldu. Tam da tatilin ve sıcakların ortasında böyle bir görevi ancak onlar yapabilirdi. Tamamına yakını bu seçimde görevli ve neredeyse hiç itiraz şansları, hatta hakları bile yok. Mazereti olanlar ise, heyet raporu ile kanıtlamak zorundalar. Tabii raporu yetiştirebilirlerse...
Nedense öğretmenler böyle günlerde en sorumlu kimseler oluveriyor. Önce yetkili amirlerden "Arkadaşlar, böyle önemli bir yurt görevini başarılı şekilde ancak ve muhakkak en iyi biçimde öğretmenler yapabilir. Çünkü;bu tür görevlerde en güvenilir kesim öğretmenleridir" biçiminde duygu yüklü bir açıklama gelir. Arkasından da yarı tehditvari bir tavırla;"Kimse mazeret belirtmesin. Mazeret geçerli değildir. Ancak, heyet raporu ile görevinizi devredebilirsiniz." açıklaması... Buyrun burdan...
Aradan birisi çıkar. "Bu sıcaklarda bu iş çekilmez. Bari parası iyi olsun.." der, diğeri atılır. "Ne kadar ücret alacağız!.." diye. Ama kimseden "çıt" çıkmaz. Nedense ne kadar olduğunu kimse bilmez. Ve nedense, hiç tatmin edici de olmaz.
Hadi ...Bunların hepsi hepsi bir tarafa diyelim. Yoksa bu görev verilmiştir. Mutlaka da yapılacaktır. Havanın sıcak yada soğuk olması hç farketmiyor.
Önceki seçimlerde verilen ücretler de işin hakkı değildi. Bu seçimde de aynı olacak. Hadi o da önemli değil. Öğretmenleri en çok düşündüren olay çok daha farklıdır.
Şöyle ki..
Sabah, "bismillah" göreve başlarsınız. Gelen-giden, sırasını arayan, bulan-bulamayan, çarşaf çarşaf listeler, formlar, sıcak..insan kokusu.. havasızlık.. bir bardak soğuk su eksikliği.. muammada unutulan yemek saati..sigara, ter kokusu...sandık açılması.. oy sayılması..itirazlar vs.vs.vs...
Bütün herşey tamamlanır.Sandklar herkesin gözü önünde açılır-kapanır. Oylar sayılır. Oylar torbalarına, sonuçları pusulalara yerleştirilir. İşte asıl sıkıntı bundan sonra başlar.
Sandık görevlileri, işleri bitince bir anda dağılıverirler. Sandık başkanı öğretmen de sorumluluğu gereği, oy çuvalları ile başbaşa kalır. Bir kaç kişi olduklarında da karga tulumba bir minübüse yada taksiye tıkıştırılır, polis gözetiminde "Seçim Kurulu"'nun yolunu tutarlar. İşte ne oluyorsa da ondan sonra olur.
Böylesine kutsal bir görevi, kutsal olan "öğretmenlik" mesleğinin kusal olan öğretmenleri, Seçim Kurulunda oy torbalarını ve diğer dökümanları vermek üzere sıraya girdikleri anda, her şey değişir. Kutsallıkları sona ermiş, sıradan insana dönüşüvermişlerdir. Hal-hatır, saygı aradan kayboluverir. Tabir caizse itilir-kakılır. Dar koridorlarda üst üste, aç-susuz saatlerce bekletilir.Hele arada bir de hatrlı tanıdıklar araya girerek, bazılarının torbalarını alenen teslim alırlar ve bu haksızlıklara da ses çıkaran, bağrışıp-çağrışan öğretmenler, bazen hırpalanır ya da sözlü tacizlere uğrarlar.
Yukarıda saydığım bütün olumsuzluklar her seçimde yaşanır.
Yok mudur bunun çaresi?..
Vardır elbette... Örneğin; Her okulda en az 14-15 sandık bulunmaktadır. O kadar da görevli.
Seçim kurulu, onca sandık görevlisini "Seçim Kurulu" binasına taşıyıp, onca zahmetli iş yapmak yerine, okula ya da bölgeye bir görevli gönderse ve oy torbalarını ve dökümleri yerinde teslim alsa..
İnanın ki hiç sıkıntı olmaz ve öğretmenlerin de yardımı ile daha az zamanda daha sağlıklı seçim sonuçları elde edilir. Böylece bu kutsal görevde, kutsal olan mesleğe gölge etmeden biter...
Bunları her seçimden sonra ilgililere söylememize rağmen, hiç dikkate alınmadı.
Dilerim bu yazım, sorumlu bir yetkilinin gözüne ilişir de, çözüm olarak değerlendirilir.
Saygılarımla.
alıntı
Nedense öğretmenler böyle günlerde en sorumlu kimseler oluveriyor. Önce yetkili amirlerden "Arkadaşlar, böyle önemli bir yurt görevini başarılı şekilde ancak ve muhakkak en iyi biçimde öğretmenler yapabilir. Çünkü;bu tür görevlerde en güvenilir kesim öğretmenleridir" biçiminde duygu yüklü bir açıklama gelir. Arkasından da yarı tehditvari bir tavırla;"Kimse mazeret belirtmesin. Mazeret geçerli değildir. Ancak, heyet raporu ile görevinizi devredebilirsiniz." açıklaması... Buyrun burdan...
Aradan birisi çıkar. "Bu sıcaklarda bu iş çekilmez. Bari parası iyi olsun.." der, diğeri atılır. "Ne kadar ücret alacağız!.." diye. Ama kimseden "çıt" çıkmaz. Nedense ne kadar olduğunu kimse bilmez. Ve nedense, hiç tatmin edici de olmaz.
Hadi ...Bunların hepsi hepsi bir tarafa diyelim. Yoksa bu görev verilmiştir. Mutlaka da yapılacaktır. Havanın sıcak yada soğuk olması hç farketmiyor.
Önceki seçimlerde verilen ücretler de işin hakkı değildi. Bu seçimde de aynı olacak. Hadi o da önemli değil. Öğretmenleri en çok düşündüren olay çok daha farklıdır.
Şöyle ki..
Sabah, "bismillah" göreve başlarsınız. Gelen-giden, sırasını arayan, bulan-bulamayan, çarşaf çarşaf listeler, formlar, sıcak..insan kokusu.. havasızlık.. bir bardak soğuk su eksikliği.. muammada unutulan yemek saati..sigara, ter kokusu...sandık açılması.. oy sayılması..itirazlar vs.vs.vs...
Bütün herşey tamamlanır.Sandklar herkesin gözü önünde açılır-kapanır. Oylar sayılır. Oylar torbalarına, sonuçları pusulalara yerleştirilir. İşte asıl sıkıntı bundan sonra başlar.
Sandık görevlileri, işleri bitince bir anda dağılıverirler. Sandık başkanı öğretmen de sorumluluğu gereği, oy çuvalları ile başbaşa kalır. Bir kaç kişi olduklarında da karga tulumba bir minübüse yada taksiye tıkıştırılır, polis gözetiminde "Seçim Kurulu"'nun yolunu tutarlar. İşte ne oluyorsa da ondan sonra olur.
Böylesine kutsal bir görevi, kutsal olan "öğretmenlik" mesleğinin kusal olan öğretmenleri, Seçim Kurulunda oy torbalarını ve diğer dökümanları vermek üzere sıraya girdikleri anda, her şey değişir. Kutsallıkları sona ermiş, sıradan insana dönüşüvermişlerdir. Hal-hatır, saygı aradan kayboluverir. Tabir caizse itilir-kakılır. Dar koridorlarda üst üste, aç-susuz saatlerce bekletilir.Hele arada bir de hatrlı tanıdıklar araya girerek, bazılarının torbalarını alenen teslim alırlar ve bu haksızlıklara da ses çıkaran, bağrışıp-çağrışan öğretmenler, bazen hırpalanır ya da sözlü tacizlere uğrarlar.
Yukarıda saydığım bütün olumsuzluklar her seçimde yaşanır.
Yok mudur bunun çaresi?..
Vardır elbette... Örneğin; Her okulda en az 14-15 sandık bulunmaktadır. O kadar da görevli.
Seçim kurulu, onca sandık görevlisini "Seçim Kurulu" binasına taşıyıp, onca zahmetli iş yapmak yerine, okula ya da bölgeye bir görevli gönderse ve oy torbalarını ve dökümleri yerinde teslim alsa..
İnanın ki hiç sıkıntı olmaz ve öğretmenlerin de yardımı ile daha az zamanda daha sağlıklı seçim sonuçları elde edilir. Böylece bu kutsal görevde, kutsal olan mesleğe gölge etmeden biter...
Bunları her seçimden sonra ilgililere söylememize rağmen, hiç dikkate alınmadı.
Dilerim bu yazım, sorumlu bir yetkilinin gözüne ilişir de, çözüm olarak değerlendirilir.
Saygılarımla.
alıntı