• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Resmi Belgeler ve Basında " Menemen Olayı "

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print)
Volume 5 Issue 1, p. 157-179, January 2013

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013

Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı”
“Menemen Incident” in the Official Documents and the Press

Dr. Barış Ertem
İstanbul Teknik Üniversitesi - İstanbul

Öz: Polis, mahkeme ve Meclis kayitlarina dayanarak yazilan makale, ye Turkiye’nin Menemen Olayı
(1930) nedeniyle cok partili siyasi hayata gecme deneyimini 15 yil ertemek zorunda kaldigi tezini sunmaktadir.
23Aralık 1930 günü gerçekleşen “Kubilay Olayı” ya da “Menemen Olayı” Türkiye tarihindeki en önemli
olaylardan birisidir. Şeriat ilan ettikleri iddia edilen 6 esrar bağımlısının gerçekleştirdiği olayda Mustafa Fehmi
“Kubilay” adlı bir yedek subay ve iki bekçi şehit olmuş ve olayı gerçekleştiren gruptan da 3 kişi öldürülmüştür.
Olaydan sonra bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, Divan-ı Harp mahkemesi kurulmuş ve suçlu bulunan 28 kişi idam
edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Serbest Cumhuriyet Partisi, Menemen Olayi, Cumhuriyet Halk Partisi
Abstract :Relying on police, court and parliament records, this article argues that the Menemen
Incident of 1930 caused Turkey to delay its transformation to multi-party politics for fifteen years. The “Kubilay
Incident” or “Menemen Incident” on December 23, 1930, is one of the most significant events in the history of
Turkey. Launched by six hashish addicts, who allegedly declared Sharia, military officer “Kubilay” Mustafa Fehmi
and two night guards were killed along with three of the attackers. After the incident, martial law was declared in
the region and a special court tried and punished 28 culprits with the death penalty.
Key Words: Liberal Republican Party of Turkey, Menemen Incident, Republican People’s Party

Giriş
1930 yılı, Türkiye için ve dolayısıyla ülkeyi yöneten İsmet Paşa Hükümeti için zor bir
yıl olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası’nın Şeyh Sait Ayaklanması’yla ilişkilendirilerek henüz kurulmasının üzerinden bir yıl
bile geçmeden 3 Haziran 1925 tarihinde kapatılması, aynı günlerde başlamış olan Takrir-i
Sükun Kanunu’nun 4 yıllık kısıtlayıcı uygulamaları, 1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet
Fırkası’nın ise yalnızca 100 gün kadar hayatta kalarak aynı yıl kapatılmış olması gibi olaylar;
1930 yılına gelindiğinde toplumda bir gerginlik ve tepkinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Ağrı’daki isyan hareketinin halen devam ettiği 1930 yılının diğer bir önemli olayı ise 23
Aralık’ta Menemen’de gerçekleşmiştir.
Olay Öncesi Şartlar
4 Mart 1925 tarihinde kabul edilmiş ve 4 Mart 1929 tarihine kadar tam 4 yıl sürmüş
olan Takrir-i Sükun Kanunu’nun baskıları, halkın toplumsal huzursuzluğu ifade etmesine
olanak verilmemesi, kişi özgürlüklerinin azlığı, İsmet Paşa Hükümeti’nin reform politikaları




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 158

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
ve gittikçe artan ekonomik sıkıntılar, toplumda Cumhuriyet Halk Fırkası Hükümeti’ne karşı
hoşnutsuzluğa neden olmuştur. (Zürcher, 1995: 259-260)
1920’li yılların sosyal ve ekonomik sorunlarıyla birlikte; sanayileşme siyaseti, alkollü
içkiler, sigara, şeker, tuz ve deniz nakliyatının devlet tekeline alınmış olması toplumdaki
hoşnutsuzluğu daha da arttırmıştır. CHF Hükümeti’nin uyguladığı devletçi ekonomi politikası,
ekonomik durgunluğa neden olmuştur. 1928-1929 yıllarında az mahsul alınmıştır. Arazi ve
Ağnam Vergisi gibi vergileri ödemekte zorlanan köylüler, tefecilerden borç almak zorunda
kalmış ve genellikle borçlarını ödeyemediklerinden tefeciler tarafından arazilerine el
koyulmuştur. Demiryolu inşasına yapılan harcamalar nedeniyle tarıma verilen hükümet desteği
yetersiz kalmıştır. Tüm bunlara, 1929 Ekonomik Buhranı’nın etkileri de eklenince, İsmet Paşa
Hükümeti’ne karşı tepkiler sürekli büyümüştür. (Ertem, 2010: 72)
Aynı yıllarda, ekonomik sıkıntılarla birlikte, CHF Hükümeti’nin halkla arasında da
kopukluk vardır. Halk, istek ve düşüncelerini parti yönetimine aktaramamaktadır.(Öz, 1992:
103) Eleştiriden uzak olan Cumhuriyet Halk Fırkası ile halk arasında büyük bir mesafe
açılmıştır. CHF hakkındaki ciddi yolsuzluk ve suistimal iddiaları, kendini ifade etme olanağı
bulamayan ve ekonomik sıkıntı içerisindeki halk ile CHF arasındaki bu mesafeyi daha da
açmıştır. (Kandemir, 1955: 4) Bu nedenle, halkın hükümete yönelik eleştirilerini Meclise
taşıyacak muhalif bir partiye ihtiyaç vardı. Toplumdaki bu tepkileri azaltmak, sorunlara çözüm
bulabilmek ve İsmet Paşa Hükümeti üzerinde denetim sağlayabilmek gibi amaçlarla, Mustafa
Kemal Paşa’nın talimatıyla 12 Ağustos 1930 tarihinde “muhalif” Serbest Cumhuriyet Fırkası
kurulmuştur (Türkiye’de Siyasi Dernekler, 1950: 23; Yarın, 12 Ağustos 1930). Yeni kurulan bu
muhalif partiye en büyük destek ise, ekonomik sıkıntıların yıpratmış olduğu Batı Anadolu’dan
gelmiştir. Partinin kurucusu ve genel başkanı Ali Fethi (Okyar) Bey’in diğer yöneticilerle 3-13
Eylül 1930 tarihinde düzenlediği Batı Anadolu gezisi büyük ilgi görmüş, Alsancak
Stadyumu’ndaki İzmir Mitingine 50 bin kişi katılmıştır. Yoğun ilgi ve desteğe paralel olarak,
partinin en güçlü teşkilatlandığı bölge de Batı Anadolu olmuştur. Parti, Menemen’in de bağlı
olduğu İzmir’deki teşkilatlanmasını Eylül 1930’da tamamlamıştır. (Yarın, 14 Eylül 1930)
1930 Belediye Seçimlerine de katılan Serbest Fırka, seçime katıldığı 37 ilde, toplam
502 seçim bölgesinden 31’ini kazanmayı başarmıştır. CHF yetkililerinin seçim süreci boyunca
sık sık “mürtecilerin partisi” olmakla suçladığı Serbest Fırka’nın seçim kazandığı bölgeler de
ağırlıklı olarak Batı Anadolu’dadır. Bu bölgelerden birisi de, İzmir’in Menemen Kazası’dır.
Cumhuriyet Halk Fırkası’nın seçimler boyunca Serbest Fırka ile ilgili en sık yaptığı
eleştiri “irtica” olmuştur. Halk Fırkası’na göre, Serbest Fırka “mürteci”dir. Serbest Fırka
yetkilileri, partinin yaklaşık 100 gün süren kısa siyasi yaşamı boyunca, kendilerini en çok
mürteci eleştirisine karşı savunmak zorunda kalmışlardır. Bu eleştirilerin ve savunmaların en
şiddetli örneği ise, Belediye Seçimlerinden hemen sonra, 15 Kasım 1930 günü Meclis’te
yaşanmıştır. Söz alan Fethi Bey, tamamlanmış olan Belediye Seçimleriyle ilgili
değerlendirmeler yaparken, partisine yapılan mürteci eleştirilerine de tekrar yanıt vermiştir:
“(...) Eğer en ileri gelen şehir ve kasabalarımızda bu derece vasi mikyasta irtica
hareketleri mevcut idise o yerlerin idare amirleri belediye intihabatından evvel böyle bir
hareketi neden sezmediler ve Hükümet merkezini neden ikaz etmediler?



159 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
(...) O zamanlar Hükümetten memnun olan bu halk belediye intihabında neden
birdenbire mürteci oluverdi? Hakikat bu kadar az bir zamanda bu kadar zıt iki çehre nasıl
gösterilebilir? Bu irtica denilen hareket nasıl tecessüm etti? Halk layık kanunları istemiyoruz,
Halifeyi istiyoruz mu dedi? (Gürültüler, bunu da mı söylesinler sesleri) Hayır efendiler. Bin
kere hayır. İrtica o demektir, başka ne demektir, irtica diye tefsir olunan bu hareket halkın
reyini serbestçe ve istediği taraf lehine kullanmak istemesinden başka hiçbir suretle tecelli
etmemiştir. (Hayır sesleri)” (Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre 3, Cilt 22,
1930: 16-20; tutanakların tamamı için 16-76)
Ali Fethi Bey’in konuşmasına karşılık için söz
alan CHF’li vekiller, SCF ile ilgili irtica suçlamalarını ısrarla sürdürmüşlerdir. Hatta, CHF
Muğla Milletvekili ve Dahiliye Vekili Şükrü (Kaya) Bey’e göre, “irtica, Serbest Cumhuriyet
Fırkası için mukadder birşeydir.” (TBMMZC, Devre 3, Cilt 22, 1930, s.50)
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulduğu günlerden beri sürekli tekrarlanan irtica
eleştirileri, olaylı Batı Anadolu gezisi ve Belediye Seçimleri ile gerilen siyasi ortamda,
Mustafa Kemal Paşa’yla karşı karşıya gelme ya da getirilme riskinin olduğunu anlayan Fethi
Bey, 17 Kasım 1930 günü partisini feshetme kararı almıştır. (Yarın, 18 Kasım 1930) Serbest
Cumhuriyet Fırkası kendisini feshetmiştir; ancak, kazanmış olduğu belediyelerde halen Serbest
Fırkalı başkanlar görev yapmaktadır. İsmet Paşa Hükümeti içerisinde, Serbest Fırka’dan
rahatsız olan kişilerin Menemen’deki gibi Serbest Fırkalı belediyelerden de rahatsızlık
duymaları şaşırtıcı değildir.
Divan-ı Harp Mahkemesi Tutanaklarına Göre Olayın Gerçekleşmesi
Divan-ı Harp Mahkemesi tutanakları ve esas hakkındaki iddianameye göre, olayın
failleri, yaklaşık 4 aylık bir hazırlık sürecinden sonra toplandıkları Manisa’da, olayı nasıl
gerçekleştireceklerini ve olayda kullanacakları silahları nasıl tedarik edeceklerini
planlamışlardır. İddianamedeki bu bilgi doğru kabul edilirse, olayın hazırlık süreci, Serbest
Fırka’nın kurulduğu ve Menemen’i de kapsayan Batı Anadolu gezisini gerçekleştirdiği
Ağustos-Eylül aylarına rastlamaktadır. Planlar yapıldıktan ve kararlar alındıktan sonra; Giritli
“Mehdi” Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet’ten oluşan grup, kendilerine “Piçakçı”
Mustafa tarafından çuval içerisinde verilen iki silahı da alarak, 6 Kanunuevvel (Aralık) 1930
Cumartesi akşamı Manisa’dan Paşa Köyü’ne doğru yola çıkmışlardır. (TBMMZC, Devre 3,
Cilt 25, 1931:74, Sıra No.58)
Bir gün sonra Paşa Köyü’ne ulaşan Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü
Mehmet’e, burada Emrullahoğlu Mehmet, Alioğlu Hasan, Nalıncı Hasan ve Çakıroğlu
Ramazan da katılmıştır. Paşa Köyü’nde Mehdi Mehmet’in bacanağı olan Ahmet’in evinde
kalan grup, gece yarısı Paşa Köyü’nden ayrılarak Bozalan Köyü’ne doğru hareket etmiştir.
(TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931:75)
Grup, Bozalan Köyü yolunda 11 saat yürüdükten sonra Sünbüller Köyü’nde bir
çamlıkta geceyi geçirmeye karar vermiştir. Burada, grubun uyuduğu sırada, durumun
ciddiyetini anlayan Çakıroğlu Ramazan, kaçarak Manisa’ya geri dönmüştür. Uyandığında
Ramazan’ın kaçtığını anlayan Mehdi Mehmet, gruptaki diğer kişileri baskı altına almış,
kaçmaları durumunda kendilerini öldüreceğini söyleyerek tehdit etmiştir. (TBMMZC, Devre 3,
Cilt 25, 1931:75)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, çalışmanın geri kalan kısmında kaynak gösterilirken
TBMMZC şeklinde kısaltılacaktır.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 160

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Yola devam eden 6 kişilik grup, Sütçü Mehmet’in köyü olan Bozalan Köyü’ne
vardıktan sonra, Sütçü Mehmet’in akrabalarının sağladığı bir odada barınmıştır. Burada
muhtar dahil köyün tamamı grubun Bozalan’da olduğunu öğrenmiş, hatta bazıları Emiralem
Karakolu’nu basıp jandarmanın silahlarını alarak Menemen’de kendilerine yardım edecekleri
konusunda teminat bile vermiştir. Mehdi Mehmet de, “Mehdiliğini” burada ilan etmiştir.
Grup, Bozalan Köyü’nde bir hafta kadar konaklamış ve bu süre içerisinde sürekli esrar
kullanmıştır. Sonunda, 23 Aralık 1930 Salı günü Menemen’e gitmeye karar vermişlerdir.
(TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931:75)
Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece yola çıkan grup, Hasanlar Geçidi’ni, uyandırdıkları
Kayıkçı Mehmet’in kayığıyla geçerek 23 Aralık 1930 Salı sabahı Menemen’e ulaşmışlardır.
Menemen’e girmeden önce yine Mehdi Mehmet’in verdiği esrarı çekerek sarhoş olan grup,
saat 06.20’de cemaatin sabah namazını kılmakta olduğu Müftü Camii’ne girmişlerdir. Burada,
Nalıncı Hasan, camide bulunan yeşil bayrağı almış, Mehdi Mehmet ise, camiye gelenleri ve
camide bulunanları “dine davet etmiştir.” Kendisinin “Mehdi” olduğunu iddia eden Mehmet’in
“Mehdiliğine” gösterdiği “kanıt” ise Kıtmir adını verdiği köpeğidir (TBMMZC, Devre 3, Cilt
25, 1931:75).1
Mehdi Mehmet’e göre, akşama kadar yeşil bayrağın altında toplanmayanlar,
Menemen’e girecek olan 70 bin kişilik ordu tarafından kılıçtan geçirilecektir.
Grup, namazdan sonra, kendilerine katılan bazı kişilerle birlikte belediye meydanına
doğru yola çıkmıştır. Yolda ayrılan grup, belediye meydanında tekrar birleştikten sonra
Menemen’i dolaşmaya başlamıştır. Grup, Menemen’de dolaşırken; hükümetin artık söz sahibi
olmadığını, herkesin dükkanlarını kapatarak kendilerine katılması gerektiğini ve top, tüfek
bütün kuvvetin mehdi huzurunda duracağını söylemişlerdir.
Menemen’de dolaşırken evinin önünde Hoca Saffet Efendi’yle de karşılaşan grup,
kendisiyle konuşmadan, yalnızca selam vererek yoluna devam etmiş ve sonunda halktan
kendilerine katılan Ramiz, Harputlu Mehmet ve Şımbıllı Mehmet ile birlikte belediye
binasının önüne, belediye meydanına gelmiştir. Belediye binasının önünde duran grup, burada
Arabacı Hüseyin isimli bir belediye işçisine zorla çukur kazdırtmış ve camiden aldığı bayrağı
bu çukura dikmiştir. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 76) Kısa bir süre sonra olaya
müdahale etmek için emrindeki acemi askerlerle birlikte gelecek olan Öğretmen Asteğmen
Kubilay’ı korkunç sona götürecek olan bir dizi ihmal ve yanlışlar burada yaşanmıştır.
Menemen’de jandarma yazıcısı olarak görev yapmakta olan Ali Efendi, olayları
duymuş ve silahlı 4 jandarma eri toplayarak belediyenin önüne gelmiştir. Mehdi Mehmet’e ne
istediğini soran Ali Efendi, “git komutanına haber ver, o gelsin, bana top, kurşun işlemez”
yanıtını alınca Mehmet’in istediğini yapmış ve Jandarma Bölük Komutanı Fahri Bey’e haber
vermiştir.
Bu sırada halen evinde bulunan Bölük Kumandanı Yüzbaşı Fahri Bey, olaydan
haberdar edilmesi üzerine belediye binasının önüne gelmiş ve Mehdi Mehmet’e “tam bir asker

1
Ashab-ı Kehf’le birlikte uykuya dalan ve yıllar sonra onlarla birlikte tekrar uyanan köpeklerinin adının
Kıtmir olduğu söylenir. Buradan yola çıkarak, sözde “Mehdi” Mehmet, Mehdiliğine sözde kanıt olması
için yanında gezdirdiği köpeğine Kıtmir adını vermiştir. Köpeğin adıyla ilgili bilgiye savcılık
iddianamesinde de yer verilmiştir.



161 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
tavrıyla ve hükümetin şerefine yakışan surette”2
ne istediklerini sormuştur. Mehdi Mehmet’ten
“Ben Mehdiyim, şeriatı ilan ediyorum, kimse bana mukavemet edemez, çekil!” yanıtını alan
Yüzbaşı Fahri Bey, hiçbir tepki göstermeden ve karşılık bile vermeden, üstelik Ali Efendi’nin
getirmiş olduğu silahlı 4 jandarma erini de alarak meydanı terk etmiş ve hükümet binasına
çekilmiştir. Sanıkların mahkemede verdikleri ifadelere göre, daha sonra Mustafa Kemal
Paşa’nın ve İsmet Paşa’nın en çok tepki gösterdikleri konu olan Menemen halkının olayı
alkışlamış olması, Fahri Bey’in bu hareketi nedeniyle gerçekleşmiştir. Fahri Bey’in olaya
müdahale etmeden, üstelik askerleri de alarak çekilmesi, olayın başından beri “bana kurşun
işlemez, top, tüfek huzurumda durur” diyen Mehdi Mehmet ve yanındaki 5 sarhoşu
cesaretlendirmiş, çevrede toplanmış olan kalabalığın da Mehdi Mehmet’e inanmasına hatta
ondan korkmaya başlamasına neden olmuştur. Olayla ilgili olarak daha sonra hazırlanan
Emniyet-i Umumiye Raporu’nda Yüzbaşı Fahri Bey’in davranışı şu şekilde
değerlendirilmiştir:
“Yüzbaşı Fahri Efendi yalnız üç büyük silah taşıyan şakilere silah adedince dahi ve
daha ilk andan beri tevakkufu var idi. Onlar açıkta, kendileri ise duvar arkasında ve pusuda
idi. Yapılacak bir teslim ihtarı bir yaylım ateş halkı dağıtmak ve bizzat halk tarafından
bunların bağlattırılması mümkün idi. Ve bunun için de şahsen gösterilecek bir celalet kafi
gelirdi. Bir taraftan da asker kumandanlığından yardım istenebilirdi. Bu husus ki bizzat
telefonla kendisine verdiğim bir iki dakika içerisinde bunlara ateş açarak izale etmediğimiz
takdirde bu vaziyetin vahametini ve ağır mesuliyetini düşününüz demiştim. Ve bunu deruhte
etmişti. Buna rağmen yapamadı ve Dahiliye Vekili ile Ordu Müfettişi hazretlerinin
huzurlarında dahi bunu itiraf eyledi. Kendisine evle ve ahil amir ve müessir olan zihniyet en
nihayet askeri müfreze ile olan irtibatını bile düşünemeyecek derecede iradesini sarsmış ve
sonuna kadar bunu yürüterek elinde daima düşmanı bir hamlede kıracak kuvveti de mefluç
tutmuştur. Kendisinin muhafazakar olarak halk ile şakilerin birleştikleri fikirlerini dahi doğru
telakki etsek yine bunun tarzı halli vardı. Kuvvetini toplu tutar, hakim ve başlarında bulunur,
telefondan askeri müfreze ister, irtibatını derhal tesis için bir iki bekçi gönderir, askeri
müfreze ile bir arada hareketini tanzim eder ve buna intizaren daima yine vaziyete hakim olur
ve düşmanını gözü önünden ayırmazdı. (...) Binaenaheyl, asabı ve iradesi tamamıyla bozuldu.
İlk düşüncesinde ihtiyatkar bir mülahaza daha olsa ve bunda isabet dahi gösterilse iradesizlik
bu neticeyi verdi. Jandarma neferleri dahi bu iradesizlik yüzünden mefluç kaldı.”
3

Yüzbaşı Fahri Bey, olaydaki bu hatalı davranış ve kararları nedeniyle, önce
Sıkıyönetim Amiri Fahrettin Paşa tarafından şahsen sorgulanmış, görevden alınmış ve
tutuklanmıştır (Cumhuriyet, 29 Kanunuevvel 1930). Daha sonra mahkeme tarafından da
yargılanmıştır. (Anadolu, 24 Şubat 1931) Görevine ise vekaleten Ödemiş’ten bir teğmen
atanmıştır (Hizmet, 1 Kanunusani 1931).
Hükümet binasına çekilen Yüzbaşı Fahri Bey, Asteğmen Kubilay Bey ve emrindeki
askerlerin zaten Menemen’e doğru yola çıktığından habersiz olarak İzmir’deki alaydan destek
istemiştir. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 76) İddianamede yer verilmemiş olmasına
karşın, sanık ifadelerine göre Fahri Bey’in alaydan yardım istediği sırada bir yüzbaşı daha

2
Daha sonra yapılan soruşturmalarda tamamen yanlış olduğu anlaşılan bu değerlendirme, Divan-ı Harp
Mahkemesi savcısının iddianamesinde yer almaktadır.
3
Raporun tamamı için bkz. Ankara: T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Araştırma ve
Koordinasyon Daire Başkanlığı Yayın No. 129, Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler: 150’likler, Kubilay
Olayı, 1998; özet için bkz. Nilüfer Kas (2005), “Menemen’de Aslında Ne oldu?”, Tempo, no.41, 11
Ekim, s.51-52.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 162

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Mehdi Mehmet ve arkadaşlarının yanına gelerek ne istediklerini sormuş ve kısaca “şeriatı
getiriyoruz, çekil!” yanıtını aldıktan sonra hiçbir müdahalede bulunmadan hükümet binasına
çekilmiştir. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 15).
Emrine verilen acemi askerlerle birlikte destek için gönderilmiş olan Asteğmen
Kubilay Bey4
, kısa süre sonra belediye meydanına ulaşmıştır. Emrinde bulunan 26 askere5

“süngü tak” emri verdikten sonra belediye meydanlığındaki kahvenin önünde bırakan Kubilay
Bey, tek başına Mehdi Mehmet ve arkadaşlarına yaklaşmış ve esrarın etkisiyle sarhoş durumda
bulunan Mehdi Mehmet’i yakasından tutup sarsarak derhal dağılmalarını istemiştir.6
Esrarın
etkisindeki Mehmet, itişme sırasında silahını ateşlemiş ve Kubilay Bey’i ağır şekilde
yaralamıştır. Olay sonrası Kubilay’ın da görevli olduğu 43. Alay’ın hekimi tarafından
hazırlanan rapora göre, sağ kol altından madeni para büyüklüğünde bir delik açarak giren
kurşun, sol kürek kemiğinin 3 parmak kadar altından avuç içi büyüklüğünde bir yara açarak
çıkmıştır. Çıkış yarası çevresinde akciğer ve kemik parçaları bulunmaktadır.7
Kubilay Bey,
yere düştükten 10-15 saniye kadar sonra kalkarak belediye binasına doğru hareket etmiş, ancak
binanın kapalı olması nedeniyle camiye doğru yöneldikten sonra aldığı ağır yaranın etkisiyle
cami avlusuna düşmüştür. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931:76). Şahitlerin ifadelerine göre,
Kubilay Bey 20 dakika kadar cami avlusunda bu şekilde kalmıştır.8
Bu 20 dakikalık süre
içerisinde gerek 1000-1500 kişilik kalabalıktan (Hür Adam, 31 Kanunuevvel, 1930), gerek
resmi görevlilerden, gerekse askerlerden hiçbir yardım alamamıştır. Kubilay Bey’in yanında
getirdiği ve meydanda süngüleri takılı şekilde beklettiği yirmiden fazla askerden hiçbir yardım
alamamış olmasının nedeni ise, askerlerin Kubilay Bey vurulduktan sonra hiçbir tepki
vermeden dağılarak olay yerinden kaçmış olmalarıdır. Olay sonrası hazırlanan Emniyet-i
Umumiye Raporu’nda bu askerlerle ilgili şu değerlendirme yer almaktadır: “Kolordu
Kumandanlığınca tahkik ve tespit buyrulan amiller altında ateş etmeksizin ve yaralanan
zabitlerine hiçbir alaka göstermeksizin vak’a mahallini terk edip dağılmışlar ve bundan

4
1906 Adana Kozan doğumlu ve öğretmen olan Mustafa Fehmi Bey, Kubilay ismini kendi tercihiyle
kullanmaktaydı.
5
Asteğmen Kubilay Bey’in emrindeki asker sayısı resmi kaynaklardan değil, konuyla ilgili yazılmış
olan şu makaleden alınmıştır: Aslan Tufan Yazman (1973). “Devrimlere Karşı Bir Direniş: Menemen
Olayı, Nedenleri ve Gerçek Yüzü”, Sigorta Dünyası Dergisi, Cilt 14, No. 158, s.19.
6
Olayın tanıklarından Mustafa Oktar’ın ifadesine göre, Asteğmen Kubilay Bey grubun yanına giderek
ne istediklerini sormuş, “biz Şeriat istiyoruz” yanıtını aldıktan sonra “ben size Şeriatı göstereceğim”
demiş ve yine olayın tanıklarından Mustafa Şengönül’ün ifadesine göre gruptan birisine tokat atmıştır.
Tanıkların ifadeleri için bkz. Can Dündar, Gölgedekiler, Ankara: İmge, 2005 (11.bsk.), s.71.
7
http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/resimler/b/mene
men-04.jpg
8
Olaydan sonra yazılı ifadesi alınan Telgraf Memuru Hüseyin oğlu Nail Efendi, ifadesinde Kubilay
Bey’in yaralı olarak 15-20 dakika kadar hareketsiz kaldığını ve maalesef yardımına gelenin olmadığını
söylemiştir. Genelkurmay Başkanlığı’nın Resmi Internet Sitesi’nde yayımlanmış olan yazılı ifadenin
metni için bkz.
http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/resimler/b/meneme
n-06.jpg



163 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
dolayıdır ki zabitlerinin uğradığı vahşet ve akibetten dahi haberdar olamamışlardır.”9
Bu
ifade, Menemen Olayı ile ilgili yapılmış olan çalışmalarda sık sık tekrarlanan, askerlerin
silahlarında tahta tatbikat mermileri olduğu ve bunlarla ateş ettikleri için Mehdi Mehmet’in
zarar görmediğinden “bana kurşun işlemiyor” diyerek cesaretlendiği ve bunun üzerine
Kubilay Bey’in başını kestiği şeklindeki anlatımı da çürütmektedir. Çünkü Emniyet-i
Umumiye Raporu’na göre Kubilay Bey’in emrindeki askerler, ateş bile etmeden
kaçtıklarından, tüfeklerinin namlularından tahta bile olsa hiçbir mermi çıkmamıştır.
İddianamede de vurgulandığı gibi, Mehdi Mehmet ve yanındakileri cesaretlendiren; askerlerin
kaçmış ve yaralı durumdaki Kubilay Bey’le aralarında hiçbir engelin kalmamış olmasıdır.
(TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 76).
Mehdi Mehmet, yanındakilerle bir süre konuştuktan sonra, Ali oğlu Hasan ve Şamdan
Mehmet ile birlikte yaralı Kubilay’ın yanına gitmiş ve Hasan’ın torbasından aldığı bıçakla
halen canlı olan Kubilay’ın başını gövdesinden ayırmıştır. Ayırdığı başı, belediye meydanına
dikmiş oldukları bayrağın direğine takan Mehmet, direğin ve başın düşmesi üzerine orada
bulunanlardan Yusuf oğlu Kamil’den bir ip alarak başın halen takılı olduğu bayrak direğini
elektrik direğine bağlamıştır. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 76).10

Bu sırada, Hasan ve Şevki isimli iki bekçi olay yerine gelerek grupla çatışmaya
girmişlerdir. Aynı anda, İzmir’deki alaydan gönderilen askeri birliklerin de olay yerine
ulaşması ve makineli tüfek ateşi açması ile kısa süreli bir çatışma yaşanmıştır. Çatışma sona
erdiğinde; Mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet öldürülmüş, Emrullah oğlu
Mehmet ise yaralı olarak yakalanmıştır. Nalıncı Hasan ve Ali oğlu Hasan ise kaçmayı
başarmışlardır. Çok geçmeden, 26 Aralık’ta, Menemen yakınlarındaki Ahiler Köyü’nde
yakalanacaklardır. (Son Posta, 26 Kanunuevvel 1930) Bekçi Hasan ve Bekçi Mehmet şehit
olmuştur. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 76) Diğer şehit ise, Gazez Camii’nin sol
tarafında, bahçede, kasaturası kılıfından çekik, sırt üstü ve başı boynundan ayrılmış olarak
yatan, 25 yaşlarındaki orta boylu, kumral benizli, saçları az beyazlamış11
Asteğmen Kubilay
Bey’dir.
Olayla İlgili Yapılan İlk Tespitler ve Olayın Meclis ve Basında Tartışılması
Olaydan 2 gün sonra, 25 Aralık 1930 günü, İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa Dahiliye
Vekaleti’ne olayla ilgili ilk bilgileri içeren bir rapor göndermiştir. Kazım Paşa’nın
belirlemelerine göre, olayın sorumlusu Nakşibendi Tarikatı’dır. Manisa’da yaşayan ve Derviş
Mehmet üzerinde etki sahibi olan Şeyh Hafız Hasan, Şeyh Hacı Hakkı ve Hacı Hilmi Efendi
isimli şahıslar Derviş Mehmet’i yönlendirmişlerdir. Yaralı olarak ele geçirilen Emrullah oğlu
Mehmet ve kaçtıktan iki gün sonra Manisa’da yakalanan Nalıncı Hasan, bu şahısların
Menemen’le olan irtibatlarını sağladıklarını söylemişlerdir. Derviş Mehmet’in Menemen’de

9
Raporun tamamı için bkz. Ankara: T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Araştırma ve
Koordinasyon Daire Başkanlığı Yayın No. 129, Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler: 150’likler, Kubilay
Olayı, 1998; Nilüfer Kas, “a.g.m.”, s.52
10
İpi getirdiği için idam edilen Yusuf oğlu Kamil, iddianameye göre ipi kendi isteğiyle, koşarak
getirmiştir. Diğer bazı kaynaklara ve kendi ifadesine göre ise ip Kamil’den silah zoruyla alınmıştır.
Olayın tanıklarından Mustafa Şengönül’ün ifadesine göre ise Kontracı Kamil, istek üzerine ipi kendisi
getirmiştir. Can Dündar, a.g.e., s.72.
11Asteğmen Kubilay Bey’in ölümüyle ilgili keşif raporuna, Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi Internet
sitesinden
ulaşılabilir:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/resimler
/b/menemen-04.jpg




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 164

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
destek alacağı kuvvet ise “ayak takımı ve kopuklardır.” İlk belirlemelerini bu şekilde yapan
Vali Kazım Paşa, tahkikatı genişletmek için polisten dört kişilik bir tahkik heyeti oluşturularak
Menemen’e gönderildiği bilgisini de raporuna eklemiştir.12

Menemen’deki durum ve Ankara’ya gönderilen ilk bilgiler böyleyken, 27 Aralık 1930
Cumartesi günü Mustafa Kemal Paşa, Başbakan İsmet Paşa, Fevzi (Çakmak) Paşa, 2. Ordu
Müfettişi Fahrettin (Altay) Paşa ve Dahiliye Vekili Şükrü (Kaya) Bey, Dolmabahçe Sarayı’nda
olayla ilgili bir toplantı düzenlemişlerdir. (Cumhuriyet, 28 Kanunuevvel 1930) Bu toplantıda,
Menemen’de gerçekleşen olayla ilgili neler yapılacağı, alınacak önlemler ve seçenekler
görüşülmüştür.
Bu toplantıdan bir gün sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın Kubilay Olayı ile ilgili orduya
taziye mesajı yayımlanmıştır:
“Gazi’nin Orduya Taziyetnamesi,
Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekili Kublay Beyin
vazife ifa ederken duçar olduğu akibetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim. Kublay Beyin
şahadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının
alkışla tavripkar bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir
hadisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen, dahili her politika ve ihtilafın haricinde ve fevkinde
muhterem bir vaziyette Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar
tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur.
Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir. İstilanın
acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman zabit vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat
cumhuriyete karşı bir sui kast telakki ettiği ve mütecasirlere müşevvikleri ona göre takip
edeceği muhakkaktır. Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icabatını
hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur.
Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin
kıymetli uzvu Kublay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş
olacaktır.
Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemal”13


30 Aralık 1930 tarihinde, Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubu; “irtica sahasında
bir aylık örfi idare, maznunların Divan-ı Harp’e verilmesi, ihmalkar idare memurlarının
tecziyesi ve Cumhuriyeti ilelebet koruyacak tedbirlerin alınması” gündemiyle toplanmıştır.
(Cumhuriyet, 30 Kanunuevvel 1930) Ertesi gün toplanan İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar
Kurulu), Anayasa’nın 86. maddesine göre, Menemen’deki olay nedeniyle Menemen İlçesi ile
Manisa ve Balıkesir Merkez İlçelerinde 1 Ocak 1931 tarihi itibariyle 1 ay süreyle sıkı yönetim

12
Kazım Paşa’nın raporu için bkz. Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler: 150’likler, Kubilay Olayı, s.61-
62 (Belge No.13212/5-2).
13
Ayın Tarihi, Cilt 20, s.6891-6892.



165 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
ilan edilmesine karar vermiştir (TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931: 2; Ayın Tarihi, Cilt 20,
s.6889-6903).
Bakanlar Kurulunun almış olduğu sıkıyönetim kararı, T.B.M.M.’nin 1 Ocak 1931
Perşembe günü yapılan oturumunda, Başvekil İsmet Paşa tarafından Meclisin onayına
sunulmuştur:
“Teşkilaı-ı Esasiye Kanunun 86. maddesinde Vatan ve Cumhuriyet aleyhinde kuvvetli
ve fi’li teşebbüsat vukuunu müeyyit kat’i emaret görüldükte İcra Vekilleri Heyeti müddeti bir
ayı tecavüz etmemek üzere umumi ve mevzii idarei örfiye ilan edebilir denilmiş olmasına ve
Menemen’de 23.XII.1930 tarihinde irtikap edilen cürmün hazırlık tahkikatında bu cürmün
Cumhuriyet aleyhinde şümullü bir tertip olduğu hakkında kat’i emareler görünmüş
bulunmasına binaen Menemen kazası ile Manisa ve Balıkesir merkez kazalarında 1
Kanunusani 1931 tarihinden itibaren bir ay müddetle idarei örfiye ilan olunmasına İcra
Vekilleri Heyetinin 31.XII.1930 tarihli içtimaında karar verilmiştir.
Keyfiyeti Büyük Meclisin tasdikina arzeylerim efendim.
Başvekil
İsmet”14

Aynı oturumda, Denizli Milletvekili Mazhar Müfit (Kansu)’nun vermiş olduğu sözlü
soru önergesi üzerine (TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931, s.4) Başvekil İsmet Paşa’nın yaptığı
konuşmanın içeriğinde Kubilay Bey’in başının kesilerek şehit edilmesinin yanında, “halkın bu
irtica hareketine tepki göstermemiş hatta bazı kişilerin katılmış olması, Menemen gibi ülkenin
ekonomi ve eğitim alanlarında ileri sayılabilecek bir bölgesinde bu olayın nasıl
gerçekleşebildiği, İsmet Paşa Hükümeti’ne muhalefetin ve muhalif basının bu olaydaki rolleri”
konuları geniş yer almıştır. Hatta Meclisteki tartışmalarda zaman zaman Kubilay’ın şehit
edilmesi konusu geri planda kalmış, muhalif basın, genel olarak muhalefet ve yaklaşık 2 ay
önce kapatılmış olan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Menemen ve diğer bölgelerde kazandığı
belediyeler ile ilgili tartışmalar öne çıkmıştır.(TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931, s.3-9) İsmet
Paşa’nın konuşmasındaki bazı bölümler şöyledir:
“(...) Ayni zamanda nazari dikkatimizi celbetmiş olan şey, hadisede hazır bulunan
halkın ilk raporlara göre kayıtsız ve hissiz bir halde seyirci kalmasıdır. (...) Bir muhit ne kadar
zehirlenmiş olmak lazımdır ki insanlar temiz tefekkür ve muhakeme kabiliyetinden bu kadar
aşağı dereceye düşsünler. Hikayesine tahammül edemediğimiz manzaraların fiilen vukuunu bu
kadar soğuk kanlılıkla seyredebilsinler.
(...) Menemen gibi memleketin gerek umran ve bilhassa irfan itibarile ileri olan bir
mıntıkasında bu teşekküller nasıl işleyebiliyor? İnsana hüzün veren şey budur. (...) Menemen
hadisesinde mücrim ve mürettiplerin maksatları için bu derece cesurane hareket ikaına
kendilerinde kuvvet hissetmeleri devlet kuvvetlerinde ve hükümet işlemesinde bir nevi zaiflık
görüldüğünün farzolunduğunu reddetmek müşküldür. Hakikaten böyle bir hava ve böyle bir
manayi müfsitler ve fesat müstaitleri ahvalden çıkarmış olabilirler. (...) Hadisenin verdiği
derslerden vatandaşların, hepimizin esaslı olarak istifade edeceğimizi ümit ediyoruz. Bilhassa
ümit ediyoruz ki namus ticareti, şantaj ve devlet otoritelerini kasteden neşriyat ve hava, adli
takibatla vatandaşlara hangi hudutlar dahilinde hareket etmek lazım geldiğini fi’li ve ameli
olarak öğretmiş olacaktır.”(TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931, s.3-6)

14
TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1.1.1931, s.2.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 166

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
İsmet Paşa’dan sonra söz alan Denizli Milletvekili Mazhar Müfit (Kansu) ise,
Menemen’dekine benzer olayların tekrarlanmaması için güvenlik tedbirlerinin alınması, idari
memurlarının görevlerini daha özenli yapmalarının sağlanması ve bu olayların meydana
gelmesini sağlayan yapının yok edilmesi gerektiğini ifade ettikten sonra, bölgede sıkıyönetim
uygulamasının doğru olacağını söylemiştir. Mazhar Müfit Bey’e göre, Menemen’de olaya
tanık olup tepki vermeyen binlerce halkın, “Cumhuriyet, inkılaba ne kadar gayızları varsa bu
feci ve hunrizane hareketlerile muhterem ordumuza karşı kin ve gayızları o derece
hainanedir.”(TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931: 7)
Mazhar Müfit Bey’den sonra, eski bir SCF’li olan Kars Milletvekili Ağaoğlu Ahmet
Bey (Ahmet Ağaoğlu) söz almıştır. Konuşması sık sık gürültülerle ve müdahalelerle kesilen
Ağaoğlu Ahmet Bey, İsmet Paşa’nın konuşmasından basın özgürlüğünün tehdit
edilmeyeceğini anladığını ve bundan memnuniyet duyduğunu ifade ettikten sonra, asıl
korkulması gerekenin Kubilay şehit edilirken halkın seyirci kalması olduğunu söylemiştir.
Ağaoğlu Ahmet Bey’e göre, İsmet Paşa’nın sözünü ettiği tedbirler geçici idari tedbirlerdir. Bu
olayın tekrarlanmamasında en önemli görev aydınlar, eğitimciler, gazeteciler, sanatçılar gibi
topluma yol gösteren kesimlere düşmektedir.
Ağaoğlu Ahmet Bey konuşmasına devam ederken, diğer vekillerin müdahalesi, sözü
bir anda muhalefete, muhalif basına ve Serbest Cumhuriyet Fırkası’na getirmiştir. Konuşmanın
kalan kısmının tutanakları, Menemen’de altı esrar bağımlısının gerçekleştirdiği olayın tahkikat
ve yargılama sürecinin sadece bu kadarla sınırlı kalmayacağı, muhalif basına, İsmet Paşa
Hükümeti’ne olan muhalefete ve “mürtecilere” doğru genişletileceğinin sinyallerini vermesi
açısından önemlidir:
Ağaoğlu Ahmet Bey: (...) Bu tedbirler mihanikidir, idaridir. Öteki devin kırk başı var,
kırk bin başı var. Bu başların birini kesersek öteki çıkar. Asıl mesele devi, o menhus
öldürmektir. Bunu öldürecek hükümet değildir. Muallimdir, muharrirdir, şairdir,
mütefekkirdir, ediptir.
Yahya Galip Bey (Kırşehir): Muhalifleri de unutmayınız.
Ağaoğlu Ahmet Bey: Muhalifler bu ruhu öldürmek için çalışıyorlar. (Gürültüler)
Ali Saip Bey (Urfa): Muhterem arkadaşlar, Ahmet Beyefendi vazifemizi yapmadık,
yapmıyoruz, hepimiz mes’ulüz dediği için söz almak mecburiyetinde kaldık.
Efendiler, hadise çıkan Menemen’de Ahmet Bey, bundan üç ay evvel seyahat etmişti.

Hadise çıkan yerlerde o şehidin kafasına takılan bayrak onları istikbal etmişti. Ben istedim ki,
Ahmet Bey kürsüye çıktığı zaman; efendiler, bu teşkilat yapılırken etrafımıza toplanan, bizi
bayrakla karşılayanlar mürteciler imiş, bize çok eyi yaptınız, çok eyi bir teşkilat yaptık,
Cumhuriyeti muhafaza edeceğiz diyen adamlar, meğerse kana susamış vatandaşların kanını
içmek istiyormuş.
Binaenaleyh bu kürsüye geliyorum, sizden af diliyorum, beni affedin deselerdi
kendisinin elini öpecektim.

Ali Saip Bey’in sözünü ettiği seyahat, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın yoğun ilgi gördüğü olaylı İzmir
gezisi ve mitingidir.



167 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Ağaoğlu Ahmet Bey: Senden mi af dileyeceğim?
Ali Saip Bey (Urfa): Hayır benden değil, milletten af dileyeceksin!
Efendiler; Ahmet Bey, yalnız matbuat hürriyetine dokunulmayacağı için Başvekil
Paşaya teşekkür etti. Efendiler; matbuat hürriyeti diyoruz, rica ederim, müsaade ederseniz size
ufak bir hikaye arzedeyim, ondan sonra maruzatıma devam edeyim.
(...) Efendiler, bu günkü gazetelerin vaziyeti budur. Beş kuruşa Milliyet satılır. Beş
kuruşa Vakit, Akşam, Cumhuriyet satılır. Rejimi kuvvetlendiren bu gazeteler beş kuruşa satılır.
Hakimiyet okunmaz, fakat işitiriz ki falan yerde Yarın gazetesini
kapışmışlar, yüz kuruşa
satılmış. Bunun akibeti budur. 31 Martı bunlar çıkardılar, mütarekede İstiklal Harbinde
aleyhimize kuvvet sevkedenler bunlardır. Bu günkü Derviş Mehmed’i de bunlar çıkardılar.
Binaenaleyh efendiler asıl bunlara çare bulmak lazımdır, yoksa Ahmet Beyin dediği gibi
bunlara dokunulmadığı için teşekkür ederim demek doğru birşey değildir.
Muhterem arkadaşlar; ben hürriyeti matbuatın düşmanı değilim, gazetecilerin
düşmanı değilim. Gazeteciler, rejimi müdafaa eden insanlar, bizim dilimizdir, kafamızdır,
dimağımızdır. Rejimi müdafaa ediyorlar. Asıl benim düşmanlığım, rejimi yıkmak isteyen hain
gazetecilerdir. (Bravo sesleri) (Alkışlar) (TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931: 9)
Urfa Milletvekili Ali Saip Bey’in yaklaşık 2 ay önce kapatılmış olan Serbest
Cumhuriyet Fırkası’nı suçladığı ve bazı muhalif gazete ve gazetecileri “hain” olarak
nitelendirdiği bu sert konuşmasından sonra, Menemen İlçesi ile Manisa ve Balıkesir
Merkez’de 1 ay süreyle sıkıyönetim uygulanması teklifi Meclisin oyuna sunulmuştur. Oylama
sonucunda teklif kabul edilmiş ve Menemen İlçesi ile Manisa ve Balıkesir Merkez’de 1
Kanunusani (Ocak) 1931 tarihinden itibaren 1 ay süreyle sıkıyönetim ilan edilmesine karar
verilmiştir. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931: 9; T.C.Resmi Gazete, 1 Kanunusani 1931,
no.1688)
Sıkıyönetim amirliğine İkinci Ordu Müfettişi Birinci Ferik Fahrettin (Altay) Paşa
atanmıştır. Sanıkların yargılanması için görevlendirilen Divan-ı Harp Mahkemesi’ne atananlar
ise şunlardır:
Reis: Birinci Kolordu Kumandan Vekili Mirliva Mustafa
(Muğlalı) Paşa

Aza: Topçu Alay (26) Kumandanı Miralay Ata Bey
Aza: Birinci Kolordu Şube (7) Müdürü Miralay Demirşah Bey
Aza: Alay (176) Kumandan Muavini E.K. Kaymakamı Yusuf
Ziya Bey
Aza: İkinci Kolordu Şube (2) Müdürü Kaymakam Bahattin Bey


Arif Oruç’ın çıkarttığı Yarın Gazetesi, SCF’nin basındaki en büyük destekçisi olmuştur. Arif Oruç,
1931 yılında çıkartılan Matbuat Kanunu’ndan sonra Yarın’ın yayınına son vermiş ve yurt dışına
çıkmıştır.

Divan-ı Harp Mahkemesi Reisi olarak atanan ve sonraki yıllarda 3.Ordu Müfettişliğine kadar
yükselecek olan Mustafa Muğlalı Paşa’nın askeri kariyerinde iki önemli olay dikkat çekmektedir.
Bunlardan birisi Kubilay Olayındaki mahkeme reisliği, diğeri ise Muğlalı’nın 3.Ordu Müfettişi olarak
görev yaptığı 1943 yılında Van-Özalp’te gerçekleşen ve gözaltında bulunan 32 kişinin hayatını
kaybetmesiyle sonuçlanan olaydır.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 168

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Aza Mülazimi: Fırka (57) Satınalma Komisyonu Reisi
Binbaşı Hüsnü Bey
Aza Mülazimi: Topçu Alay (29) Tabur (2) Kumandanı
Binbaşı Neş’et Bey15

Menemen’deki olayı Serbest Cumhuriyet Fırkası ile ilişkilendirme eğiliminin
örnekleri, yalnızca Meclis’te değil basında da görülmektedir. Vakit Gazetesi’nde 25 Aralık
1930 tarihinde yer alan ve “Menemen’deki yeniçeri usulü tecavüze Türk inkılabı tahammül
edemez!” ifadesiyle başlayan yazının bir kısmı şöyledir:
“Fırkacılık namı altında memleketin muhtelif yerlerine atılan fesat tohumları
Menemen’de filiz verdi. Şeriat bayrağını açan müfsitler biri muallim, biri zabit, biri bekçi
olmak üzere üç vatan evladının kanına girdi.” (Vakit, 25 Kanunuevvel, 1930)
Olayla ilgili Milliyet Gazetesi’nde 25 Aralık 1930 tarihinde “Demokrasinin Başı”
başlığıyla yayımlanan yazı ise muhalefete ve Serbest Fırka’ya karşı çok daha serttir:
“-Gençlik fırkalar istemektedir.
-Bize üçüncü fırka da lazımdır.
Amerikan çocukları yahut İngiliz bunakları ile kendimizi kıyas mı edeceğiz? Fakat bu
sırada hiç ikiye ayrılmayan şeriat fırkasının yeni bir adamı bir küçük zabitin kanını akıttı. Bir
muallimin kafasını kesti, bayrak demirine geçirdi ve helaldir diye müritleri avuç avuç bedbaht
gencin kanını içtiler. Gerçi etraflarına yalnız birkaç yobaz toplayabilmişler. Çünkü Garp
Anadolusu memleketin en ileri yerlerindendir, bir; Şeyh Sait ve Ağrı Dağı birbiri üstüne
Ankara’nın sert sillesini yemiştir, iki.
Biz Serbest Fırka’nın Balıkesir’de gizli zikirler ve Tekbirlerle karşılandığını bilmiyor
değil idik. Akhisar’daki yeşil bayrağı, Yarın’lar, Son Posta’lar.
(...) Bizim demokrat, layık, liberal muhalefet çocuğunu Balıkesir’de bir tekkede yatırıp
kaskete yarım keçekülah biçimi veren müridler büyütmeye çalışmadılar mı?” (Milliyet, 25
Kanunuevvel 1930)
Muhalefeti ve Serbest Fırka’yı suçlayan benzer yazılar, daha sonraki günlerde de
devam etmiştir:
“(...) Bunun gibi mefsuh S.Fırkanın gafil müdürlerindeki sakat hareketleri şeametle
tavsif ederken onların himmetile zamanın meşimesinde tekevvün etmeye başlayan fesat cenini
ayanbeyan farkediyorduk. Mağşuş fikirli, aslı nesli bozuk birkaç hergelenin matbuat hürriyeti
namına hergün kustukları hezeyandan tabii böyle neticeler çıkacaktı. Bunda şaşılacak hiçbir
cihet yoktur. Şeyh Sait İsyanının ihzarında suiistimal olunan matbuat hürriyetinin alakası
tevsik edilmedi mi?” (Cumhuriyet, 26 Kanunuevvel 1930)
“Fethi Beyin Serbest Fırkası faaliyette bulunduğu, hususile belediye intihabatı
mücadeleleri olduğu sıralarda şurada burada yeşil bayrak çektirmek, din perdesi altında

15
T.C. Resmi Gazete, 1 Kanunusani 1931, no.1688; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA),
30.11.1.0/60.38.19; BCA 30.11.1.0/60.38.20.



169 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
propaganda yapılmak şeklinde bazı şikayetler gazete sütunlarına kadar aksetmişti. Fakat fırka
mücadeleleri arasına karışan bu şikayetler sırf fırkacılık gayretile icat edilmiş uydurma
sözlerden ibaret olmak üzere gösterilmek istenilmişti. Halbuki şimdi ortada müsbet bir hakikat,
her türlü şüphelerden azade bir hadise vardır. Şimdiye kadar el altından hükümet aleyhine
dinsizlik propagandası yapan adamlar ellerine silah alarak meydana çıkmak ve devletin
inzibat kuvvetlerine müsellahan karşı gelmek cesaretini göstermişlerdir. Bu vaziyeti çok
dikkatli ve ehemmiyetle mütalaa etmek ve ona göre tedbirler almak zarureti vardır.” (Vakit, 26
Kanunuevvel 1930)
Bu yazılardan, olayın sorumluluğunun kendilerine de yükleneceğini anlayan muhalif
gazetelerde ise; basın özgürlüğüne, muhalefetin demokrasilerdeki önemine vurgu yapan ve
olayın muhalif basınla ilgisi olmadığını iddia eden savunma yazıları yayımlanmıştır. Hür
Adam Gazetesi’nde 27 Aralık 1930 tarihinde yer alan yazı bunlara bir örnektir:
“(...) Bazı gazeteler irtica irtica diye, kasti hissini veren, suni gibi görünen, pürtelaş
bir feryat kopartıyorlar. Memlekette irtica varmış, bazı neşriyattan ve muhalefetten cüret ve
kuvvet bulmuş!
Bühtan! Bu istimdat, olsa olsa bir pusuya benzer. Bir pusu ki, memleketin nura aşık
evlatlarına suikast için yapılıyor. Birkaç hür kalemi kırmak, beş on fikri ezmek için.
Bu basit oyuna, bütün millet önünde, açıkça nefret!
Hayır efendiler, memlekette irtica yoktur. Memleket baştan aşağıya kadar
cumhuriyetçidir, medeniyete, hürriyete susamıştır. Bir köyde, bir kasabada cüretkar üç beş
sefile, bir esrarkeş derviş kafilesine tesadüf edilebilir. Fakat, sağlam bir bünyede ufak bir
sivilce gibi, hükümet onu dağlar, yakar.
Memlekette irtica var telaşını ika edenler, hariçten üstümüze dikilmiş dost ve düşman
gözlerini mülahazaya alamayanlardır. Vaveylaların, bütün gayretimize rağmen hüsnü
niyetlerine inanamıyoruz. Çünkü, ilk sözleri hürriyeti matbuata tecavüzdür. İlk tezahürleri,
muhalefetinden, tenkidinden ürktükleri kalemleri kırmak arzusudur. Bunlar, olsa olsa itirazsız
ve murakabesiz sıcak koltuklarında bol bir yaşayışa alışmış olanlardır.
Hayır efendiler! Bu memlekette cumhuriyet vardır, demokrasi vardır, hürriyeti
matbuat vardır, muvafakat vardır, muhalefet vardır, fikir de vardır, mukabil fikir de vardır. Bu
irtica bahanesi; üç beş kişinin azması, bütün milletin boynuna sükut zincirini geçirmeye sebep
teşkil edemez.” (Hür Adam, 27 Kanunuevvel, 1930
Olayla ilgili tartışmalar sürerken, sıkıyönetim amirliğine atanan Fahrettin Paşa,
atanmasından bir gün sonra, 2 Ocak 1931 günü İstanbul’a gelmiş ve Dolmabahçe’de Mustafa
Kemal Paşa ile görüşmüştür. Mustafa Kemal Paşa, görüşmede hazır bulunan Dahiliye Vekili
Şükrü (Kaya) Bey’den “Menemen’deki irtica hareketi ile birlikte ülkedeki tarikatlar ve
bunların mensupları ve bu tarikatların İstanbul, İzmir, Manisa, Alaşehir, Balıkesir ve
Antalya’da yoğun faaliyetleri” ile ilgili ayrıntılı bir rapor almıştır. (Cumhuriyet, 3 Kanunusani
1931)
Dolmabahçe’deki bu toplantının ardından, Mustafa Kemal Paşa, bu kez Ankara’da
Çankaya Köşkü’nde konuyla ilgili bir toplantı düzenlemiştir. (Halk Dostu, 7 Kanunusani 1931)
7 Ocak 1931 tarihli bu toplantıda Fahrettin Paşa, Başvekil İsmet Paşa, Dahiliye Vekili Şükrü
Kaya Bey, Meclis Başkanı Kazım (Özalp) Paşa ve Milli Müdafaa Vekili Zekai (Apaydın) Bey




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 170

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
hazır bulunmuşlardır. Fahrettin Paşa’nın “kendisine bir talimat olarak” gördüğü için dikkatle
aldığı ve anılarında yer verdiği notlarına göre, toplantıda şu başlıklar öne çıkmıştır:
 Vaka, irticai, mürettep ve siyasidir. Umumi ve ya mıntıkavi midir? (Bölgesel ya da genel
midir?
 Nazarımız yalnız bir mıntıkaya münhasır kalmayacaktır.
 Alakası tebarüz edenler tecziye olunacaktır. Kesif muhitler dağıtılarak temizlenecektir.
 İdam cezaları beklemeksizin kısım kısım derhal tatbik olunmalıdır. (Meclis tasdik edecektir.)16

 Menemen ve alakadar köylerin sorumlu ilan edileni ve gayrimeskun hale konması için hususi
kanun çıkartılacaktır.
 Kadın mensuplar mühimdir, müsamaha olunmamalıdır.
 Bu meseledeki esas siyaset bütün alakadarlara lüzumu gibi anlatılmalıdır. (Radikal ve ibret
verici misal olacak icraat.)
 Üçüncü maddenin ikinci fırkası için şu manada kanun maddesi ve onun tatbiki lazımdır: Örfi
Divanıharp lüzum gördüğü kimseleri memleketin bir mahallinden diğer mahalline muvakkat
ve ya daima olarak tedip eder uzaklaştırır. Mahal tayininde hükümetle mutabık kalır.
 Şeyhlik ve müridliğe fiilen müdavim oldukları sabit olanlar hakkında ağır ceza tatbiki için
kanun.
 Son Posta, Yarın, Köroğlu, Hür Adam, Yeni Asır gibi gazetelerin tesir dereceleri aranmalı ve
ona göre muamele yapılmalıdır. Kazım (Karabekir)’in Hür Adam’a makale yazması şayanı
dikkattir. (Altay, 1970: 438-439)
Fahrettin Paşa İstanbul’da Mustafa Kemal Paşa ile görüşürken, Divan-ı Harp Reisi
Mustafa Paşa da heyetiyle birlikte 6 Ocak’ta Menemen’e ulaşmıştır. Heyet, Menemen’de, adı
daha sonra “Kubilay Mektebi” olarak değiştirilen Zafer İlkokulu’na yerleşmiştir. (Cumhuriyet,
7 Kanunusani 1931) 7 Ocak’ta yayımlanan İdare-i Örfi Kararnamesi ile sıkıyönetim
bölgesindeki sivil memurların çoğunun görev ve yetkileri (mülkiye zabıta vazifeleri) ordu
mensuplarına devredilmiştir. (Cumhuriyet, 8 Kanunusani 1931)17
Menemen’de uygulanacak
olan sıkıyönetimin şartları ise şu şekilde belirlenmiştir:
“Menemen’de halkın akşam saat 8’den sonra dışarıya çıkmaları menedilmiştir. Bu
karar, halka tellallar vasıtasıyla ilan edilmiştir. Menemen’e bugünden itibaren
kaymakamlıktan alınacak vesika ile gidilebilecektir. Menemen’den çıkmak da aynı suretle
vesikaya tabidir. Manisa ve Balıkesir’de de aynı usul tamim edilecektir. Sansür
talimatnamesine nazaran muhaberat, para, emanet irsalatı sansüre tabidir. İstasyon postanesi
ilga edilmiştir. Mektuplar kısa yazılacak, postaya açık verilecektir. Türkçe’den başka bir

16
Fahrettin Altay Paşa’nın anılarına göre, İsmet Paşa, görüşme sırasında Divan-ı Harp’e Meclisin onayı
gerekmeden idam cezası uygulama yetkisinin verilmesini istemiştir. Ancak, Mustafa Kemal Paşa’nın
son sözüyle idamların Meclis tarafından onaylanmasına karar verilmiştir. Fahrettin Altay (1970). 10 Yıl
Savaş ve Sonrası: 1912-1922, İstanbul: İnsel, s.437.
17
BCA 30.18.1.2/17.1.1.



171 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
lisanla mektup yazmak memnudur. İfade; açık, işaretsiz ve şifresiz olacaktır. Bunlara riayet
etmeyenler hakkında işlem yapılacaktır. Akşam saat 8’den itibaren heryer kapanacak,
sokaklarda devriyelerden hiçkimse dolaşmayacak, görülüp de ihtarı dinlemeyenler kurşuna
dizileceklerdir. Sünnet, düğün, doğum gibi sebeplerle bile olsa bilumum içtimalar memnudur.
Sansürün bugünden itibaren tatbikine başlanmıştır. İstasyonlarda polisler, gelen giden
yolcuların nüfus tezkerelerini mühürlemektedirler.”(Cumhuriyet, 9 Kanunusani 1931)
Yargı Süreci ve Kararlar
Divan-ı Harp Reisi Reisi Mustafa Paşa, yargılamalara olaya doğrudan karışmış
olanlarla başlanmasını uygun bulmuştur. (Cumhuriyet, 15 Kanunusani 1931) Yargılama süreci,
15 Ocak 1931 günü başlamış ve ilk gün Emrullah oğlu Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük
Hasan, Çoban Ramazan ve Tatlıcı Hüseyin’in yargılamaları yapılmıştır. (TBMMZC, Devre 3,
Cilt 25, 1931:5, Sıra no.58; Cumhuriyet, 16 Kanunusani 1931, Ayın Tarihi, Cilt 20, s.6902)
Sanıkların yargılama sırasındaki ifadeleri birbirine benzerdir. Genel olarak; Mehdi Mehmet’in
kendilerini kandırdığını, esrar içirerek kontrol ettiğini, Cumhuriyet rejimine düşman olduğunu,
kendilerinin Mehdi Mehmet yüzünden olaya karıştıklarını ve Mehdi Mehmet’in İstanbul
Erenköy’de yaşayan Erbilli Şeyh Esat Efendi’nin emrinde Nakşibendi Tarikatı için çalıştığını
söylemişlerdir. Gerek mahkeme heyetinin sorduğu sorularda, gerekse sanıkların verdikleri
yanıtlarda bunların dışında öne çıkan bir konu yoktur. İddianameye göre, İstanbul’da
oturmakta olan Şeyh Esat Efendi’nin Menemen’deki faaliyetleri için görevlendirdiği kişi ise
Laz İbrahim Hoca’dır. Manisa’da hastane ve tabur imamlığından emekli olan Laz İbrahim
Hoca, bu görevleri sayesinde Manisa’da taraftarlar sağlamış, hatta daha fazla taraftar
toplayabilmek için bir cami yaptırarak burada vaazlar vermiştir. Emekli olduktan sonra,
Manisa dışında da faaliyet göstermiş, Karadeniz sahili, Bursa, Kayseri, Balıkesir ve
Bergama’yı dolaşmıştır. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931:78) İddianameye, Laz İbrahim
Hoca’nın Şeyh Esat Efendi’yle bağlantısını gösteren iki mektup eklenmiştir.
Olayın Mecliste ve basında tartışılması sürecinde olduğu gibi, yargı sürecinde de
olayla Serbest Cumhuriyet Fırkası arasında bağlantı aranmıştır. Hatta, mahkemede dinlenen
sanıklar kendilerini savunurlarken CHF’li olduklarını, diğerlerini suçlarlarken de suçladıkları
kişilerin SCF’li olduklarını söylemişlerdir. Bu durumun bir örneği, olayın sanıklarından
Raşitoğlu İbrahim’in yargılanması sırasında yaşanmıştır:
-Reis (Mustafa Paşa): Bu adam hangi fırkanın mensubininden idi?
-Şahit: Efendim, Serbes Fırka arasında bulunuyordu.
-Reis: Fırka nümayişlerinde bu da o alayın içerisinde mi idi?
-Şahit: Evet, Serbes Fırka taraftarları tezahürat yaparken bu da onların arasında istasyona
gittiler dedi.
-Maznun (Raşitoğlu İbrahim): Efendim, ben o gün burada değildim. Fethi Beyin geldiğinde
değil ondan sonra yani belediye intihabatı olurken idi. (TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931, Sıra
no.58, s.36)
Başka bir duruşmada ise, sanıklardan Hacı Hilmi Efendi, kendisini şöyle
savunmuştur:
“Her türlü menfi cereyanlardan beriyim. Bendeniz hüviyetimi bütün Manisalılarla isbata
muktedirim. Bendenizi Halk Fırkasından ve Türk Ocağından sorunuz.” (TBMMZC, Devre 3,
Cilt 25, Sıra no.58, s.72)




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 172

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Mahkeme tutanaklarında, sanıkların diğer sanıkları ya da şahitleri SCF’li olmakla
suçladıkları birçok örnek bulunmaktadır.
Divan-ı Harp Mahkemesi, 15-24 Ocak 1931 tarihleri arasında olayla ilgili gördüğü 105
sanığı yargılamıştır. Olayın tanıklarından Sabahat Erkal’ın ifadesine göre sanık “hocalar”,
mahkemeye kollarına ipler bağlı olarak ikili sıralar halinde getirilerek yargılanmışlardır.
(Dündar: 2005; 74-75) Yargılama zamanla genişletilmiş ve sanıkların sayısı artmıştır. Olayın
tanıklarından Sami Özyılmaz, yargılanacak sanıkların belirlenmesi ile ilgili şunları söylemiştir:
“Orda soruyorlar: Bu kim? Var mıydı? Bakıyor herif, vardı diyor. Ve gitti içeri. Başka
kim vardı? Getiriyorlar bir tane daha. Bu var mıydı? Vardı. Yoktu-vardı diye topladılar birkaç
kişiyi” (Dündar: 2005; 75)
24 Ocak 1931 tarihinde, Divan-ı Harp Mahkemesi Savcısı Ali Fuat Bey tarafından
hazırlanan esas hakkında iddianame, karar için mahkemeye sunulmuştur.
Savcının iddianamesini inceleyen mahkeme, 25.1.1931 tarihinde, o güne kadar
yargıladığı 105 kişi hakkında kararını vermiştir. Toplam 606 kişinin yargılandığı (Cumhuriyet,
1 Mart 1931) Divan-ı Harp Mahkemesi’nin hazırladığı kararnameye göre, idama ve idama
bedel hapis cezasına çarptırılan sanıklar şunlardır:
Manisa’dan Kahveci Çırağı Mustafa (İdam)
Manisa’dan Terzi Talat (İdam)
Manisa’dan Topçu Hüseyin (İdam)
Manisa’dan Tatlıcı Mustafa Hüseyin (İdam)
Manisa’dan Eskici Hüseyin Ali (İdam)
Manisa’dan Keçeli Köyü’nden Himmet oğlu Süleyman (İdam)
Manisa’dan Paşa Köyü’nden Kahya Ahmet oğlu İsmail (İdam)
Manisa’dan Mutaf Süleyman (İdam)
Manisa’dan Manifaturacı Osman (İdam)
Manisa’dan Hafız Cemal (İdam)
Manisa’dan Tabur İmamı İlyas Hoca (İdam)
Manisa’dan Ali Paşazade Ragıp Bey (İdam)
Manisa’dan Şeyh Hafız Ahmet (İdam)
Manisa’dan Giritli İbrahim oğlu İsmail (İdam)
Menemen’den Bozalan’dan Koca Mustafa (İdam)
Menemen’den Bozalan’dan Hacı İsmail (İdam)
Menemen’den Bozalan’dan Hacı İsmail oğlu Hüseyin (İdam)
Menemen’den Bozalan’dan Göriceli Adbülkerim (İdam)



173 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Menemen’den Cum’ai Balalı Ramiz (İdam)
Menemen’den Çıtaklı Molla Süleyman (İdam)
Menemen’den Yahya oğlu Hüseyin (İdam)
Menemen’den Çingene Memet oğlu Ali (İdam)
Menemen’den Hayim oğlu Jozef (İdam)
Menemen’den Şımbıllı Ali Osman oğlu Memet (İdam)
Menemen’den Arnavut Yusuf oğlu Kamil (İdam)
Menemen’den Kerim oğlu İbrahim (İdam)
Menemen’den Selim oğlu Boşnak Abbas (İdam)
Ala Şehir’den Şeyh Ahmet Muhtar (İdam)
Esat’ın oğlu Mehmet Ali (İdam)
Manisa Hastanesi İmamlığından mütekait Laz İbrahim Hoca (İdam)
Manisa’dan Emrullah oğlu Memet (İdam)
Manisa’dan Nalıncı Hasan İdama bedel (24) sene hapis. (20) yaşında
Manisa’dan Çoban Ramazan İdama bedel (24) sene hapis. (20) yaşında
Manisa’dan Giritli Küçük Hasan İdama bedel (24) sene hapis. (17) yaşında
Menemen’den Harputlu Ömer oğlu Memet İdama bedel (24) sene hapis. (65)’i
müteceviz
İzmir’den Laz Memet Ali Hoca İdama bedel (24) sene hapis. (65)’i mütecaviz
Erbilli Şeyh Es’at İdama bedel (24) sene hapis. (65)’i mütecaviz. (TBMMZC, Devre 3,
Cilt 25, 1931:1-2)
Divan-ı Harp Mahkemesi Reisi Mustafa Paşa, kararname hazırlandıktan 3 gün sonra,
28 Ocak 1931 günü, beraat eden sanıklara “kendi aleyhinde en ufak bir hareket göstermek
isteyenlere karşı hükümetin şiddetle hareket edeceğini ve suçluların kanunun pençesine
çarpacağını” söyledikten sonra, hepsinin bu memlekete “hayırlı” olmalarını ve “nur yolunu”
takip etmelerini “tavsiye” etmiştir. (Cumhuriyet, 29 Kanunusani 1931)
Divan-ı Harp Kararnamesi, 31 Ocak 1931 günü Meclis gündemine gelmiştir. Aynı gün
Adalet Komisyonunda görüşülen karar, 2 Şubat 1931’de Genel Kurula gönderilmiştir. Karar,
Adalet Komisyonundan geçtiği şekliyle aynen kabul edilerek kesinleşmiştir.(T.C.Resmi
Gazete, 3.2.1931, no.1716)
İdamına karar verilen Göriceli Abdülkerim ve idama bedel 24 yıl hapse mahkum
edilen Erbilli Şeyh Esat Efendi’nin cezaları, gözaltındayken vefat etmeleri nedeniyle infaz
edilememiştir.
Manisa’dan Mehdi Mehmet’le birlikte yola çıkan ancak daha sonra durumun
ciddiyetini anlayarak Sünbüller Köyü’nde grubun yanından kaçarak Manisa’ya geri dönen
Ramazan da, olaya doğrudan karışmış olan Küçük Hasan, Nalıncı Hasan, Emrullah oğlu
Mehmet kadar suçlu kabul edilerek idama bedel 24 yıl hapse mahkum edilmiştir.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 174

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Adalet Komisyonunun vermiş diğer bir ilginç karar ise, Divan-ı Harp Mahkemesi
tarafından kendilerine idam cezası verilmiş olan iki kişi ile ilgilidir. Komisyon, Divan-ı Harp
Mahkemesi’nin olayın gerçekleştiği 23 Aralık 1930 gününe yakın günlerde Çırak Mustafa’nın
kahvehanesinde Nalıncı Hasan, Emrullah oğlu Mehmet, Giritli Küçük Hasan ve Çoban
Ramazan’la toplanarak olayın planlanmasına karıştığı ve olay sırasında da alkışlayarak destek
verdiği gerekçesiyle idama mahkum ettiği Terzi Talat ile olayı alkışladığı için idama mahkum
edilen Kahya Ahmet oğlu İsmail’in idam cezalarını kaldırmış, yalnızca iki yıl hapis cezasına
çevirmiştir.18
Aynı suçtan dolayı haklarında idam kararı verilmiş diğer mahkumların cezalarını
aynen onaylayan komisyonun, bu iki kişinin idam cezalarını neden iki yıl hapse çevirdiği ile
ilgili bir gerekçe ya da açıklama ise bulunmamaktadır.
İnfazlar, 4 Şubat 1931’de sabaha karşı 2.30’da gerçekleştirilmiştir. Mehmet Emin,
Jozef, Manisalı Hacı Paşazade Ragıp, Manisalı Şeyh Hafız Ahmet, Alaşehirli Şeyh Ahmet
Muhtar, Manisalı Tatlıcı Hüseyin ve Şeyh Esat’ın oğlu Mehmet Ali Hükümet Meydanında
asılmışlardır. Menemenli Ramiz, Menemenli Yahya oğlu Hüseyin, Menemenli Manifaturacı
Osman, Manisalı İbrahim oğlu İsmail, Laz İbrahim Hoca istasyonda; Bozalanlı İbrahim oğlu
Koca Mustafa, Bozalanlı Hacı İsmail oğlu Hüseyin, Şımbıllı Mehmet, Menemenli Kerim oğlu
İbrahim, Tabur İmamı Hoca İlyas, Manisalı Topçu Hüseyin, Manisalı Süleyman Çavuş,
Bozalan’dan Hasan oğlu Hacı İsmail, Menemen’den Çıtaklı Molla Süleyman, Menemen’den
Boşnak Abbas, Manisa’dan Süleyman, Manisa’dan Hafız Cemal, Manisa’dan Kahveci
Mustafa ve Manisa’dan Eskici Hüseyin oğlu Ali ise Tuzpazarı ve Bedesten’de asılmışlardır.
(Cumhuriyet, 4 Şubat 1931) İdam sehpasından kaçarak, önce Menemen çevresindeki dağlarda
saklanan, daha sonra soğuk havaya dayanamayarak Manisa’nın Akgedik Köyü’ne giden
Bozalanlı Hüseyin, 17 Şubat 1931 günü köylüler tarafından yakalanmıştır. (Cumhuriyet, 18
Şubat 1931) 18 Şubat’ta Menemen’e getirilen Hüseyin, sabaha karşı 4.20’de asılmıştır.
(Cumhuriyet, 19 Şubat 1931) Hüseyin’i yakalayan köylüler, hükümet tarafından nakit para ve
şeref madalyası ile ödüllendirilmişlerdir. (Cumhuriyet, 18 Şubat 1931) İdam edilenlerin yafta
asılmış cesetleri hemen toplanmamış, bazıları saat 9.30’a bazıları ise saat 12.00’a kadar
bekletilmişlerdir. (Cumhuriyet, 4 Şubat 1931) Daha sonra ise olayın tanıklarından Sami
Özyılmaz’ın ifadesine göre cesetler kamyonla toplanarak mezara götürülmüşlerdir. (Dündar;
2005: 76)
Olayın tanıklarından Mustafa Şengönül, infazlardan sonra Menemen’deki atmosferi
şöyle anlatmıştır:
“Hepsini astılar gece. Sokağa çıkma yasağı vardı. Sabahleyin kalktım. Caminin
yanından kabak pazarı dediğimiz yere kadar 8-10 kişi vardı. Ondan sonra tren istasyonunda
da 7 kişi vardı. İpi veren Kamil istasyonda asılmıştı. Tren yoluna böyle boydan boya
asılmışlardı. Hepsini gördüm.” (Dündar; 2005: 76)
Menemen Divan-ı Harp Mahkemesi’nin görevini tamamlamasının ardından amirlerine
bir telgraf çeken Mahkeme Reisi Mustafa (Muğlalı) Paşa’nın ise durumdan memnun olduğu

18
Adliye Encümeni tarafından “Ölüm cezasına mahkum edilen Manisa’dan Terzi Talat ve
Paşaköyü’nden Kahya Ahmet oğlu İsmail’in cezalarını ikişer sene hapis cezasına tahvili madelete
muvafık olacağı...” şeklinde ifade edilen kararın neden alındığıyla ilgili herhangi bir gerekçeye yer
verilmemiştir.



175 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
anlaşılmaktadır. Telgrafında amirlerine “Vatani görevlerini başarmaktan doğan manevi
gururun etkisi ile mütehassis olduğunu” bildirmiştir:
“Devrim tarihimizin Menemen’de açılan acı ve elemli bir safhası, Harp Divanı’nın
sona eren icraatı ile bugün kapanmıştır. İki ayı geçen bir zaman, geceli gündüzlü devam eden
çalışma sırasında, sizlerin kıymetli uyarma ve yardımlarınızdan ilham alan Harp Divanı
Heyeti, bu hissin ve vatani görevlerini başarmaktan doğan manevi gururun etkisi ile
mütehassis olarak buradan ayrılıyorlar.” (Hallı, 1972: 364)
Menemen İlçesi ile Manisa ve Balıkesir Merkez İlçelerinde 1 Ocak 1931 tarihinde
başlatılan sıkıyönetim uygulaması, Manisa ve Balıkesir’de 28 Şubat 1931 tarihinde
kaldırılmıştır.(TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931: 56) Menemen’de ise sıkıyönetim
uygulamasına 8 Mart 1931 tarihinde son verilmiştir. (Cumhuriyet, 8 Mart 1931)
Olayın Menemenlilere ve Cumhuriyet Halk Fırkası Politikalarına Etkisi ve Sonuç
Olayın yargı süreci bitmiş ve İdare-i Örfiye kaldırılmış olsa bile, Kubilay Olayı
Menemen halkı için hemen kapanmamıştır. Olaydan bir yıl sonra, 11 Mart 1931 tarihli
Cumhuriyet Gazetesi’nde, Yunus Nadi’nin yurtdışında öğrenim görmekte olan oğlu Nadir
Nadi’nin “Cumhuriyet kurbanı Kubilay Bey” anısına Menemen’de büyük bir anıt dikilmesi
için öneride bulunduğu mektubu yayımlanmıştır. (Cumhuriyet, 11 Mart 1931) Zaten kendisi de
CHF Muğla Milletvekili olan Yunus Nadi’nin bu konuyla ilgili hükümete yaptığı öneri olumlu
karşılanmış ve anıtın dikilmesi işleriyle ilgilenmesi için Kazım (Özalp) başkanlığında, İş
Bankası Müdürü Celal (Bayar) Bey’in de yer aldığı bir komisyon oluşturulmuştur. (Vakit, 12
Mart 1931) İş Bankası’nda açılan “Kubilay Abidesi Hesabı”na yatırılan ve banka dışında
yapılan bağış kampanyalarında toplanana paranın toplamda yeterli miktara ulaşmasıyla
birlikte, Ocak 1933’de anıtın yapımına başlanmıştır. Heykelin yapımı için 19 Aralık 1933’de
yapılan yarışmada Ratip Aşir Bey’in projesi seçilmiştir. 9 bin liraya ihale edilen19Menemen’in
en yüksek noktalarından birisi olan Yıldıztepe’ye dikilen “Kubilay Abidesi”, 26 Aralık
1934’de, CHF Genel Sekreteri Recep Peker’in de katıldığı büyük bir törenle açılmıştır. (Yeni
Asır, 27 Kanunuevvel 1934) Açılışından itibaren bu abidede her yıl törenler düzenlenerek bu
üzücü olay sürekli hatırlanmış, hatırlatılmıştır. Bu törenler, ancak çok partili sisteme geçilmesi
ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin halkoyuyla iktidarını kaybetmesinden sonra, 1951 yılında sona
erdirilmiştir.
Her yıl tekrarlanan bu törenlerin dışında, Mustafa Kemal Paşa’nın Menemen’e olan
tepkisi de Menemenliler için üzücü olmuştur. Babası Menemen’de posta müdürlüğü görevi
yapan ve olayı yaşayanlardan birisi olan Sabahat Erkal, bu durumu söyle ifade etmiştir:
“Sonradan duyduk ki, Atatürk; Manisa, Menemen çevresinden trenle geçerken
penceresini bile açmazmış. Biz istasyona giderdik onu görelim diye, göremezdik.” (Milliyet, 25
Aralık 2005)
Olayı yaşamış olan başka bir Menemenli Sami Özyılmaz ise, olayla ilgili
karşılaştıkları tavrı şu şekilde anlatmıştır:
“Olaydan sonra bizi caminin önüne topladılar. Birkaç sivil kişi vardı, bir de alay
komutanı paşa. Orada gözlüklü bir sivil Menemen’i toprak halinde (yerle bir) görseydim,
iftihar ederdim dedi.” (Milliyet, 25 Aralık 2005)

19
Halkın Sesi, 21 Kanunuevvel 1933.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 176

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Diğer bir Menemenli Mustafa Şengönül ise, olaydan dolayı kendilerine duyulacak
kızgınlıktan duydukları korkuyu ve her yıl tekrarlanan mitinglerde söylenenlerden duydukları
üzüntüyü, bunlara nasıl “katlanmak” zorunda kaldıklarını anlatmıştır:
“Sonradan emir gelmiş, Menemen’i yakın diye. Onu duydum. Korktuk tabii.
Manisa’dan her sene otobüslerle gelip miting yapmaya başladılar. Çok şeyler söylediler bize,
ama katlandık. Çünkü Menemenlilerin bu işte zerrece günahı olmadığını onlar da
bilmiyordu.” (Milliyet, 25 Aralık 2005)
Bununla birlikte, henüz bir ay kadar önce kapatılmış olan muhalif Serbest Cumhuriyet
Fırkası’nın Menemen’de büyük destek görmüş ve buradaki belediye seçimlerini kazanmış
olması da İsmet Paşa Hükümeti’nin dikkatini çekmiştir. Özellikle Meclisteki tartışmalarda,
olayla Serbest Fırka arasında bağlantı kurulmuş, Serbest Fırka’nın irtica hareketlerini
cesaretlendirdiği iddia edilmiştir. SCF deneyimi ve bu partiyle ilişkilendirilen Kubilay Olayı,
Türkiye’nin henüz çok partili demokratik sisteme hazır olmadığı düşüncesini güçlendirmiş ve
bu düşünce, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın politikasında etkili olmuştur.
Menemen’deki yargılama sürecinin bitmesinin hemen ardından, 5 Mart 1931 tarihinde
Meclise sunulan önergenin 268 oyla kabul edilmesiyle milletvekili seçimlerinin yapılmasına
(TBMMZC, Devre 3, Cilt 26, 1931:19) ve 26 Mart 1931 tarihli oturumda TBMM’nin
seçimlere kadar tatile girmesine karar verilmiştir (TBMMZC, Devre 3, Cilt 26, 1931:125).
Böylece, Üçüncü TBMM çalışmalarına son vermiştir. Genel Seçimlerde, SCF’den milletvekili
olanların ve 1930 Belediye Seçimlerinde SCF’nin kazandığı bölgelerde milletvekili
bulunanların aday gösterilmemesi, 1930 yılının tüm izlerinin silinmek istendiğini
göstermektedir.20
Ali Fethi Bey de tekrar aday gösterilmeyen vekiller arasındadır.21
Aynı
günlerde, partinin genel sekreterliğine otoriter yapısıyla bilinen Recep (Peker) Bey
getirilmiştir.22
10-18 Mayıs 1931 tarihleri arasında toplanan CHF’nin Üçüncü Büyük Kongresi
de, CHF’deki bu değişim sürecinin çok önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Kongrede
görüşülen “6 Ok”, 14 Mayıs günü yapılan toplantıda kabul edilen 1931 Programı’na dahil
edilmiştir. Devletçilik ve devlet müdahalesi fikirleri öne çıkmıştır. Bu devletçilik fikri,
yalnızca ekonomi alanıyla sınırlı değildir. “Dahili idarede ve adliye cihazında kuvvetli devlet
otoritesi ve kuvvetli hükümet mefhumlarını artırmak” amacını da taşımaktadır.23
Aynı
kongrede alınan kararla, Türk Ocakları kapatılarak tüm mal varlığı CHF denetimindeki
Halkevleri’ne devredilmiştir. Kubilay Anıtı için yardım da toplanan kongrede, Menemen

20
İzmir’de 3, Balıkesir’de 6, Bursa’da 4, Samsun’da 4 ve Kars’ta 3 milletvekili yeniden aday
gösterilmemiş ve seçilmemişlerdir. Buna karşılık, SCF’nin Aydın Teşkilatının başkanı olan Ali Adnan
(Menderes) Bey, bu seçimlerde CHF Aydın Milletvekili olarak Meclis’e girmiştir.
21
Ali Fethi Bey, aday gösterilmesi yönünde istek geldiğini, ancak Mustafa Kemal Paşa SCF
deneyiminde tarafsız kalmadığı için yeni seçimlerde de aday olmak istemediğini söylemiştir. Son Posta,
9 Mayıs 1931.
22
Cumhuriyet, 11 Mart 1931. Daha ılımlı yapısıyla bilinen Saffet (Arıkan) Bey’in yerine
görevlendirilen ve Haziran 1936’ya kadar CHF Genel Sekreterliği görevinde kalan Recep Peker, CHF
otoritesinin ve etkisinin artması amacıyla birçok yenilik yapmış, partinin yapısını bu doğrultuda büyük
oranda değiştirmiş, görevde kaldığı dönemde parti çerisinde etkili olmuştur.
23
İsmet Paşa’nın 1931 Genel Seçimleri sonrasında kurduğu yeni hükümetinin programı ile ilgili
TBMM’de yaptığı 9.5.1931 tarihli konuşmasından alıntıdır. TBMMZC, Devre 4, Cilt 1, 1931, s.22.



177 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Olayı’nın akıllardan çıkmamış olduğunu, delegelerden Alaattin Bey’in şu sözlerinden anlamak
mümkündür: “Ülkede tüm inkılapları yapmış olan bu fırkaya gelişigüzel kişilerin alınmaması,
bir Kubilay’ın yanında bir Şeyh Mehmet’in bulunmaması, fırkaya girecek olan kişinin belirli
ideolojiye sahip olması gerekir.”(Cumhuriyet, 19 Mayıs 1931) Ülkenin en geniş teşkilâta sahip
kurumlarından olan Türk Ocakları’nın CHF denetimine alınmasından sonra, 8 Ağustos 1931
tarihinde çıkartılan Matbuat Kanunu (T.C.Resmi Gazete, 8 Ağustos 1931, no.1867) ile basın
kontrol altına alınmış, muhalif gazeteler kapanmış ya da kapatılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz çok partili sisteme hazır olmadığı düşüncesi ve
CHF’nın 1931 yılından itibaren tek parti otoritesini daha da güçlendirmesi, yaklaşık 16 yıl
boyunca
başka bir muhalefet partisinin kurulmasına imkân tanımamıştır. CHF’nin muhalefet
ihtiyacı ise az sayıdaki bağımsız milletvekilli ve daha sonra parti içerisinde kurulacak olan
“Müstakil Grup”la giderilmeye çalışılmıştır. Menemen’de bu üzücü olayın yaşanmasından
ancak 16 yıl sonra iki farklı partinin milletvekilleri Mecliste yer alabilmişlerdir. “Menemen
Olayı”, yalnızca geçmişte vahşi ve acı bir iz bırakmakla kalmamış, Türkiye’de çok partili
siyasi sistemin kurulmasını ve milletin gerçek iradesinin sandığa yansımasını 1950’li yıllara
kadar geciktiren etkenlerden birisi olmuştur.

Kaynaklar
Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA 30.11.1.0/60.38.19;
BCA 30.11.1.0/60.38.20
BCA 30.18.1.2/17.1.1

Resmi Yayınlar
Ayın Tarihi, Cilt 20

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi (TBMMZC),
TBMMZC, Devre 3, Cilt 22, 1930
TBMMZC, Devre 3, Cilt 24, 1931
TBMMZC, Devre 3, Cilt 25, 1931
TBMMZC, Devre 3, Cilt 26, 1931
TBMMZC, Devre 4, Cilt 1, 1931
T.C. Resmi Gazete, 1.1.1931, no.1688
T.C. Resmi Gazete, 3.2.1931, no.1716


Demokrat Parti’den önce, 18 Temmuz 1945’de Nuri Demirağ tarafından Milli Kalkınma Partisi
kurulmuştur. Ancak, bu parti de kısa ömürlü olmuş ve etkisiz kalmıştır.




Resmi Belgeler ve Basında “Menemen Olayı” 178

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
T.C. Resmi Gazete, 8.8.1931, no.1867

Kitaplar ve Makaleler
ALTAY, F. (1970). 10 Yıl Savaş ve Sonrası: 1912-1922, İstanbul: İnsel
DÜNDAR, C. (2005). Gölgedekiler, Ankara: İmge (11.bsk.)
ERTEM, B. (2010). “Siyasal Bir Muhalefet Denemesi Olarak Serbest Cumhuriyet Fırkası”,
Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Cilt 1,
no.2, s.72
HALLI, R. (1972). Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar: 1924-1938, Ankara:
Genelkurmay Basımevi
KANDEMİR, F. (1955). Siyasi Dargınlıklar 4: Serbes Fırka Nasıl Kuruldu, Nasıl
Kapatıldı?, İstanbul: Ekicigil
ÖZ, E. (1992). Tek Parti Yönetimi ve Siyasal Katılım: 1923-1945, Ankara: Gündoğan
Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler: 150’likler, Kubilay Olayı, Ankara: T.C. İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü Araştırma ve Koordinasyon Daire Başkanlığı Yayın No. 129, 1998
Türkiye’de Siyasi Dernekler II, Ankara: T.C.İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü,
1950
YAZMAN, A. T. (1973). “Devrimlere Karşı Bir Direniş: Menemen Olayı, Nedenleri ve
Gerçek Yüzü”, Sigorta Dünyası Dergisi, Cilt 14, No. 158, Şubat 1973, s.19
ZURCHER, E. J. (1995). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İstanbul: İletişim


Gazeteler
Anadolu, 24 Şubat 1931
Cumhuriyet, 26 Kanunuevvel 1930
Cumhuriyet, 28 Kanunuevvel 1930
Cumhuriyet, 29 Kanunuevvel 1930
Cumhuriyet, 30 Kanunuevvel 1930
Cumhuriyet, 3 Kanunusani 1931
Cumhuriyet, 7 Kanunusani 1931
Cumhuriyet, 8 Kanunusani 1931
Cumhuriyet, 9 Kanunusani 1931
Cumhuriyet, 15 Kanunusani 1931



179 Barış Ertem

H i s t o r y S t u d i e s
Volume 5 Issue 1
Ocak/January 2013
Cumhuriyet, 29 Kanunusani 1931
Cumhuriyet, 4 Şubat 1931
Cumhuriyet, 18 Şubat 1931
Cumhuriyet, 19 Şubat 1931
Cumhuriyet, 1 Mart 1931
Cumhuriyet, 8 Mart 1931
Cumhuriyet, 11 Mart 1931
Cumhuriyet, 19 Mayıs 1931
Halk Dostu, 7 Kanunusani 1931
Halkın Sesi, 21 Kanunuevvel 1933
Hür Adam, 27 Kanunuevvel 1930
Hür Adam, 31 Kanunuevvel 1930
Hizmet, 1 Kanunusani 1931
Milliyet, 25 Kanunuevvel 1930
Milliyet, 25 Aralık 2005
Son Posta, 26 Kanunuevvel 1930
Son Posta, 9 Mayıs 1931
Vakit, 25 Kanunuevvel, 1930
Vakit, 26 Kanunuevvel 1930
Vakit, 12 Mart 1931
Yarın, 12 Ağustos 1930
Yarın, 14 Eylül 1930
Yarın, 18 Kasım 1930
Yeni Asır, 27 Kanunuevvel 1934
 
Olayın aslı ve "resmi" tüm gerçekler...
Sanmıyorum ama okumak isteyen okur anlar..

K.ıçı kırık ne idüğü belirsiz gazete küpürleriyle tarihte bir yere varılmaz..
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Olayın gerçekliği ve "resmi" tüm gerçekler...
Sanmıyorum ama okumak isteyen okur anlar..

K.ıçı kırık ne idüğü belirsiz gazete küpürleriyle tarihte bir yere varılmaz..

Kesinlikle zaman ayrılıp okunması gerek nasıl bir vahşet olduğu anlaşılır.
 
Back