- 8 Haziran 2012
- 5.378
- 1.437
- 248
- Konu Sahibi AngryPenguin
- #1
Hiç kıvırtmayayım... Sloganı sevmedim, hatta başta Zaytung haberi zannettim.
Ekmek fiilini de anlamadım önce, Birlik ekmeyi, sevgi, saygı, hoşgörü ekmeyi...
Ben yenecek ekmek zannettim.
O şaşkınlıkla basın toplantısına girdim ve yine hayal kırıklığına uğradım.
Bence soru-cevaba kadar kötüydü. Mesajlar iyiydi ama Ekmeleddin İhsanoğlu metni okuyordu.
Ne zaman metinden çıkıp kendisi oldu, aaaa işte o zaman her şey değişti.
Bir kere kadın gazetecilere, Hanımefendi diye hitap etmesine bayıldım.
Koşup sarılasım geldi. Böyle bir üslubu o kadar özlemişiz ki...
Azarlamıyor, bağırıp çağırmıyor.
İnanılmaz yatıştırıcı, uzlaştırıcı, nazik, bilgili, donanımlı.
Gazeteciler de korkmadan soru sordu. Biliyorsunuz, uzun bir süredir Otur sıfır!
üslubu uygulanıyor.
Doyamadım gazetecilerin sorularını önce salonda, sonra arabada radyodan
dinlemeye...
Çünkü basın toplantısının sonuna doğru Ekmeleddin İhsanoğluyla Yeniköyde
röportaj yapacağım yere doğru yola koyulmuştum. O geldiğinde ben hazır olayım
diye...
En küçük oğlu Orhan İhsanoğlu ve ortanca oğlunun eşi Başak İhsanoğlu karşıladı beni.
Son derece tatlı insanlar, çok kibar, çok iyi eğitimli, çok bizden insanlar...
Nasıl buldunuz? diye sordular, hiç kıvırtmadım, aynen yukarıda yazdıklarımı anlattım.
O evde hoşuma giden samimiyetti, açıklıktı.
Valla yalan yok, pırıl pırıl bir aile. Eşi Füsun İhsanoğlu da öyle.
İnsanın içini açıyorlar, nazikler, kültürlüler, ahbaplık etmekten keyif alacağınız insanlar.
Oğlunun evi orası.
Peki Ekmeleddin Beyin evi? diye soruyorum gelinine.
Daha yok ki diyor, Türkiyeye yeni döndüler, koliler diğer dairede, açmaya bile fırsat bulamadılar.
Nasıl biri? diyorum oğluna.
Babam bir odaya girdiğinde hissedersiniz diyor, Ben çok yaramazdım küçükken.
Hiç sesini yükseltmezdi, sadece dönüp bakardı. Ama o bakışı yeterdi.
İnsan gerçekten enerjisini hissediyormuş!
Odaya girince ben de anladım.
Sahnede metni okuyan o adam silindi gitti, dünyanın en açık, en komplekssiz adamıydı karşımdaki...
Ona sorulmayacak soru yok. Cevabını veremeyeceği şey de...
Kimseyle bir yarışı filan da yok. Aşmış biri. Bence bize 100 gömlek de fazla.
Onunla konuşurken, insan dikkat ediyor, kendine çekidüzen verme gereği hissediyor. Ama aynı zamanda çok fazla kültür tanıyan bütün insanlarda olduğu
gibi müthiş bir açıklık var, o 360 derece...
Mısırda doğuyor, üniversiteye kadar Mısırda yaşıyor, sonra da neredeyse bütün dünyayı dolaşıyor.
Derken eşi geldi.
Aaa birden yüzü aydınlandı.Çok düşkünler birbirlerine.
Füsun Hanım, bir gece önce eşinin arkasında silah patladığı için çok korkmuş ve üzülmüş, alerji olmuş, göz kenarları şişmiş...
42 yıllık bir evlilik.
Aynı gün doğmuşlar.
Nasıl kutluyorsunuz? deyince, Ekmeleddin Bey gülüyor, Havai fişeklerle! diyor.
Bu esprili mizacı dikkatimi çekiyor, İngilizler, sense of humour derler ya, gerçekten önemli diyor.
Bu açılardan Batılı, bu da çok hoşuma gitti. Mesela kendisine Somun Baba diye isim takmış, bunu da gülerek anlatıyor.
Gelini Twitterdaki esprilerden söz ediyor, Eklemeddine basınca ekmek geliyor, diğerlerinden pide, lahmacun...
Gülüyor. Oysa kompleks yapabilir, kıl kapabilir, Bana düşmanlık ediyorlar diyebilir, hayır demiyor.
Alıngan değil, gayet rahat ve güvenli.
Uçak seyahatlerini çok sever, kitaplarını uçakta yazdı diye anlatıyor eşi. Okumak ve yazmak, Ekmeleddin İhsanoğlunu tanımlayan şeyler.
Fotoğraflar çekilirken, hep üzerinizde lacivert blazer oluyor diyoruz, Peki spor da giyinirim diyor. Çok nazik, kimseyi kırmıyor.
Ceketinizi çıkarır mısınız, kravatınızı çıkarır mısınız?
Artık bir şey çıkaramam, karım izin vermez! diyor.
Gerçekten çok etkilendim.
Keşke, siz de benim gözlerimle görebilseydiniz onu...
Bir ara, Saatinizi çıkarır mısınız? diyoruz. Oğlu gülümsüyor, O saat, Patek Philippe değil. Baba nereden aldığını söylesene... Uçaktaki freeshop dergisinden almış, 75 dolara!
İki kadranı var, biri ailesinin olduğu ülkeyi, diğeri seyahate gittiği ülkenin saatini gösteriyor.
Seçilir mi seçilmez mi bilmiyorum, ama benim oyum ona. Bunu da açıklamakta bir sakınca görmüyorum.
Tanıdığım için bile mutlu oldum kendisini ve ailesini...
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar...larin-ozel-hayatlarina-mudahale-kimin-haddine
Ekmek fiilini de anlamadım önce, Birlik ekmeyi, sevgi, saygı, hoşgörü ekmeyi...
Ben yenecek ekmek zannettim.
O şaşkınlıkla basın toplantısına girdim ve yine hayal kırıklığına uğradım.
Bence soru-cevaba kadar kötüydü. Mesajlar iyiydi ama Ekmeleddin İhsanoğlu metni okuyordu.
Ne zaman metinden çıkıp kendisi oldu, aaaa işte o zaman her şey değişti.
Bir kere kadın gazetecilere, Hanımefendi diye hitap etmesine bayıldım.
Koşup sarılasım geldi. Böyle bir üslubu o kadar özlemişiz ki...
Azarlamıyor, bağırıp çağırmıyor.
İnanılmaz yatıştırıcı, uzlaştırıcı, nazik, bilgili, donanımlı.
Gazeteciler de korkmadan soru sordu. Biliyorsunuz, uzun bir süredir Otur sıfır!
üslubu uygulanıyor.
Doyamadım gazetecilerin sorularını önce salonda, sonra arabada radyodan
dinlemeye...
Çünkü basın toplantısının sonuna doğru Ekmeleddin İhsanoğluyla Yeniköyde
röportaj yapacağım yere doğru yola koyulmuştum. O geldiğinde ben hazır olayım
diye...
En küçük oğlu Orhan İhsanoğlu ve ortanca oğlunun eşi Başak İhsanoğlu karşıladı beni.
Son derece tatlı insanlar, çok kibar, çok iyi eğitimli, çok bizden insanlar...
Nasıl buldunuz? diye sordular, hiç kıvırtmadım, aynen yukarıda yazdıklarımı anlattım.
O evde hoşuma giden samimiyetti, açıklıktı.
Valla yalan yok, pırıl pırıl bir aile. Eşi Füsun İhsanoğlu da öyle.
İnsanın içini açıyorlar, nazikler, kültürlüler, ahbaplık etmekten keyif alacağınız insanlar.
Oğlunun evi orası.
Peki Ekmeleddin Beyin evi? diye soruyorum gelinine.
Daha yok ki diyor, Türkiyeye yeni döndüler, koliler diğer dairede, açmaya bile fırsat bulamadılar.
Nasıl biri? diyorum oğluna.
Babam bir odaya girdiğinde hissedersiniz diyor, Ben çok yaramazdım küçükken.
Hiç sesini yükseltmezdi, sadece dönüp bakardı. Ama o bakışı yeterdi.
İnsan gerçekten enerjisini hissediyormuş!
Odaya girince ben de anladım.
Sahnede metni okuyan o adam silindi gitti, dünyanın en açık, en komplekssiz adamıydı karşımdaki...
Ona sorulmayacak soru yok. Cevabını veremeyeceği şey de...
Kimseyle bir yarışı filan da yok. Aşmış biri. Bence bize 100 gömlek de fazla.
Onunla konuşurken, insan dikkat ediyor, kendine çekidüzen verme gereği hissediyor. Ama aynı zamanda çok fazla kültür tanıyan bütün insanlarda olduğu
gibi müthiş bir açıklık var, o 360 derece...
Mısırda doğuyor, üniversiteye kadar Mısırda yaşıyor, sonra da neredeyse bütün dünyayı dolaşıyor.
Derken eşi geldi.
Aaa birden yüzü aydınlandı.Çok düşkünler birbirlerine.
Füsun Hanım, bir gece önce eşinin arkasında silah patladığı için çok korkmuş ve üzülmüş, alerji olmuş, göz kenarları şişmiş...
42 yıllık bir evlilik.
Aynı gün doğmuşlar.
Nasıl kutluyorsunuz? deyince, Ekmeleddin Bey gülüyor, Havai fişeklerle! diyor.
Bu esprili mizacı dikkatimi çekiyor, İngilizler, sense of humour derler ya, gerçekten önemli diyor.
Bu açılardan Batılı, bu da çok hoşuma gitti. Mesela kendisine Somun Baba diye isim takmış, bunu da gülerek anlatıyor.
Gelini Twitterdaki esprilerden söz ediyor, Eklemeddine basınca ekmek geliyor, diğerlerinden pide, lahmacun...
Gülüyor. Oysa kompleks yapabilir, kıl kapabilir, Bana düşmanlık ediyorlar diyebilir, hayır demiyor.
Alıngan değil, gayet rahat ve güvenli.
Uçak seyahatlerini çok sever, kitaplarını uçakta yazdı diye anlatıyor eşi. Okumak ve yazmak, Ekmeleddin İhsanoğlunu tanımlayan şeyler.
Fotoğraflar çekilirken, hep üzerinizde lacivert blazer oluyor diyoruz, Peki spor da giyinirim diyor. Çok nazik, kimseyi kırmıyor.
Ceketinizi çıkarır mısınız, kravatınızı çıkarır mısınız?
Artık bir şey çıkaramam, karım izin vermez! diyor.
Gerçekten çok etkilendim.
Keşke, siz de benim gözlerimle görebilseydiniz onu...
Bir ara, Saatinizi çıkarır mısınız? diyoruz. Oğlu gülümsüyor, O saat, Patek Philippe değil. Baba nereden aldığını söylesene... Uçaktaki freeshop dergisinden almış, 75 dolara!
İki kadranı var, biri ailesinin olduğu ülkeyi, diğeri seyahate gittiği ülkenin saatini gösteriyor.
Seçilir mi seçilmez mi bilmiyorum, ama benim oyum ona. Bunu da açıklamakta bir sakınca görmüyorum.
Tanıdığım için bile mutlu oldum kendisini ve ailesini...
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar...larin-ozel-hayatlarina-mudahale-kimin-haddine
Son düzenleme: