- Mısır Prensesi ve İran'ın sabık imparatoriçesi Fevziye, bir dünya güzeliydi. 92 yaşında sessizce veda etti...
BÜTÜN dünya Mısır'da geçtiğimiz çarşamba günü yaşanan darbeyi, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi, Müslüman Kardeşler'in ne yapacağını, Arap baharının âkıbetini, vesaireyi tartıştığı sırada Kahire'de küçük bir cemaatle ve sessiz sedasız bir cenaze kaldırılıyordu...
Cenaze, geçmişte hem "prenses", hem de "imparatoriçe" ünvanlarına sahip olan, vaktiyle dünyanın en güzel kadınlarından olarak bilinen ama neredeyse son kırk seneden buyana kendini hiçbir yerde göstermeyen ve hayata geçen salı günü veda eden bir hanıma aitti: Mısır'ın prensesi ve İran'ın sabık imparatoriçesiFevziye'ye...
Senelerden buyana İskenderiye'de meraklı gözlerin önüne set çeken bol ağaçlıklı bir arazideki villasında ailesi ve çok yakın bir-iki dostu dışında kimselerle teması olmayan sabık imparatoriçe 92 yaşında iken vefat etti; ailesi cenazesini sessizce Kahire'ye götürdü ve daha da sessiz şekilde sadece oğlunun, birkaç yakın akrabası ile yine birkaç samimi dostunun katıldığı bir dinî merasimin ardından defnedildi...
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralıFaruk'un kızkardeşi ve İran'ın da son şahıMuhammed Rıza Pehlevi'nin de ilk karısı olan Prenses Fevziye, en meşhur romantik filimleri bile geride bırakacak kadar renkli ve maceralı bir hayat sürdü... Şaşaa ile hayal kırıklığını, mutluluk ile üzüntüyü, iktidarı ve o iktidarın ardından gelen bir darbenin sebep olduğu çöküşü hep ardarda ve hadiselerin her zaman içerisinde bulunarak yaşadı.
Uzun senelerden buyana kendini göstermeyen Prenses Fevziye, bugün altmışını geride bırakmış olanların hafızalarında önce güzelliği, sonra da dillere destan olan ama hüsranla neticelenen evliliği ile hatırlanır...
Mısır'ın ilk kralı Fuad ile Kraliçe Nazlı'nın dört kızının büyüğü olan PrensesFevziye, 1921'in 5 Kasım'ında İskenderiye'de doğdu. Yabancı dadılarla büyüdü ve dili mükemmel şekilde öğrendi... Kendisinden bir yaş büyük bir de ağabeyi vardı: Faruk...
Kral Fuad'ın 1936'da ölmesi üzerine, tahta o sırada henüz 16 yaşında olan ağabeyi Faruk geçti. Kral'ın dört kızkardeşi evlenme çağına gelmek üzereydiler, ilk sırada en büyük kızkardeş, Fevziye vardı; güzel prensese uygun bir koca arandı ve bulundu: İran Şahı Rıza Pehlevî'nin oğlu olan genç veliahdMuhammed Rıza Pehlevî...
Bu evlilik Mısır ile İran'ı yakın müttefik yapacak, Kahire ve Tahran tahtları arasında kurulacak akrabalık da her iki memleketi Ortadoğu'da daha da güçlü kılacaktı...
O sırada 18 yaşında olan Prenses Fevziye ile 20 yaşındaki Prens Muhammed Rıza Pehlevî, Kahire'de 1939'un 16 Mart'ında yapılan ve binbir gece masallarını andıran dillere destan bir düğünle dünya evine girdiler. Prenses düğünden sonra yeni memleketine, yani İran'a gitti ama büyük bir şaşkınlık yaşadı: O senelerde yüksek petrol geliri ile henüz tanışmamış olan İran, Mısır'da zenginliğin zirvesi içerisinde büyüyen Prenses Fevziye için bir ortaçağ memleketi gibi idi; elektrikleri sık sık kesilen, caddelerinin çoğu hâlâ toprak olan, sarayı da büyücek ama fakir bir villayı andıran Tahran, prensese bir taşra kasabası gibi gelmişti...
Ertesi sene "Şehnaz" adını verdikleri bir kızları oldu, kayınpederi Şah Rıza Pehlevî 1941'de tahttan feragata mecbur kaldı, yerini Muhammed Rıza aldı ve Prenses Fevziye İran'ın imparatoriçesi oldu.
Dünya basını Fevziye'den artık "Asya Venüsü" diye bahsediyor, o senelerin en önemli dergilerinden olan Life'da sayfalar dolusu fotoğrafları sık sık çıkıyordu ama imparatoriçe mutsuzdu ve kocası ile anlaşamıyordu... 1946'da bir müddet kalmak için memleketine, Kahire'ye gitmek istedi, kızı Prenses Şehnaz'ı beraberinde götürmesine kocası izin vermedi, üstüne üstlük berbat bir iş etti,Fevziye tek başına gitmek zorunda kaldı ve bir daha dönmedi, 17 Kasım 1948'de Şah'tan boşandı ve kızını uzun yıllar göremedi...
Şah ise, Prenses Fevziye'nin ardından iki evlilik daha yaptı; önce Süreyya, onu boşadıktan sonra da Farah Diba ile evlendi...
Prenses Fevziye, boşanmasından bir yıl sonra hayatını babası Türk, annesi de Mısır hanedanına mensup olan uzak bir kuzeni ile, diplomat ve subay İsmail Şirin ile birleştirdi ama evliliğin ardından Mısır'da hemen herkesin hayatını altüst edecek bir hadise yaşandı: 1952'de Cemal Abdülnasır'ın yaptığı darbe ileFevziye'nin ağabeyi Kral Faruk tahtından indirilip sürgüne gönderildi ve Mısır'da bir müddet sonra Cumhuriyet ilân edildi.
O zamana kadar "Mısır Kraliyet Prensesi" ünvanını taşıyan güzel prenses artık sadece "Fevziye Fuad Şirin" idi ama darbeden sonra memleketini terketmedi, Kahire ile İskenderiye'de yaşamaya devam etti, bir kız ve bir de erkek çocuk dünyaya getirdi ve kocası İsmail Şirin'i 1994'te kaybetti.
Mısır'a bir buçuk asır boyunca hâkim olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı'nın hayattaki en yaşlı mensubu olan Prenses Fevziye, filmleri bile geride bırakan işte böyle bir hayat yaşadı...
Prenses'i yakından tanıyanlar, ondan bahsederken "Şah'ın ikinci karısı Süreyya için 'mahzun prenses' denir ama Fevziye'nin İran'daki hayatı Süreyya'dan daha büyük bir hüzün içerisinde geçti ve bu hüznünü hiç belli etmedi" diye anlatırlar...
Şah, güzel prensesi kızından mahalle kavgası yaparcasına hile ile ayırmıştı
PRENSES Fevziye, 1946'da İran Şahı Rıza Pehlevî'den ayrılması sırasında bir annenin yaşayabileceği en büyük üzüntülerden birini tatmış, Şah kızınıFevziye'den kaçırmıştı...
İmparatoriçe'nin yaşadığı büyük üzüntüyü, hadiseyi yakından bilen bir diğer prensesin bana anlattıklarını aynen naklediyorum:
"...Fevziye 1946'da kızı Prenses Şehnaz ile beraber Tahran'dan birkaç aylığına ayrılıp Kahire'ye gitmek istediğini söylediği zaman, Şah hiç karşı çıkmadan ‘Olur' demişti.
Evlilikleri bir türlü yürümediği için bu yolculuğun dönüşü olmadığını Fevziye de, Şah da gayet iyi biliyorlar ama hem protokol kuralları hem de siyasi endişeler sebebi ile açıkça konuşamıyorlardı.
Şah, Kahire'ye güya 'birkaç aylığına' gidecek olan karısını uğurlamak için onunla beraber ve kalabalık bir maiyetle havaalanına gitti. İmparatoriçe'yi Kahire'ye götürecek olan özel uçağın önünde vedalaştılar. Feride kızı ve nedimeleri ile beraber uçağa bindi, kapılar kapandı ve pervaneler dönmeye başladı...
Ama uçak hareket etmedi, kapılar yeniden açıldı ve tekrar merdiven uzatıldı. Şah'ın protokol nâzırı uçağa gelerek Fevziye'ye 'Majesteleri Şah hazretlerinin kızlarını son bir defa öpmek için aşağıya gönderilmesini rica ettiğini' söyleyince Fevziye 'Tabiii' dedi ve protokol nâzırı Şehnaz'ı elinden tutup uçaktan çıkarttı.
Tam o anda merdiven çekildi, kapı kapandı, pervaneler hızla dönmeye ve uçak pistte ilerlemeye başladı. Şah'ın kızını kaçırdığını anlayan Fevziye çığlıklar atarak yerinden fırladı, pilota dönmesini emretti ama pilotlar asıl emri Şah'tan almış oldukları için Fevziye'nin haykırışlarına ve hıçkırıklarına kulak asmadan uçağı havalandırdılar...
Fevziye, Kahire'ye indiğinde kendinden geçmiş halde idi. Şah, sadece çocuğa değil, Fevziye'nin Tahran'da bıraktığı bütün mücevherlerine ve eşyasına da elkoydu!..." - Murat Bardakçı
Son düzenleme: