Prag

dids

f & d
Kayıtlı Üye
26 Eylül 2007
6.481
23
44



Prag (Çekçe Praha) Çek Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehridir. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya birleşikken de başkentti. Orta Bohemya'da Vltava Nehri'nin üzerinde yer alır ve 1.2 milyon nüfusu vardır. İş dünyası istatistiklerine göre bu sayıya ek olarak 300.000 kişi de, resmi kayıt olmadan Prag'ta yaşamaktadır. Prag, geniş bir kitle tarafından, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösterilir. Prag'ın takma adları, "Altın Şehir", "Doksanların Sol Bankası", "Masal Şehri", "Şehirlerin Anası" ve "Avrupa'nın Kalbi" gibi isimlerdir. 1992'den beri Prag'ın tarihi merkezi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)'nun listesinde yer almaktadır.

Prag'ın bir özelliği de 2. Dünya savaşında pek zarar görmemiş olmasıdır. Onun için birçok eski ev ve tarihi yerler vardır. Bu yerler arasında St. Vitus Katedrali de yer alır.Turizm alanında son yıllarda çok fazla rağbet görmektedir.


(alıntıdır)
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Wenceslas Meydanı: Wenceslas Anıtı ve Ulusal Müze(Národní Müzesi)

800px-Prag_Wenzelsplatz_Wenzelsdenkmal_Nationalmuseum_bei_Nacht.jpg




Prag'dan bir görünüm

Hradcany.jpg




St. Vitus Cathedral.

250px-St_Vitus_Cathedral_from_south.jpg




Pragta gökdelen.


250px-Corinthia-tower.jpg




(alıntıdır)
 
en merak ettiğim şehirlerden biri, acaba orda kısa bir tatil kaça patlar, bilen varsa ve yazabilirse sevinirim.:1rolleyes:
 
5 Gün önce Pragtaydım, gerçekten muhteşem bohemia görülmeli, gezilmeli, bu şehirde nefes alınmalı..
 
Prag beni en çok etkileyen şehirlerden biri.
Tek kelimeyle muhteşem!
Bundan 5 yıl önce Prag'a gittim, tekrar gitmek için sabırsızlanıyorum...
Gezi yazısı yazmaya meraklı birisi olarak Prag için de bir yazı yazmıştım, sizlerle paylaşmak sitedim.
Hem gidenlere Prag'ı tekrar hatırlatır, gitmeyi düşünenlere de fikir olur:

Dünya tacının en güzel mücevheri: PRAHA

Senelerden 2004… Ailecek ilk defa yurtdışına çıkacağız. Hatta ailemin ilk yurtdışı seyahati, benimse ikinci… ıçimizde bir heyecan, yüreğimiz pır pır. Oraya mı gitsek, şuraya mı gitsek derken annemle yaptığımız derin araştırmalar sonucu Prag’ta karar kılıyoruz. Önce babamın tepkisiyle karşılaşıyoruz: “ıtalya, ıspanya, Fransa bir sürü güzel ülke varken ilk gezimiz için bula bula demir perde ülkesini mi buldunuz? Ne işimiz var Çek Cumhuriyeti’nde?”, ama bu cümleleri kurarken sonradan aramızda Prag’ı en çok sevecek ve ona en çok hayran kalacak kişinin kendisi olduğunun farkında değil tabii…

Hitler’in bile hayran kalıp da bombalatmadığı iki şehirden biri olan Prag (diğeri ise Paris) için Goethe “Dünya tacının en güzel mücevheri: Prag” tanımlamasıyla dile getirmiş hayranlığını. Kimisi ona Altın Kent demiş, kimisi 100 Kuleli Masal Şehir diye övmüş… Ortaçağ’dan kopma sokakları, günbatımında Vltava nehrine yansıyan kilise ve tarihi bina siluetleri, şık köprüsü “Charles Bridge”, tüm ihtişamıyla Aziz Vitus Katedrali, Astronomik Saati, birbirinden güzel kızları, leziz birası, sokaklara taşan sanatı ve daha pek çok ışıltısıyla bizi bekliyordu Prag…

Gotik, Rönesans ve Barok olmak üzere farklı tarzları kapsayan benzersiz bir mimari dokuya sahip bu şehir. Ortaçağ boyunca kraliyetin merkezi olduğundan zengin ve güçlü aileler lüks malikaneler ve saraylar yaptırarak şehrin olağanüstü mimarisine katkıda bulunmuşlar. Ayrıca bölge Katolik ve Reformcuların başlıca çatışma alanı olduğundan birçok gösterişli katedral, kilise ve şapel inşa edilmiş. Katolik kilisenin zaferiyle sonuçlanan bu çatışma sayesinde de Prag “Yüz Kuleli Şehir” ünvanını kazanmış.

Prag Kalesi’nden başlayan gezintimizde ilk durağımız Aziz Vitus Katedrali. Öyle görkemli ki… Kale’nin içinde Kafka’nın evi de var, önünden geçiyoruz, kalabalıklar arasında yürüyoruz. Kaleden çıkıp şehre doğru inerken bir sokak var, öyle dar ki yayalar için trafik lambası koymuşlar… Bizde caddelerde trafik lambalarını kimse umursamazken burada sadece yayaların yürüdüğü dar bir sokakta duran trafik lambası ve buna uyan yayalar… ılginç geliyor haliyle.

Meydanlar sokak sanatçılarıyla dolu. Ama öyle heykel gibi duran kostümlü insanlar ya da elinde gitarıyla şarkı söyleyen sıradan sokak sanatçıları değil bunlar. Her biri büyüleyici performansları ile gerçek birer sanatçı… Ortaçağ kıyafetleri içinde ellerinde kemanları, çellolarıyla yöresel şarkılar söyleyen bir grup, Charles köprüsünde sesine hayran kaldığım arya söyleyen kör bir kadın, hemen ilerisinde elindeki kuklaya minyatür gitarını çaldıran birisi daha… Charles köprüsü eşsiz manzarasının yanı sıra bu sanatçılar ve ressamların da en yoğun olduğu yer. Prag halkı son derece kültürlü… Sanata öyle değer veriyor ki… Zaten her türlü sanatsal etkinliğin biletleri de herkesin alabilmesi için ucuz tutuluyor.

Birbirinden güzel ortaçağ sokaklarında ilerlerken karşımıza Astronomik Saat çıkıyor sonunda… Önünde her saat başı biriken kalabalığa karışıp hareketli figürlerin, kuklaların şovunu izliyoruz saatler 2’yi gösterdiğinde… Hemen karşısında koca koca bardaklarda çek birası bize göz kırpıyor ve o ilk denemeden sonra neredeyse susadıkça bira içer oluyoruz biz de aynı çekler gibi… Burada yetişen şerbetçiotunun biraya kattığı eşsiz lezzet tek kelimeyle harika… Biramı yudumlarken bir adam bana bakıp bakıp gülümsüyor, bir yandan da elinde makasla bir şeyler yapıyor dikkatlice. Annemle babam durumu anlamaya çalışırken adam gülümseyerek yanımıza geliyor ve siyah bir kartondan üç dakikada makasla kırparak yaptığı profilden resmimi bana uzatıyor. Gözlerime inanamıyorum, bu ne yetenek…

Çekler enteresan insanlar aslında. Yetenekleri ve sanata yatkınlıkları bir tarafa çoğu asık suratlı… Garsonlar siparişimizi alırken somurtuyor, dükkan sahipleri pazarlık yapmaya kalkarsak dövecekmişler gibi bakıp bir de üstüne tersliyorlar, ya da hiç tepki bile vermiyorlar almayacaksan git der gibi. Tek tük sevimli güler yüzlü insan var. Bunun sebebi demir perde zamanında geliştiremedikleri turizme yeni yeni alışıyor olmaları aslında. Çeklerle ilgili bir diğer izlenimim ise güzel kızları… Sokaklarda gördüğümüz Çek kızlarının çoğu manken standardında. Bir fayton sürücüsü geçiyor, sanırsınız ki Eva Herzigova… Diğer yandan Avrupa’nın birçok kentinde olduğu gibi azalan yaşlı nüfus problemi burada da var. Sokakta turistler dışında çocuk görmek neredeyse mümkün değil. Çocuk kıyafeti ya da oyuncak satan mağazalar da oldukça az bu yüzden…

Gece karanlık çökünce sokaklar öyle ıssızlaşıyor ki, sabahki ışıltısından eser yok. Yine çok güzel Prag, ama uykuya yatmış sanki… Vltava nehri üzerinde yemekli tekne gezintimize çıkıyoruz. Biz yemek yerken neşeli bir adam şarkı söylüyor akordeonunu çalarak, bir yandan gece uykuya dalmış Prag’ı izliyoruz yavaşça ilerleyen teknenin camından. Yemekten sonra teknenin üst katına çıkıp izlemeye devam ediyoruz bu güzel şehri… Keşke ışıklandırmaları daha fazla olsaymış, ne güzel pırıl pırıl parlardı geceleri Prag… Aylardan Ağustos olmasına rağmen buz gibi soğuk hava. Soğuk, sessiz ama bir o kadar da güzel gece vakti bu şehir. Annem soruyor Babam’a nasıl buldun Prag’ı diye… Hayran kaldım diyor Babam… Hayran kalmamak mümkün mü zaten bu şehre?
 
Yağmurlar içindeydi Prag
Bir gölün dibinde gümüş kakmalı bir sandıktı
Kapağını açtım
ıçinde genç bir kadın uyuyordu
Camdan kuşlar arasında

Nazım Hikmet
 
Bir ay önce ailece Pragdaydık .Şehir olarak inanılmaz güzel masal gibi şehir.Tarihine sahip çıkmış ve eskiyi aynen muhafaza etmişler.Ama insanları için maalesef aynı güzellikte diyemiyeceğim .Yaşamımda gördüğüm en yabancı düşmanı olan şehir.
Türkiyemiz çok gelişmiş bir ülke.Bu ülkeye göre bu kadar gelişmiş olmamıza rağmen beni üzen şey, biz niçin yapılarımıza tarihimize onlar gibi sahip çıkmamışız.Adamlar herşeyi gözleri gibi korumuşlar, oysa biz harabeye çevirmişiz yazık....
 
Son düzenleme:
Bir ay önce ailece Pragdaydık .Şehir olarak inanılmaz güzel masal gibi şehir.Tarihine sahip çıkmış ve eskiyi aynen muhafaza etmişler.Ama insanları için maalesef aynı güzellikte diyemiyeceğim .Yaşamımda gördüğüm en yabancı düşmanı olan şehir.
Türkiyemiz çok gelişmiş bir ülke.Bu ülkeye göre bu kadar gelişmiş olmamıza rağmen beni üzen şey, biz niçin yapılarımıza tarihimize onlar gibi sahip çıkmamışız.Adamlar herşeyi gözleri gibi korumuşlar, oysa biz harabeye çevirmişiz yazık....

Savaşlarda genelde çekimser kalmaları bunda bir etken bence... Bizimkiler gibi savaşmamışlar ki hiç adamlar... Tabi sadece bu değil, ellerindekinin kıymetini de çok iyi biliyorlar, sürekli restorasyon çalışmaları vardı her yerde biz gittiğimizde. Bizimkiler restore edersek orijinalliği bozulur deyip harabeye dönmesini bekliyorlar...
 
Savas yok..her geleni buyur etmisler..Avrupa birligi restorasyon icin para veriyor..Ama burayi Turkiye ile kiyaslamayin..bende ilk basta oyle dusunuyordum ama nufus cok onemli..sadece baskentte nufus bir milyon yuz..Bir de Istanbul'u dusunun??Ulkenin toplam nufusu yillardir on milyon civari..bunun yediyuz bini Turk :KK70:..Her erkege yedi kadin dusen bir ulke nufus olarak :))
 
Görmek istediğim şehirlerden biri ah ahh. boshayallersmile
 
benimde en merak ettiğim şehir Prag.gezilecek çok yer varmış tarihi yapıları oldukça fazlaymış en kısa zamanda gitmek dileğiyle:KK31:
 
benimde en merak ettiğim şehir Prag.gezilecek çok yer varmış tarihi yapıları oldukça fazlaymış en kısa zamanda gitmek dileğiyle:KK31:


sevgilimin memleketi.. sevgilim gibi bu sehirde asik oldum diyebilirim.. mutlaka gidip görülmesi gereken bir yer.. siddetle tavsiye edilir.. !! :)
 
X