Bu mesleğin içinde olan biri olarak çok hoşuma giden bir yazıyı paylaşmak istedim mutlaka aramızda bir çok polis eşi vardır hepimizin duygularına tercüme olması dileğiyle...
Hınçal Uluç'un Kaleminden;
Bu ülkenin en çok eleştirilen meslek gurubudur polisler.. Herkes,ama herkes,şikâyet eder,söylenir,diş gıcırdatır hatta..Hele de medya..Ben dahil..Her fırsatta neler yazarız,"Vur abalıya" lafını "Vur üniformalıya" diye tercüme edip..
İşte aslan gibi üç delikanlı daha gitti.. Hem de pisi pisine.. İkisi trafik polisi.. Biri 15 günlük polis üstelik. Orda olma sebebi.. Hatalı park etmiş arabalar yolu tıkıyor. Çekiciyle gelmişler.. Bu, ölüm sebebi olur mu?.
Polissen oluyor işte..
Peki kaçımız onların sıkıntılarını biliriz, düşünürüz, yaşarız?..
Bir genç trafik polisi var. Yeni evli.. Güneydoğu'ya tayin istiyor.. Yahu İstanbul'dan Güneydoğu'ya tayin istenir mi?. Deli mi?.. Hayır, çaresiz.. "Bu maaşla geçinmeme imkân yok. Çocuğumuz da olacak. Orada idare ederiz" diyor.
İstanbul'da idare edemeyen bir trafik polisi, düşünebiliyor musunuz?.
Mülkiye'den yeni mezun olmuştuk. Sınıf arkadaşım Güner Özmen, polislerin özlük işlerine bakan 3. Şube'ye müdür olmuştu, Ankara'da.. Öğlenleri Mülkiyeliler Birliği'nde buluşur briç oynarız.. İşletmeci Medet yanımıza geldi bir gün.. "Güner Bey" dedi.. "Bir gecekondum var. Trafik polisiniz oturuyor ama, 3 aydır kira vermedi. Bir söyleseniz.."
"Sen o polisin adını ver bana ikramiye çıkarayım, ödül vereyim" dedi, Güner.. "Ankara gibi yerde, gecekondu kirası ödeyemeyen trafik polisi, taltif edilir.."
Bu delikanlının gitmesi, kural gereği İstanbul Emniyeti'nin izin vermesine bağlı. Tanıdığım bütün polis şeflerinden rica ettim.. Yeni evli, bebek bekleyen trafik polisi geçinemediği İstanbul'da yaşamaya devam ederse, ne olacak sizce..
Haftalar önce bana gelmiş bir polis eşi mektubu var..
Selda D. "Polis eşi olmak ne demek" demiş ve anlatmış..
Buyrun okuyun.. Sonra düşünün.. İki kere düşünün..
Polis eşi olmanın hem güzel, hem de zorlayıcı yönleri var. Hangi yönü daha ağır basıyor inanın onu değerlendirmek çok ama çok zor. Bir yanda güvenle aldığımız her nefeste onların payı olduğunu bilmek, bir yanda eşinizin sizin daha yakınınızda nefesini duymak istemek.
Bazen hangisini istemeye hakkım var diye sorarsınız kendi kendinize. Oysa o, hep dengelemeye çalışır. Onun için aile kavramı çünkü çok daha geniştir. Bir yanda eşi ve çocuğu, diğer yanda canı pahasına korumaya çalıştığı insanlar.
Biliyor musunuz hep sormaya korkmuşumdur, hangimiz daha önemliyiz diye.. Mesleği mi, ailesi mi?. Çünkü 12 yaşından itibaren beraber büyümüştür mesleğiyle. Her şeyini paylaştığı mesleği, yaşamının bütünü olmuştur. Bizlerse sonradan var olduk onun için.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, balayınızda bile açıktır telefonu, izinli olmasına rağmen, bir şeyler aksamasın diye.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, hamileyken sabahlara kadar oturursunuz tek başınıza korka korka. Bunu bilen eşiniz yanınıza bile gelemez.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, yeni doğum yaptığınızda bile eşiniz sizinle kalamaz hastanede. Kollarınızın arasında bebeğinizle kara kara düşünürsünüz "Bütün hayatım böyle mi geçecek" diye gözyaşları içinde.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, eşinizi her sabah yolcu ederken dua ve akşama tekrar kavuşabilmeyi ümit edersiniz. Kapıdan çıktığında dışarıdan yüksek bir ses gelse korkuyla cama koşarsınız, pusu mu kuruldu diye.
Kimse anlayamaz, ne polis, ne de polis eşi olmanın manasını. Bilmez kimse, sorunlu anlarınızda karşılaştığınız polislerin aslında fazlasıyla çabaladığını. Çözümlenmesi mümkün olmayan şeylere çözüm bulamadığı için karalandığını. Sabahlara kadar çalıştığını ama "Çalışsa bunlar olmaz" diye itilip kakıldığını. Unutulmamalıdır ki; sabah çıkarken polis kıyafeti giyen bu kişi, sokaktaki herhangi bir babadan farksızdır. Onların da sorunları vardır. Yapabileceklerini yaparlar. Onlar sadece kanunların uygulayıcısıdırlar.
Aslında her biri bir masal kahramanıdır, kendileri bilmese bile.
Ve bunu fark ettiğinizde siz de girersiniz bu kocaman aileye gururlu yüreğinizle,polis eşi olarak...
Hınçal Uluç'un Kaleminden;
Bu ülkenin en çok eleştirilen meslek gurubudur polisler.. Herkes,ama herkes,şikâyet eder,söylenir,diş gıcırdatır hatta..Hele de medya..Ben dahil..Her fırsatta neler yazarız,"Vur abalıya" lafını "Vur üniformalıya" diye tercüme edip..
İşte aslan gibi üç delikanlı daha gitti.. Hem de pisi pisine.. İkisi trafik polisi.. Biri 15 günlük polis üstelik. Orda olma sebebi.. Hatalı park etmiş arabalar yolu tıkıyor. Çekiciyle gelmişler.. Bu, ölüm sebebi olur mu?.
Polissen oluyor işte..
Peki kaçımız onların sıkıntılarını biliriz, düşünürüz, yaşarız?..
Bir genç trafik polisi var. Yeni evli.. Güneydoğu'ya tayin istiyor.. Yahu İstanbul'dan Güneydoğu'ya tayin istenir mi?. Deli mi?.. Hayır, çaresiz.. "Bu maaşla geçinmeme imkân yok. Çocuğumuz da olacak. Orada idare ederiz" diyor.
İstanbul'da idare edemeyen bir trafik polisi, düşünebiliyor musunuz?.
Mülkiye'den yeni mezun olmuştuk. Sınıf arkadaşım Güner Özmen, polislerin özlük işlerine bakan 3. Şube'ye müdür olmuştu, Ankara'da.. Öğlenleri Mülkiyeliler Birliği'nde buluşur briç oynarız.. İşletmeci Medet yanımıza geldi bir gün.. "Güner Bey" dedi.. "Bir gecekondum var. Trafik polisiniz oturuyor ama, 3 aydır kira vermedi. Bir söyleseniz.."
"Sen o polisin adını ver bana ikramiye çıkarayım, ödül vereyim" dedi, Güner.. "Ankara gibi yerde, gecekondu kirası ödeyemeyen trafik polisi, taltif edilir.."
Bu delikanlının gitmesi, kural gereği İstanbul Emniyeti'nin izin vermesine bağlı. Tanıdığım bütün polis şeflerinden rica ettim.. Yeni evli, bebek bekleyen trafik polisi geçinemediği İstanbul'da yaşamaya devam ederse, ne olacak sizce..
Haftalar önce bana gelmiş bir polis eşi mektubu var..
Selda D. "Polis eşi olmak ne demek" demiş ve anlatmış..
Buyrun okuyun.. Sonra düşünün.. İki kere düşünün..
Polis eşi olmanın hem güzel, hem de zorlayıcı yönleri var. Hangi yönü daha ağır basıyor inanın onu değerlendirmek çok ama çok zor. Bir yanda güvenle aldığımız her nefeste onların payı olduğunu bilmek, bir yanda eşinizin sizin daha yakınınızda nefesini duymak istemek.
Bazen hangisini istemeye hakkım var diye sorarsınız kendi kendinize. Oysa o, hep dengelemeye çalışır. Onun için aile kavramı çünkü çok daha geniştir. Bir yanda eşi ve çocuğu, diğer yanda canı pahasına korumaya çalıştığı insanlar.
Biliyor musunuz hep sormaya korkmuşumdur, hangimiz daha önemliyiz diye.. Mesleği mi, ailesi mi?. Çünkü 12 yaşından itibaren beraber büyümüştür mesleğiyle. Her şeyini paylaştığı mesleği, yaşamının bütünü olmuştur. Bizlerse sonradan var olduk onun için.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, balayınızda bile açıktır telefonu, izinli olmasına rağmen, bir şeyler aksamasın diye.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, hamileyken sabahlara kadar oturursunuz tek başınıza korka korka. Bunu bilen eşiniz yanınıza bile gelemez.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, yeni doğum yaptığınızda bile eşiniz sizinle kalamaz hastanede. Kollarınızın arasında bebeğinizle kara kara düşünürsünüz "Bütün hayatım böyle mi geçecek" diye gözyaşları içinde.
Polis eşi olmak öyle bir şeydir ki, eşinizi her sabah yolcu ederken dua ve akşama tekrar kavuşabilmeyi ümit edersiniz. Kapıdan çıktığında dışarıdan yüksek bir ses gelse korkuyla cama koşarsınız, pusu mu kuruldu diye.
Kimse anlayamaz, ne polis, ne de polis eşi olmanın manasını. Bilmez kimse, sorunlu anlarınızda karşılaştığınız polislerin aslında fazlasıyla çabaladığını. Çözümlenmesi mümkün olmayan şeylere çözüm bulamadığı için karalandığını. Sabahlara kadar çalıştığını ama "Çalışsa bunlar olmaz" diye itilip kakıldığını. Unutulmamalıdır ki; sabah çıkarken polis kıyafeti giyen bu kişi, sokaktaki herhangi bir babadan farksızdır. Onların da sorunları vardır. Yapabileceklerini yaparlar. Onlar sadece kanunların uygulayıcısıdırlar.
Aslında her biri bir masal kahramanıdır, kendileri bilmese bile.
Ve bunu fark ettiğinizde siz de girersiniz bu kocaman aileye gururlu yüreğinizle,polis eşi olarak...