- 10 Ağustos 2009
- 26.131
- 18.284
- 823
Patronların patronu ’gelir dağılımı
eşitsizliği’nden şikayetçi!
Patronların patronu ’gelir dağılımı
eşitsizliği’nden şikayetçi! - TÜSİAD Yönetim
Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, "OECD’nin
araştırmasına göre Türkiye, Şili ve
Meksika’dan sonra en yüksek gelir
eşitsizliğine sahip 3. ülke konumunda. Gelir
dağılımı eşitsizlikleri ile sadece
makroekonomik politika uygulamalarıyla
mücadele edilemez" dedi.
Bu haber 27 Haziran 2014, Cuma 12
08
eklenmiş ve 1138 kez görüntülenmiştir.
Takip et
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)
Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer
’Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı
Eşitsizlikleri, Fonksiyonel Gelir Kaynakları ve
Bölgesel Eşitsizlikler’ raporunun tanıtım
toplantısında konuştu.
"Ekonomi politikalarının nihai amacı;
toplumu oluşturan tüm bireylerin ve
toplumsal kesimlerin refah düzeyinin
yükseltilmesidir" diyen Dinçer "Ekonomi
büyürken, bireylerin ve toplumsal kesimlerin
refah düzeyinin nasıl değiştiği merak
konusudur. Büyüme hızı ve kişi başına
gelirdeki artışlar, refah düzeyindeki değişim
hakkında genel bir fikir verir. Gelir dağılımı
verileri ise, büyüme sürecinde ortaya çıkan
refah artışının, toplumsal kesimler ve bireyler
arasındaki dağılımını ortaya koyması
bakımından önemle irdelenmelidir.Çünkü
gelir dağılımında adaletsizliğin artması,
sadece ekonomik değil aynı zamanda politik
ve sosyal sorunlar yaratır. Bu nedenle
konuya geniş bir perspektiften bakılması
gerekmektedir" dedi.
"ÜÇÜNCÜ ÜLKEYİZ"
Türkiye’nin OECD araştırmasına göre Şili ve
Meksika’dan sonra en yüksek gelir
eşitsizliğine sahip üçüncü ülke olduğunu
hatırlatan Dinçer, "2000’li yıllarda OECD
ülkelerinde eşitsizlikler artarken, Türkiye’de
aynı dönemde bireysel gelir dağılımı
eşitsizliğinde düzelme meydana gelmiştir. Bu
gelişmeye rağmen Türkiye, gelir eşitsizliğinin
yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaya
devam etmektedir. OECD’nin araştırmasına
göre, Türkiye halen, Şili ve Meksika’dan sonra
en yüksek gelir eşitsizliğine sahip üçüncü
ülke konumundadır" dedi.
Gelir eşitsizliğinin 2002-2007 arasında
azaldığını belirten Dinçer, "Gelir
eşitsizliklerinin varlığı, iktisadi karar alıcıların
gelir eşitsizliğini azaltmaya yönelik daha aktif
politikalar oluşturup uygulamalarını gerekli
kılmaktadır. Gelir eşitsizliklerinin sadece
ekonomik büyümenin neticesinde
giderileceğini bekleyemeyiz. Çünkü iktisat
literatürü, ekonomik büyümenin gelir
eşitsizliklerini giderici etkilerinin yanında
aynı zamanda arttırıcı etkilerinin varlığına da
işaret etmektedir. Bilindiği gibi, 2001 yılında
yaşanan ekonomik kriz sonrası önemli
yapısal reformlar devreye alınmıştır.
2002-2007 döneminde yapısal reformlar
devam etmiştir. Raporumuzun bulgusuna
göre; ülkemizde gelir dağılımı
eşitsizliğindeki düzelme 2002-2007
arasındaki dönemde gerçekleşmiştir.
Anlaşılıyor ki, ekonominin arz yönünü
güçlendirmeyi amaçlayan politikalar gelir
eşitsizliğini azaltıcı bir etki yaratmıştır. Ayrıca
düşük enflasyon ve faiz ile birlikte,
ekonominin artan potansiyel büyüme oranı
bu iyileşmeye katkı sağlamıştır. 2007-2011
döneminde ise, bildiğiniz gibi büyüme
dalgalı bir seyir izlemiş, potansiyel büyüme
düşmüş ve sabit bir eğilim sergilemiştir.
Yapısal reformların da hız kestiği bu
dönemde, gerek küresel ekonomik krizin
olumsuz etkileri, gerekse konjonktürel
büyüme süreci, gerekse bireysel gelir
dağılımında durağan bir seyre neden
olmuştur. En zengin yüzde 20’lik kesimin
toplam gelirden aldığı pay ile en yoksul
yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı
payı karşılaştırdığımızda da benzer bir
sonuca ulaşıyoruz. 2002 yılında 9 katın biraz
üstünde olan fark, 2007’de 7 katın biraz
üstünde görülüyor. Fakat 2011’e
gelindiğinde aradaki fark aynı düzeyde
kalmış. Bir diğer deyişle, zengin ve yoksul
gelir grupları arasındaki fark 2002-2007
döneminde kapanmaktayken, 2007-2011
döneminde sabit kalmıştır. Toplam hanelerin
yüzde 13’ünü oluşturan, hanehalkı reisi
kadın olan hanelerin eşitsizlik düzeyinin ise
erkek olanlara göre daha yüksek olduğu
görülmektedir. Bu veri, bu hanelerin
çoğunlukla dar gelirli gruplar arasında yer
aldığının bir göstergesidir" ifadelerini
kullandı.
"ÖZELLİKLE FAİZ..."
Dinçer Sözlerine şöyle devam etti: "Çeşitli
üretim faktörlerinin milli gelirden aldıkları
payları gösteren fonksiyonel gelir dağılımı
da raporumuzda yine incelenmiştir.
Fonksiyonel gelir dağılımı, milli gelir içindeki
’ücret, faiz, müteşebbis, tarım müteşebbisi,
emekli ve transfer gelirlerinin’ toplam gelir
içindeki payları hakkında bilgi vermesi
açısından önemlidir. Raporumuzun önemli
bir bulgusu şudur; farklı gelir gruplarının
gelirleri arasındaki eşitsizlikten ziyade, gelir
gruplarının kendi içlerindeki eşitsizlikler
ekonomi çapındaki gelir eşitsi
www.renklihaber.net/haber/344788/patronlarin-patronu-gelir-dagilimi-esitsizliginden-sikayetci.html
eşitsizliği’nden şikayetçi!
Patronların patronu ’gelir dağılımı
eşitsizliği’nden şikayetçi! - TÜSİAD Yönetim
Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, "OECD’nin
araştırmasına göre Türkiye, Şili ve
Meksika’dan sonra en yüksek gelir
eşitsizliğine sahip 3. ülke konumunda. Gelir
dağılımı eşitsizlikleri ile sadece
makroekonomik politika uygulamalarıyla
mücadele edilemez" dedi.
Bu haber 27 Haziran 2014, Cuma 12
![KK14 :14: :14:](/styles/default/xenforo/icons/kk/xenforo-smilies-kk14.gif)
eklenmiş ve 1138 kez görüntülenmiştir.
Takip et
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)
Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer
’Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı
Eşitsizlikleri, Fonksiyonel Gelir Kaynakları ve
Bölgesel Eşitsizlikler’ raporunun tanıtım
toplantısında konuştu.
"Ekonomi politikalarının nihai amacı;
toplumu oluşturan tüm bireylerin ve
toplumsal kesimlerin refah düzeyinin
yükseltilmesidir" diyen Dinçer "Ekonomi
büyürken, bireylerin ve toplumsal kesimlerin
refah düzeyinin nasıl değiştiği merak
konusudur. Büyüme hızı ve kişi başına
gelirdeki artışlar, refah düzeyindeki değişim
hakkında genel bir fikir verir. Gelir dağılımı
verileri ise, büyüme sürecinde ortaya çıkan
refah artışının, toplumsal kesimler ve bireyler
arasındaki dağılımını ortaya koyması
bakımından önemle irdelenmelidir.Çünkü
gelir dağılımında adaletsizliğin artması,
sadece ekonomik değil aynı zamanda politik
ve sosyal sorunlar yaratır. Bu nedenle
konuya geniş bir perspektiften bakılması
gerekmektedir" dedi.
"ÜÇÜNCÜ ÜLKEYİZ"
Türkiye’nin OECD araştırmasına göre Şili ve
Meksika’dan sonra en yüksek gelir
eşitsizliğine sahip üçüncü ülke olduğunu
hatırlatan Dinçer, "2000’li yıllarda OECD
ülkelerinde eşitsizlikler artarken, Türkiye’de
aynı dönemde bireysel gelir dağılımı
eşitsizliğinde düzelme meydana gelmiştir. Bu
gelişmeye rağmen Türkiye, gelir eşitsizliğinin
yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaya
devam etmektedir. OECD’nin araştırmasına
göre, Türkiye halen, Şili ve Meksika’dan sonra
en yüksek gelir eşitsizliğine sahip üçüncü
ülke konumundadır" dedi.
Gelir eşitsizliğinin 2002-2007 arasında
azaldığını belirten Dinçer, "Gelir
eşitsizliklerinin varlığı, iktisadi karar alıcıların
gelir eşitsizliğini azaltmaya yönelik daha aktif
politikalar oluşturup uygulamalarını gerekli
kılmaktadır. Gelir eşitsizliklerinin sadece
ekonomik büyümenin neticesinde
giderileceğini bekleyemeyiz. Çünkü iktisat
literatürü, ekonomik büyümenin gelir
eşitsizliklerini giderici etkilerinin yanında
aynı zamanda arttırıcı etkilerinin varlığına da
işaret etmektedir. Bilindiği gibi, 2001 yılında
yaşanan ekonomik kriz sonrası önemli
yapısal reformlar devreye alınmıştır.
2002-2007 döneminde yapısal reformlar
devam etmiştir. Raporumuzun bulgusuna
göre; ülkemizde gelir dağılımı
eşitsizliğindeki düzelme 2002-2007
arasındaki dönemde gerçekleşmiştir.
Anlaşılıyor ki, ekonominin arz yönünü
güçlendirmeyi amaçlayan politikalar gelir
eşitsizliğini azaltıcı bir etki yaratmıştır. Ayrıca
düşük enflasyon ve faiz ile birlikte,
ekonominin artan potansiyel büyüme oranı
bu iyileşmeye katkı sağlamıştır. 2007-2011
döneminde ise, bildiğiniz gibi büyüme
dalgalı bir seyir izlemiş, potansiyel büyüme
düşmüş ve sabit bir eğilim sergilemiştir.
Yapısal reformların da hız kestiği bu
dönemde, gerek küresel ekonomik krizin
olumsuz etkileri, gerekse konjonktürel
büyüme süreci, gerekse bireysel gelir
dağılımında durağan bir seyre neden
olmuştur. En zengin yüzde 20’lik kesimin
toplam gelirden aldığı pay ile en yoksul
yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı
payı karşılaştırdığımızda da benzer bir
sonuca ulaşıyoruz. 2002 yılında 9 katın biraz
üstünde olan fark, 2007’de 7 katın biraz
üstünde görülüyor. Fakat 2011’e
gelindiğinde aradaki fark aynı düzeyde
kalmış. Bir diğer deyişle, zengin ve yoksul
gelir grupları arasındaki fark 2002-2007
döneminde kapanmaktayken, 2007-2011
döneminde sabit kalmıştır. Toplam hanelerin
yüzde 13’ünü oluşturan, hanehalkı reisi
kadın olan hanelerin eşitsizlik düzeyinin ise
erkek olanlara göre daha yüksek olduğu
görülmektedir. Bu veri, bu hanelerin
çoğunlukla dar gelirli gruplar arasında yer
aldığının bir göstergesidir" ifadelerini
kullandı.
"ÖZELLİKLE FAİZ..."
Dinçer Sözlerine şöyle devam etti: "Çeşitli
üretim faktörlerinin milli gelirden aldıkları
payları gösteren fonksiyonel gelir dağılımı
da raporumuzda yine incelenmiştir.
Fonksiyonel gelir dağılımı, milli gelir içindeki
’ücret, faiz, müteşebbis, tarım müteşebbisi,
emekli ve transfer gelirlerinin’ toplam gelir
içindeki payları hakkında bilgi vermesi
açısından önemlidir. Raporumuzun önemli
bir bulgusu şudur; farklı gelir gruplarının
gelirleri arasındaki eşitsizlikten ziyade, gelir
gruplarının kendi içlerindeki eşitsizlikler
ekonomi çapındaki gelir eşitsi
www.renklihaber.net/haber/344788/patronlarin-patronu-gelir-dagilimi-esitsizliginden-sikayetci.html