- 16 Ağustos 2010
- 293.025
- 602.887
- 43
Paranoya nedir ?
sorusuna aşırıya kaçmış korku ve endişe ile tasvir edilen bir rahatsızlık olarak cevap verilebilir. Bu rahatsızlık çoğunlukla psikotik rahatsızlıklarla, bazı durumlarda da psikotik olmayan hallerle de birlikte görülebilir. Rahatsızlık kişinin bir olay karşısında, bu olayın farklı şekillerde gelişebileceğini düşünmesiyle, sınırsız sayılarda çeşitlendirdiği hayal ürünü düşüncelerden oluşur. Halk arasında kişinin aşırı şüpheci olması halinde kullanılan bir deyim olarak bilinir. Bu kişiler sürekli kendisiyle ilgili komploların varlığını düşünerek, endişe duyarlar. Kişiye oldukça fazla zarar veren bu endişelerden çevresindekilerde rahatsız olurlar. Kuruntuların gerçeğe dönüşme fikri, her zaman sıkıntı yaratmaktadır. Bu endişeler ve kuruntular hastalığı karakterize eden tek belirtidir. Kişinin genellikle tek bir konuyla ilgili takıntısı bulunmaktadır. Hastalıkta takip edilme, kıskançlık, hastalanma, zehirlenme, aldatılma gibi niteliği olmayan hezeyanlar bulunmaktadır. Bunların dışında bu hastalığı taşıyanlar, davranışlarıyla da dikkat çekerler. Bu hastalık kişilerde daha çok 30-40 yaşlarından itibaren görülür. Genetik ile ilgisi %10 kadardır. Tedaviye karşı dirençli ve ilerleyici özelliğe sahip bir rahatsızlıktır. Yaşamları boyunca karakterlerine, şahsiyetlerine bağlı, bir düzen içinde ifade edilen tek bir konuyla ilgili takıntılara sahiptir. Bu kişilerle hezeyanları konusunda tartışmaya girmemek gerekir. Onlar bu hezeyanlarını mezara kadar götürecektir. Üzerlerine fazla gidenleri düşman olarak adlandırabilirler.
TEDAVİSİ VAR MI?
Paranoyası olan kişiler genellikle tedaviye başvurmadıkları için sorunun oluşmasında genetik faktörlerin ne ölçüde etkili olduğu yeterince araştırılamıyor. Buna karşın mevcut vakalardan elde edilen bilgiler, yetersiz özgüvenin ve sorun çözme becerilerinin yetersizliğinin paranoya gelişiminde önemli rol oynadığı belirtiliyor.
Sorun yaşayanlar durumun farkında olmayıp bunu bir problem olarak görmedikleri için genellikle tedaviye kendiliklerinden başvurmuyor. Başvursalar bile tedavi motivasyonlarının düşük olduğu görülüyor. Çoğu kişide paranoyanın düşünce içeriği değiştirilemese de, davranış sorunlarının ve sorunun kişinin yakınları üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabileceğine dikkat çekiliyor.
Çözüm için neler yapılıyor?
Tedavide en etkili yöntemin bilişsel psikoterapi olduğu belirtiliyor. Hastanın düşünce bozukluklarını anlamasına yardımcı olması ve problem çözmede aktif rol almasını sağlaması nedeniyle bilişsel-davranışçı terapi de (BDT) tercih edilen psikoterapi teknikleri arasında bulunuyor. Psikoterapide, psikoterapiste yönelik olumlu ya da olumsuz duygular hızlı gelişme gösterdiği için psikoterapist ve psikiyatri uzmanları tedavi sürecinde şiddete maruz kalma riski taşıyabiliyor.
Bu belirtiler paranoyaya işaret ediyor
Psikoterapide kişinin kendisini kontrolde hissetmesini sağlayacak davranışsal prensipler ve sosyal becerileri geliştirmeyi hedefleyen teknikler hastaya yarar sağlıyor. Sosyal beceri eğitimiyle özgüveni artan kişi ötekilerin kendisini kontrol etme çabalarını önleyebileceği düşüncesi geliştiriyor. Yaşamını kontrol edebileceğini görmek, düşünce bozukluğunu oluşturan ve besleyen kontrol kaybı hislerinin dağılmasını sağlıyor. Sorunun çözümünde psikoterapi yöntemlerinin dışında ilaçların da etkili olduğu belirtiliyor.
Tedavi edilmezse ne olur?
Paranoyanın tedavi edilmemesi durumunda kişinin yakınlarının duygusal ve fiziksel istismar ve şiddete maruz kalabildikleri, bu konuda yasal sorunlar yaşanabildiği, kişinin tüm insani ilişkilerinin bundan olumsuz etkilenebileceği için iş kayıplarının, boşanmaların ve yalnız kalmaların yaşanabileceği belirtiliyor. Tedavi süresi hastanın klinik durumuna göre değişiklik gösterebiliyor. Kişinin davranış sorunları düzeldikten ve bozulmuş düşüncenin etkisi en aza indikten sonra bile 1-2 yıl ilaç kullanmak gerekebiliyor.
Olmadık şeylerden hesap sorarlar
Paranoyası olan kişilerin en yakınlarına bile güvenmedikleri için, ilişkilerinde sürekli huzursuzluk ve gerilim bulunduğu belirtiliyor. Sık sık yakınlarını arayıp kontrol etme, olmadık şeylerden hesap sorma, öfkeli tepkilerinin merkezi yapma ve onların hayatlarını kısıtlamaya çalışarak psikolojik travma yaşatmanın tipik özellikler olduğu belirtiliyor. Bu kişilerin yakınlarında çeşitli psikiyatrik ve tıbbi hastalıkların geliştiği görülüyor. Paranoyak kişilerin çocuklarında özgüven yetersizliğiyle birlikte sosyal fobi ve benzeri kaygı bozuklukları gelişebileceği gibi, toplum düzenine aykırı, saldırgan ve isyankâr kişilik yapılanmaları da oluşabiliyor
Toplumsal paranoya riskimiz yüksek
“İnsanlar için birincil olan güven içinde olduğunu hissetmektir” diyen Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yeni biriyle tanıştığımızda ya da yeni bir ortama girdiğimizde hepimizin (bilinçli olsun ya da olmasın) ilk düşüncesi, ‘Bu bir dost mu düşman mı?’ veya ‘Burası güvenli mi yoksa tehlikeli mi?’ sorularıdır. Bu sorulara olumlu yanıt verilmesi halinde gevşememiz ve olağan halimizi sürdürmemiz münkündür. Ancak soruların yanıtı olumsuzsa gergin ve tetikte olup kendimizi korumak adına 5 duyumuzu açar, riskli saydığımız her tür ipucunu arar hale geliriz. Böyle durumlar bakışımızı yanlı hale getirip buluttan nem kapmamıza neden olur.
Temel güvenlik hissinin zedelenmesi paranoya gelişiminde önemli bir tetikleyicidir. İçinde yaşadığımız toplumdaki huzursuzluk, savaş riskleri, belli grupların tehlikeli olarak damgalanması paranoid bir tutumun oluşturulmasını teşvik etse de kişinin bire bir paranoya hastası olmasına neden olmaz. Paranoid tutum; gruplaşmaların, empatinin ağır hasar görmesinin, toplumsal diyaloğun güçleşmesinin en önemli nedenlerindendir. Türkiye iç ve dış politikalarıyla bu riski taşıyan ülkeler arasında yer almaktadır.”
Paranoya yerleşmeden hastanın geçirdiği evreler nelerdir?
Dikkat ve analiz evresi: Hasta sürekli olarak etrafında olup biteni kontrol ederek, kendisine karşı yapılacak davranışları keşfetmeye çalışır. Hezeyanlarını besleyecek, destekleyecek olanları belirler.
Perseküsyon dönemi: Hastada hezeyanların ortay çıktığı dönemdir. Saplantısının olduğu konuda tedbirler almaya başlar. Öldürülme korkusu varsa korunmaya, gasp edilecek bir şeyi varsa korumaya çalışır. Bulunduğu yeri, yollarını değiştirir. Gerekirse başka yere göç ederler. Bulunduğu ortamlarda kapı ve pencereleri kontrol eder, dinleme cihazları ararlar.
Büyüklük hezeyanlar dönemi: Önceki devrelerle birlikte gelişme gösteren bu dönemde, hastanın kendini büyük görmesi, başkalarını yönlendiren olarak algılaması sebebiyle çekemeyenlerin olduğunu düşünmesidir. Hastalarda dikkat ve hafıza yükselmiş, hezeyanıyla ilgili olarak daha fazla artış göstermiştir.
Paranoyanın en bilinen türleri nelerdir?
Kötülük paranoyası: Hastanın çevresini düşman olarak görmesi, etrafında komplo üretmesi, kendinin kurban edileceği fikri yaygın olan paranoyalardır.
Hak iddiası: Bu hastalar sürekli olarak mahkemelerde zaman geçirirler. Haklarının ellerinden alındığını iddia ederek, kendilerine komplo kurulduğunu söylerler.
Keşif hezeyanlı paranoya: Yapılmış olan keşiflerden birinin kendi keşfi olduğunu iddia eden kişilerdir. Ya da uçuk bir keşif yaptığını iddia eder. Bu keşfini kabul ettirmek için uğraşır.
Büyüklük paranoyası: Toplum için en tehlikeli hastalardır. Bu hastalar peygamber olduklarını, mehdi olduklarını ya da insanları kurtaracak biri olduklarını iddia ederler. Bu kişiler telkinle etrafına birçok insanı toplayabilir. Dikkat çekmeyi başarırlar. Bilinçsiz insanları peşlerinden sürüklerler. Kendisine engel olmak isteyenlere zarar verebilir, tecavüz edebilirler. İnsanlarla miting yapar, gösteriler düzenlerler. Bu kişiler bazı durumlarda büyük bir lider konumuna gelebilirler.
Kıskançlık paranoyası: Tehlikeli durumları içeren paranoya türleridir. Eşinin, sevgilisinin ihanetini ispat etmek için sürekli delil peşinde koşan hastalar, herkesten şüphe ederler. Bu kişilerin eşleri ya da sevgilileri çok zor bir hayat geçirirler. Sonucunda cinayetlerin bile işlendiği görülür. Bunun sonucunda ceza kanunumuza göre muhakemelerinin olmamasından dolayı cezada almazlar.
Paranoya belirtileri nelerdir?
- Herhangi bir neden yokken başkaları tarafından aldatıldığından, sömürüldüğünden kuşku duymak.
- Çevresindeki insanların güvenilirliğinden ve bağlılığından şüphe duymak.
- Söyleyeceklerinin kötü niyetle kullanılacağını düşündüklerinden sır vermeyi istemezler.
- Normal sözlerden dolayı aşağılandığını hissetmek.
- Kin tutar ve haksızlıkları affetmez.
- Kendinin algıladığı olayları karakterine ve kişiliğine saldırı olarak algılayıp, öfkeyle tepki göstermek.
- Herhangi bir nedene dayanmadan aldatıldığını düşünmek.
Kaynaklar=psikolojik gen-aktüel psikoloji