- 14 Ekim 2018
- 20
- 20
- Konu Sahibi ireneadler8
- #1
Merhaba hanımlar,
Eşimle tanıştığımda ortalama bir maaşla çalışıyordum fakat iş yerinden artan stres, iş yükü, mobbing sebepleriyle yaklaşık 14 bin lira kredi kartı borcum olmasına rağmen ayrıldım. Eşim biz evlenirken kredi kartı borcumu faiziyle birlikte yaklaşık 20 bin lira olarak ödedi. Esimin o zamanki maddî durumu günü kurtarir haldeydi. Borcu yoktu ama birikimi de yoktu. Ailemden para istemek de yapımda yoktur. Ben çok mahcup oldum, rahatsız oldum bu durumdan. O yüzden düğünden gelen takıları bozdurmayi, bir ev alana kadar da ailesinin evinde yaşayıp para biriktirmeyi teklif ettim. Çalışmıyorsam da en azından bu şekilde katkı sağlayabilirdim ona. Takılar yaklaşık 15 bin lira civarı tuttu. Ailesiyle de 1 sene beraber yaşadık.
Eşimin ailesinden bahsedeyim: annesi temizlik işçiliğinden, babası inşaat işçiliğinden emekli. Biz nişanlıyken kredi çekip ev aldılar. Babasının maaşının büyük kısmı krediye gidiyor. Ellerinde krediden artan 200-300 lirayla annesinin emeklisi var. Kayinpederim günübirlik inşaat işlerine de gidiyor fakat yıllarca kazandığını evine değil kardeşine ve kardeşinin çocuklarına yedirmiş. Yine de eve para bırakmıyor. Dolayısıyla eşimin ablaları ve annesi, babaya epey kinli, öfkeli. Buyuk görümcem, hali vakti yerinde bir aileye gelin gitmiş. Durumu gayet iyi. Küçük görümcem, neredeyse asgari ücretle bankanın fason firmasında çalışıyor. Diger akrabalara gelince, babasının akrabalarını evin kadınları eve sokmuyor fakat anne tarafıyla sıkı fikilar. Hiçbirinin maddi durumu iç acıcı değil diyebilirim.
Tekrar kendi evliliğime dönecek olursam, ben ailesiyle beraber oturmayı kabul ettim fakat öğrendim ki küçük görümcem tek başına kiraya cıkmış eski oturdukları semtte. Hem de maaşının tümünü kiraya vermek suretiyle. Tabii fatura, yemek, bakım masrafları için annesinin emeklisinin çoğuna el koymuş, kadına aylık 150-200 lira para bırakıyor. Görümcem süsüne püsüne, lüksüne düşkün. Yediği içtiği, gezdiği tozdugu, giydiği attığına bakınca Sabancilarin torunu zannedersiniz. Normalde beni hiç ilgilendirmeyen bir durum bu ama benim ve bebeğimin hakkının yendiğini ögrendigim anda işler tersine döner.
Velhasıl yeni evli çift yerine bekar kızı ayrı eve çıkardılar. Ben hamile kaldım. Kocası eve para vermeyen, kızı emeklisine el koymuş, kelimenin tam manasıyla "suursuz" bir kayinvalideyle başbaşa kaldım. Sükunete ve huzura tepki olarak doğmuş bir insan. Sabahın besinde kalkar, takunyalarini vura vura yurur, mutfak dolap kapaklarını tak tak vurur kalkayim diye. Saat 7-8de elektrik süpürgesini acar, kapılara vura vura ortalık süpürür, bir yandan da "bana boyle mi gelin oliyirsen" diye söylenir. Ben hamilelikten elim yüzüm şişmiş, uykusuzluktan pestili cıkmış bir vaziyette kendimi o tek odaya kilitler ya sabır çekerim. Zor zamanlardı velhasıl. Eşimi çocuktan sonra ayrı eve çıkmaya ikna edebildim.
Yeni evimiz, patronun annesinin evi, gayet ferah, kullanışlı, bakımlı bir ev. Fakat biz yerlestigimizde elimizde sadece yatak odası takimi vardı. Patronun annesi sag olsun bize kullanmadiklari yeoyeni koltuk takımını gönderdi hemen. Bir-kac ay sonra da konusmadigim yengem benim bekarken kullandigim esyalari (calisma masasi, kitaplık, koşu bandı vs) göndermiş. Evde bir düzen yok. Mobilya, dolap yetersiz. Bir yandan bebekle ilgileniyorum. Düzen olmayınca yaptığın iş de gözükmüyor. Ev dağınık görünüyor.
Para biriktirelim, kendi evimizi alalım, gömme dolabına kadar istediğim gibi yaptırırım diye düşünüyorum. Kocamın da isine geliyor tabii. Bu arada eşimin aylık kazancı en az 4500 lira. Kira+faturalara en fazla 1500 lira ödüyoruz. En az 4500 dedim çünkü döviz alim satımi-borsa işinde çalışıyor. Patronları milyoner ve çok yardımsever. Bunu da biraz kayirıyorlar bebekli bir ailesi olduğu için. Devamlı primler, hediyeler havada uçuyor. En son patronu 100 bin liralık araba hediye etti bebekle rahat edersiniz diye. Allah onlardan razı olsun fakat bilmiyorlar ki kocam onlardan geleni bize harcayacağına annesine, kız kardeşine, teyzelerine, teyze kızlarına, teyze kızlarının kocalarına peşkeş çekiyor. Bana evin, kendimin ve bebegin ihtiyaçları için 200 lira veriyor. O paranın 100 lirası ete gidiyor-kendisi etsiz sofraya oturmaz, her şeye kulp bulur. Geri kalanıyla manav, bakkal, bebek bezi vs masraflarını hallediyorum. Yetmeyince bebeğe gelen altınları bozduruyorum. Laf işitmek çok ağrıma gidiyor. Üç beş kurusun hesabını yapar gibi hisseyorum, böyle bir insan değildim ben. Şimdi ictigi sigara bile gözüme batıyor. Sigaraya benden çok para veriyor diyorum.
Eve dönüyorum tekrar: evde dolap eksiği olduğu için düzen olmadığını söylemiştim. Bebegim de şu anda yürüyor ve her yeri dağıtıyor. Zaten eşyaların yeri yok, bir de bebek dağıtınca ortalık harman yerine donuyor. Beyefendi evin daginikligindan şikayetçi. Halinin uzerinde cocugun oynadigi esyalari gosterip kapıyi çarpıp çarpıp annesine gidiyor. Elini hiçbir işe sürmediği gibi devamlı kusur bulup annesi ablalarıyla ne kadar beceriksiz bir ev hanımı olduğumu cekistiriyor.
Bu arada annesine 5000 lira verdi, umreye gönderdi. Teyzesine yeni eve taşındılar, mobilya alsınlar diye 5000 lira gönderdi. Bunları bana söylemiyor bu arada, annesi akrabaları ağzından kaçırıyor diyeyim. Annesinin maasina da el koyan ablası avm'lerde fink atsın diye ona para gönderiyor, annesi parasız kaldı diye ona para gönderiyor. Babası ıssız kalmış, ona para gönderiyor. Teyzesinin damadı, (evleri kendilerinin, iki kattan da kira aliyorlar) arabayı yenileyecekmiş, hadi 15000 lira ona. Teyzelerini hep birlikte umreye yollamaya adak adamış, 25000 lira onlara.... Patronlarının aldığı arabadan sonra bir de etrafında zırt pırt arabayı isteyen it kopuk peyda oldu. Ve daha sayamadığım neler neler... Çocuğun üstüne başına kislik alınacak dediğimde küfür edip telefonu kapatması kırmızı çizgimdi. Bizimle aynı zamanda evlenip çocuk sahibi olan arkadaşının hanımının ev düzeninden bahsedip beni kötüleyince bende şafak attı. Kadın evlenirken yeğeninin saçını bile kocası tarafına ödetmis, istediği altınlarla kuyumcu dükkanı açılır. Her şeyi sıfır alındı. Benim eşyalarım ikinci el, üstelik evime harcayacak kadar para da geçmiyor elime. En son evin ihtiyaçları için liste yaptım. Bunlar bunlar alınacak dedim. Surat beş karış, telefona bakıyor. Hiç ses etmiyor. Ne kadar istiyorsun dedi. 8 bin lira dedim. Bu zamana kadar eve çöp almadın. Param yok diyorsan da o lanetli arabayı sat, ihtiyaçlarımızı karşılayalım. 20-30 bine bir araba al. Artanini kâr payı veren bir bankaya benim adima hesaba yatir, her ay kâr payı bana maaş olsun, üstüme başıma, çocuğuma evime alacaklarımı hallederim dedim. Arabanin bana faydasindan cok zarari oldu, yiyiciler birken bin oldu dedim. "Baban da öyle diyordu" dedi. Ne yapıyorsun paranı deyince yiyorum dedi. Banyoya sigara içmeye giderken yarı yolda durdurdum. Evin düzeni olsun istiyorsan sağa sola değil evine yatıracaksın, öyle hem ayranım dökülmesin hem ... diye bana dunyayi zindan edemezsin dedim. Sen ne biçim konusuyosun benimle deyip yuzume yumruk atti. Bu arada kendimi Melek Subaşı gibi hissediyorum feci şekilde.
Biz devamlı kavgaliyiz. Fakat artık canıma tak etti. Patronlarıyla konuşup durumunu anlatmak, işten artırmayla gözünü korkutmak istiyorum. Adamlar bunu adam sanıyor, yağdırıyor. Bu da onlara güveniyor, akrabalarına saçıyor. Eve karnımızı doyuracak kadar bırakıp üstümüze başımıza, evin düzenine yarayacak bir şey almıyor. Bin tane kusur buluyor, benim bulduğum çözümlere kesinlikle yanaşmıyor. Ne yapayım ben şimdi?
Bu arada benim anne babam vefat etti. Abim neredeyse 7/24 çalışıyor, sinsi karısıyla uğraşmaktan bana sıra gelmez. Ablam garibim de dişli bir insan değildir. Çocuğum daha 1,5 yaşında. Onu bırakıp çalışmaya gidersem vicdan azabından ölürüm gibi geliyor. En az 3 yaşına kadar kendim bakmayı düşünüyorum iş yerinde kreş olmadığı müddetçe. Türkiye şartlarında da öyle bir iş ara ki bulasın. Ne yapacagimi şaşırdım. Dua edin benim için.
Eşimle tanıştığımda ortalama bir maaşla çalışıyordum fakat iş yerinden artan stres, iş yükü, mobbing sebepleriyle yaklaşık 14 bin lira kredi kartı borcum olmasına rağmen ayrıldım. Eşim biz evlenirken kredi kartı borcumu faiziyle birlikte yaklaşık 20 bin lira olarak ödedi. Esimin o zamanki maddî durumu günü kurtarir haldeydi. Borcu yoktu ama birikimi de yoktu. Ailemden para istemek de yapımda yoktur. Ben çok mahcup oldum, rahatsız oldum bu durumdan. O yüzden düğünden gelen takıları bozdurmayi, bir ev alana kadar da ailesinin evinde yaşayıp para biriktirmeyi teklif ettim. Çalışmıyorsam da en azından bu şekilde katkı sağlayabilirdim ona. Takılar yaklaşık 15 bin lira civarı tuttu. Ailesiyle de 1 sene beraber yaşadık.
Eşimin ailesinden bahsedeyim: annesi temizlik işçiliğinden, babası inşaat işçiliğinden emekli. Biz nişanlıyken kredi çekip ev aldılar. Babasının maaşının büyük kısmı krediye gidiyor. Ellerinde krediden artan 200-300 lirayla annesinin emeklisi var. Kayinpederim günübirlik inşaat işlerine de gidiyor fakat yıllarca kazandığını evine değil kardeşine ve kardeşinin çocuklarına yedirmiş. Yine de eve para bırakmıyor. Dolayısıyla eşimin ablaları ve annesi, babaya epey kinli, öfkeli. Buyuk görümcem, hali vakti yerinde bir aileye gelin gitmiş. Durumu gayet iyi. Küçük görümcem, neredeyse asgari ücretle bankanın fason firmasında çalışıyor. Diger akrabalara gelince, babasının akrabalarını evin kadınları eve sokmuyor fakat anne tarafıyla sıkı fikilar. Hiçbirinin maddi durumu iç acıcı değil diyebilirim.
Tekrar kendi evliliğime dönecek olursam, ben ailesiyle beraber oturmayı kabul ettim fakat öğrendim ki küçük görümcem tek başına kiraya cıkmış eski oturdukları semtte. Hem de maaşının tümünü kiraya vermek suretiyle. Tabii fatura, yemek, bakım masrafları için annesinin emeklisinin çoğuna el koymuş, kadına aylık 150-200 lira para bırakıyor. Görümcem süsüne püsüne, lüksüne düşkün. Yediği içtiği, gezdiği tozdugu, giydiği attığına bakınca Sabancilarin torunu zannedersiniz. Normalde beni hiç ilgilendirmeyen bir durum bu ama benim ve bebeğimin hakkının yendiğini ögrendigim anda işler tersine döner.
Velhasıl yeni evli çift yerine bekar kızı ayrı eve çıkardılar. Ben hamile kaldım. Kocası eve para vermeyen, kızı emeklisine el koymuş, kelimenin tam manasıyla "suursuz" bir kayinvalideyle başbaşa kaldım. Sükunete ve huzura tepki olarak doğmuş bir insan. Sabahın besinde kalkar, takunyalarini vura vura yurur, mutfak dolap kapaklarını tak tak vurur kalkayim diye. Saat 7-8de elektrik süpürgesini acar, kapılara vura vura ortalık süpürür, bir yandan da "bana boyle mi gelin oliyirsen" diye söylenir. Ben hamilelikten elim yüzüm şişmiş, uykusuzluktan pestili cıkmış bir vaziyette kendimi o tek odaya kilitler ya sabır çekerim. Zor zamanlardı velhasıl. Eşimi çocuktan sonra ayrı eve çıkmaya ikna edebildim.
Yeni evimiz, patronun annesinin evi, gayet ferah, kullanışlı, bakımlı bir ev. Fakat biz yerlestigimizde elimizde sadece yatak odası takimi vardı. Patronun annesi sag olsun bize kullanmadiklari yeoyeni koltuk takımını gönderdi hemen. Bir-kac ay sonra da konusmadigim yengem benim bekarken kullandigim esyalari (calisma masasi, kitaplık, koşu bandı vs) göndermiş. Evde bir düzen yok. Mobilya, dolap yetersiz. Bir yandan bebekle ilgileniyorum. Düzen olmayınca yaptığın iş de gözükmüyor. Ev dağınık görünüyor.
Para biriktirelim, kendi evimizi alalım, gömme dolabına kadar istediğim gibi yaptırırım diye düşünüyorum. Kocamın da isine geliyor tabii. Bu arada eşimin aylık kazancı en az 4500 lira. Kira+faturalara en fazla 1500 lira ödüyoruz. En az 4500 dedim çünkü döviz alim satımi-borsa işinde çalışıyor. Patronları milyoner ve çok yardımsever. Bunu da biraz kayirıyorlar bebekli bir ailesi olduğu için. Devamlı primler, hediyeler havada uçuyor. En son patronu 100 bin liralık araba hediye etti bebekle rahat edersiniz diye. Allah onlardan razı olsun fakat bilmiyorlar ki kocam onlardan geleni bize harcayacağına annesine, kız kardeşine, teyzelerine, teyze kızlarına, teyze kızlarının kocalarına peşkeş çekiyor. Bana evin, kendimin ve bebegin ihtiyaçları için 200 lira veriyor. O paranın 100 lirası ete gidiyor-kendisi etsiz sofraya oturmaz, her şeye kulp bulur. Geri kalanıyla manav, bakkal, bebek bezi vs masraflarını hallediyorum. Yetmeyince bebeğe gelen altınları bozduruyorum. Laf işitmek çok ağrıma gidiyor. Üç beş kurusun hesabını yapar gibi hisseyorum, böyle bir insan değildim ben. Şimdi ictigi sigara bile gözüme batıyor. Sigaraya benden çok para veriyor diyorum.
Eve dönüyorum tekrar: evde dolap eksiği olduğu için düzen olmadığını söylemiştim. Bebegim de şu anda yürüyor ve her yeri dağıtıyor. Zaten eşyaların yeri yok, bir de bebek dağıtınca ortalık harman yerine donuyor. Beyefendi evin daginikligindan şikayetçi. Halinin uzerinde cocugun oynadigi esyalari gosterip kapıyi çarpıp çarpıp annesine gidiyor. Elini hiçbir işe sürmediği gibi devamlı kusur bulup annesi ablalarıyla ne kadar beceriksiz bir ev hanımı olduğumu cekistiriyor.
Bu arada annesine 5000 lira verdi, umreye gönderdi. Teyzesine yeni eve taşındılar, mobilya alsınlar diye 5000 lira gönderdi. Bunları bana söylemiyor bu arada, annesi akrabaları ağzından kaçırıyor diyeyim. Annesinin maasina da el koyan ablası avm'lerde fink atsın diye ona para gönderiyor, annesi parasız kaldı diye ona para gönderiyor. Babası ıssız kalmış, ona para gönderiyor. Teyzesinin damadı, (evleri kendilerinin, iki kattan da kira aliyorlar) arabayı yenileyecekmiş, hadi 15000 lira ona. Teyzelerini hep birlikte umreye yollamaya adak adamış, 25000 lira onlara.... Patronlarının aldığı arabadan sonra bir de etrafında zırt pırt arabayı isteyen it kopuk peyda oldu. Ve daha sayamadığım neler neler... Çocuğun üstüne başına kislik alınacak dediğimde küfür edip telefonu kapatması kırmızı çizgimdi. Bizimle aynı zamanda evlenip çocuk sahibi olan arkadaşının hanımının ev düzeninden bahsedip beni kötüleyince bende şafak attı. Kadın evlenirken yeğeninin saçını bile kocası tarafına ödetmis, istediği altınlarla kuyumcu dükkanı açılır. Her şeyi sıfır alındı. Benim eşyalarım ikinci el, üstelik evime harcayacak kadar para da geçmiyor elime. En son evin ihtiyaçları için liste yaptım. Bunlar bunlar alınacak dedim. Surat beş karış, telefona bakıyor. Hiç ses etmiyor. Ne kadar istiyorsun dedi. 8 bin lira dedim. Bu zamana kadar eve çöp almadın. Param yok diyorsan da o lanetli arabayı sat, ihtiyaçlarımızı karşılayalım. 20-30 bine bir araba al. Artanini kâr payı veren bir bankaya benim adima hesaba yatir, her ay kâr payı bana maaş olsun, üstüme başıma, çocuğuma evime alacaklarımı hallederim dedim. Arabanin bana faydasindan cok zarari oldu, yiyiciler birken bin oldu dedim. "Baban da öyle diyordu" dedi. Ne yapıyorsun paranı deyince yiyorum dedi. Banyoya sigara içmeye giderken yarı yolda durdurdum. Evin düzeni olsun istiyorsan sağa sola değil evine yatıracaksın, öyle hem ayranım dökülmesin hem ... diye bana dunyayi zindan edemezsin dedim. Sen ne biçim konusuyosun benimle deyip yuzume yumruk atti. Bu arada kendimi Melek Subaşı gibi hissediyorum feci şekilde.
Biz devamlı kavgaliyiz. Fakat artık canıma tak etti. Patronlarıyla konuşup durumunu anlatmak, işten artırmayla gözünü korkutmak istiyorum. Adamlar bunu adam sanıyor, yağdırıyor. Bu da onlara güveniyor, akrabalarına saçıyor. Eve karnımızı doyuracak kadar bırakıp üstümüze başımıza, evin düzenine yarayacak bir şey almıyor. Bin tane kusur buluyor, benim bulduğum çözümlere kesinlikle yanaşmıyor. Ne yapayım ben şimdi?
Bu arada benim anne babam vefat etti. Abim neredeyse 7/24 çalışıyor, sinsi karısıyla uğraşmaktan bana sıra gelmez. Ablam garibim de dişli bir insan değildir. Çocuğum daha 1,5 yaşında. Onu bırakıp çalışmaya gidersem vicdan azabından ölürüm gibi geliyor. En az 3 yaşına kadar kendim bakmayı düşünüyorum iş yerinde kreş olmadığı müddetçe. Türkiye şartlarında da öyle bir iş ara ki bulasın. Ne yapacagimi şaşırdım. Dua edin benim için.