Bunca gün, ah, bunca gün
görmeyi seni böyle kirilgan, böyle yakin,
nasil öderim, neyle öderim?
Uyandi kana susamis
ilkbahari korularin,
cikiyor tilkiler inlerinden
ciylerini iciyor yilanlar,
ve ben gidiyorum seninle yapraklarda
camlar ve sessizlik arasinda,
sorarak kendime nasil, ne zaman
ödeyecegim diye su bahtimi.
Bütün gördüklerim icinde
yalniz sensin hep görmek istedigim
dokundugum her sey icinde
senin tenindir hep dokunmak istedigim:
seviyorum senin portakal kahkahani
hoslaniyorum uykudaki görüntünden.
Ne yapmaliyim, sevgilim, sevdicegim
bilmiyorum nasil sever baskalari
eskiden nasil severlerdi,
yasiyorum, bakarak, severek seni,
ask tabiatimdir benim..
Her ikindi daha da hosuma gidiyorsun.
Nerde o? Hep bunu soruyorum
kayboldugunda gözlerin
Ne kadar gec kaldi! Düsünüp inciniyorum,
yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi
geliyorsun sen, bir esintisin
seftali agaclarindan ucan.
Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden degil
o kadar neden var ki, o kadar az,
böyle olmali ask
kusatan, genel
üzgün, müthis,
bayraklarda donanmis, yasli,
yildizlar gibi cicek acan,
bir öpüs kadar ölcüsüz...