1 yıldan az ömrü kaldığını öğrenen Burgess, distopya edebiyatını sil baştan yazıyor.
İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse, insanlıktan çıkar.
25 Şubat 1917 doğumlu İngiliz yazar Anthony Burgess’ın en popüler romanı olan Otomatik Portakal, ilginç bir yazım sürecine sahip. 1959 yılında tümör nedeniyle 1 yıldan az ömrü kaldığını öğrenen Anthony Burgess, ölümünün ardından karısının geçimini sağlaması için kitaplar yazmaya başlar.
Daha sonra ise yanlış tanı koyulduğu öğrenilir ancak Burgess artık dünyaca tanınan bir yazar olmuştur. Bu süreçte yazdığı kitapların başında gelen Otomatik Portakal’da yarattığı Alex karakteri de yazarın hastalığı öğrendiği zamandaki psikolojisini yansıtmaktadır. Roman yazarı, şair, besteci, eleştirmen, dil bilimci ve çevirmen gibi sıfatları bulunan Burgess’ın en büyük özelliklerinden birisi de eserlerindeki ortaya koyduğu nefret duygusudur.
İyiliğin sebebini aradıkları yok, öyleyse niye tersini merak ediyorlar ki?
Otomatik Portakal, Alex ve çetesi olarak adlandırabileceğimiz 4 karakteri konu alan bir hikayedir. Hikayenin merkezi konumunda olan Alex’e Dim, Georgie ve Pete eşlik etmektedir. Eser, Alex adlı gencin ağzından anlatılmaktadır. Bu nedenle Alex’in gençlerle, şiddetle, toplumsal yapıyla ilgili yaptığı yorumlar kitap için büyük önem taşımaktadır. Eser, 15 yaşındaki Alex’in çalkantılı gelişimini konu almaktadır. Günümüz toplum yapısını şiddet yanlı bir karakterle, sert bir dille eleştiren eser, ilgisiz aile yapısını ustalıkla incelemeyi başarıyor.
Eserde bulunan tasvirsel anlatıma distopya eserlerinde nadir rastladığımı da söylemem gerek. Çetenin, kütüphaneden çıkan bir adama hemen ‘’Öğretmen’’ benzetmesi yapıp dövmeleri ile eğitim sistemini eleştirmekte, ‘’Tükeniş Sokağı, Umutsuzluk Caddesi’’ gibi isimlerle sokaktaki insan yapısını, gece vakti sokakların çetelere açık olmasını özetliyor bize Burgess. Ayrıca çetenin kendine ait bir dil kullanması da iletişimsizliğin büyük bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Son kısımda Alex’in genç insanlara karşı yaptığı ‘’kurmalı oyuncak’’ benzetmesi, klasik müzik dinleyen Alex’in yeni dönem müziğine ve gençlerine yaptığı sert eleştiriyse günümüzdeki toplum yapısını özetler nitelikte.
Stanley Kubrick’in 1971 yapımı aynı adlı film uyarlamasıysa Burgess’ın içine sinmese de yayınlanıyor ve eserin tanıtımına büyük katkı sağlıyor. Burgess’ın filmle ilgili
Rolling Stones üyelerini oynatma hayali hiçbir zaman gerçekleşmediği gibi
Kubrick’in uyarlamada kattığı yorumlar nedeniyle Burgess ile uzun süre atışıyor. Sinematografik açıdan oldukça başarılı olan film, kurgusuyla kendisini kitaptan tamamıyla ayırıyor.
Genel hatlarıyla bakacak olursak Otomatik Portakal benim için benzersiz bir distopya. Kitapta yaratılan dünyada gerçeküstü olayların yer almaması, yazarın sadece abartıyı kullanması eseri diğer distopyalardan ayıran en büyük özelliği. Kendine has atmosferi, nefret dolu anlatımı ve harika film uyarlaması nedeniyle Otomatik Portakal distopya dünyasının en iyilerinden biri olduğunu kanıtlıyor.
Künye
Yazar: Anthony Burgess
Otomatik Portakal
İş Bankası Yayınları – 2007
frpnet.net