Oscar Wilde

atlantis

bab-ı esrar
Kayıtlı Üye
1 Mart 2010
1.433
9
158
Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde (d. 16 Ekim 1854, Dublin - ö. 30 Kasım 1900, Paris.) Ünlü İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair.

İğneli uslûbu ile geç Victoria dönemi Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris'de fakir bir otel odasında öldü.


Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin’de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı.

Haziran 1855’te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı.

Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871’den 1874’e kadar eğitim gördü. Sıradışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını, ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874’den 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı.



Evliliği ve Ailesi

Oxford’dan mezun olduktan sonra Wilde, Florence Balcomb ile tanışacağı yer olan memleketi Dublin’e gitti. Fakat Florence, yazar Bram Stoker ile nişanlanınca Oscar, ona İrlanda’yı terk edeceğini yazdı. 1878’de İrlanda’dan ayrıldı ve buraya küçük ziyaretler gerçekleştirmek için, sadece iki kez döndü. Sonraki altı yılını Paris, Londra ve ABD’de geçirdi.



Siyasi Fikirleri
Wilde hayatının büyük bir bölümü boyunca sosyalizmi destekledi. Ayrıca özgürlükçü yanını da Sonnet to Liberty şiiriyle gösterdi. Wilde ayrıca bir pasifistti. Ve "Özgürlük kanlı elleriyle geldiğinde onunla el sıkışmak zor olacak." demişti. Politika hakkındaki ana yazısı "Sosyalizmin Etkisindeki İnsan Ruhu" dışında Daily Chronicles’a hapishane reformunu destekleyen yazılar yazmıştı.

Lady Florence Dixie’nin 1890’da yazdığı Gloriana ya da 1900 Devrimi adlı romanda Hector l'Estrange kılığındaki Gloriana’nın Avam Kamarası'na seçilmesiyle kadınlar oy hakkı kazanıyordu. Dixie’nin l’Estrange karakterini yaratırken Wilde’ı temel aldığı açıktır.



Başlıca eserleri
Şiirler, Vera (Oyun), Mutlu Prens, Dorian Gray’in Portresi (Roman), Salome (Oyun), Leydi Vindermer’in Yelpazesi (Oyun), Önemsiz Bir Kadın (Oyun), İdeal Koca (Oyun), Reading Zindanı Baladı (Şiirler), Narlı Bahçe


Kaynak: wikipedi
 
Dorian gray'in portresi adlı romanını okudum gerçekten muhteşem olağanüstü:) hiç bi kitap beni bu kadar etkilememişti. şiddetle tavsiye ederim.
 
Wilde bir süre susar, öykünün etkisi üzerime sinsin diye bekler, sonra yeniden başlardı:

“Sanat eserini sanat eseri, tabiat eserini tabiat eseri yapan nedir biliyor musunuz? Aralarındaki ayrım nereden gelir? Aslına bakarsanız nergis çiçeği bir sanat eseri kadar güzeldir; aralarındaki fark güzellik olamaz. İkisini ayıran nedir, bilir misiniz?. Sanat eseri tek'tir. Kalıcı bir şey yaratmayan doğa, yaptıklarının hiçbiri kaybolup gitmesin diye hep kendini yineler. Yığınla nergis çiçeği vardır; işte bu yüzden her birinin ömrü bir gündür. Doğa ne zaman yeni bir biçim icat etse, hemen onu yineler... Deniz canavarı bir başka denizde kendisine benzer bir başka deniz canavarı olduğunu bilir. Tanrı tarihte bir Neron, bir Borgia ya da bir Napeleon yarattığında bir tanesini kenara koyar, onu bilmeyiz, önemli değil, önemli olan birinin başarılı olmasıdır. Çünkü Tanrı insanı, insan da sanat eserini yaratır.”
 
Açtığımı dahi unuttuğum başlığı tesadüfen bulup üzerine bir de yorum yazıldığını görünce sevindim; Oscar Wilde okumaktan keyif alan tek ben olmadığım için:)

Kimi yazarlar hayallerini kurgulayıp roman yazar, kimileri arzu ve isteklerini dile getirir romanları aracılığıyla, bazısı ruhsuz bir biçimde yalnızca olanı aktarır estetik kaygı duymadan - olanı bir de okumaya hem de estetikten yoksun bir halde çok da ihtiyaç duyarmışız gibi- oysaki Oscar Wilde'ın eğer yaşamını okuduysanız tüm oyunlarının, tek romanının ve şiirinin yanında daha gösterişli, renkli olduğunu anlarsınız. Sanki silik gölgesidir romanı yaşamının. Yazgısı ona öyle bir son hazırlar ki kurgusu gerçek olur. Ahlaki bakımdan eleştirirsiniz belki, belki sizin anlam dünyanızı sarsar onun yaşamı ama kayıtsız da kalamazsınız.

Oscar Wilde'ın en etkileyici ve trajik öyküsü bana göre kendi özyaşam öyküsüdür:)
 
Wilde'ın herşeyi dehayla yoğrulmuş modern bir trajikomedidir. Mezar heykeli üzerinde öpücük koymak için aklıma gelen ilk yer penisi olmuştu bu yüzden :) Çeviriler yavan kalır. Ah Oscar muazzam şiirinle anıyorum seni:

Yet Each Man Kills The Thing He Loves

Yet each man kills the thing he loves
By each let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss,
The brave man with a sword!

Some kill their love when they are young,
And some when they are old;
Some strangle with the hands of Lust,
Some with the hands of Gold:
The kindest use a knife, because
The dead so soon grow cold.

Some love too little, some too long,
Some sell, and others buy;
Some do the deed with many tears,
And some without a sigh:
For each man kills the thing he loves,
Yet each man does not die.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…