- 13 Nisan 2007
- 15.555
- 36.072
- 1.123
Çok uzun zaman var ki; bu kadar etkileyici bir film izlemedim. Film bittiğinde, sahip olduğum bütün insani duygular; öfke, şaşkınlık, korku, gerilim, gevşeme aynı anda ve aynı düzeyde, hiçbiri diğerinin önüne geçmeden beni bir karmaşaya götürdü. Aradan yarım saat geçtiğinde hala nefes alışım düzelememişti. Dayanamadım, ertesi gün bir kez daha izledim.
Tek kelimeyle bir başyapıt!
Yönetmen Chan-wook Park, OoldBoy filmiyle, 2004 Cannes Film Festivali’nde jüri büyük ödülünü, 2004 Güney Kore Büyük Çan Ödüllerinde en iyi yönetmen ödünü kazanmış.
Filmde aksayan tek bir nokta yok. Yönetmeni, oyuncusu, senaryosu, kurgusu ve hatta müziği ile dört dörtlük.
Üzeri küflenmiş yıldızımı nihayet takacak bir film bulduğum için seviniyorum. Filmi izlemeden önce düşündüğüm “Hmm Güney Kore filmi mi? Yirmi dakika zaman tanıyayım, sonra bırakırım olmazsa” fikri buhar oldu gitti.
Filmdeki bütün oyunculuklar iyi olmasına rağmen, başroldeki Min-sik Choi (Dae-Su Oh) unutulmaz, ayakta alkışlanır bir performans sunuyor. Seyrederken, nasıl bir efektle çekildiğini anlayamadığım sahnenin, daha sonra hiçbir efekt kullanılmadan çekildiğini öğrendiğimde şoke oluyorum.
Küçük kızının doğum günü için evine gitmek üzere olan Dae-Su Oh, telefon kulübesinin önünde kaçırılır. Hiçbir insanla temas etmeden 15 yıl geçireceği bir hücreye hapsedilir. Düşünme yetisini kaybetmemesi için; şizofreni hastaları için kullanılan ilaçların karıştırıldığı suları içer, odaya verilen uyku gazıyla uykuya dalır. Hayatla, gündelik olaylarla iletişim kurabilmesini sağlayan yegane aracın televizyon olduğu bu hücrede neden burada olduğunu, bunu kimin yapmış olabileceğini düşünerek ve elbette intikam duygusunun artarak güçlendiği 15 yılın sonunda oradan kaçmayı başarır.
Hücreden kaçmayı başarmıştır ama artık daha büyük bir odaya hapsedimiştir. Özgür değildir. Hareketlerini yönlendiren bir güç, peşindedir.
Film; felsefi sözlerle renklendirilmiş :
“İster kaya olsun isterse de kum tanesi, ikisi de suda aynı şekilde batar.”
“Bir hayvandan daha kötü olsam bile yaşamaya hakkım yok mu?”
“Gülün ve dünya da sizinle gülsün, ağlayın ama yalnız başınıza ağlayın”
Söyleyebileceğim son söz şu: Sinemayı “sanat” olarak değerlendiren herkes bu filmi izlemeli…
Tek kelimeyle bir başyapıt!
Yönetmen Chan-wook Park, OoldBoy filmiyle, 2004 Cannes Film Festivali’nde jüri büyük ödülünü, 2004 Güney Kore Büyük Çan Ödüllerinde en iyi yönetmen ödünü kazanmış.
Filmde aksayan tek bir nokta yok. Yönetmeni, oyuncusu, senaryosu, kurgusu ve hatta müziği ile dört dörtlük.
Üzeri küflenmiş yıldızımı nihayet takacak bir film bulduğum için seviniyorum. Filmi izlemeden önce düşündüğüm “Hmm Güney Kore filmi mi? Yirmi dakika zaman tanıyayım, sonra bırakırım olmazsa” fikri buhar oldu gitti.
Filmdeki bütün oyunculuklar iyi olmasına rağmen, başroldeki Min-sik Choi (Dae-Su Oh) unutulmaz, ayakta alkışlanır bir performans sunuyor. Seyrederken, nasıl bir efektle çekildiğini anlayamadığım sahnenin, daha sonra hiçbir efekt kullanılmadan çekildiğini öğrendiğimde şoke oluyorum.
Küçük kızının doğum günü için evine gitmek üzere olan Dae-Su Oh, telefon kulübesinin önünde kaçırılır. Hiçbir insanla temas etmeden 15 yıl geçireceği bir hücreye hapsedilir. Düşünme yetisini kaybetmemesi için; şizofreni hastaları için kullanılan ilaçların karıştırıldığı suları içer, odaya verilen uyku gazıyla uykuya dalır. Hayatla, gündelik olaylarla iletişim kurabilmesini sağlayan yegane aracın televizyon olduğu bu hücrede neden burada olduğunu, bunu kimin yapmış olabileceğini düşünerek ve elbette intikam duygusunun artarak güçlendiği 15 yılın sonunda oradan kaçmayı başarır.
Hücreden kaçmayı başarmıştır ama artık daha büyük bir odaya hapsedimiştir. Özgür değildir. Hareketlerini yönlendiren bir güç, peşindedir.
Film; felsefi sözlerle renklendirilmiş :
“İster kaya olsun isterse de kum tanesi, ikisi de suda aynı şekilde batar.”
“Bir hayvandan daha kötü olsam bile yaşamaya hakkım yok mu?”
“Gülün ve dünya da sizinle gülsün, ağlayın ama yalnız başınıza ağlayın”
Söyleyebileceğim son söz şu: Sinemayı “sanat” olarak değerlendiren herkes bu filmi izlemeli…