- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 45
Öğretmen matematik dersindeydi ve kara tahtaya bir takım formüller yazıyor, diğer taraftan da çocuklara bu formüllerden bahsediyordu.
İşini bitirdiğinde arkasını döndü ve çocuklara “Söyleyin bakalım bu formülü bana kim anlatacak?” diye sordu. Orta sıradaki küçük çocuk parmağını kaldırdı ve söz aldı “Öğretmenim, o formülü yazarken kullandığınız tebeşir küçük mü, yoksa biraz daha uzun olan mıydı?''
Öğretmen, bir an duraksayarak anlam veremediği bir ifade ile baktı küçük çocuğa ve bunu farkındalıkla yapmadığını anladı.
Evet, öğretmen ne yaptığının farkında değildi, sadece yazıyordu, bu bir görevdi onun için, bunu yapmak zorundaydı. Zorundalık hissi taşıyordu. Berrak bir zihne sahip değildi.
Birçok öğretmen de farkında değil ne verdiğinin. Farkında olmazsan veremezsin, bilinç aşılayamazsın. Senin onlara bir şeyler anlatmana gerek yok!
Sen sadece farkında ol ve farkındalık kazandır.
O zaman sınıfında güneş açacaktır. O zaman öğrencilerin senin zihninde oluşan düşünceyi anlayacak ve bilinç edinecektir. Bırak onlara bir şeyler anlatmayı, kendinin farkında olmadan onlara asla ulaşamazsın! Önemli olan hangi tebeşirle yazı yazdığın değil, önemli olan orada ne yaptığının farkında olmak, bunu tüm hücrelerinde hissetmek. Bunu sevgi ile yapmak. Çocuk bunun bilincindeydi…
Bana “ Sen okullara, öğretmenlere neden bu kadar karşısın?” diyorlar. Gülüyorum sadece, ömrünün çok büyük bir kısmı orada geçiyor ve bana söyle! Akşam olduğunda çocuğuna sor. Ona “ bugün ne öğrendin?” diye sor. İstisna… Bir şey öğrenmiş olabilir. Aklında bir şeyler kalmış olabilir, o zaman şunu sor!
“En soğuk havada bile öğretmeninin sevgisi ile sınıfınız ısınıyor mu?”
O sevgiyi hissetmiyorsa, isterse verdiği bütün bilgiler altın kaplı olsun anlamsızdır. Öğretmen çaba harcıyor, evet harcıyor; sence bu güzel ve doğru bir şey olabilir ama ben bunu benimsemiyorum.
Çaba gösterdiğinde sürekli zihinsel olarak koşturuyorsun, bir şeyler yakalama arzusu var içinde. Oysa yaşam zaten akış içindedir demiştim sana. Durağan hiçbir şey yoktur.
Gökyüzünü izle! Bulutlara bak. Hareketlerine dikkat et bulutların. Sürekli akıyorlar ve bir anda Güneş ile karşı karşıya geliyorsun.
Güneşi görmek için çaba göstermene gerek yok, bulutlar zaten kenara çekilecektir. Sadece izlemen yeterli! Verici olmanın hazzını yaşaman için bunun farkına varman gerekiyor. Bir şeyler vermeye çabalamazsan ne demek istediğimi anlayacaksın. Bu çok farklı bir şey! Bana “ Bir şeyler vermezsem çocuklar nasıl öğrenecekler? “ diye soracaksın.
Onların kendilerini keşfetmelerine izin ver.
Bırak artık bilgi depolamayı! Beyinlerinde o kadar çok gereksiz bilgi var ki; bu yavaş yavaş zihinlerinden aşağıya doğru iniyor ve çok yakında hepsi kambur kalacaklar! Sen sadece onların içindeki karanlığa ışık ol. Sen onlara fener ver, onlar senin verdiğin fenerle kendi yollarına ışık tutacaktır.
Öğretmenler! Gelecek, sizin farkındalık kazandırdığınız çocuklarla yeşerecektir.
sevgili uğur koşar'dan alıntıdıra.s.
İşini bitirdiğinde arkasını döndü ve çocuklara “Söyleyin bakalım bu formülü bana kim anlatacak?” diye sordu. Orta sıradaki küçük çocuk parmağını kaldırdı ve söz aldı “Öğretmenim, o formülü yazarken kullandığınız tebeşir küçük mü, yoksa biraz daha uzun olan mıydı?''
Öğretmen, bir an duraksayarak anlam veremediği bir ifade ile baktı küçük çocuğa ve bunu farkındalıkla yapmadığını anladı.
Evet, öğretmen ne yaptığının farkında değildi, sadece yazıyordu, bu bir görevdi onun için, bunu yapmak zorundaydı. Zorundalık hissi taşıyordu. Berrak bir zihne sahip değildi.
Birçok öğretmen de farkında değil ne verdiğinin. Farkında olmazsan veremezsin, bilinç aşılayamazsın. Senin onlara bir şeyler anlatmana gerek yok!
Sen sadece farkında ol ve farkındalık kazandır.
O zaman sınıfında güneş açacaktır. O zaman öğrencilerin senin zihninde oluşan düşünceyi anlayacak ve bilinç edinecektir. Bırak onlara bir şeyler anlatmayı, kendinin farkında olmadan onlara asla ulaşamazsın! Önemli olan hangi tebeşirle yazı yazdığın değil, önemli olan orada ne yaptığının farkında olmak, bunu tüm hücrelerinde hissetmek. Bunu sevgi ile yapmak. Çocuk bunun bilincindeydi…
Bana “ Sen okullara, öğretmenlere neden bu kadar karşısın?” diyorlar. Gülüyorum sadece, ömrünün çok büyük bir kısmı orada geçiyor ve bana söyle! Akşam olduğunda çocuğuna sor. Ona “ bugün ne öğrendin?” diye sor. İstisna… Bir şey öğrenmiş olabilir. Aklında bir şeyler kalmış olabilir, o zaman şunu sor!
“En soğuk havada bile öğretmeninin sevgisi ile sınıfınız ısınıyor mu?”
O sevgiyi hissetmiyorsa, isterse verdiği bütün bilgiler altın kaplı olsun anlamsızdır. Öğretmen çaba harcıyor, evet harcıyor; sence bu güzel ve doğru bir şey olabilir ama ben bunu benimsemiyorum.
Çaba gösterdiğinde sürekli zihinsel olarak koşturuyorsun, bir şeyler yakalama arzusu var içinde. Oysa yaşam zaten akış içindedir demiştim sana. Durağan hiçbir şey yoktur.
Gökyüzünü izle! Bulutlara bak. Hareketlerine dikkat et bulutların. Sürekli akıyorlar ve bir anda Güneş ile karşı karşıya geliyorsun.
Güneşi görmek için çaba göstermene gerek yok, bulutlar zaten kenara çekilecektir. Sadece izlemen yeterli! Verici olmanın hazzını yaşaman için bunun farkına varman gerekiyor. Bir şeyler vermeye çabalamazsan ne demek istediğimi anlayacaksın. Bu çok farklı bir şey! Bana “ Bir şeyler vermezsem çocuklar nasıl öğrenecekler? “ diye soracaksın.
Onların kendilerini keşfetmelerine izin ver.
Bırak artık bilgi depolamayı! Beyinlerinde o kadar çok gereksiz bilgi var ki; bu yavaş yavaş zihinlerinden aşağıya doğru iniyor ve çok yakında hepsi kambur kalacaklar! Sen sadece onların içindeki karanlığa ışık ol. Sen onlara fener ver, onlar senin verdiğin fenerle kendi yollarına ışık tutacaktır.
Öğretmenler! Gelecek, sizin farkındalık kazandırdığınız çocuklarla yeşerecektir.
sevgili uğur koşar'dan alıntıdıra.s.