- 23 Aralık 2007
- 942
- 2
- 46
Öfke; evliliğin baş düşmanı
Öfke, evliliği kemiren bir kurt gibidir. Sabırla basamakları tek tek inmek yerine öfkeyle üçer-beşer atlamak insanın yuvarlanmasına sebep olur. Hele karı-koca arasında öfke kronik bir hal almışsa, öfke nöbetleri sık sık yaşanıyorsa, sevgi bitmeye, birliktelikler çatırdamaya yüz tutar. Unutmamak gerekir ki; öfkeyle sorunların çözüldüğü görülmüş değildir. Öfke ve onun doğurduğu katı söz ve kaba davranış, eşler arasındaki sevgi ve saygı bağlarını kemiren kurt gibidir. Kişinin dengesini kaybettirir, aklını başından giderir. İnsan öfke anında yaptıklarından çoğu kez utanç duyar. Öfkesi geçtikten sonra 'ben ne yaptım?'diye pişman olur ama iş işten geçer. Zira kırdığınız bardağı tekrar eski haline getiremezsiniz.
Öfke, eğer kişide kronik bir hal almışsa mutlaka psikiyatri tedavisi görmelidir. Yoksa 'Ne yapayım elimde değil sinirim gelince gözüm bir şeyi görmüyor.'demek, nefis müdafaasından öteye geçmez.
Kimi eş de problemi içine atar. Eşinin yaptığı yanlış davranışı dile getirmez. Oysa içe atılan sıkıntılar, hiç olmadık bir zamanda 'öfke'lavları olarak patlayıverir. 'Filan zaman sen bana bunu demiştin, şunu demiştin.'vb. sözlerle geçmişin intikamını alır. Halbuki problemler yerinde ve zamanında büyütülmeden çözülmelidir. Yoksa, öfkenin çözdüğü hiçbir problem yoktur. Sadece ailede deprem yaratır. Bir an öfkeye kapılıp aile beraberliğini bozanlar olduğu gibi, öfke anında elinden kaza çıkanlar da az değildir... Problemsiz aile olmaz, öfkesiz insan da... Ama Aristo'nun dediği gibi, 'Sınırları aşmamalı ve yerinde ve haklı olduğu zaman kızmalıdır.'Gerçi, modern hayatın getirmiş olduğu psikolojik ve ekonomik problemler ister istemez sinirleri yıpratıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanları öfkelendirmek için trafik bile başlı başına bir sebep oluyor. Fakat yine de güzel ahlak sahibi, insan öfke atını kırbaçlamak yerine yelelerini okşayarak durdurabilir. Hiç olmazsa yavaşlatabilir. Sabırla basamakları tek tek inmek yerine öfkeyle üçer beşer atlamak insanın yuvarlanmasına sebep olduğu gibi, sabırsızca her şeye öfkelenmek de ailenin yıpranmasına sebep olur. Halbuki, 'Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.'Kötü hadiselerin bile güzel yönünü görebilen, o hadiseye sebebiyet veren eşi hakkında iyi düşünür. İyi düşündüğünde kendi de eşi de mutlu olur. Aksi halde 'Sen nasıl böyle bir yanlış yaparsın?'diye kötü düşünerek öfkelenmek, aile hayatının lezzetini kaçırır.
Sokrat'ın çok huysuz bir karısı varmış. Ünlü filozof, bir gün talebeleriyle otururken Sokrat'a ağzına gelen sözleri söylemiş. Sonra da öfkesini yenemeyip bir kova suyu Sokrat'ın başından aşağıya dökmüş.
Sokrat hiç olumsuz bir tepki vermeden gayet soğukkanlılıkla talebelerine dönüp: 'Ben size gök gürledikten sonra herhalde yağmur yağar dememiş miydim?'diye cevap verir.
Peki siz nasıl birisiniz? Sokrat gibi mi yoksa eşi gibi mi?
...Ve öldükten sonra hangisi gibi anılmak istersiniz?
:enbuyukkk::enbuyukkk:
Öfke, evliliği kemiren bir kurt gibidir. Sabırla basamakları tek tek inmek yerine öfkeyle üçer-beşer atlamak insanın yuvarlanmasına sebep olur. Hele karı-koca arasında öfke kronik bir hal almışsa, öfke nöbetleri sık sık yaşanıyorsa, sevgi bitmeye, birliktelikler çatırdamaya yüz tutar. Unutmamak gerekir ki; öfkeyle sorunların çözüldüğü görülmüş değildir. Öfke ve onun doğurduğu katı söz ve kaba davranış, eşler arasındaki sevgi ve saygı bağlarını kemiren kurt gibidir. Kişinin dengesini kaybettirir, aklını başından giderir. İnsan öfke anında yaptıklarından çoğu kez utanç duyar. Öfkesi geçtikten sonra 'ben ne yaptım?'diye pişman olur ama iş işten geçer. Zira kırdığınız bardağı tekrar eski haline getiremezsiniz.
Öfke, eğer kişide kronik bir hal almışsa mutlaka psikiyatri tedavisi görmelidir. Yoksa 'Ne yapayım elimde değil sinirim gelince gözüm bir şeyi görmüyor.'demek, nefis müdafaasından öteye geçmez.
Kimi eş de problemi içine atar. Eşinin yaptığı yanlış davranışı dile getirmez. Oysa içe atılan sıkıntılar, hiç olmadık bir zamanda 'öfke'lavları olarak patlayıverir. 'Filan zaman sen bana bunu demiştin, şunu demiştin.'vb. sözlerle geçmişin intikamını alır. Halbuki problemler yerinde ve zamanında büyütülmeden çözülmelidir. Yoksa, öfkenin çözdüğü hiçbir problem yoktur. Sadece ailede deprem yaratır. Bir an öfkeye kapılıp aile beraberliğini bozanlar olduğu gibi, öfke anında elinden kaza çıkanlar da az değildir... Problemsiz aile olmaz, öfkesiz insan da... Ama Aristo'nun dediği gibi, 'Sınırları aşmamalı ve yerinde ve haklı olduğu zaman kızmalıdır.'Gerçi, modern hayatın getirmiş olduğu psikolojik ve ekonomik problemler ister istemez sinirleri yıpratıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanları öfkelendirmek için trafik bile başlı başına bir sebep oluyor. Fakat yine de güzel ahlak sahibi, insan öfke atını kırbaçlamak yerine yelelerini okşayarak durdurabilir. Hiç olmazsa yavaşlatabilir. Sabırla basamakları tek tek inmek yerine öfkeyle üçer beşer atlamak insanın yuvarlanmasına sebep olduğu gibi, sabırsızca her şeye öfkelenmek de ailenin yıpranmasına sebep olur. Halbuki, 'Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.'Kötü hadiselerin bile güzel yönünü görebilen, o hadiseye sebebiyet veren eşi hakkında iyi düşünür. İyi düşündüğünde kendi de eşi de mutlu olur. Aksi halde 'Sen nasıl böyle bir yanlış yaparsın?'diye kötü düşünerek öfkelenmek, aile hayatının lezzetini kaçırır.
Sokrat'ın çok huysuz bir karısı varmış. Ünlü filozof, bir gün talebeleriyle otururken Sokrat'a ağzına gelen sözleri söylemiş. Sonra da öfkesini yenemeyip bir kova suyu Sokrat'ın başından aşağıya dökmüş.
Sokrat hiç olumsuz bir tepki vermeden gayet soğukkanlılıkla talebelerine dönüp: 'Ben size gök gürledikten sonra herhalde yağmur yağar dememiş miydim?'diye cevap verir.
Peki siz nasıl birisiniz? Sokrat gibi mi yoksa eşi gibi mi?
...Ve öldükten sonra hangisi gibi anılmak istersiniz?
:enbuyukkk::enbuyukkk: