- 12 Temmuz 2006
- 2.779
- 184
İki Gövde
İki gövde yüzyüze
bazen iki dalga
ve okyanustur gece.
İki gövde yüzyüze
bazen iki taş
ve bir çöldür gece.
İki gövde yüzyüze
bazen iki kök
dantellenmiş geceye.
İki gövde yüzyüze
bazen iki bıçak
ve kıvılcım çakar gece.
İki gövde yüzyüze
iki yıldız düşen
boş bir gökyüzünde.
(Çev: Ali Cengizkan)
Aztek Kadını
Yürür ırmak kıyısında, çıplak, sağlıklı, yeni yıkanmış, yeni
doğmuş geceden. Yazdan derlenmiş mücevherler yanar
göğsünde. Yanardağın ağzında büyür mavi, neredeyse kara
ot, kurumuş ot, örterek dişiliğini. Karnında kanatlarını açar
bir kartal, iki bayrak sarılır birbirine ve su, dinlenir. Çok
uzaklardan gelir, o nemli ülkeden. Çok az kimse gördü onu.
Gizini açıklıyorum size: Gündüzleri, bir taştır yolun
kıyısında; geceleri, bir ırmak, akar erkeğin yanında.
(Çev: Ali Cengizkan)
Maithuna
Gözlerim keşfeder seni
çıplak
ve örter seni
ılık yağmuruyla
bakışların
*
Seslerden bir kafes
açılır
Sabaha
daha ak
baldırlarından
geceki
kahkahandan ve yapraklarından
ay gibi bluzunun
sen yataktan sıçrarken
*
Elenen ışık
şakıyan sarmal
sarar aklığı
Chiasm
uçuruma dikili
*
Günüm
patladı
gecende
Çığlığın
sıçrar parçalar içinde
Gece
yayar
gövdeni
yıkayarak altında
gövdelerinin
düğüm
İşte yine senin gövden
*
Dikey saat
yağmursuzluk
döndürür ışıltılı tekerlerini
Bıçaklar bahçesi
aldatılış ziyafeti
Bu yansımalar arasından
girersin
incinmeden
ellerimin ırmağına
*
Ateşten hızlı
yüzersin gecede
gölgen daha belirgin
okşayışlar arasında
gövden daha siyah
sıçrarsın
olanaksızın kıyısına
nasıl ne zaman çünkü evet ayak direyişler
Kahkahan yakar giysilerini
kahkahan
ıslatır alnımı gözlerimi nedenlerimi
Gövden yakar gölgelerini
Sallarsın bir korku trapezinde
çocukluğunun zorbalık günlerini
izlersin beni
uçurumun ucundaki gözlerin
sonuna kadar açık
sevişerek
uçurumun ucunda
Gövden daha belirgin
Gövden daha siyah
Gülersin küllerine
Burgonya dili soyunuk güneşin
uykusuz kum tepeciklerinden oluşan ülkeni yalayan dil
çözük saç
dilin kırbacı
konuşulan dil
sırtında, gevşetilmiş
dantellenmiş
göğsünün üstünde
seni söyleyen yaz
mahmuzlanmış harflerle
yadsıyan seni
dağlanmış imlerle
seni soyunduran giysi
seni bilmecelerle giyindiren yazı
benim gömülü olduğum yazı
saçın çözük
büyük gece salınır gövdenin üstünde
bir testi sıcak şarap
dökülmüş
tüzenin yazıtları üzerine
uluyan çıplaklık ve sessiz bulut
bir yığın yılan
bir üzüm salkımı
çiğnenen
ayın çıplak tabanlarıyla
ellerin yaprakların rüzgarın yağmuru
gövdende
gövdemde gövdende
Saçın çözük
kemik ağacının yaprakları
göksel kökler ağacı güneşten geceyi içen
et ağacı Ölüm ağacı
*
Dün gece
yatağında
üç kişiydik:
Ay sen ve ben
*
Açarım
dudaklarını senin gecenin
nemli oyuklar
doğmamış
yankılar:
Beyazlık
boşalması
zincirlerini koparmış suyun
*
Uyumak uyumak içinde
ve daha iyisi uyanmak
gözlerimi açmak
merkezinde
siyah beyaz siyah
beyaz
uyumayan güneş olmak
belleğinin ateşlediği
(ve
belleğinde anım olmak)
Ve yine bitki özü
göğe doğru
kalkar
(ateş çiçeği, adın
alevdir)
Fidan
çıtırdayan
(yağmuru
parlak karın)
Dilim
orada
(Gülün
yanar karda
şimdi
işte
(mühürlerim cinselliğini)
şafak
karanlıktan kurtaracak
(Çev: Ali Cengizkan)
İki gövde yüzyüze
bazen iki dalga
ve okyanustur gece.
İki gövde yüzyüze
bazen iki taş
ve bir çöldür gece.
İki gövde yüzyüze
bazen iki kök
dantellenmiş geceye.
İki gövde yüzyüze
bazen iki bıçak
ve kıvılcım çakar gece.
İki gövde yüzyüze
iki yıldız düşen
boş bir gökyüzünde.
(Çev: Ali Cengizkan)
Aztek Kadını
Yürür ırmak kıyısında, çıplak, sağlıklı, yeni yıkanmış, yeni
doğmuş geceden. Yazdan derlenmiş mücevherler yanar
göğsünde. Yanardağın ağzında büyür mavi, neredeyse kara
ot, kurumuş ot, örterek dişiliğini. Karnında kanatlarını açar
bir kartal, iki bayrak sarılır birbirine ve su, dinlenir. Çok
uzaklardan gelir, o nemli ülkeden. Çok az kimse gördü onu.
Gizini açıklıyorum size: Gündüzleri, bir taştır yolun
kıyısında; geceleri, bir ırmak, akar erkeğin yanında.
(Çev: Ali Cengizkan)
Maithuna
Gözlerim keşfeder seni
çıplak
ve örter seni
ılık yağmuruyla
bakışların
*
Seslerden bir kafes
açılır
Sabaha
daha ak
baldırlarından
geceki
kahkahandan ve yapraklarından
ay gibi bluzunun
sen yataktan sıçrarken
*
Elenen ışık
şakıyan sarmal
sarar aklığı
Chiasm
uçuruma dikili
*
Günüm
patladı
gecende
Çığlığın
sıçrar parçalar içinde
Gece
yayar
gövdeni
yıkayarak altında
gövdelerinin
düğüm
İşte yine senin gövden
*
Dikey saat
yağmursuzluk
döndürür ışıltılı tekerlerini
Bıçaklar bahçesi
aldatılış ziyafeti
Bu yansımalar arasından
girersin
incinmeden
ellerimin ırmağına
*
Ateşten hızlı
yüzersin gecede
gölgen daha belirgin
okşayışlar arasında
gövden daha siyah
sıçrarsın
olanaksızın kıyısına
nasıl ne zaman çünkü evet ayak direyişler
Kahkahan yakar giysilerini
kahkahan
ıslatır alnımı gözlerimi nedenlerimi
Gövden yakar gölgelerini
Sallarsın bir korku trapezinde
çocukluğunun zorbalık günlerini
izlersin beni
uçurumun ucundaki gözlerin
sonuna kadar açık
sevişerek
uçurumun ucunda
Gövden daha belirgin
Gövden daha siyah
Gülersin küllerine
Burgonya dili soyunuk güneşin
uykusuz kum tepeciklerinden oluşan ülkeni yalayan dil
çözük saç
dilin kırbacı
konuşulan dil
sırtında, gevşetilmiş
dantellenmiş
göğsünün üstünde
seni söyleyen yaz
mahmuzlanmış harflerle
yadsıyan seni
dağlanmış imlerle
seni soyunduran giysi
seni bilmecelerle giyindiren yazı
benim gömülü olduğum yazı
saçın çözük
büyük gece salınır gövdenin üstünde
bir testi sıcak şarap
dökülmüş
tüzenin yazıtları üzerine
uluyan çıplaklık ve sessiz bulut
bir yığın yılan
bir üzüm salkımı
çiğnenen
ayın çıplak tabanlarıyla
ellerin yaprakların rüzgarın yağmuru
gövdende
gövdemde gövdende
Saçın çözük
kemik ağacının yaprakları
göksel kökler ağacı güneşten geceyi içen
et ağacı Ölüm ağacı
*
Dün gece
yatağında
üç kişiydik:
Ay sen ve ben
*
Açarım
dudaklarını senin gecenin
nemli oyuklar
doğmamış
yankılar:
Beyazlık
boşalması
zincirlerini koparmış suyun
*
Uyumak uyumak içinde
ve daha iyisi uyanmak
gözlerimi açmak
merkezinde
siyah beyaz siyah
beyaz
uyumayan güneş olmak
belleğinin ateşlediği
(ve
belleğinde anım olmak)
Ve yine bitki özü
göğe doğru
kalkar
(ateş çiçeği, adın
alevdir)
Fidan
çıtırdayan
(yağmuru
parlak karın)
Dilim
orada
(Gülün
yanar karda
şimdi
işte
(mühürlerim cinselliğini)
şafak
karanlıktan kurtaracak
(Çev: Ali Cengizkan)