Nunu'dan seçmeler

nunu

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
57
1
İzmir'den trene binen yaşlı teyze, kondüktöre Ege şivesiyle
-" Menemene gelence beni haber et yavrıım, unutma" der.

Gecenin ilerleyen saatlerinde kondüktör Menemen’i geçer geçmez yaşlı teyzenin Menemen'de ineceği aklına gelir, hemen makiniste gidip haber verir.

Makinist de gecenin bu saatinde teyzeyi buralarda indiremeyeceğimize göre geri geri gideceğiz, soran olursa "tren makas
değiştiriyor" deriz der.
Bir yarım saat geri geri giderek Menemen'e gelinir ve kondüktör gidip teyzeye haber verir
-" Hadi teyze Menemen'e geldik" diye.

Teyzem
-"sağol yavrıııııııııım" der
ve çantasını açıp ilacını içer ...)))
--------------------------------------------------------------------------
MAYMUN
Maymun kurmus çilingir sofrasini
ormanin ortasina, külhanbeylik yapiyormus. O sirada zürafa ordan geçiyormus, sormus: - "Vay maymun Kardes, nasilsin?" - "Iyiyim be anam, içiyorum içiyorum aslani dövüyorum." Zürafa tirsmis ve uzaklasmis.
Derken Zebra gecmis, o da sormus:
- "Selam maymun abi, ne var ne yok?"
- "N'olsun be gülüm hep ayni; içiyorum içiyorum aslani marizliyorum." Zebra da uzaklasmis ordan.
Bu kez köstebek, geçerken sormus: "Maymun ya naber?" "Iyilik koçum içyorum içyorum Allah ne verdiyse girisiyorum aslana!" Köstebek de sivismis
Ancak böyle böyle derken, olanlar aslanin kulagina gitmis ve aslan o tarafa dogru yola koyulmus.
Çikmis maymunun karsisina:
- "Eee anlat bakalim maymun efendi, ne var ne yok?"
Maymun hemen kendine çeki düzen vererek yanitlamis:
- "N'olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk subuk konusuyorum."
 
Ülkede kriz başlayınca iki genç Türk gazeteci atmışlar kendilerini yurtdışına... Bir iki hafta barlarda zaman geçirip, hayatın tadını cıkartmışlar. Sonra iş aramak için kapıları çalmaya başlamışlar.

Bir gün, iki gün, bir hafta, iki derken, ümitleri iyice kırılmaya başlamış. O sırada bir ilanı görünce gözleri parlamış.

"Çiftlikte çalışacak işçi aranıyor."

Koşarak gitmişler. Çiftlik sahibi, tepeden tırnağa süzmüş bizimkileri, sonra ellerine birer kürek tutuşturmuş, büyükçe bir ahırın kapısına götürmüş. Günde üç öğün yemek, saati 5 Euro karşılığında, ahırdaki gübreyi, 50 metre ilerideki kuyuya taşımalarını istemiş. Yatacak yer de vermiş. Umutsuzluktan umuda ulaşan bizim Genç Türkler bir haftalık işi iki günde bitirivermişler. Ahır pırıl pırıl olmuş. Çiftlik sahibi ağzı kulaklarında, bizimkilerin çalışmalarından son derece memnun, çiftlikte sürekli iş önermiş.

Bizimkiler, bir daha sokaklara düşmemek için kabul etmişler. Adam, bu sefer onları tavuk çiftliğine götürmüş. Makinenin başına gelmişler, anlatmış olayı. "Düğmeye basın, yürüyen bant çalışmaya başlar. Önünüzde iki kutu var, irileri sağ taraftakine, küçükleri sol taraftakine koyup, kutuları bantlayıp, ait oldukları kolilere yerleştireceksiniz. İş bu kadar basit...”, demiş ve gitmiş.

Geçmişler bizimkiler birer tarafa basmışlar düğmeye, bant hareket etmiş, önlerine bir yumurta gelmiş, almışlar ellerine, bakmışlar, bakmışlar, "iyi mi, kötü mü, büyük mü, küçük mü ? " tartışmaya başlamışlar. Bu arada bant akıyor ve tabii ki yumurtalar da, bantın ucundan çöp tenekesine düşüyor... Çiftlik sahibi tesadüfen gelmiş yanlarına. Bir bakmış ki onlarca yumurta boşa gidiyor, bizimkiler hala ellerinde bir yumurta tartışıyor. Durdurmuş bantı, "Ne yapıyorsunuz?" demiş kızgınlıkla... Gençler şaşkın bakınca,

"Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş.

Bizimkiler "Gazeteciydik!" deyince, “Belli" demiş adam,

"Bok atmayı çok iyi beceriyorsunuz ama, iyiyle kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!"
 
fıkra olarak güzelde biz yinede hepsini aynı kefeye koymayalım.
 
Temel bir gün Avrupaya gider.

Temel'in kötü bir aliskanligida vardir, sürekli içki içer.

Birgun bir bara girip barmenden 3 bira ister ve hepsini icer.UÜc-bes defa boyle yapinca barmen merak eder ve sorar;

- "Niye hep üc tane bira iciyorsunuz?
Temel cevap verir;

- "Ben, Dursun ve
Hamdi bizler ücüzüz. Hepimiz dünyanin farkli yerlerindeyiz. Hepimizde bara girdigimizde birbirimizin yerine bira iceriz, öteki iki birayi o yüzden iciyorum" der.

Yine günlerden bir gün Temel bara gelir ve 2 bira ister, barmen verir.

Temel biralari ictikten sonra tam
kalkarken barmen sorar;

- "Allah rahmet eylesin efendim, kardesinizin biri öldü heralde?" deyince

Temel cevap verir;
-"Hayir ben ickiyi biraktim
 
FALCI
Adamın biri falcıya gitmiş. Adamın avuç içini inceler incelemez,falcının yüzü karışmış? Adam telaşla sormuş:
"Hayırdır... Halim, ahvalim çok mu kötü?" Falcıdan cevap: "Üzgünüm... Pek yakın bir vakitte, tüm insanlığın
felaketine sebep olacak bir iş yapacaksın!..."
Kendini deccal gibi hisseden adamcağız ne yapsın? Derhal, kendini en yakın demiryoluna atıp rayların üzerinde hayatına son verecek ilk treni beklemeye başlar. Aynen, Anna Karenina misali... Derkeeeeen, yandaki çayırda top oynayan çocuklardan biri topu
demiryoluna kaçırır. Tam o anda da, yaklaşmakta olan trenin çuf çuf
sesleri duyulur. Çocuğu rayların üstünde gören adam, kendi makus
talihini unutup çocuğa doğru bir hamle yapar. Oğlanı kaptığı gibi,
son anda rayların dışına yuvarlar. Tren uzaklaşınca, talihsiz adam
döner çocuğa sorar:
"İsmin nedir yavrum?"
"George W. Bush!!!..."
 
bölüm şefi işe yeni alınan elemana ortamı açıklıyor:
-adınız?
-mehmet.
-birinci kural: biz burada adımız sorulduğunda soyadımızı söyleriz,
birbirimize de soyadımızla hitap ederiz. şimdi baştan alalım: adınız?
-aşkım.
-peki, mehmet, ikinci olarak ...
 
Evli bir çift cadılar partisine davetliydi.
Dışarıya çıkmak için hazırlanırlarken kadının
migreni tuttu, evde kalmak zorundaydı.Kocasına,
partiye yalnız gitmesini, onun eğlencesini bozmak
istemediğini söyledi.Biraz tartıştıktan sonra
adam kostümünü giydi ve partiye gitti kadın da
birkaç aspirin alıp yattı. Biraz uyuduktan sonra
kendini daha iyi hissederek uyandı ve partiye
giderek kocasına sürpriz yapmaya karar verdi.
Tam hazırlanırken "Acaba ben yanında değilken
kocam neler yapıyor" diye düşündü ve kocasının
kendisini tanımaması için değişik bir kostüm
giyerek partiye gitti.Oraya vardığında bir
kenarda onu izlemeye başladı. Kocası arka
arkaya değişik kızlarla ve onlarla çok
yakınlaşarak dansediyordu, nereye kadar
gidebileceğini görmeye karar verdi.Kocasına
yaklaştı,Onunla çok samimi bir şekilde dansetmeye
başladı,kulağına dışarıya çıkabileceklerini
fısıldadı. Arabalardan birine girerek birlikte
oldular ve gece yarısından önce maskeler
çıkarılmadan kadın eve gitti, kocasının dönüşünü
beklemeye başladı.Adam sabaha karşı 01.00
sularında ve döndü ve doğru yatağa gitti.
Kadın : "Parti nasıldı kocacığım" diye sordu,
Adam da: "Sensiz hiç eğlenemedim tatlım" diye
yanıtladı.
Kadın : "İnanmıyorum" diye cevapladı, "Bahse
girerim çok eğlenmişsindir"
Adam: "Gerçekten hayatım. Partiye gittiğimde
bazı arkadaşlarla sıkıldık, alt kata inip bütün
gece poker oynadık. Fakat kostümümü ödünç
verdiğim o Allah'ın cezası herif bir eğlenmiş,
bir eğlenmiş, anlata anlata bitiremedi..
 
Bir mahkeme salonu düşünün...
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar.Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır.
"Bayan Jones,beni tanıyormusunuz?"Yaşlı teyze cevap verir:
"Ah evet bay Williams,sizi çocukluğunuzdn beri tanıyorum.Siz taaa o zamanlar bile aileniz için baş belasıydınız,sürekli yalan söylüyorsunuz,karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz ,en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz,2 dolar fazla kazanmak için herkesi satarsınız"
Davalının avukatı başta olmak üzere tüm salon şok olur.
Adam ne yapacağını bilmez bir halde kadına tekrar sorar.
"Peki bayan Jones, ya karşı tarafın avukatını tanıyormusunuz?"
Kadın yine cevaplar:
"Elbette tanıyorum.çocukluğunda ona dadılık yapmıştım.Tembel,ödlek ve alkolik adamın tekidir.Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor.."
Yine herkes şokta.
Bütün salonu bir uğultu kaplar.Hakim kürsüye tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır.
Ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek, kulaklarına şunları fısıldar:
"Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız, ikinizi de harcarım."
 
Sultan en güvendiğii adamını Arabistan'a hünkar göndermiş.
Hünkar,Arabistan'da gezerken bakmış, araplar
entari giyorlar ama altlarına don giymiyorlar.
Bir rüzgar estimi,manzara felaket! Haber
salmış altına don giymeyenler kadı huzuruna
çıkartılıp, hapsedilecek. Aradan günler
geçmiş Arabın bir tanesi don giymemiş ve
ilk rüzgarda olay farkedilmiş. Kadı huzuruna çkartmışlar.
Kadı sormuş; -"Adın?" -"Aptülmecit" -"Baba
adın?"-"Aptülleziz" -"Evli misin? -"5
tane karım var!" -"Kaç çocuğun var?
-"Ilkinden 15, ikincisinden 17,
üçüncüsünden 16, dördüncüsünden
13,beşincisinden 18 tane." Kadı kararını
vermiş ve söylemiş: -"Aptullezizoğlu, Apdülmecit'in,
don giymeye vakti olmadığından beraatine karar verilmiştir!"
 
Iri gögüslü, orta yasin biraz üzerinde bir hanim otobüste cüzdaninin
çalinmasi üzerine polise basvuruyor.
Polis soruyor:
- Hamfendi, cüzdaniniz neredeydi?

- Sütyenimin içindeydi.

- Peki adam elini oraya sokunca bir sey demediniz mi?

- Ben ne bileyim adamin kötü niyetli oldugunu..!
 
ayyy iğrenç kadın haketmiş o ohhhh:):):)
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
Iki asik parkta el ele dolasiyorlardi. Ayse sordu :
- Ne düsünüyorsun sevgilim?
Ahmet romantik bir sekilde :
- Senin düsündügünü sevgilim...
Ayse birden telaslanarak :
- Yoooo.. Sakin ha... Öyle birsey yaparsan avaz avaz bagiririm!..
 
Üç arkadaş
tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri

gişeye yaklaşıp bilet almış ve
trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu

sormuş. -Bir saat on beş dakika...



Arkadaşlarına
dönmüş:

Daha çok var, hadi
gidip şu karşıki kafede çay
içelim...

Oradan buradan derken lâf lâfı
açmış... Birden tren düdüğüyle kendilerine

gelmişler. Koşarak dışarı
fırlamışlar ama, nafile... Tren

kaçmış..Sormuşlar:

-Sonraki tren ne zaman?

-Bir buçuk saat
sonra...

Yine dönmüşer kafeye.
Yine çay, yine lâf ve derken yine

düdük sesi... Koşmuşlar ama bu
defa da treni kaçırmışlar. Bir saat sonra

bir tren daha varmış. Dönmüşler
kafeye... Ama bu kez uyanık

duruyorlar.

Trenin

sesini duyar duymaz
kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar.

İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri baska vagona zar zor

yetişmiş... Üçüncü ise geride
kalmış ve yetişememiş... Bir süre

dövündükten sonra başlamış

katıla katıla
gülmeye. Durumu gören istasyon memuru

dayanamayıp sormuş:

-Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!

-Nasıl gülmeyeyim!...
Onlar beni uğurlamaya gelmişti
 
X