- 16 Ağustos 2010
- 293.149
- 603.128
- 43
Bütün Anadolu'da rastlanan ortak kültür unsurlardır. Bunların arasında hurafelerin de ayrı bir yeri vardır. Niğde'de okur-yazar oranı arttıkça batıl inançlar azaldı. Yakın zamana kadar Salı günü yola çıkmak, Cuma günü çamaşır yıkamak ve dikiş dikmek iyi sayılmazdı. Evden yolcu çıkınca ardından ev süpürülmez ve bir kova ile su dökülürdü. Yolu aydınlık olsun diye, ayna üzerine su dökülerek de yolcu savuşturulurdu. Kırkı çıkmamış (Doğumdan sonra 40 gün geçmemiş) iki kadın biraraya getirilmez, yan yana gelirlerse, uğursuzluk olmasın diye, toplu iğne değiştirirlerdi. Bu görenekler. daha doğrusu batıl inançlar hemen hemen terk edilmiş durumdadır. Geleneklere aykırı olmayan ve toplumun benimsediği yeni alışkanlıklar olduğu gibi, eskiden beri hemen hemen hiç değişmeyen tekrar edilenleri de vardır. Eskiden beri devam eden geleneklerden bahar aylarında başlayan cumaların kendine has bir yeri vardır. Şehrin Kırbağlan Semtinde başlayan yemekli, eğlenceli kır toplantıları, bir hafta ara ile Tepeyran, Kayaardı ve Tepebağlan semtlerinde devam eder. Bu semtlerde bahçesi olanlar tanıdıklarını davet ederler. Pazar günleri sabahtan akşama k,adar devam ettiği için, herkes yiyeceğini, radyo, pikap ve çalgı gibi eğlence vasıtalanm almayı ihmal etmez. Cumalara davetli olmayanlar, semtlerin herkese açık çayırlık, çimenlik yerlerinde oturarak cumaya katılırlar. O gün bütün seyyar satıcılar, manavlar, kebabçı ve lokantacılar ağaçlı ve gölgeli yerlerde açık hava sergileri açarlar. Folklor gruplan ve şehrin bandosu sevilen mahalli havaları çalarlar. Cumaların başlaması, havaların iyi olduğu ve baharın bütün güzelliği ile kendisini gösterdiği bir zamana rastlar.
DÜĞÜN
Evlenecek çağa gelen delikanlıya uygun bir kız aranır Askerden dönen, eli ekmek tutan her delikanlı evlenme çağına gelmiş demektir. Askerden dönen delikanlının annesi ve babası mahallede bulunan kız1arı gözden geçirmeye başlar Delikanlının annesi beğenilen kızın evine sabahın erken saatinde bir şeyi bahane ederek gelirdi. Evin ve avlunun temiz olup olmadığını, kızın uyanıp uyanmadığına, kılığına kıyafetine bakardı Bu eve girerken yapılan ilk kontroldü Kız eğer delikanlıyı istiyorsa kahve pişirmeye gittiğinde müstakbel kayınvalidesinin ayakkabısını çevirirdi, şayet delikanlıyı istemiyorsa asık suratlı ve günlük kıyafetleriyle çıkar ve ayakkabılarını çevirmezdi. Bu arada kayınvalide türlü bahanelerle lamba camını kirli, tozlu olup olmadığına odanın köşelerinde ve tavanda is veya işgüzarlılığına gölge düşürecek haller bulunup bulunmadığına bakardı Şayet odada yalnız ise, halı, kilim varsa hasırın altını kaldırarak evlerinde iyi bir temizliğin yapılıp yapılmadığına dikkat ederdi Bu incelemeler bittikten sonra giderken mümkünse kızı kucaklar ve öperdi Bunun amacı kızın ağzının kokup kokmadığına bakmaktı Kız beğenilirse dünür gitmeye başlanılır Evin büyük sözü geçer kişileri, kız evine haber gönderilerek hep beraber gidilirdi Allah'ın emri ve peygamberin kavli ile kızlarını oğullarına isterlerdi (Kız evi naz evi diye) Kız evi kızı hemen ilk gelişte vermezdi Bu gelişler iki üç kez tekrarlanırdı. Sonunda kız evi kabul eder, bundan sonra alınacak eşyalar ve hediyeler konuşulurdu Başlık parası ve bu arada takılacak altınlarda bu esnada tespit edilirdi. Şerbet içme merasimleri iki şekilde olurdu Birincisi yakın akrabalar bir arada toplanılır. mütevazı bir tören yapılırdı Buna cep kahvesi de denirdi. İkincisi ise. davetlilerin çok olduğu bir merasimdir Bunun için oğlan kız evine şeker , kahve, lokum, sigara, kibrit gönderir ve bunların davetlilere yeterli miktarda olmasına dikkat ederdi Nişandan üç dört gün evvel beraberce beğenilip alınan elbiseler okuyucu denilen bir kadınla kız evine gönderilirdi Artık nişan günü gelmiştir Oğlan evi oğlanı yanlarına almadan kız evine giderler ve burada eğlenirlerdi Nişan bittikten sonra samimiyetin artması için iki tarafın akrabaları geceli gündüzlü yemekli gezmeye giderlerdi Buna süs dünurluğüde denirdi Artık düğün merasimi başlamıştır gelin Hamamı Oğlan evi sabun, kına, para göndererek hamama gitmesini sağlarlardı. Hamama toplu olarak gidilir, kızın annesi yanına oturur , genç misafirlerine sabun, yaşlılara ise sabun ve kına verirdi Burada kadınlar arasında e,eğlenilirdi Kızı natır yıkardı Kız ise çıkarken de peştemalini natıra verirdi gelin ve yakınlarının hamamcının Sandık Günü Sandık salı günü gönderilirdi Kıza ait eşyalar düzülür, bohçalara konurdu. Ziyaretler bir kovluğa konarak akrabalara ait hediyeler kız evine gönderilirdi Eğer başlık parası alınmışsa bunlar yapılmaz, yerine elbiselik gibi daha ağır hediyeler alınırdı Buna kullukta denirdi Bu bohçaların içerisine ağız tadı olarak bir kutu şeker konur . bunlar okuyucu ve sebeplenmesi istenen biri tarafından gönderilirdi Kız yanı Çarşamba günü yapılır, kızın müsaitse evinde toplanılırdı Çalgı olarak tef ve ud bulunulurdu. Kızı yakın arkadaşları giydirirken ayağının altına büyükçe bir sini koyarlar ve öylece giydirirlerdi Daha sonra kız büyüklerin ellerini öper, iki eli göğsünün üzerinde bir şekilde divan dururdu Davetlileri karşılama böylece devam eder, misafirler tamamlandıktan sonra çerezler yenilirdi Bu törene gelenler kıza hediye getirirdi Çok davetli benek denen bir miktar parayı getirip kızın annesiyle salavatlaşırken eline kimsenin görmeyeceği bir şekilde sıkıştırırdı Kına gecesi Çarşamba günü akşamı kız evi ve yakınları uygun bir ev düzenlerlerdi Kız iyice süslenirdi Kızın arkadaşları da milli kıyafetlerini giyerek geceye katılırlardı Geceye oğlu ev ide gelince erkeklerle kadınlar ayrılırlardı Gelin yüzü kapalı gelir ve aşağıdaki ağıtları söylerdi; Mercimeğim kile kile Doldurdular sile sile Ben annemden ayrılmazdım Ayırdılar bile bile Damınızda otmuydum Evinizde yokmuydum Bir kız idim çokmuydum ,Anam anam benim anam (Babası sağ değil ise) İğne sapladım pırtıya Gılaptan işledim saltaya Aslan babam olmayınca Niye getirdiniz beni ortaya (Annesi sağ değilse) Adana'dan gelir hıyar Gümüş çakı ile soyar Usul vur tefçi tefini Kara yerde anam oynar Gelin kız hazırlanırken saçlar çoğu zaman uzun olduğundan kesilirdi Saçın kesilmesi anında şunu söylerdi: Dama koydum dolu testi Seher yeli devre esti Anam kıymadığım saçlara Eller makas vurdu kesti Kına yakılırken kız elini açmazdı Elini açması için bahşiş konulurdu. Misafirler tören bittikten sonra yavaş yavaş dağılırlardı Güvey Giydirilmesi Kız evi Perşembe günü öğleden sonra oğlana iç çamaşırı, fes, tabaka, sigara, çakmak, ağızlık, tesbih, traş takımı, içine harçlık konmuş bir cüzdan kefiyeye sarılı olarak gönderilirdi Evde mutlaka bir din adamı bulunurdu Damat giydirilirken bu din adamı dua okurdu Birincisi kız çeyizleri arasında şilte ve kaynataya bir baş yastığı götürülmüş ise gelin tahtırevanla, ikincisi ise yaya gitmek zorundaydı Kızın çeyizi taşınırdı Kız gitmek üzereyken varsa babası yoksa yaşlı bir erkek akrabası kızın kuşağını baş hizasında üç defa çevirerek hayırlı, uğurlu ve mesut olması temennisiyle kuşağı bağlar ve kıza son nasihatları verirdi Bu nasihatları arasında, kızım alınla gidiyorsun kefeninle o kapıdan çıkacaksın bize ümit etme demeyi de ihmal etmezdi Gelinle damat eve girerken başlarına bozuk parayla karıştırılmış buğday atılırdı Bu bereket anlamına geliyordu Davetliler oğlan evine hayırlı olsun diyerek ayrılırlardı Kız kapıdan girerken ayağına kurban kesilirdi, gelin ve güvey bunun kenarından üç defa dolaşırlardı Gelinin eline bır parça kına ile karışık bal konulurdu Gelin elindekini kapıya sürer, kapının ağzındaki su dolu testiyi teperek içeri girerdi Kaynana çerde gelini bekler, mücevherat takılırdı Sabahleyin namaza gidilir. ilk emirler kıza verilirdi Eğer oğlan yoksulsa kız evine güvey girer, buna da iç güvey denirdi Yüz Açımı. Ertesi gün yüz açımı yapılırdı Oğlan tarafı (buna çift örtme de derler) çalgılar çalarken kayınvalide güveyi yanına oturtur. gelinin başına yazmalar örtülürdü Kız oğlan evinin yaptırdığı iki, üç elbiseyi o gün kaynananın uygun gördüğü zamanlarda değiştirip yenisini giyip gelirdi Böylece oğlan evinin düğünü bitmiş olurdu
YÖRESEL YEMEKLER:
Niğde Mutfağı, değişik besinlerin tat vericilerle belirli yöntemlerle pişirilmesi ile kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Niğde'nin özel yemekleri arasında Niğde tavası, pancar çorbası, kuskus pilavı, ditme, tirit, Niğde çanağı, papara, oğma çorbası, mangır çorbası sayılabilir. Özel tatlıları ise hüsmeni (güllü), halveter, köfter ve pekmezdir
YÖRESEL GİYİM:
Bugün özel günlerde Niğde giyimi, il merkezinde bir hatıra olarak yaşamakta, ilçe ve köylerde ise yavaş yavaş ortadan kaybolmak üzeredir. Fakat hemen her evin çeyiz sandıklarında örneklerine rastlamak mümkündür. Kadın Giyimleri: Niğde'de kadın giyimleri incelenirken; renkten ziyade süse ve renklerin uyumuna dikkat edilirdi. Ev kadınlarının iki türlü giysileri vardı. Bunlardan birisi gündelik, diğeri ise "kişilik" adı verilen belirli günlerde, yani düğünde, nişan törenlerinde, kına gecelerinde süs dünürlü günde giyilen giysilerdir. gelinlik kızlar, kendi,yeteneklerini, ustalıklarını zevkleriyle birleştirip, cafıra, kabuta, yünlüye ve pamuklu motif işlerken göz nurtu dökerlerdi. Bu uğraşının ürünü ince zevklerle bezenmiş Türk Sanatıdır. Hatta zevklerine göre seçtikleri her türlü giysinin üzerine işledikleri motifleri birbaşkasının yapamayacağı şekillerde bezerler ve örneklerini saklarlardı. Ev giyimlerinde ise; iş görürken üstlerine giymek için iş donu dikerler, kendi zevklerine göre çorap örerler, entarileri göz alıcı sıcak renkli motiflerden oluşurdu. Fakir olanlar daha ziyade el tezgahlarında dokudukları, fitil adı verilen pamuklardan yapılmış entari giyerlerdi. Ayaklarında ise kulaç kundura denilen burnunda ve ökçesinde fart olan, kalın köseleden yapılmış ayakkabı giyerlerdi. Başlarında yazma ve çok zaman- da gene kendilerinin dokudukları yağlık denilen pamuklu saralardı. Erkek Giyimleri: Bugün hepsi tarihe mal olmuş ve ancak folklar gösterilerinde, ninelerin çeyiz sandıklarında bulunan, genellikle fakir hanımların el tezgahlarında dokudukları üç etek denilen entari giyerlerdi. Bunun altında hanımların ördüğü bağlamalı don bulunurdu. Ayaklanma yün çorap giyerlerdi. ayakkabı olarak da bazen konçlu ve konçsuz yemeni giyerlerdi. Bir efe memleketi olduğu için kollan olmayan fakat, omuz başlarından kol boyu uzunluğunda uzanmış, omuz başlan ve göğsü işlemeli cepken denilen ceket giyerlerdi. Yüzde seksen fakirin sırtında, ketenden yapılmış ceket bulunurdu. Erkekler genel olarak bellerine kırmızı,.mor ve siyah kanşığı genişçe bir şal saralardı. Genel olarak erkek ayakkabıları kalaş, kundura, yemeni ve çanktı. Kadın ayakkabıları ise; her memleketin kendi esnafının yaptığı kalaş kundura, iskarpindi.
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Niğde'de resmi olarak iki kez derleme yapılmış ve sonuçları kitap halinde yayınlanmıştır Halkın duygularını dile getiren türkülerde sevgi, sıla, ayrılık, ölüm ve bazı önemli olaylar konu alarak işlenmiştir. Yörede halay havaları, kaşık ve zil oyunu havaları, düğün havaları ve ağıtlar oldukça yaygındır. Niğde'de geleneksel saz dışında kullanılan başlıca çalgı aletleri; arkası düz yassısaz, cura, zurna, dilli ve dilsiz kaval, davul, tef, zil, kaşık ve zillimaşadır. Niğde'de derlenen türkülerden bazıları şunlardır: Tombili, Sarı Çiçek. Damdan dama atlar yar, Keklik, Niğde Bal ları, Bağa girdini üzüme. Sıra sıra kazanlar. Süpürgesi yoncadan gibi.. Halk türküleri ve melodileri yönünden kendine özgü özellikler taşıyan Niğde folkleri özelliklerini tam olarak ortaya çıkarmak amacıyla 1981 yılında folklor araştırma komitesi kurulmuştur. Araştırmalar sonucunda Niğde halk oyunlarının genelde halay tipinde olduğu ve davul zurna eşliğinde oynandığı ortaya çıkarılmıştır. Düğünlerde ve özel günlerde halaylar bazı yerlerde de kaşık ve oturak oyunları oynanır. Oyunlar kadın ve erkeklerce ayrı ayrı oynanır, kaşıklı oyunlara bağlama cura gibi sazlar bazen de tef eşlik eder. Niğde'deki bazı oyun türleri ise şöyledir. Çekin alay düzülsün, Tombili, Yıldız, Develi, Hop. Cilveli, Anşam, Çınarbaşı, Çubuk. Hopdündarlı, Hora, Karam, Menberi... gibi. Niğde ili folklor zenginlikleri yönünden İç Anadolu'nun en zengin illerindendir. Özellikle halk türküleri ve melodileri yönünden kendine özgü özellikleri taşır. Böylesine zengin folklor değerleri 1981 yılına kadar ortaya pek çıkarılmamıştır. 1981 yılında Valiliğin girişimi ile Folklor Araştırma Komitesi oluşturulmuş ve bu komite ile köylerine kadar araştırılmış ve Niğde ilinde eskiden beri oynana gelen 8 adet oyun ortaya çıkarılmıştır. Araştırma sonunda Niğde Halk Oyunları'nın Halay tipinde oluduğu ve davul zurna eşliğinde oynandığı ortaya çıkarılmıştır. Oyun figürleri İç Anadolu'nun genel figürlerine benzemesine rağmen mahalli Özellikler gösteren farklılıklar vardır. 1981 yılında bu oyuların tesbitinden sonra bu oyunları oynayacak 20 kişilik (Kız-Erkek) Halk Oyunları ekibi de oluşturulmuştur. Bugün Niğde Halk Oyunları okullarda oynanmaktadır. 1981 yılında kurulan ancak bugün dağılan ekibin yeniden kurulması ve sürekli kalması için çalışmalar devam etmektedir.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Saat Kulesi, Aladağlar, Bolkar Dağları, Türkiye'nin Elma ve Patates Deposu, Kuşkayası Mezarlığı, Çiftehan Kaplıcaları
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre "Nekide veya Nikde" demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.
NİĞDE ŞİVESİ
Istar : Halı tezgahı halı.
İfrit : Pis koku.
Kanayaklı : Kadıncağız kızcağız (Mahsun veya masumluk ifadesi olarak)
Karık : Üzüm dikilen tümsek
Kelik : Eski ayakkabı
Kesirinden gelmek : Sırf inat olsun diye yapılan şey
Kesek : Kerpiç
Kığı : Koyun-keçi pisliği
Kırı : Eşek yavrusu
Kişniş : Küçük taneli üzüm
Köfter : Üzüm suyu ve nişastayla yapılan yöresel tatlı.
Kömüs: Bağ ve tarla sulama sırasını ayarlayan yetkili
Kursak : Mide
Mazarat : Zararlı
Meşkef : Kirpislik pasak
Nörüyon : Ne yapıyorsun ?
Ödü sıdmak : Çok korkmak
Pöç : Kuyruk sokumu
Sıracalı : Hastalıklı
Sokum : Lokma
Söğürme : Ateşte etle yapılan yöresel bir yemek
Şepe : Biraz kalınca açılan anında yenilen yufka ekmek
Tirit : Kelle suyu ile ekmek karışımı yemek
Uyku semesi : Uyku mahmurluğu hali uyku sersemliği
Ümüğü ötmek : Yokluktan ve açlıktan perişan olmak
Ütmek : Kumarda kazanmak kılı yakarak temizlemek
Übülük : 8 - 10 santimlik ince agaç çubuğu iki taş arasına koyarak başka uzun çubuk vasıtasıyla
uzaklara fırlatılarak oynanan bir oyun.
Vıcıtmak : Fırlatmak çekilip gitmek.
Vittırıvızık : (Halk ağzıyla) pekmezle yapılan unlu helvaya verilen ad.
Yamsılmak: Saygısızca geniş ve rahat oturmak.
Yamuk : Güvenilmez
Yılıkkan : Yalama gevşemiş
Yuha : İnce seyrek hafif (giysiler için kullanılan tabir)
Yuvak : Kabaran toprak damları yağmura karşı sertleştirmek için kullanılan eksen delikleri bulunan taş silindir.
Yinli : Hafif uçarı elde avuçta durmaz (yenli diye de söylenir)
Cekkelek: Yinli ile aynı anlamda kullanılır
Neşeğil:Nasıl yani
Nööürüpbatın:nasılsın neler yapıyorsun
ALINTIDIR..
DÜĞÜN
Evlenecek çağa gelen delikanlıya uygun bir kız aranır Askerden dönen, eli ekmek tutan her delikanlı evlenme çağına gelmiş demektir. Askerden dönen delikanlının annesi ve babası mahallede bulunan kız1arı gözden geçirmeye başlar Delikanlının annesi beğenilen kızın evine sabahın erken saatinde bir şeyi bahane ederek gelirdi. Evin ve avlunun temiz olup olmadığını, kızın uyanıp uyanmadığına, kılığına kıyafetine bakardı Bu eve girerken yapılan ilk kontroldü Kız eğer delikanlıyı istiyorsa kahve pişirmeye gittiğinde müstakbel kayınvalidesinin ayakkabısını çevirirdi, şayet delikanlıyı istemiyorsa asık suratlı ve günlük kıyafetleriyle çıkar ve ayakkabılarını çevirmezdi. Bu arada kayınvalide türlü bahanelerle lamba camını kirli, tozlu olup olmadığına odanın köşelerinde ve tavanda is veya işgüzarlılığına gölge düşürecek haller bulunup bulunmadığına bakardı Şayet odada yalnız ise, halı, kilim varsa hasırın altını kaldırarak evlerinde iyi bir temizliğin yapılıp yapılmadığına dikkat ederdi Bu incelemeler bittikten sonra giderken mümkünse kızı kucaklar ve öperdi Bunun amacı kızın ağzının kokup kokmadığına bakmaktı Kız beğenilirse dünür gitmeye başlanılır Evin büyük sözü geçer kişileri, kız evine haber gönderilerek hep beraber gidilirdi Allah'ın emri ve peygamberin kavli ile kızlarını oğullarına isterlerdi (Kız evi naz evi diye) Kız evi kızı hemen ilk gelişte vermezdi Bu gelişler iki üç kez tekrarlanırdı. Sonunda kız evi kabul eder, bundan sonra alınacak eşyalar ve hediyeler konuşulurdu Başlık parası ve bu arada takılacak altınlarda bu esnada tespit edilirdi. Şerbet içme merasimleri iki şekilde olurdu Birincisi yakın akrabalar bir arada toplanılır. mütevazı bir tören yapılırdı Buna cep kahvesi de denirdi. İkincisi ise. davetlilerin çok olduğu bir merasimdir Bunun için oğlan kız evine şeker , kahve, lokum, sigara, kibrit gönderir ve bunların davetlilere yeterli miktarda olmasına dikkat ederdi Nişandan üç dört gün evvel beraberce beğenilip alınan elbiseler okuyucu denilen bir kadınla kız evine gönderilirdi Artık nişan günü gelmiştir Oğlan evi oğlanı yanlarına almadan kız evine giderler ve burada eğlenirlerdi Nişan bittikten sonra samimiyetin artması için iki tarafın akrabaları geceli gündüzlü yemekli gezmeye giderlerdi Buna süs dünurluğüde denirdi Artık düğün merasimi başlamıştır gelin Hamamı Oğlan evi sabun, kına, para göndererek hamama gitmesini sağlarlardı. Hamama toplu olarak gidilir, kızın annesi yanına oturur , genç misafirlerine sabun, yaşlılara ise sabun ve kına verirdi Burada kadınlar arasında e,eğlenilirdi Kızı natır yıkardı Kız ise çıkarken de peştemalini natıra verirdi gelin ve yakınlarının hamamcının Sandık Günü Sandık salı günü gönderilirdi Kıza ait eşyalar düzülür, bohçalara konurdu. Ziyaretler bir kovluğa konarak akrabalara ait hediyeler kız evine gönderilirdi Eğer başlık parası alınmışsa bunlar yapılmaz, yerine elbiselik gibi daha ağır hediyeler alınırdı Buna kullukta denirdi Bu bohçaların içerisine ağız tadı olarak bir kutu şeker konur . bunlar okuyucu ve sebeplenmesi istenen biri tarafından gönderilirdi Kız yanı Çarşamba günü yapılır, kızın müsaitse evinde toplanılırdı Çalgı olarak tef ve ud bulunulurdu. Kızı yakın arkadaşları giydirirken ayağının altına büyükçe bir sini koyarlar ve öylece giydirirlerdi Daha sonra kız büyüklerin ellerini öper, iki eli göğsünün üzerinde bir şekilde divan dururdu Davetlileri karşılama böylece devam eder, misafirler tamamlandıktan sonra çerezler yenilirdi Bu törene gelenler kıza hediye getirirdi Çok davetli benek denen bir miktar parayı getirip kızın annesiyle salavatlaşırken eline kimsenin görmeyeceği bir şekilde sıkıştırırdı Kına gecesi Çarşamba günü akşamı kız evi ve yakınları uygun bir ev düzenlerlerdi Kız iyice süslenirdi Kızın arkadaşları da milli kıyafetlerini giyerek geceye katılırlardı Geceye oğlu ev ide gelince erkeklerle kadınlar ayrılırlardı Gelin yüzü kapalı gelir ve aşağıdaki ağıtları söylerdi; Mercimeğim kile kile Doldurdular sile sile Ben annemden ayrılmazdım Ayırdılar bile bile Damınızda otmuydum Evinizde yokmuydum Bir kız idim çokmuydum ,Anam anam benim anam (Babası sağ değil ise) İğne sapladım pırtıya Gılaptan işledim saltaya Aslan babam olmayınca Niye getirdiniz beni ortaya (Annesi sağ değilse) Adana'dan gelir hıyar Gümüş çakı ile soyar Usul vur tefçi tefini Kara yerde anam oynar Gelin kız hazırlanırken saçlar çoğu zaman uzun olduğundan kesilirdi Saçın kesilmesi anında şunu söylerdi: Dama koydum dolu testi Seher yeli devre esti Anam kıymadığım saçlara Eller makas vurdu kesti Kına yakılırken kız elini açmazdı Elini açması için bahşiş konulurdu. Misafirler tören bittikten sonra yavaş yavaş dağılırlardı Güvey Giydirilmesi Kız evi Perşembe günü öğleden sonra oğlana iç çamaşırı, fes, tabaka, sigara, çakmak, ağızlık, tesbih, traş takımı, içine harçlık konmuş bir cüzdan kefiyeye sarılı olarak gönderilirdi Evde mutlaka bir din adamı bulunurdu Damat giydirilirken bu din adamı dua okurdu Birincisi kız çeyizleri arasında şilte ve kaynataya bir baş yastığı götürülmüş ise gelin tahtırevanla, ikincisi ise yaya gitmek zorundaydı Kızın çeyizi taşınırdı Kız gitmek üzereyken varsa babası yoksa yaşlı bir erkek akrabası kızın kuşağını baş hizasında üç defa çevirerek hayırlı, uğurlu ve mesut olması temennisiyle kuşağı bağlar ve kıza son nasihatları verirdi Bu nasihatları arasında, kızım alınla gidiyorsun kefeninle o kapıdan çıkacaksın bize ümit etme demeyi de ihmal etmezdi Gelinle damat eve girerken başlarına bozuk parayla karıştırılmış buğday atılırdı Bu bereket anlamına geliyordu Davetliler oğlan evine hayırlı olsun diyerek ayrılırlardı Kız kapıdan girerken ayağına kurban kesilirdi, gelin ve güvey bunun kenarından üç defa dolaşırlardı Gelinin eline bır parça kına ile karışık bal konulurdu Gelin elindekini kapıya sürer, kapının ağzındaki su dolu testiyi teperek içeri girerdi Kaynana çerde gelini bekler, mücevherat takılırdı Sabahleyin namaza gidilir. ilk emirler kıza verilirdi Eğer oğlan yoksulsa kız evine güvey girer, buna da iç güvey denirdi Yüz Açımı. Ertesi gün yüz açımı yapılırdı Oğlan tarafı (buna çift örtme de derler) çalgılar çalarken kayınvalide güveyi yanına oturtur. gelinin başına yazmalar örtülürdü Kız oğlan evinin yaptırdığı iki, üç elbiseyi o gün kaynananın uygun gördüğü zamanlarda değiştirip yenisini giyip gelirdi Böylece oğlan evinin düğünü bitmiş olurdu
YÖRESEL YEMEKLER:
Niğde Mutfağı, değişik besinlerin tat vericilerle belirli yöntemlerle pişirilmesi ile kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Niğde'nin özel yemekleri arasında Niğde tavası, pancar çorbası, kuskus pilavı, ditme, tirit, Niğde çanağı, papara, oğma çorbası, mangır çorbası sayılabilir. Özel tatlıları ise hüsmeni (güllü), halveter, köfter ve pekmezdir
YÖRESEL GİYİM:
Bugün özel günlerde Niğde giyimi, il merkezinde bir hatıra olarak yaşamakta, ilçe ve köylerde ise yavaş yavaş ortadan kaybolmak üzeredir. Fakat hemen her evin çeyiz sandıklarında örneklerine rastlamak mümkündür. Kadın Giyimleri: Niğde'de kadın giyimleri incelenirken; renkten ziyade süse ve renklerin uyumuna dikkat edilirdi. Ev kadınlarının iki türlü giysileri vardı. Bunlardan birisi gündelik, diğeri ise "kişilik" adı verilen belirli günlerde, yani düğünde, nişan törenlerinde, kına gecelerinde süs dünürlü günde giyilen giysilerdir. gelinlik kızlar, kendi,yeteneklerini, ustalıklarını zevkleriyle birleştirip, cafıra, kabuta, yünlüye ve pamuklu motif işlerken göz nurtu dökerlerdi. Bu uğraşının ürünü ince zevklerle bezenmiş Türk Sanatıdır. Hatta zevklerine göre seçtikleri her türlü giysinin üzerine işledikleri motifleri birbaşkasının yapamayacağı şekillerde bezerler ve örneklerini saklarlardı. Ev giyimlerinde ise; iş görürken üstlerine giymek için iş donu dikerler, kendi zevklerine göre çorap örerler, entarileri göz alıcı sıcak renkli motiflerden oluşurdu. Fakir olanlar daha ziyade el tezgahlarında dokudukları, fitil adı verilen pamuklardan yapılmış entari giyerlerdi. Ayaklarında ise kulaç kundura denilen burnunda ve ökçesinde fart olan, kalın köseleden yapılmış ayakkabı giyerlerdi. Başlarında yazma ve çok zaman- da gene kendilerinin dokudukları yağlık denilen pamuklu saralardı. Erkek Giyimleri: Bugün hepsi tarihe mal olmuş ve ancak folklar gösterilerinde, ninelerin çeyiz sandıklarında bulunan, genellikle fakir hanımların el tezgahlarında dokudukları üç etek denilen entari giyerlerdi. Bunun altında hanımların ördüğü bağlamalı don bulunurdu. Ayaklanma yün çorap giyerlerdi. ayakkabı olarak da bazen konçlu ve konçsuz yemeni giyerlerdi. Bir efe memleketi olduğu için kollan olmayan fakat, omuz başlarından kol boyu uzunluğunda uzanmış, omuz başlan ve göğsü işlemeli cepken denilen ceket giyerlerdi. Yüzde seksen fakirin sırtında, ketenden yapılmış ceket bulunurdu. Erkekler genel olarak bellerine kırmızı,.mor ve siyah kanşığı genişçe bir şal saralardı. Genel olarak erkek ayakkabıları kalaş, kundura, yemeni ve çanktı. Kadın ayakkabıları ise; her memleketin kendi esnafının yaptığı kalaş kundura, iskarpindi.
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Niğde'de resmi olarak iki kez derleme yapılmış ve sonuçları kitap halinde yayınlanmıştır Halkın duygularını dile getiren türkülerde sevgi, sıla, ayrılık, ölüm ve bazı önemli olaylar konu alarak işlenmiştir. Yörede halay havaları, kaşık ve zil oyunu havaları, düğün havaları ve ağıtlar oldukça yaygındır. Niğde'de geleneksel saz dışında kullanılan başlıca çalgı aletleri; arkası düz yassısaz, cura, zurna, dilli ve dilsiz kaval, davul, tef, zil, kaşık ve zillimaşadır. Niğde'de derlenen türkülerden bazıları şunlardır: Tombili, Sarı Çiçek. Damdan dama atlar yar, Keklik, Niğde Bal ları, Bağa girdini üzüme. Sıra sıra kazanlar. Süpürgesi yoncadan gibi.. Halk türküleri ve melodileri yönünden kendine özgü özellikler taşıyan Niğde folkleri özelliklerini tam olarak ortaya çıkarmak amacıyla 1981 yılında folklor araştırma komitesi kurulmuştur. Araştırmalar sonucunda Niğde halk oyunlarının genelde halay tipinde olduğu ve davul zurna eşliğinde oynandığı ortaya çıkarılmıştır. Düğünlerde ve özel günlerde halaylar bazı yerlerde de kaşık ve oturak oyunları oynanır. Oyunlar kadın ve erkeklerce ayrı ayrı oynanır, kaşıklı oyunlara bağlama cura gibi sazlar bazen de tef eşlik eder. Niğde'deki bazı oyun türleri ise şöyledir. Çekin alay düzülsün, Tombili, Yıldız, Develi, Hop. Cilveli, Anşam, Çınarbaşı, Çubuk. Hopdündarlı, Hora, Karam, Menberi... gibi. Niğde ili folklor zenginlikleri yönünden İç Anadolu'nun en zengin illerindendir. Özellikle halk türküleri ve melodileri yönünden kendine özgü özellikleri taşır. Böylesine zengin folklor değerleri 1981 yılına kadar ortaya pek çıkarılmamıştır. 1981 yılında Valiliğin girişimi ile Folklor Araştırma Komitesi oluşturulmuş ve bu komite ile köylerine kadar araştırılmış ve Niğde ilinde eskiden beri oynana gelen 8 adet oyun ortaya çıkarılmıştır. Araştırma sonunda Niğde Halk Oyunları'nın Halay tipinde oluduğu ve davul zurna eşliğinde oynandığı ortaya çıkarılmıştır. Oyun figürleri İç Anadolu'nun genel figürlerine benzemesine rağmen mahalli Özellikler gösteren farklılıklar vardır. 1981 yılında bu oyuların tesbitinden sonra bu oyunları oynayacak 20 kişilik (Kız-Erkek) Halk Oyunları ekibi de oluşturulmuştur. Bugün Niğde Halk Oyunları okullarda oynanmaktadır. 1981 yılında kurulan ancak bugün dağılan ekibin yeniden kurulması ve sürekli kalması için çalışmalar devam etmektedir.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Saat Kulesi, Aladağlar, Bolkar Dağları, Türkiye'nin Elma ve Patates Deposu, Kuşkayası Mezarlığı, Çiftehan Kaplıcaları
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre "Nekide veya Nikde" demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.
NİĞDE ŞİVESİ
Istar : Halı tezgahı halı.
İfrit : Pis koku.
Kanayaklı : Kadıncağız kızcağız (Mahsun veya masumluk ifadesi olarak)
Karık : Üzüm dikilen tümsek
Kelik : Eski ayakkabı
Kesirinden gelmek : Sırf inat olsun diye yapılan şey
Kesek : Kerpiç
Kığı : Koyun-keçi pisliği
Kırı : Eşek yavrusu
Kişniş : Küçük taneli üzüm
Köfter : Üzüm suyu ve nişastayla yapılan yöresel tatlı.
Kömüs: Bağ ve tarla sulama sırasını ayarlayan yetkili
Kursak : Mide
Mazarat : Zararlı
Meşkef : Kirpislik pasak
Nörüyon : Ne yapıyorsun ?
Ödü sıdmak : Çok korkmak
Pöç : Kuyruk sokumu
Sıracalı : Hastalıklı
Sokum : Lokma
Söğürme : Ateşte etle yapılan yöresel bir yemek
Şepe : Biraz kalınca açılan anında yenilen yufka ekmek
Tirit : Kelle suyu ile ekmek karışımı yemek
Uyku semesi : Uyku mahmurluğu hali uyku sersemliği
Ümüğü ötmek : Yokluktan ve açlıktan perişan olmak
Ütmek : Kumarda kazanmak kılı yakarak temizlemek
Übülük : 8 - 10 santimlik ince agaç çubuğu iki taş arasına koyarak başka uzun çubuk vasıtasıyla
uzaklara fırlatılarak oynanan bir oyun.
Vıcıtmak : Fırlatmak çekilip gitmek.
Vittırıvızık : (Halk ağzıyla) pekmezle yapılan unlu helvaya verilen ad.
Yamsılmak: Saygısızca geniş ve rahat oturmak.
Yamuk : Güvenilmez
Yılıkkan : Yalama gevşemiş
Yuha : İnce seyrek hafif (giysiler için kullanılan tabir)
Yuvak : Kabaran toprak damları yağmura karşı sertleştirmek için kullanılan eksen delikleri bulunan taş silindir.
Yinli : Hafif uçarı elde avuçta durmaz (yenli diye de söylenir)
Cekkelek: Yinli ile aynı anlamda kullanılır
Neşeğil:Nasıl yani
Nööürüpbatın:nasılsın neler yapıyorsun
ALINTIDIR..