- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
İzmir'de bir haftadır hastanede tedavi gören Türk Halk Müziği'nin efsane isimlerinden Neşet Ertaş, 74 yaşında hayatını kaybetti.
Ertaş'ın Kırşehir'de toprağa verileceği öğrenildi.
Neşet Ertaş, geçtiğimiz hafta öldüğüne dair haberlerin çıkması üzerine sosyal paylaşım sitesi Twitterdan açıklama yapmıştı. Ertaş, hayranlarına "Merak etmeyin, iyiyim" diye seslenmişti.
BAĞLAMAYLA İLKOKULDA TANIŞTI
Bağlama ve türkü deyince akla ilk gelen isimlerden Neşet Ertaş, 1938'de Kırşehir'de doğdu.
Çocukluğu Kırtıllar köyünde geçen Ertaş, müzikle babası saz ustası Muharrem Ertaş sayesinde ilkokul yıllarında tanıştı.
Önce keman, ardından bağlama çalmayı öğrendi. Babasıyla birlikte yörenin düğünlerinde saz çalıp türkü söylemeye başladı.
Profesyonel müzik hayatına 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gidişiyle başladı.
İlk plağı "Neden Garip Ötersin Bülbül"ü işte bu yıllarda kaydetti. Çok sevilen plağın ardından yenileri geldi, konserler başladı.
Halk ozanı bir süre sonra yeniden İç Anadolu'ya döndü ve Ankara'ya yerleşti.
23 YIL SONRA TÜRKİYE'YE DÖNDÜ
Sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin yanına, Almanya'ya giden Ertaş'ın 23 yıllık vatan hasreti de başlamış oldu.
2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle yeniden ülkesinde sahneye döndü.
Gurbet yıllarında kendisine Erdoğan Atakar tarafından takılan "Bozkırın Tezenesi" lakabı halk ozanıyla adeta bütünleşti.
Süleyman Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "Halkın sanatçısı olarak kalmak, benim için en büyük mutluluk" diyerek geri çevirdi.
UNESCO tarafından "yaşayan insan hazinesi" kabul edilen Ertaş, İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü.
Ertaş'ın Kırşehir'de toprağa verileceği öğrenildi.
Neşet Ertaş, geçtiğimiz hafta öldüğüne dair haberlerin çıkması üzerine sosyal paylaşım sitesi Twitterdan açıklama yapmıştı. Ertaş, hayranlarına "Merak etmeyin, iyiyim" diye seslenmişti.
BAĞLAMAYLA İLKOKULDA TANIŞTI
Bağlama ve türkü deyince akla ilk gelen isimlerden Neşet Ertaş, 1938'de Kırşehir'de doğdu.
Çocukluğu Kırtıllar köyünde geçen Ertaş, müzikle babası saz ustası Muharrem Ertaş sayesinde ilkokul yıllarında tanıştı.
Önce keman, ardından bağlama çalmayı öğrendi. Babasıyla birlikte yörenin düğünlerinde saz çalıp türkü söylemeye başladı.
Profesyonel müzik hayatına 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gidişiyle başladı.
İlk plağı "Neden Garip Ötersin Bülbül"ü işte bu yıllarda kaydetti. Çok sevilen plağın ardından yenileri geldi, konserler başladı.
Halk ozanı bir süre sonra yeniden İç Anadolu'ya döndü ve Ankara'ya yerleşti.
23 YIL SONRA TÜRKİYE'YE DÖNDÜ
Sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin yanına, Almanya'ya giden Ertaş'ın 23 yıllık vatan hasreti de başlamış oldu.
2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle yeniden ülkesinde sahneye döndü.
Gurbet yıllarında kendisine Erdoğan Atakar tarafından takılan "Bozkırın Tezenesi" lakabı halk ozanıyla adeta bütünleşti.
Süleyman Demirel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' unvanını; "Halkın sanatçısı olarak kalmak, benim için en büyük mutluluk" diyerek geri çevirdi.
UNESCO tarafından "yaşayan insan hazinesi" kabul edilen Ertaş, İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü.