- 30 Ocak 2007
- 51
- 0
“Neyi arıyorsan sen O'sun" der Mevlana...
Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...
Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sü*rükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.
Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslın*da, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...
Her aşkta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerlerimizdir.
Resimlerini yanyana koyun sevdiklerini*zin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...
Aşk denilen kaleydoskobun buzlucamına gözünüzü dayadığınızda, binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller ördüğü*nü görürsünüz. Her camda, farklı bir ren*giniz vardır; her şekilde sizden bir parça...
Aşklarınız hülasanızdır.
Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın, farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam par*çalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz...
Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizde*ki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki si*zin ilhamınız, tenindeki sizin ısınız...
Yoksa hâlâ bir sevdiceğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...
* * *
Aşk, narsizmdir.
Kendimiziz her aşkta arayıp durduğu*muz, peşinde olduğumuz...
Bir omza sığınmanın şefkatinde de, bir göğsü dişlemenin şehvetinde de kendimize açılan kapılar var.
Sevda, çevrildikçe içimizin farklı ışıkları*nı yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.
Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.
* * *
Narcissus'u bilirsiniz:
Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya doyamazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ır*mak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü... uzanıp, iyice bak*mak istemiş. Tam gördüğünde kendini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya...
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğü*nü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.
Narcissus, nergis olmuş.
* * *
Kıssadan hisse, benden size tavsiye, ta*ze bir nergis verin bugün sevgilinize...
Sonra da, nerede baharsa mevsim, ro*tasını oraya çevirip içindeki eski baharla*ra koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin, baharın elinizde olduğunu unutmadan...
Gözlerinizdeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin!
Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin...
Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...
Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sü*rükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.
Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslın*da, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...
Her aşkta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerlerimizdir.
Resimlerini yanyana koyun sevdiklerini*zin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...
Aşk denilen kaleydoskobun buzlucamına gözünüzü dayadığınızda, binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller ördüğü*nü görürsünüz. Her camda, farklı bir ren*giniz vardır; her şekilde sizden bir parça...
Aşklarınız hülasanızdır.
Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın, farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam par*çalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz...
Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizde*ki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki si*zin ilhamınız, tenindeki sizin ısınız...
Yoksa hâlâ bir sevdiceğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...
* * *
Aşk, narsizmdir.
Kendimiziz her aşkta arayıp durduğu*muz, peşinde olduğumuz...
Bir omza sığınmanın şefkatinde de, bir göğsü dişlemenin şehvetinde de kendimize açılan kapılar var.
Sevda, çevrildikçe içimizin farklı ışıkları*nı yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.
Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.
* * *
Narcissus'u bilirsiniz:
Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya doyamazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ır*mak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü... uzanıp, iyice bak*mak istemiş. Tam gördüğünde kendini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya...
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğü*nü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.
Narcissus, nergis olmuş.
* * *
Kıssadan hisse, benden size tavsiye, ta*ze bir nergis verin bugün sevgilinize...
Sonra da, nerede baharsa mevsim, ro*tasını oraya çevirip içindeki eski baharla*ra koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin, baharın elinizde olduğunu unutmadan...
Gözlerinizdeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin!
Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin...