NEDENLERİ VE ÇÖZÜMLERİYLE ALDATMAK
Aldatmak,aldatılmak pek çok filme, kitaba konu olmuş bunu yaşayan ve yaşatan tarafların yaşamını kökten, olumsuz şekilde değiştiren negatif kavramlardır. Hele şüphesi, insanın içini kemirirken, ruhsal ve hatta bedensel sağlığından da çok şey alır götürür. Aldatma belki de geçmişten günümüze ikili insan ilişkilerinin en önemli günden maddesini oluşturmaktadır.Kimse bir ilişkiye aldatmak ya da aldatılmak için başlamaz fakat şu da bir gerçektir ki çoğu ilişki aldatma kavramının kötü etkisi altındadır.Özellikle basında birbirini aldatan ünlü eşlerin gündem maddelerini oluşturması, izlediğimiz sinema filmlerinden, okuduğumuz romanlara kadar yayılan aldatma teması kendi ikili ilişkilerimizi daha çok sorgular duruma getirmiştir bizi.
Duygusal ve Cinsel Aldatma
Aldatma konusunda birçok bilimsel çalışma yapılmıştır, bu çalışmalara bakıldığında, çoğu aldatmanın; “Duygusal aldatma ve Cinsel aldatma” olarak ikiye ayrıldığı görülmektedir. Sürmekte olan ilişkisi varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek ‘cinsel aldatma’ olarak tanımlanırken, yine bir ilişki yaşarken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşamak, bir başkasına aşık olmak, birbaşkasıyla özel paylaşımda bulunmak ise ‘duygusal aldatma’ olarak tanımlanmaktadır. Ancak ‘Eşler arasında cinsel aldatma önemli değil, duygusal aldatma önemlidir’ diye birşey söz konusu değildir.Çünkü cinsel aldatma, eşler arasında duygusal bağların da zayıflamasına ya da kopmasına neden olacaktır.Eğer ki eşler evliyse ve çocukluysa bundan en çok çocuklar zarar görecektir.
Aldatmanın nedenleri neler olabilir? Eşler birbirini neden aldatma ihtiyacı duyarlar?
İlişkide beklenilen paylaşımın olmaması, ilginin azlığından şikayet edilmesi, eşe güven duyulmaması, birlikte bir gelecek görülmemesi gibi nedenler aldatmanın önemli nedenleri olarak görülmektedir. İkinci neden olarak “sosyal yapı” yı söyleyebiliriz. Ergenlikte az kadınla/erkekle birlikte olmuş olmak, evlenmeden önce doyuma ulaşmamış olmak, görücü usulü evlilik yapmış olmak, erken yaşta evlenmek ya da tutucu bir çevrede yetişmiş olmak, evlilik sonrası rahatlama nedeniyle kişide doyuma ulaşma isteğini körükleyebilir ve kişiyi eşini aldatmaya doğru sürükleyebilir. Üçüncü olarak “hayır diyememe”, kendine ya da karşısındakine “dur” diyememe, özellikle erkeklerin, eşlerini aldatmasının ardından kendilerini bu şekilde ifade ettikleri bir savunma biçimi olarak adlandırılabilir.
Özellikle toplumuzda evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmek istemeyen bayanlarla birlikte olan erkelerin, cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına başka kadınlarla birlikte olması da “cinsel aldatma” nedenlerinden biridir. Rutindn sıkılan, ilişkinin monotonlaştığını düşünen kişide aldatma eğiliminde bulunabilir. Yenilik, eğlence ve heyecan arayışı kişiyi dışarıya yöneltebilir.Senelerdir süren ve aldatmayla sonuçlanan çoğu evliliğin aldatma nedeni budur. Konu aldatma nedenleri olursa intikam boyutunu da atlamamak gerekir.Özellikle bir tarafın diğerine kızgın olduğu durumlarda ya da aldatıldığını öğrenen tarafın altta kalmamak için gurur duygusuyla hareket ettiği durumlardır.
Aldatıldığımızı anlayabilir miyiz?
İlgi azalmasının yanı sıra kişi aldatılacağını ya da aldatıldığını mutlaka önceden sezer. Çünkü evlilikte sevgi önemli bir unsurdur ve eğer kişide aldatıldığına dair önemli somut belirtiler varsa kişi bunu öngörüp aldatılmasını engelleyebilir. Çünkü aldatılma, süreçlerden oluşur, genelde bir anda gerçekleşmez ve ne kadar erken fark edilirse yolun başından dönmek o kadar olasıdır. Ancak kişi, eşinin aldatma potansiyeli olan durumuna müdahale ederken dikkatli davranmalı, bir anlık sinirle ya da kıskançlıkla yaklaşmamalıdır. Eşinin, kendisini onun yerine koyarak düşünmesini sağlamalı, dolayısıyla ona empati kurmalıdır.
Aldatmaya karşı neler yapmalıyız?
Sosyal ve kişisel nedenler aldatmanın temel taşlarını oluşturmaktadır. İlgi eksikliği yaşayan bir eş, ya da flört dönemimde yaşadığı heyecanı evlilik sonrası eşinde göremeyen taraf soğuma eğiliminde olacaktır. Eğer bu soğuma eğilimi erkek tarafında olursa cinsel sadakatini korumada da zorlanabilir. Evde sürekli gerilime neden olan sorunların yaşanması, eşlerin ilişkileri ve varsa çocukları konusunda sürekli tartışması ya da kişilik çatışmaları erkeği evinden ve eşinden uzaklaştırır. Kadının, eşini kendisinden uzaklaştıracak bu tip durumların farkında olması gerekir. Bu açıdan kadının ev içindeki üstlendiği farklı roller çok önemlidir. Eğer kadın, rollerinden birini fazla önemseyip eşine olan ilgisini göstermezse bu durum erkeğin soğumasına ve ilgiyi dışarda aramasına neden olur. Özellikle ilişkide çocuk olduktan sonra kadın, biyolojik özelliklerinin etkisiyle değişir ve neredeyse bütün dikkatini ve ilgisini çocuklar ve ev işleri üzerine yönlendirir. Dolayısıyla eşiyle eskisi gibi ilgilenemez.
Tabi ki bu saydığımız durumların hiçbirisi erkeği aldatma konusunda haklı göstermez. Bu durumlarda erkeğin yapması gereken şey, ilişkiyi baştan sona irdelemek, sorunu çözmeye çalışmak, kendi yanlışlarını ve eşinin eksiklerini analiz etmek, bunların düzelmesini sağlayacak adımlar atmaktır. Ancak maalesf ki çoğu erkek eşiyle arasındaki ilişkiyi düzeltmek yerine eşini kendi haline bırakıp yeni arayışlar içine girme eğiliminde olmakta, eksilen duygularını aldatma yoluyla tamamlama davranışı göstermektedir. Bu durumda kadının anne ile eş rollerini düzeyli seviyede ayarlaması gerekmektedir.
Sevgi değişkendir ve güzel hisleri bir dönem hissetmemek, bir daha onları hiç hissetmeyeceği anlamına gelmez. Ancak şu söylenmelidir ki yaşamın olgun döneminde bile zevklerinin peşinden koşan insan aslında olgunlaşmamıştır ve hiçbir zaman mutlu olamaz. İnsanı gerçek mutluluğa ulaştıracak olan, somut kavramların yanı sıra soyut idaellere de ulaşmaktır. Böylece insan hata yapsa bile bundan pişmanlık duyar ve ilişkisini kurtarmak için kendini toparlar. Bu nedenle evlenecek kişilerin hayat felsefelerinin, kültürlerinin ve ideallerinin birbiriyle örtüşmesi çok önemlidir.
Uzman Psikolog Ebru Göksel’in bu makalesi “anne ve trends” adlı dergide yayınlanmıştır.
Aldatmak,aldatılmak pek çok filme, kitaba konu olmuş bunu yaşayan ve yaşatan tarafların yaşamını kökten, olumsuz şekilde değiştiren negatif kavramlardır. Hele şüphesi, insanın içini kemirirken, ruhsal ve hatta bedensel sağlığından da çok şey alır götürür. Aldatma belki de geçmişten günümüze ikili insan ilişkilerinin en önemli günden maddesini oluşturmaktadır.Kimse bir ilişkiye aldatmak ya da aldatılmak için başlamaz fakat şu da bir gerçektir ki çoğu ilişki aldatma kavramının kötü etkisi altındadır.Özellikle basında birbirini aldatan ünlü eşlerin gündem maddelerini oluşturması, izlediğimiz sinema filmlerinden, okuduğumuz romanlara kadar yayılan aldatma teması kendi ikili ilişkilerimizi daha çok sorgular duruma getirmiştir bizi.
Duygusal ve Cinsel Aldatma
Aldatma konusunda birçok bilimsel çalışma yapılmıştır, bu çalışmalara bakıldığında, çoğu aldatmanın; “Duygusal aldatma ve Cinsel aldatma” olarak ikiye ayrıldığı görülmektedir. Sürmekte olan ilişkisi varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek ‘cinsel aldatma’ olarak tanımlanırken, yine bir ilişki yaşarken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşamak, bir başkasına aşık olmak, birbaşkasıyla özel paylaşımda bulunmak ise ‘duygusal aldatma’ olarak tanımlanmaktadır. Ancak ‘Eşler arasında cinsel aldatma önemli değil, duygusal aldatma önemlidir’ diye birşey söz konusu değildir.Çünkü cinsel aldatma, eşler arasında duygusal bağların da zayıflamasına ya da kopmasına neden olacaktır.Eğer ki eşler evliyse ve çocukluysa bundan en çok çocuklar zarar görecektir.
Aldatmanın nedenleri neler olabilir? Eşler birbirini neden aldatma ihtiyacı duyarlar?
İlişkide beklenilen paylaşımın olmaması, ilginin azlığından şikayet edilmesi, eşe güven duyulmaması, birlikte bir gelecek görülmemesi gibi nedenler aldatmanın önemli nedenleri olarak görülmektedir. İkinci neden olarak “sosyal yapı” yı söyleyebiliriz. Ergenlikte az kadınla/erkekle birlikte olmuş olmak, evlenmeden önce doyuma ulaşmamış olmak, görücü usulü evlilik yapmış olmak, erken yaşta evlenmek ya da tutucu bir çevrede yetişmiş olmak, evlilik sonrası rahatlama nedeniyle kişide doyuma ulaşma isteğini körükleyebilir ve kişiyi eşini aldatmaya doğru sürükleyebilir. Üçüncü olarak “hayır diyememe”, kendine ya da karşısındakine “dur” diyememe, özellikle erkeklerin, eşlerini aldatmasının ardından kendilerini bu şekilde ifade ettikleri bir savunma biçimi olarak adlandırılabilir.
Özellikle toplumuzda evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmek istemeyen bayanlarla birlikte olan erkelerin, cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına başka kadınlarla birlikte olması da “cinsel aldatma” nedenlerinden biridir. Rutindn sıkılan, ilişkinin monotonlaştığını düşünen kişide aldatma eğiliminde bulunabilir. Yenilik, eğlence ve heyecan arayışı kişiyi dışarıya yöneltebilir.Senelerdir süren ve aldatmayla sonuçlanan çoğu evliliğin aldatma nedeni budur. Konu aldatma nedenleri olursa intikam boyutunu da atlamamak gerekir.Özellikle bir tarafın diğerine kızgın olduğu durumlarda ya da aldatıldığını öğrenen tarafın altta kalmamak için gurur duygusuyla hareket ettiği durumlardır.
Aldatıldığımızı anlayabilir miyiz?
İlgi azalmasının yanı sıra kişi aldatılacağını ya da aldatıldığını mutlaka önceden sezer. Çünkü evlilikte sevgi önemli bir unsurdur ve eğer kişide aldatıldığına dair önemli somut belirtiler varsa kişi bunu öngörüp aldatılmasını engelleyebilir. Çünkü aldatılma, süreçlerden oluşur, genelde bir anda gerçekleşmez ve ne kadar erken fark edilirse yolun başından dönmek o kadar olasıdır. Ancak kişi, eşinin aldatma potansiyeli olan durumuna müdahale ederken dikkatli davranmalı, bir anlık sinirle ya da kıskançlıkla yaklaşmamalıdır. Eşinin, kendisini onun yerine koyarak düşünmesini sağlamalı, dolayısıyla ona empati kurmalıdır.
Aldatmaya karşı neler yapmalıyız?
Sosyal ve kişisel nedenler aldatmanın temel taşlarını oluşturmaktadır. İlgi eksikliği yaşayan bir eş, ya da flört dönemimde yaşadığı heyecanı evlilik sonrası eşinde göremeyen taraf soğuma eğiliminde olacaktır. Eğer bu soğuma eğilimi erkek tarafında olursa cinsel sadakatini korumada da zorlanabilir. Evde sürekli gerilime neden olan sorunların yaşanması, eşlerin ilişkileri ve varsa çocukları konusunda sürekli tartışması ya da kişilik çatışmaları erkeği evinden ve eşinden uzaklaştırır. Kadının, eşini kendisinden uzaklaştıracak bu tip durumların farkında olması gerekir. Bu açıdan kadının ev içindeki üstlendiği farklı roller çok önemlidir. Eğer kadın, rollerinden birini fazla önemseyip eşine olan ilgisini göstermezse bu durum erkeğin soğumasına ve ilgiyi dışarda aramasına neden olur. Özellikle ilişkide çocuk olduktan sonra kadın, biyolojik özelliklerinin etkisiyle değişir ve neredeyse bütün dikkatini ve ilgisini çocuklar ve ev işleri üzerine yönlendirir. Dolayısıyla eşiyle eskisi gibi ilgilenemez.
Tabi ki bu saydığımız durumların hiçbirisi erkeği aldatma konusunda haklı göstermez. Bu durumlarda erkeğin yapması gereken şey, ilişkiyi baştan sona irdelemek, sorunu çözmeye çalışmak, kendi yanlışlarını ve eşinin eksiklerini analiz etmek, bunların düzelmesini sağlayacak adımlar atmaktır. Ancak maalesf ki çoğu erkek eşiyle arasındaki ilişkiyi düzeltmek yerine eşini kendi haline bırakıp yeni arayışlar içine girme eğiliminde olmakta, eksilen duygularını aldatma yoluyla tamamlama davranışı göstermektedir. Bu durumda kadının anne ile eş rollerini düzeyli seviyede ayarlaması gerekmektedir.
Sevgi değişkendir ve güzel hisleri bir dönem hissetmemek, bir daha onları hiç hissetmeyeceği anlamına gelmez. Ancak şu söylenmelidir ki yaşamın olgun döneminde bile zevklerinin peşinden koşan insan aslında olgunlaşmamıştır ve hiçbir zaman mutlu olamaz. İnsanı gerçek mutluluğa ulaştıracak olan, somut kavramların yanı sıra soyut idaellere de ulaşmaktır. Böylece insan hata yapsa bile bundan pişmanlık duyar ve ilişkisini kurtarmak için kendini toparlar. Bu nedenle evlenecek kişilerin hayat felsefelerinin, kültürlerinin ve ideallerinin birbiriyle örtüşmesi çok önemlidir.
Uzman Psikolog Ebru Göksel’in bu makalesi “anne ve trends” adlı dergide yayınlanmıştır.