- 17 Ağustos 2006
- 4.400
- 1.883
NE İDİK NE OLDUK?
Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin
namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek
edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
Dürüsttük: Bir zamanlar, Londra Ticaret Odası'nın en görünür
yerinde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle
alışveriş et, yanılmazsın."
İtibarlıydık: Bir zamanlar, Hollanda Ticaret Odası'nın
toplantılarında oylar eşit çıkınca, Türklerle alışverişi
olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.
Temizdik: Yere bile tükürmezdik. "Türkler
hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar.
Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu
ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için,
saçak altlarına kuş sarayları yapardık. Bunlara öyle çok örnek
var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik: Fransız Motray,şöyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek
meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç
tanımadığım dükkâncılar, arkamdan adam koşturmuşlar, hatta
birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."
Dosdoğruyduk: Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu
hükmü veriyor: "Haksızlık, murabahacılık [aşırı kâr koyma,
tefecilik], inhisarcılık [tekelcilik] ve hırsızlık gibi suçlar,
Türkler arasında meçhuldür... Öyle bir dürüstlük gösterirler
ki, insan, çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."
Hırsızlık nedir bilmezdik: Fransız Dr. Brayer, "Evlerin kapısının şöyle
böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka
itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı
hırsızlık vakası görülür."
Naziktik: İtalyan gezgini,
"İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik
ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi,
nadir işitilir.
Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un
"Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından
Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek
vaziyettedir."
Hayırseverdik: Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazın
İstanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş
köylülerin, yolculara, bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum."
Ne dersiniz? Galiba, geçmişimizden uzaklaşmak, bize çok pahalıya
patladı.
İşte sorulmaya değer ve cevaplanması elzem olan soru: "Bizde, o
zaman var olup da bugün olmayan nedir? Nasıl kaybettik? Nasıl
buluruz?"
Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin
namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek
edinmez, kimseyi de küçümsemezdik.
Dürüsttük: Bir zamanlar, Londra Ticaret Odası'nın en görünür
yerinde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle
alışveriş et, yanılmazsın."
İtibarlıydık: Bir zamanlar, Hollanda Ticaret Odası'nın
toplantılarında oylar eşit çıkınca, Türklerle alışverişi
olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.
Temizdik: Yere bile tükürmezdik. "Türkler
hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar.
Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu
ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için,
saçak altlarına kuş sarayları yapardık. Bunlara öyle çok örnek
var ki, saymakla bitmez.
Harama el sürmezdik: Fransız Motray,şöyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek
meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç
tanımadığım dükkâncılar, arkamdan adam koşturmuşlar, hatta
birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."
Dosdoğruyduk: Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu
hükmü veriyor: "Haksızlık, murabahacılık [aşırı kâr koyma,
tefecilik], inhisarcılık [tekelcilik] ve hırsızlık gibi suçlar,
Türkler arasında meçhuldür... Öyle bir dürüstlük gösterirler
ki, insan, çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."
Hırsızlık nedir bilmezdik: Fransız Dr. Brayer, "Evlerin kapısının şöyle
böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka
itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı
hırsızlık vakası görülür."
Naziktik: İtalyan gezgini,
"İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik
ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi,
nadir işitilir.
Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un
"Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından
Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek
vaziyettedir."
Hayırseverdik: Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazın
İstanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş
köylülerin, yolculara, bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum."
Ne dersiniz? Galiba, geçmişimizden uzaklaşmak, bize çok pahalıya
patladı.
İşte sorulmaya değer ve cevaplanması elzem olan soru: "Bizde, o
zaman var olup da bugün olmayan nedir? Nasıl kaybettik? Nasıl
buluruz?"