Bir gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken Nasreddin Hoca da evinin penceresinde oturarak sokağı seyrediyormuş. Bir ara dostlarından birini cüppesinin eteklerini beline dolayarak koşa koşa evine giderken görmüş ve pencereyi açarak seslenmiş:
"İnan olsun ki çok ayıp! Senin gibi aklı başında olgun bir adam Allah'ın rahmetinden kaçar mı?"
İçinden Hocaya hak veren adamcağız bu sefer ağır ağır yürümeye başlamış; fakat tepeden tırnağa ıslanmış olarak evine varınca Hocanın oyununa uğradığını anlamış.
Günün birinde Hoca yolda yağmura tutulmuş; koşar adım evine yönelmiş. Birkaç gün önce kendisiyle alay ettiği ahbabının evi önünden geçerken adamcağız taşı gediğine koymanın tam zamanı diyerek evin penceresinden Hocaya bağırmış:
"Hocam Hocam Allah'ın rahmetinden niçin kaçıyorsun ayıp değil mi sana?"
Hoca hiç istifini bozmadan koşmaya devam ederek şu cevabı vermiş:
"Hay anlayışsız hay!... Ben rahmetten kaçmıyorum; tam tersine yere düşen rahmetleri çiğnememek için koşuyorum!"