“İnsan olduğu değil, hissettiği yaştadır!”
sözünde bir gerçeklik payı olduğu
Purdue Üniversitesi tarafından yapılan
bilimsel bir çalışma ile gösterildi.
Pozitif düşüncenin insan psikolojisi
ve sağlığı üzerine etkileri bugüne kadar
birçok bilimsel çalışmaya konu olup, çoğu
fizyolojik rahatsızlığın temelinde stres
ve üzüntünün yattığı yapılan çalışmalar
ile gösterilmeye çalışılmıştır. Özellikle
yaşlanma ile beraber beden sağlığı ve
hafıza açısından sorunlar yaşamaya
başladıkça moralin yüksek tutulması
daha farklı bir önem kazanıyor.
Kronolojik yaş, elbette zihinsel
sağlık ve bilişsel (kavramaya ilişkin)
kabiliyetler üzerinde çok etkili. Buna
karşın bulunduğumuz yaşı yorumlama
şeklimiz, bilişsel yaşlanma sürecini
tahmin edilenin ötesinde etkiliyor.
Purdue Üniversitesi’nden Markus H.
Schafer ve Tetyana P. Shippee, yaşlılık
döneminde bilişsel yetenekler üzerinde
kronolojik yaşın mı yoksa hissedilen
yaşın mı daha fazla etkili olduğunu
belirlemek amacıyla bir çalışma yaptı.
Bunun için yaşları 55-74 arasında
değişen yaklaşık 500 kişi üzerinde
1995-2005 yıllarını kapsayan bir anket
çalışması yapıldı. 1995 yılında bu kişilere
yaşları konusunda nasıl hissettikleri
sorulduğunda, çoğunluk grup kendisini
bulunduğu kronolojik yaşa göre 12 yaş
daha genç hissettiğini belirtti. Kendisini
genç hisseden bu kişilerin 10 sene sonraki
durumları diğerleri ile karşılaştırıldığında,
bilişsel yeteneklerine duydukları güvenin
daha yüksek oranda olduğu belirlendi (bu
da dolaylı olarak kavramsal yeteneklerinin
daha iyi seviyede olduğunu gösteriyor,
çünkü gerileme hisseden insan bunu
fark eder ve güveni azalır). Bu çalışma ile
ayrıca, hissedilen yaşın kronolojik yaşa
nazaran bilişsel kabiliyetler üzerinde
daha fazla etkili olduğu gösterildi.
Bir de madalyonun öteki yüzü var.
Toplumda kendini genç hissetme ile ilgili
o yaygın kanı. Birçoğumuz kendini genç
hissetmek ister ve bu yönde hissettirecek
aktiviteler yapar. Ama hayatın bir de
soğuk gerçekleri var ve fizyolojik olarak
eninde sonunda hepimiz yaşlanmanın
can sıkıcı etkilerini tecrübe ederiz.
Eğer bu noktada karamsarlığa düşülüp
kronolojik yaştan daha yaşlı hissedilmeye
başlanırsa, bilişsel kabiliyetler açısından
yaşlanmaya bağlı olarak problem
yaşamaya daha fazla yatkın duruma
geçilmiş olur. Bu nedenle hissedilen yaş
konusunda makul olmakta fayda var!
Her şeye rağmen yine de toplumda
böyle bir algılamanın olması faydalı
gözüküyor. Teknolojik gelişmeleri yakından
takip etmek, bulmaca çözmek, hobi
edinmek gibi kendini genç hissetmek
adına yapılan aktivitelerin bilişsel
yaşlanmanın etkilerini azaltıcı ve Alzheimer
gibi rahatsızlıkları önleyici etkiye sahip
olduğunu uzmanlar belirtiyorlar.
.biltek.tubitak.gov.tr
sözünde bir gerçeklik payı olduğu
Purdue Üniversitesi tarafından yapılan
bilimsel bir çalışma ile gösterildi.
Pozitif düşüncenin insan psikolojisi
ve sağlığı üzerine etkileri bugüne kadar
birçok bilimsel çalışmaya konu olup, çoğu
fizyolojik rahatsızlığın temelinde stres
ve üzüntünün yattığı yapılan çalışmalar
ile gösterilmeye çalışılmıştır. Özellikle
yaşlanma ile beraber beden sağlığı ve
hafıza açısından sorunlar yaşamaya
başladıkça moralin yüksek tutulması
daha farklı bir önem kazanıyor.
Kronolojik yaş, elbette zihinsel
sağlık ve bilişsel (kavramaya ilişkin)
kabiliyetler üzerinde çok etkili. Buna
karşın bulunduğumuz yaşı yorumlama
şeklimiz, bilişsel yaşlanma sürecini
tahmin edilenin ötesinde etkiliyor.
Purdue Üniversitesi’nden Markus H.
Schafer ve Tetyana P. Shippee, yaşlılık
döneminde bilişsel yetenekler üzerinde
kronolojik yaşın mı yoksa hissedilen
yaşın mı daha fazla etkili olduğunu
belirlemek amacıyla bir çalışma yaptı.
Bunun için yaşları 55-74 arasında
değişen yaklaşık 500 kişi üzerinde
1995-2005 yıllarını kapsayan bir anket
çalışması yapıldı. 1995 yılında bu kişilere
yaşları konusunda nasıl hissettikleri
sorulduğunda, çoğunluk grup kendisini
bulunduğu kronolojik yaşa göre 12 yaş
daha genç hissettiğini belirtti. Kendisini
genç hisseden bu kişilerin 10 sene sonraki
durumları diğerleri ile karşılaştırıldığında,
bilişsel yeteneklerine duydukları güvenin
daha yüksek oranda olduğu belirlendi (bu
da dolaylı olarak kavramsal yeteneklerinin
daha iyi seviyede olduğunu gösteriyor,
çünkü gerileme hisseden insan bunu
fark eder ve güveni azalır). Bu çalışma ile
ayrıca, hissedilen yaşın kronolojik yaşa
nazaran bilişsel kabiliyetler üzerinde
daha fazla etkili olduğu gösterildi.
Bir de madalyonun öteki yüzü var.
Toplumda kendini genç hissetme ile ilgili
o yaygın kanı. Birçoğumuz kendini genç
hissetmek ister ve bu yönde hissettirecek
aktiviteler yapar. Ama hayatın bir de
soğuk gerçekleri var ve fizyolojik olarak
eninde sonunda hepimiz yaşlanmanın
can sıkıcı etkilerini tecrübe ederiz.
Eğer bu noktada karamsarlığa düşülüp
kronolojik yaştan daha yaşlı hissedilmeye
başlanırsa, bilişsel kabiliyetler açısından
yaşlanmaya bağlı olarak problem
yaşamaya daha fazla yatkın duruma
geçilmiş olur. Bu nedenle hissedilen yaş
konusunda makul olmakta fayda var!
Her şeye rağmen yine de toplumda
böyle bir algılamanın olması faydalı
gözüküyor. Teknolojik gelişmeleri yakından
takip etmek, bulmaca çözmek, hobi
edinmek gibi kendini genç hissetmek
adına yapılan aktivitelerin bilişsel
yaşlanmanın etkilerini azaltıcı ve Alzheimer
gibi rahatsızlıkları önleyici etkiye sahip
olduğunu uzmanlar belirtiyorlar.
.biltek.tubitak.gov.tr