- 12 Temmuz 2006
- 2.066
- 66
Bebek Sahibi Olmaya Karar Vermek
Eşler Bebek İstiyor mu?
Bu karar, eşler için ileride paylaşılması gereken büyük bir sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Bundan dolayı bir bebeğe sahip olma kararı eşlerin birlikte alacağı, ortak bir karar olmalıdır. Eşlerin ya da akrabaların bebeği isteyip istememeleri, yani ekonomik, psikolojik, bedensel ve sosyal yönlerden bu bebeğin dünyaya gelmesine hazırlıklı olup olmamaları, hamilelikten itibaren önemlidir. Eğer anne olumsuz duygulara sahipse, çocuğu istemiyorsa ya da çevresi çocuğu istemiyorsa bu olumsuz duygular bebeği de etkileyecektir. Bazı çalışmalar gebelik boyunca istenmeyen bebeklerin daha düşük kiloda doğduklarını ve daha fazla tıbbi yardıma ihtiyaç duyduklarını göstermiştir.
Uyumlu Bir İlişki mi?
Bebek sahibi olmadan önce bebeğin gelişiminde eşlerin arasındaki ilişkinin önemli bir rolü olduğu unutulmamalıdır. Beraberliğin de bebeğe hazır olması önemlidir. Hamilelik döneminden başlayarak anne-babanın birbirlerine destek olmaları bebeğin her yönden sağlıklı gelişmesini sağlayacaktır. İşte bu nedenlerden dolayı evlenir evlenmez çocuk sahibi olmak birbirini henüz tam olarak tanımamış çiftler için erken bir karar olabilir. Bazen de sorunlu evliliklerin bir bebeğin doğumuyla düzeleceği düşünülür. Aslında bu ağır sorumluluk en iyi giden ilişkilerde bile gerginlikler yaratabilir, sorunlu olan ilişkilerde ise çocuğun doğması sorunun hızla büyümesine yol açabilir. Halbuki anne babanın yaratacağı sevgi ve güvene dayalı huzurlu bir aile ortamı bebeğin temel gereksinimlerinden biridir.
Annenin Yaşı ve Fiziksel Durumu Bebek Sahibi Olmaya Uygun mu?
Planlanmadan ve çok sayıda gerçekleşen hamilelikler bir annenin vücudu kadar ruhsal durumu için de yıpratıcı olabilir. Hamilelik aralıklarının en az iki yıl olması annenin vücudunu toparlayabilmesi ve yeni bir bebeğe hazır olması için önemlidir.
Diğer önemli bir unsur da hamile kalınacak yaştır. Çok erken ya da çok geç yaşlarda yaşanan hamilelikler hem bebek hem de anne için sorun yaratabilir. 18 yaşından küçük kadınlarda fazla olan ölü doğum ve düşük kilolu bebek doğurma riski annenin sağlığına özen göstermesiyle azalabilir. 35 yaşın üzerindeki annelerde problemli gebelik riski yüksektir ancak anne adayı sağlıklı ise ve kendisine dikkat ederse bu riski azaltabilir.
Ailelerde Kalıtsal Hastalıklar Var mı ve Akraba Evliliği mi?
Öncelikle her iki ailede de kalıtsal bir hastalık olup olmadığını öğrenmek gerekir çünkü bu hastalığın bebeğe geçme tehlikesi vardır. Akraba evliliği yapılmışsa ya da eşlerde kan uyuşmazlığı varsa bunlar doktorla konuşulmalıdır.
Nasıl Hamile Kalınır?
Her an hamile kalınamaz. Ergenlik döneminden menopoz sonuna kadar kadının rahminde her ay bir yumurta (dişi üreme hücresi) olgunlaşarak döllenmeye hazır hale gelir. Yani her kadın ayda bir kez ve belli günlerde hamile kalabilir. Bir aylık adet döngüsünün süresi 21-35 gün arasında değişir. Bu aranın kaç gün sürdüğü önemli değildir. Yumurtlama günü beklenen adet tarihinden genellikle 14 gün önce gerçekleşir. Bu günlerde yumurtalıkların birinden olgunlaşmış bir yumurta dışarı atılır ve tüplere geçer. Olgun yumurta burada 24-48 saat kadar canlı kalabilir. Bu nedenle kadın, yumurtlamadan yaklaşık 2 gün önce ve 2 gün sonra, toplam en fazla 4 gün içinde hamile kalabilir.
Bu arada cinsel birleşme olmuşsa hazneye dökülen spermler (erkek üreme hücresi) rahimde ilerleyerek tüplere ulaşır ve orada bulunan yumurtayı döller. Döllenme olmazsa olgun yumurta adet kanaması ile hazneden atılır. Kadın yumurtası ile erkek üreme hücresi olan sperm birleştiğinde bebeğin ilk hücresi ortaya çıkar ve bebeğin cinsiyeti belirlenir. Cinsiyeti belirleyen erkek üreme hücresidir ve kadının çocuğun cinsiyetini belirlemede hiçbir etkisi yoktur.
Döllenmiş yumurta tüpler tarafından yaklaşık 3-4 gün içinde rahim boşluğuna taşınır. Kendisi için hazırlanmış olan rahmin iç tabakasına 2-3 gün içinde gömülür. Artık gebelik oluşmuştur. Gömülme süreci genellikle rahmin üst bölümlerinde olur. Bu bölge anne karnında gelişmekte olan bebeğin (fetüs) büyümesi ve gelişmesi için en uygun ortamdır. Yaklaşık iki hafta sonra plasenta (eş) gelişmeye başlar. Plasentanın hamilelikte yaşamsal bir görevi
vardır.
Hamileliğin Anlaşılması
Düzenli bir şekilde adet görülüyorsa ve beklenen tarih geçtiği halde adet görülmediyse hamile kalınmış olunabilir. Bunun cevabını kesin olarak öğrenebilmek için bir doktora gidilebilir. Ayrıca Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezlerine gidilerek de gebelik testi yaptırılabilir. Bunun yanı sıra eczanelerde satılan ve sonuçları son derece güvenli olan testler evde kişi tarafından kolaylıkla uygulanabilir.
Normal bir hamilelik son adet tarihinin ilk gününden itibaren 280 gün veya 40 hafta sürer. Doğumun 38-42. haftalar arasında olması da normal sayılır.
Hamile Kaldıktan Sonra
Yaşam düzeni, alışkanlıklar ve sağlık eskisinden daha önemlidir çünkü sigara ve alkol tüketimi, ilaç ve uyuşturucu, yetersiz beslenme, gebelik sırasında annenin hastalığı veya annenin psikolojik yönden desteklenmemesi gibi çevresel faktörler bebeğin gelişimini olumsuz etkiler.
Beslenme: Bebeğin anne karnındaki gelişimini etkileyen çevresel etmenlerden birisi annenin beslenmesidir. Bebek plasenta (eş) yoluyla anneden besinleri aldığı için yetersiz beslenen bir annenin bebeği de yetersiz beslenecektir. Beynin geliştiği dönemlerde yetersiz beslenen bebeklerin merkezi sinir sistemi gelişimi de etkilenebilir.
Folik Asit Ve Diğer Vitaminler: Hücre bölünmesinin en hızlı olduğu döllenmeyi izleyen dönemde ve hamileliğin ilk üç ayında folik asit eksikliğinin olması çocukta beyni ve sinir sistemini ilgilendiren ciddi doğumsal hastalıklara neden olur. Bu nedenle, özellikle döllenme sırasında ve gebeliğin ilk üç ayında vücutta yeterli miktarda folik asit bulunması önemlidir. Folik asit, hücre çoğalması ve kan hücrelerinin yapımı için gerekli olan B vitaminlerinin çalışmasında etkili olan bir maddedir. Hamile kalmak isteyen her kadının günlük gereksinim olan 0.4 mg. folik asit alması tavsiye edilir. Hamile kalmadan önce folik asit kullanımına başlamamış anneler için küçük bir risk olsa da önemli olan gebeliğiniz boyunca düzenli olarak folik asit kullanmaktır.
Hamilelik süresince bebek annenin vücudundan ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri alarak gelişimini sürdürür. Ancak annenin bu artan ihtiyacının karşılanmaması durumunda annede kansızlık, kemik bozuklukları gibi sorunlar ortaya çıkabilir, anne halsiz ve sağlıksız olur. Bu nedenle, hamilelik boyunca düzenli ve dengeli beslenmek kişinin ve bebeğin yaşamı için önemlidir.
Sigara: Sigara kullanılıyorsa hamilelikten önce ya da hamile kalındığı anlaşıldığı an bu alışkanlığı bırakmak gerekir. Sigara içilmesi bebeğin oksijen teminini kısıtlayarak onun gelişimini etkiler. Nikotin bebeğin kalp atışlarını da hızlandırır. Sigara düşük, erken doğum ve düşük kilolu bebek sahibi olma risklerini arttırır. Hatta babaların sigara içmesinin bile düşük ve sağlık problemlerine yol açan kalıtımsal bozukluklarla alakalı olduğu biliniyor. Çevredeki diğer insanların sigara içmesi ise bebeğin astım, göğüs enfeksiyonları, öksürük ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklarla karşılaşma riskini yükseltir. Sigara içmenin uzun dönemde bebekler üzerinde olumsuz etkileri olduğu, bir çalışmada annesi hamileliğinde sigara içen bebeklerin daha yavaş ve etrafına tepki vermeyen bebekler olduğu ve daha çok ağladıkları gözlenmiştir. Bunun yanı sıra okul öncesi dönemde bu çocukların dikkat sürelerinin az olduğu ve sosyal uyum problemleri yaşadıkları ifade edilmiştir. Anne adayı içmese bile sigara içilen yerlerden uzak durmak, yani pasif içici olmamak önemlidir.
Alkol: Hamilelikte alkol kullanımı da yeni doğanlarda fizyolojik sorunlara yol açmakta, zeka geriliği görülebilmekte, kilo, boy ve beyin büyüklüğü olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca hamilelik boyunca içilen alkolün ilerde çocuğun hiperaktif olmasına yol açabileceği de çalışmalarda belirtilmektedir. Her gün içilen bir bardak alkol bile bebeğin gelişimini olumsuz etkiler.
Alınan İlaçlar: Hamilelik öğrenildiğinde anne adayının şeker,kalp, guatr ya da sara gibi kronik bir hastalığı varsa doktorla görüşmeli ve kullanılan ilaçlar hakkında konuşmalıdır. Doktora danışmadan alınan tüm ilaçlar, aspirin gibi zararsız olduğu düşünülenler bile, tüm hamilelik süresince zararlıdır. Şimdiye kadar anne adayı her hangi bir ilacı hamile olduğunu bilmeden aldıysa da hemen telaşlanmamalıdır. Doktorla konuşulmalı ayrıca doktor tarafından istenmemişse röntgen çektirmemeli ve radyasyona maruz kalmamaya özen gösterilmelidir.
Ve Diğerleri: Bir diğer önemli unsur da kedi, köpek dışkısı ve çiğ etin anne karnındaki bebeğe zararlı olabilecek bir parazit taşıyabilmesidir. Bu nedenle mutfakta çiğ ete dokunduktan sonra eller yıkanmalı ve bazı yörelerde sevilen çiğ köfte gibi yiyeceklerden uzak durulmalıdır.
Kısacası hamile kalınan andan itibaren anne adayının yaşam düzeni bebeğe zarar verebilecek etkilerden uzak olmalıdır çünkü bebeğin tüm önemli organlarının oluştuğu ilk üç ay çok dikkat edilmesi gereken bir süredir. Doğum öncesi gelişimin bebeğin doğumdan sonraki gelişim sürecini etkilediği de artık bilinmektedir.
Duygular: Anne baba adayları hamilelik ile beraber farklı duygular yaşarlar: “Bebek kime benzeyecek, ağzı, burnu nasıl olacak, hareketli mi yoksa sakin bir bebek mi olacak?” Tüm bunları düşünürken endişe duymaya başlayabilirler. “Acaba bebeğin sağlığı ve gelişmesi normal midir? Eli ayağı tam mıdır? Bir gelişme bozukluğu var mıdır?” Tüm bu yaşanılan duygular normaldir. Bunlar daha önce çocuk sahibi olmuş kişilerle paylaşılırsa onların da benzer duygular yaşamış olduklarını görmek anne adayını rahatlatacaktır.
Eşler Bebek İstiyor mu?
Bu karar, eşler için ileride paylaşılması gereken büyük bir sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Bundan dolayı bir bebeğe sahip olma kararı eşlerin birlikte alacağı, ortak bir karar olmalıdır. Eşlerin ya da akrabaların bebeği isteyip istememeleri, yani ekonomik, psikolojik, bedensel ve sosyal yönlerden bu bebeğin dünyaya gelmesine hazırlıklı olup olmamaları, hamilelikten itibaren önemlidir. Eğer anne olumsuz duygulara sahipse, çocuğu istemiyorsa ya da çevresi çocuğu istemiyorsa bu olumsuz duygular bebeği de etkileyecektir. Bazı çalışmalar gebelik boyunca istenmeyen bebeklerin daha düşük kiloda doğduklarını ve daha fazla tıbbi yardıma ihtiyaç duyduklarını göstermiştir.
Uyumlu Bir İlişki mi?
Bebek sahibi olmadan önce bebeğin gelişiminde eşlerin arasındaki ilişkinin önemli bir rolü olduğu unutulmamalıdır. Beraberliğin de bebeğe hazır olması önemlidir. Hamilelik döneminden başlayarak anne-babanın birbirlerine destek olmaları bebeğin her yönden sağlıklı gelişmesini sağlayacaktır. İşte bu nedenlerden dolayı evlenir evlenmez çocuk sahibi olmak birbirini henüz tam olarak tanımamış çiftler için erken bir karar olabilir. Bazen de sorunlu evliliklerin bir bebeğin doğumuyla düzeleceği düşünülür. Aslında bu ağır sorumluluk en iyi giden ilişkilerde bile gerginlikler yaratabilir, sorunlu olan ilişkilerde ise çocuğun doğması sorunun hızla büyümesine yol açabilir. Halbuki anne babanın yaratacağı sevgi ve güvene dayalı huzurlu bir aile ortamı bebeğin temel gereksinimlerinden biridir.
Annenin Yaşı ve Fiziksel Durumu Bebek Sahibi Olmaya Uygun mu?
Planlanmadan ve çok sayıda gerçekleşen hamilelikler bir annenin vücudu kadar ruhsal durumu için de yıpratıcı olabilir. Hamilelik aralıklarının en az iki yıl olması annenin vücudunu toparlayabilmesi ve yeni bir bebeğe hazır olması için önemlidir.
Diğer önemli bir unsur da hamile kalınacak yaştır. Çok erken ya da çok geç yaşlarda yaşanan hamilelikler hem bebek hem de anne için sorun yaratabilir. 18 yaşından küçük kadınlarda fazla olan ölü doğum ve düşük kilolu bebek doğurma riski annenin sağlığına özen göstermesiyle azalabilir. 35 yaşın üzerindeki annelerde problemli gebelik riski yüksektir ancak anne adayı sağlıklı ise ve kendisine dikkat ederse bu riski azaltabilir.
Ailelerde Kalıtsal Hastalıklar Var mı ve Akraba Evliliği mi?
Öncelikle her iki ailede de kalıtsal bir hastalık olup olmadığını öğrenmek gerekir çünkü bu hastalığın bebeğe geçme tehlikesi vardır. Akraba evliliği yapılmışsa ya da eşlerde kan uyuşmazlığı varsa bunlar doktorla konuşulmalıdır.
Nasıl Hamile Kalınır?
Her an hamile kalınamaz. Ergenlik döneminden menopoz sonuna kadar kadının rahminde her ay bir yumurta (dişi üreme hücresi) olgunlaşarak döllenmeye hazır hale gelir. Yani her kadın ayda bir kez ve belli günlerde hamile kalabilir. Bir aylık adet döngüsünün süresi 21-35 gün arasında değişir. Bu aranın kaç gün sürdüğü önemli değildir. Yumurtlama günü beklenen adet tarihinden genellikle 14 gün önce gerçekleşir. Bu günlerde yumurtalıkların birinden olgunlaşmış bir yumurta dışarı atılır ve tüplere geçer. Olgun yumurta burada 24-48 saat kadar canlı kalabilir. Bu nedenle kadın, yumurtlamadan yaklaşık 2 gün önce ve 2 gün sonra, toplam en fazla 4 gün içinde hamile kalabilir.
Bu arada cinsel birleşme olmuşsa hazneye dökülen spermler (erkek üreme hücresi) rahimde ilerleyerek tüplere ulaşır ve orada bulunan yumurtayı döller. Döllenme olmazsa olgun yumurta adet kanaması ile hazneden atılır. Kadın yumurtası ile erkek üreme hücresi olan sperm birleştiğinde bebeğin ilk hücresi ortaya çıkar ve bebeğin cinsiyeti belirlenir. Cinsiyeti belirleyen erkek üreme hücresidir ve kadının çocuğun cinsiyetini belirlemede hiçbir etkisi yoktur.
Döllenmiş yumurta tüpler tarafından yaklaşık 3-4 gün içinde rahim boşluğuna taşınır. Kendisi için hazırlanmış olan rahmin iç tabakasına 2-3 gün içinde gömülür. Artık gebelik oluşmuştur. Gömülme süreci genellikle rahmin üst bölümlerinde olur. Bu bölge anne karnında gelişmekte olan bebeğin (fetüs) büyümesi ve gelişmesi için en uygun ortamdır. Yaklaşık iki hafta sonra plasenta (eş) gelişmeye başlar. Plasentanın hamilelikte yaşamsal bir görevi
vardır.
Hamileliğin Anlaşılması
Düzenli bir şekilde adet görülüyorsa ve beklenen tarih geçtiği halde adet görülmediyse hamile kalınmış olunabilir. Bunun cevabını kesin olarak öğrenebilmek için bir doktora gidilebilir. Ayrıca Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezlerine gidilerek de gebelik testi yaptırılabilir. Bunun yanı sıra eczanelerde satılan ve sonuçları son derece güvenli olan testler evde kişi tarafından kolaylıkla uygulanabilir.
Normal bir hamilelik son adet tarihinin ilk gününden itibaren 280 gün veya 40 hafta sürer. Doğumun 38-42. haftalar arasında olması da normal sayılır.
Hamile Kaldıktan Sonra
Yaşam düzeni, alışkanlıklar ve sağlık eskisinden daha önemlidir çünkü sigara ve alkol tüketimi, ilaç ve uyuşturucu, yetersiz beslenme, gebelik sırasında annenin hastalığı veya annenin psikolojik yönden desteklenmemesi gibi çevresel faktörler bebeğin gelişimini olumsuz etkiler.
Beslenme: Bebeğin anne karnındaki gelişimini etkileyen çevresel etmenlerden birisi annenin beslenmesidir. Bebek plasenta (eş) yoluyla anneden besinleri aldığı için yetersiz beslenen bir annenin bebeği de yetersiz beslenecektir. Beynin geliştiği dönemlerde yetersiz beslenen bebeklerin merkezi sinir sistemi gelişimi de etkilenebilir.
Folik Asit Ve Diğer Vitaminler: Hücre bölünmesinin en hızlı olduğu döllenmeyi izleyen dönemde ve hamileliğin ilk üç ayında folik asit eksikliğinin olması çocukta beyni ve sinir sistemini ilgilendiren ciddi doğumsal hastalıklara neden olur. Bu nedenle, özellikle döllenme sırasında ve gebeliğin ilk üç ayında vücutta yeterli miktarda folik asit bulunması önemlidir. Folik asit, hücre çoğalması ve kan hücrelerinin yapımı için gerekli olan B vitaminlerinin çalışmasında etkili olan bir maddedir. Hamile kalmak isteyen her kadının günlük gereksinim olan 0.4 mg. folik asit alması tavsiye edilir. Hamile kalmadan önce folik asit kullanımına başlamamış anneler için küçük bir risk olsa da önemli olan gebeliğiniz boyunca düzenli olarak folik asit kullanmaktır.
Hamilelik süresince bebek annenin vücudundan ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri alarak gelişimini sürdürür. Ancak annenin bu artan ihtiyacının karşılanmaması durumunda annede kansızlık, kemik bozuklukları gibi sorunlar ortaya çıkabilir, anne halsiz ve sağlıksız olur. Bu nedenle, hamilelik boyunca düzenli ve dengeli beslenmek kişinin ve bebeğin yaşamı için önemlidir.
Sigara: Sigara kullanılıyorsa hamilelikten önce ya da hamile kalındığı anlaşıldığı an bu alışkanlığı bırakmak gerekir. Sigara içilmesi bebeğin oksijen teminini kısıtlayarak onun gelişimini etkiler. Nikotin bebeğin kalp atışlarını da hızlandırır. Sigara düşük, erken doğum ve düşük kilolu bebek sahibi olma risklerini arttırır. Hatta babaların sigara içmesinin bile düşük ve sağlık problemlerine yol açan kalıtımsal bozukluklarla alakalı olduğu biliniyor. Çevredeki diğer insanların sigara içmesi ise bebeğin astım, göğüs enfeksiyonları, öksürük ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklarla karşılaşma riskini yükseltir. Sigara içmenin uzun dönemde bebekler üzerinde olumsuz etkileri olduğu, bir çalışmada annesi hamileliğinde sigara içen bebeklerin daha yavaş ve etrafına tepki vermeyen bebekler olduğu ve daha çok ağladıkları gözlenmiştir. Bunun yanı sıra okul öncesi dönemde bu çocukların dikkat sürelerinin az olduğu ve sosyal uyum problemleri yaşadıkları ifade edilmiştir. Anne adayı içmese bile sigara içilen yerlerden uzak durmak, yani pasif içici olmamak önemlidir.
Alkol: Hamilelikte alkol kullanımı da yeni doğanlarda fizyolojik sorunlara yol açmakta, zeka geriliği görülebilmekte, kilo, boy ve beyin büyüklüğü olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca hamilelik boyunca içilen alkolün ilerde çocuğun hiperaktif olmasına yol açabileceği de çalışmalarda belirtilmektedir. Her gün içilen bir bardak alkol bile bebeğin gelişimini olumsuz etkiler.
Alınan İlaçlar: Hamilelik öğrenildiğinde anne adayının şeker,kalp, guatr ya da sara gibi kronik bir hastalığı varsa doktorla görüşmeli ve kullanılan ilaçlar hakkında konuşmalıdır. Doktora danışmadan alınan tüm ilaçlar, aspirin gibi zararsız olduğu düşünülenler bile, tüm hamilelik süresince zararlıdır. Şimdiye kadar anne adayı her hangi bir ilacı hamile olduğunu bilmeden aldıysa da hemen telaşlanmamalıdır. Doktorla konuşulmalı ayrıca doktor tarafından istenmemişse röntgen çektirmemeli ve radyasyona maruz kalmamaya özen gösterilmelidir.
Ve Diğerleri: Bir diğer önemli unsur da kedi, köpek dışkısı ve çiğ etin anne karnındaki bebeğe zararlı olabilecek bir parazit taşıyabilmesidir. Bu nedenle mutfakta çiğ ete dokunduktan sonra eller yıkanmalı ve bazı yörelerde sevilen çiğ köfte gibi yiyeceklerden uzak durulmalıdır.
Kısacası hamile kalınan andan itibaren anne adayının yaşam düzeni bebeğe zarar verebilecek etkilerden uzak olmalıdır çünkü bebeğin tüm önemli organlarının oluştuğu ilk üç ay çok dikkat edilmesi gereken bir süredir. Doğum öncesi gelişimin bebeğin doğumdan sonraki gelişim sürecini etkilediği de artık bilinmektedir.
Duygular: Anne baba adayları hamilelik ile beraber farklı duygular yaşarlar: “Bebek kime benzeyecek, ağzı, burnu nasıl olacak, hareketli mi yoksa sakin bir bebek mi olacak?” Tüm bunları düşünürken endişe duymaya başlayabilirler. “Acaba bebeğin sağlığı ve gelişmesi normal midir? Eli ayağı tam mıdır? Bir gelişme bozukluğu var mıdır?” Tüm bu yaşanılan duygular normaldir. Bunlar daha önce çocuk sahibi olmuş kişilerle paylaşılırsa onların da benzer duygular yaşamış olduklarını görmek anne adayını rahatlatacaktır.