- 2 Kasım 2006
- 90
- 0
- Konu Sahibi rabiayuksel
- #1
Mutluluk mu? (4)
Mutluluk arayışları yaşam boyu sürüp gidebiliyor.
Bir de, mutluluğun hiç farkında olmadan beklenilen bir durağın olduğunu düşünüyorum.
Mutluluğun olup olmadığını anlayamadan o durakta bekler olabiliyorsun.
Bazı etkiler de seni o durağa götürebiliyor.
Halkalı acılara imzanı atmışsın mutluluktur diye, elin böğründe boş gözlerle neredesin, nasılsın yanıtlarını bulamıyorsun.
Körfeze koşuyorsun, balıklar sana bakıyor sen balıklardan umut bekliyorsun.
Martılar geliyor bir anda tepene, sana aldırmadan kıpkırmızı ayacıklarını denizde dinlendiriyor.
Dönüp sana bakıyorlar ve o kaba ama güzel sesleriyle kahkahalarla gülüyorlar.
Ve çocuklarına anlatıyorlar.
Önce yürümeyi, zıplamayı uçmayı öğretiyorlar.
Ve yüzmesini öğretiyorlar.
Ve soruyorlar o güzel gözleriyle: uçmasını, yüzmesini ve yürümesini biliyor musun?
Sen bizim gibi kısa ama mutlu yaşabiliyor musun?
Mutluluk çoğu zaman yanılgılarla dolu olabiliyor.
Dedim ya sevmek, sevda, sevgi karşılığını alabilmek mutluluğun en güzel yanları, bu kalıcı olur.
Karşılıklı sevgi olduğuna inanıyorsun, seni çok etkiliyor.
Sana aşık olma, sevme bazında yaklaşmış, kim bilir belki çıkarları içindi.
Sen de olumlu karşılık vermişsin.
Onun derdi cinselliğini ön plana çıkararak, kişilerden parça parça almak, koparmaktır. Kişilerden kurtulmanın yolunu da bulmuş olabilir; etrafındaki arkadaşlarını birbirleri ile kırdırma!..
Sahte yaklaşımlar, diğerlerini de etkilemeler ve yalanlar…
Aslında onu fazla önemsemen biraz yanlış olabilir; bu da senin sevginden kaynaklandığı kesin.
Bu, sahte sevgi bitince, ortada sen kalıveriyorsun, bilmiyorum yanılıyor muyum?..
Yanılgılar mı?
Sevildiğini sanmak, senin karşında bir gün silah olarak kullanılabiliyor.
Sevdiğinle her şeyini paylaşıyorsun, her şeyini, biliyorsun ki bu paylaştıkların seninle onun arasında bir sır olarak kalacak.
Bir sır olarak kalması gereken elde olmayan kırgınlıklar.
Bu dünyada bunalımsız bir günün olmayacağı düşünecek olursak, her an bir patlama beklenebilir.
Anlayış; sevginin mutluluğun temel taşlarından biri olacağına göre tahammül edilemiyorsa işte o zaman karşı tarafa silahlarını kullanma fırsatı veriyorsun.
Sevdanın getirdiği mutluluk sana eleştiri hakkını da verdiğini sanıyorsun. Karşı taraf ise zaten fırsat bekliyordur, bunları hakaret olarak kabul edip silâhını dolduruyor.
Sevgi yokmuş demek, aldanmışsın mutluluğuna…
Geldik mi son durağa?
Sonuna arayışlar içinde geldiğinin farkında değilsin.
O duraktan seni alıp götürüyorlar, bir daha dönmemek üzere.
Gidiş o gidiş, mutluluğu yanına alıp götüremiyorsun.
Musalla taşına yatırılmış ve üzerine yeşil bir çuha serilmiş.
Ağlayanlar sızlayanlar, ilk ve son kez.
“Nasıl tanırdınız?”
“Mutluydu” diyebilen çıkar mı?
Unutulursun…
Gömdük gitti
Ne arayan var ne soran
Turfanda eşek baklaları sarmış kuru toprağımı
Atın şunları üstümden
Olacağı buydu zaten
Kırkını doldurduktan sonra kim arar
Nerede o ilk gündeki zırlamalar
Ölenle ölünmez doğru
Sana öl diyen mi var
Bilmem kaçıncı yıldönümünde duvara asılı
Kara çerçeveli resme bakar yutkunursun
İki damla göz yaşı yüreğini yakar
Gömdün gittin ulan unutulursun
Bakarsın ummadığın birileri
Bir kürek toprağı örter üstüne yanıma yatar
Avunursun…
Mart 11 2006 Hannover Mart 11 2007 Körfez
Nurettin Kurtuluş
www.24haber.com
Mutluluk arayışları yaşam boyu sürüp gidebiliyor.
Bir de, mutluluğun hiç farkında olmadan beklenilen bir durağın olduğunu düşünüyorum.
Mutluluğun olup olmadığını anlayamadan o durakta bekler olabiliyorsun.
Bazı etkiler de seni o durağa götürebiliyor.
Halkalı acılara imzanı atmışsın mutluluktur diye, elin böğründe boş gözlerle neredesin, nasılsın yanıtlarını bulamıyorsun.
Körfeze koşuyorsun, balıklar sana bakıyor sen balıklardan umut bekliyorsun.
Martılar geliyor bir anda tepene, sana aldırmadan kıpkırmızı ayacıklarını denizde dinlendiriyor.
Dönüp sana bakıyorlar ve o kaba ama güzel sesleriyle kahkahalarla gülüyorlar.
Ve çocuklarına anlatıyorlar.
Önce yürümeyi, zıplamayı uçmayı öğretiyorlar.
Ve yüzmesini öğretiyorlar.
Ve soruyorlar o güzel gözleriyle: uçmasını, yüzmesini ve yürümesini biliyor musun?
Sen bizim gibi kısa ama mutlu yaşabiliyor musun?
Mutluluk çoğu zaman yanılgılarla dolu olabiliyor.
Dedim ya sevmek, sevda, sevgi karşılığını alabilmek mutluluğun en güzel yanları, bu kalıcı olur.
Karşılıklı sevgi olduğuna inanıyorsun, seni çok etkiliyor.
Sana aşık olma, sevme bazında yaklaşmış, kim bilir belki çıkarları içindi.
Sen de olumlu karşılık vermişsin.
Onun derdi cinselliğini ön plana çıkararak, kişilerden parça parça almak, koparmaktır. Kişilerden kurtulmanın yolunu da bulmuş olabilir; etrafındaki arkadaşlarını birbirleri ile kırdırma!..
Sahte yaklaşımlar, diğerlerini de etkilemeler ve yalanlar…
Aslında onu fazla önemsemen biraz yanlış olabilir; bu da senin sevginden kaynaklandığı kesin.
Bu, sahte sevgi bitince, ortada sen kalıveriyorsun, bilmiyorum yanılıyor muyum?..
Yanılgılar mı?
Sevildiğini sanmak, senin karşında bir gün silah olarak kullanılabiliyor.
Sevdiğinle her şeyini paylaşıyorsun, her şeyini, biliyorsun ki bu paylaştıkların seninle onun arasında bir sır olarak kalacak.
Bir sır olarak kalması gereken elde olmayan kırgınlıklar.
Bu dünyada bunalımsız bir günün olmayacağı düşünecek olursak, her an bir patlama beklenebilir.
Anlayış; sevginin mutluluğun temel taşlarından biri olacağına göre tahammül edilemiyorsa işte o zaman karşı tarafa silahlarını kullanma fırsatı veriyorsun.
Sevdanın getirdiği mutluluk sana eleştiri hakkını da verdiğini sanıyorsun. Karşı taraf ise zaten fırsat bekliyordur, bunları hakaret olarak kabul edip silâhını dolduruyor.
Sevgi yokmuş demek, aldanmışsın mutluluğuna…
Geldik mi son durağa?
Sonuna arayışlar içinde geldiğinin farkında değilsin.
O duraktan seni alıp götürüyorlar, bir daha dönmemek üzere.
Gidiş o gidiş, mutluluğu yanına alıp götüremiyorsun.
Musalla taşına yatırılmış ve üzerine yeşil bir çuha serilmiş.
Ağlayanlar sızlayanlar, ilk ve son kez.
“Nasıl tanırdınız?”
“Mutluydu” diyebilen çıkar mı?
Unutulursun…
Gömdük gitti
Ne arayan var ne soran
Turfanda eşek baklaları sarmış kuru toprağımı
Atın şunları üstümden
Olacağı buydu zaten
Kırkını doldurduktan sonra kim arar
Nerede o ilk gündeki zırlamalar
Ölenle ölünmez doğru
Sana öl diyen mi var
Bilmem kaçıncı yıldönümünde duvara asılı
Kara çerçeveli resme bakar yutkunursun
İki damla göz yaşı yüreğini yakar
Gömdün gittin ulan unutulursun
Bakarsın ummadığın birileri
Bir kürek toprağı örter üstüne yanıma yatar
Avunursun…
Mart 11 2006 Hannover Mart 11 2007 Körfez
Nurettin Kurtuluş
www.24haber.com