Mistik Olay / The Happening - ABD&India

13 Nisan 2007
15.555
36.072
1.123



Yönetmen & Senaryo: M. Night Shyamalan
Görüntü Yönetmeni : Tak Fujimoto
Oyuncular : Mark Wahlberg, Zooey Deschanel, Jonh Lequizamo
Tür : Macera / Gerilim / Gizem
Orijinal Adı : The Happening
Yapım Yılı : 2008
Yapım Ülkesi : ABD, Hindistan
Filmin Web Sitesi : THE HAPPENING: OWN IT ON DVD & BLU-RAY 10.07
Filmin Fragmanı : The Happening trailers and video clips on Yahoo! Movies

Yorumum:
Daha önce Altıncı His, Signs filmleriyle dikkat çeken Hindistan doğumlu Shyamalan bu filminde de sahip olduğu fantastik kurgu yeteneğini gözler önüne sermiş..

Günümüzde yaşanan ve artık gittikçe tehlikeli bir hal alan küresel ısınma, çevresel kirlilik ve bunlar gibi başrolü insan olan bir çok tehdite karşı “doğa” ayaklanırsa ne olur? Einstein’in arılar teorisine göre; arılar yok olursa, insanoğlunun yaşamak için sadece dört yılı kalacak. Son yıllarda arı nüfusunda ciddi bir azalma başladığını görüyoruz. Doğadan özür dileme zamanımız gittikçe azalmaktadır ve doğanın gidişatı, bizim hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağımız bir yönde seyretmektedir.

Film, New York Central Park’ın da güzel bir günde başlıyor.. Park, köpeklerini gezdirenler, bankta oturmuş kitap okuyanlarla olağan bir güne sahnedir. Ansızın insanlarda bir değişim baş gösterir.. Önce anlamsız konuşmalar başlar, hareketler durağanlaşır, ardından toplu intiharlar baş gösterir.

Şehirde önlenemez bir panik başlar, terörist saldırı olduğu düşüncesi yaygındır ve insanlar hızla şehri tahliye etmeye başlarlar.. Ancak tehlike, New York şehri ile sınırlı değildir.

Film kurgusu etkileyici, senaryo başarılı.. Fantezilerin adamı Shyalaman bu kez “gerçek” bir tehlikeden beslenmiş.. Çünkü; anlatılan hikayenin hiçbir zaman başımıza gelmeyeceğini söyleyemeyiz… Filmi ilginç kılan unsur, bence bu..


Filmin Yönetmeni Shyamalan ile Yapılan Röportajdan Alıntı:

Mistik Olay’ nasıl ortaya çıktı?
İki kez başarısızlığa uğrayınca oturdum ve kendi kendime “Ben nerede yanlış yapıyorum?” diye düşündüm. ‘Altıncı His’i yazdıktan sonra senaryoyu film haline dönüştürme şansını yakalamıştım. ‘Ölümsüz’ başta iyi gitmese de sonradan bir numaralı film olmuştu. Mel Gibson’lı ‘İşaretler’i yazmak ise bana büyük tecrübe getirdi. ‘Altıncı His’ ve ‘Ölümsüz’ için çok fazla taslak hazırlamam gerekti, o ikisi beni çok uğraştırmıştı. Yine de ikisine de duygusal ve manevi bir bağ besliyorum. Onlardan sonra ‘Uğultulu Tepeler’den aldığım ilhamla ‘Köy’ü yazdım. Amacım hikâyeyi insanların her gün göremeyeceğiniz türden bir şey yaptığı bir film haline dönüştürmekti. Daha sonra ise çocuklarım için yazdığım bir öyküden yola çıkarak ‘Sudaki Kız’ı çektim. Onu takiben de ‘Mistik Olay’ı ortaya çıkaran fikir geldi aklıma. Film çok kolay ortaya çıktı, hatta çektiğim en kolay film oldu diyebilirim. Öyküsü garip olayların ortaya çıktığı bir yerde sıkışıp kalan insanlar hakkında. Filmin ana teması ise şu sorular üzerine: Eğer birini cidden seviyorsanız ve de öleceğinizi biliyorsanız, aranızda nasıl bir konuşma geçerdi? Söylediğiniz en son söz ne olurdu? Birbirinize başka bir gözle bakar mıydınız?

Neden her filminizde küçük de olsa bir rol alıyorsunuz?
Ben filmin ruhundan kopuk, dışarıdan bir gözlemci olmaktansa, bir şekilde filmin bir parçası olmayı tercih ediyorum. Aslında başrol oynamayı isterdim, ama bu fiziksel olarak imkânsız.

Filmden Sahneler:






 
Altıncı his gibi çok ii bir film çeken adamdan bu filmi izleemek çok üzücü benim açımdan.Aslında film ii başlıyor.Ancak daha sonra film sıkmaya başlıyor.filmin en önemli eksiklerinden biri bence konusunun arıların nüfusunun azalmasıyla ortaya çıkan olaylarken sadece bundan filmin başında bahsedilip sonradan sanki başka bi konu varmış gibi işlenmesi filmin.filmin sonunda ee arılara noldu,döngü noldu diyor insan.film bir çok soruyu havada asılı bırakarak cvplamadan bitiyor.bence sıkıcı bir filmdi benim hoşuma gitmedi açıkçası.benle birlikte izleyen kişilerinde.tabi herkesin film zevki farklıdır başkasının hoşuna gitmiş ,filmi ii hatta çok ii bulmuş olabilir.ama bence vasat bi filmdi izlemesi vakit kaybı oldu benim açımdan sadece.
 

Haklısınız herkesin beğenisi farklı..
Ben arılar teorisi hakkında daha farklı düşünmüştüm.. Şöyle ki; Shyamalan bu filminde doğanın insanlardan intikam almasını anlatıyor. Bu intikamın, sadece kendi hayal gücü ile olmayacağını, zaten Einstein'in teorisinde ileri sürdüğü savın oluştuğunu belirtiyor.
Yani, arılar konusuna dönmesine gerek yok. Bu konu zaten son yıllarda bilimadamlarının araştırma konusu haline gelecek çapa ulaştı.. Yani.. hepimizin bildiği bir konu zaten..

Bu filmdeki görevi ise; Shyamalan'ın ortaya attığı hipotezi desteklemek için kullandığı bir bilgi yani sadece..

Bir diğer konu da; "havada kalan sorular" yorumunuz..

Farkındaysanız; filmde bir bilim adamının açıklamasına yer verilmiş. Cümle aynen şöyle:
"Doğanın gidişatı, bizim hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağımız bir yönde seyretmektedir."

Dolayısı ile anlayacağımız bir temele oturtma zorunluluğundan, Shyamalan kendini böylelikle sıyırmış oluyor.. yerimseniben

Bu da çok şaşırtıcı değil.. Çünkü; genel anlamda Shyamalan sinemasına bakarsak, mantığa dayandıramayacağımız senaryolar yazdığını görürüz: Köy, Altıncı His, İşaretler gibi...

Düşüncenizi paylaştığınız için teşekkürler.. a.s.


 
Shyamalan'ın filmi olduğu için izledim. Çünkü önceki filmlerini çok beğenmiştim ama bu filmi onlar kadar beğenmedim. Hikayesi güzeldi; dünyamızdaki kirlilik, küresel ısınma, doğamıza düşünmeden verdiğimiz zararlar vs. ve sonunda onların aldığı intikam.. Ama hikaye yetmedi bana. Shyamalan'dan eski filmleri gibi bir film beklerdim. Kötü değil ama iyide değil bence..


Not: Yaptığım en uzun yorum heralde, Shyamalan hatrına oldu galiba :roflol:

Saygılar efem :smiley-cool:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…