Misir Genel Bilgi

Kuzey

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
30 Ocak 2007
2.027
13
Misir​

Mısır Arap Cumhuriyeti
جمهوريّة مصرالعربيّة
Gumhüriyyat Misr al-'Arabiyya

Dünya tarihinin üç büyük imparatorluğundan ilkidir. M.Ö. 3050 yılları civarinda kuruluşundan önce, güney Mısır ve kuzey Mısır olarak ikiye ayrılmaktaydı. Güney Mısır'ın tarihine değin bulunan en eski bilgiler M.Ö. 5000'li yillari göstermektedir; ancak kurucusu Tiu'nun doğum tarihi ya da yaşadığı dönem hala sırdır.


Mısır İmparatorluğu; Augustus Caesar'in liderliğindeki Roma İmparatorluğu tarafından M.Ö. 30 yılında ele geçirilmiştir. M.S. 7. yüzyılda Araplar burada egemen olmuş ; 1517 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmıştır. 1882 yılında da Mısır ; İngiltere'nin bir kolonisi olmuştur.

Mısır tarihi ve medeniyeti 7.000 yılık bir geçmişe sahiptir. Mısır tarihi epok denen dönemlere ayrılır:

* Predynastik epok - M.Ö.3150'den önce
* Firavun epok
o Erkendinastik epok M.Ö.3032 - M.Ö. 2707
o Eski Imperatorluk M.Ö.2707 - M.Ö.2216
o Birinci arazaman M.Ö.2216 - M.Ö.2025
o Orta Imperatorluk(Mısır)Orta Imperatorluk M.Ö.2010 - M.Ö.1793
o Ikinci arazaman M.Ö.1648 - M.Ö.1550
o Yeni Imperatorluk M.Ö.1531 - M.Ö.1075
o Üçüncü arazaman M.Ö.1075 - M.Ö.652
o Geçkçağ 652 - M.Ö.332
o Helen Romalı Zaman M.Ö.332 - 395
* Bizans zamanı 395 - 638
* Ilk islam zamanı 640 - 968
* Fatimizamanı 969 - 1171
* Eyyubizamanı 1171 - 1250
* Memlükenzamanı 1250 - 1517
* Osmanlızamanı 1517 - 1801
* Mısır Napoleon çıkarması (Expedition) 1798 - 1802
* Muhammad Ali dinastisi 1805 - 1882
* Ingiliz hükümdarlıkzamanı 1892 - 15. Mart 1922
* Mısır Kralıkı 19.Nisan 1922 - Juli 1952
* Mısır Cumhuriyeti 26.07.1952


Mısır Bayrağı



Resmi sembol​

Resmi dil: Arapça
Başkent: Kahire
Devlet yapısı: Cumhuriyet
Cumhurbaşkan: Muhammad Husni Mubarak
Başbakan: Ahmad Nazif
Yüz ölçüm: 1.001.450 km²
Bağımsızlık: 26 Temmuz 1952 (İngiltere'den)
Zaman: UTC+2
Ulusal marşı: Biladi, Biladi, Biladi


Mısır (Arapça: Mısr/Masr) adıyla bilinen Mısır Arap Cumhuriyeti (Arapça: Gumhûriyet Masr'al Arabiye) Kuzey Afrika'nın en kalabalık ülkesidir. Nüfusun büyük bir bölümü Nil Nehri boyunca yerleşmiştir.

Asya kıtasında yer alan bölümü Sina Yarımadası ile birlikte 1.020.000 km²'lik bir yüzölçüme sahiptir. Batıda Libya, güneyde Sudan ve kuzeydoğuda Filistin ve İsrail'le kara sınırı bulunmaktadır. Mısır'ın kuzeyde Akdeniz'e, doğuda Kızıldeniz'e kıyısı bulunmaktadır.


Coğrafi Konum ve İklim

Halk başlıca 3 gruba ayrılır.Bunlar; siyah derili Nubyalılar , Eski Mısır'ın kurucularından olan Hami soyundan gelme esmer tenli beyazlar ve Araplardır..Halkın büyük bir bölümü Sûnnî Müslüman'dır.

Mısır Arap Cumhuriyeti (MAC), Afrika Kıtasının kuzeydoğu bölgesinde yer almakta olup, Batıda Libya, Güneyde Sudan, Doğuda İsrail, Ürdün ve Suudi Arabistan'a komşudur. Sudan'a 1273 Km, Libya'ya 1150 Km ve İsrail'e 266 Km sınırı bulunmaktadır. Ülkenin yüz ölçümü bir milyon kilometre karedir. Bunun sadece %5'lik kısmı tarıma elverişlidir.

Mısır Arap Cumhuriyeti toprakları 3 ana bölgeye ayrılmıştır:

1-Nil Vadisi:

Ülkenin en gelişmiş ve nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölge Nil Vadisidir. Vadi; Upper Egypt (Yukarı Mısır;Aswan-Luxor), Lower Egypt (Aşağı Mısır; Kahire, İskenderiye, Mansura) ve Süveyş Kanal Bölgesi olmak üzere 3 bölgeye ayrılmaktadır.

MAC'a hayat veren 6.700 Km. uzunluğundaki Nil Nehri, 8 ülke'den geçerek Upper Egypt bölgesinden (Aswan) Mısır topraklarına girmekte ve Akdeniz'e dökülmektedir.

Nil Nehri, Kahire'nin 25 Km. kadar kuzeyinde Reşit ve Dimyat isimleriyle iki kola ayrılmaktadır. Reşit ve Dimyat arasında kalan ova dünyanın en verimli topraklarındandır. Yaklaşık tüm kentler Nil Vadisi üzerinde ve/veya çevresinde kurulduğundan ülke nüfusunun %95'i bu vadide yaşamaktadır.

2-Batı Çölü:

Bir milyon kilometre karelik ülke yüzölçümünün 2/3'ünü (680.000 Km²) Batı Çölü kaplamaktadır. Bu bölgede ekonomik faaliyet alanları az olduğundan çok az sayıda insan yaşamaktadır. Bölgeyi sulu tarıma açmak için Güney Vadisi Kalkınma Projesi (TOSHKA) kapsamında önemli çalışmalar yürütülmektedir.

3-Doğu Çölü:

Sina Yarımadasının yer aldığı bu bölgenin iç kısımlarında nüfus yoğunluğu düşüktür. Bölge nüfusu tarım ve hayvancılık ile uğraşmaktadır. Bölgede Kızıl Deniz ve Akdeniz kıyılarında turizm ağırlıklı yatırımlar bulunmaktadır. Devlet yatırımcıları bu bölgeye çekmek için 20 yıla varan sürelerde vergi muafiyeti tanımaktadır.

4-İklim:

MAC, sıcak ve kuru bir iklime sahiptir. Sıcaklık genelde kışın 18-20 C, yazın 43-47 C kadar yükselmektedir. Yağmur daha ziyade Akdeniz sahiline yağmakta, diğer bölgeler hemen hemen hiç yağış almamaktadır. Alexandria (İskenderiye) iline yılda ortalama 200 mm yağış düşmektedir.

B- Politik ve İdari Yapı:

Mısır Devleti, 1971 yılından itibaren Arap Republic Of Egypt (ARE) '' Mısır Arap Cumhuriyeti'' olarak anılmaktadır. Uluslararası ilişkilerde kısa adı Egypt, yerel lisanda kısa ismi Mısır, uzun ismi Jumhuriyat Mısr al Arabiyya olarak anılmaktadır. Pan Arap idealizmi döneminde United Arap Republic adıyla (Suriye dahil) bir süre anılmıştır. Yönetim adı Cumhuriyet olmakla birlikte Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler dikkate alındığında idari şeklini yarı başkanlık sistemi olarak nitelemek mümkündür. Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmekte ve tekrar Cumhurbaşkanlığına aday olma ve meclisi fesih hakkına sahip bulunmaktadır.

Ekim 1981 de Enver Sedat'ın suikast sonucu öldürülmesinden sonra Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevini yapmakta olan Hüsnü MÜBAREK Cumhurbaşkanlığı görevine getirilmiş ve 1993 ve 1999 yıllarında yapılan halk oylamalarında tekrar Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Ülkede beş yılda bir parlamento, altı yılda bir Cuhurbaşkanı seçimi yapılmaktadır.

Hukuki Yapı:

Mısır'ın hukuki yapılanmasında İslam hukuku, Yunan hukuku, Batı hukuku, hatta Firavunlar dönemi geleneklerinin geçerli olduğu ifade olunmakla birlikte, son dönemde medeni hukuka doğru önemli çalışmaların yapıldığı dikkat çekmektedir. İslam hukukunun daha çok aile içi ilişkilerde ve miras işlerinde geçerli olduğu bilinmektedir. Ticaret ve uluslararası ilişkilerde modern hukuk kuralları geçerliliğe sahip bulunmaktadır.

C- Demografik Yapı:

1-Nüfusun iş kollarına göre dağılımı ve nüfus hareketleri:

MAC'ın nüfus artış hızı 1997 yılında %2.7'den 2001 yılında %1.8'e düşmüştür. 2015 yılına kadar nüfusun %1.6 oranında bir artış hızına sahip olacağı tahmin edilmektedir.

İşgücünün sektörel dağılı tarım, ormancılık ve balıkçılık %27, imalat sanayi %13, inşaat %20, ticaret, turizm ve ofis hizmetleri %40 şeklindedir. Toplam işgücünün %23'ü Kahire ve İskenderiye'de çalışmaktadır. Her yıl yaklaşık 500 bin kişi işgücüne katılmaktadır.

Nüfus sayımı 10 yılda bir yapılmaktadır.

2-Gelir paylaşımı, harcamalar ücretler:

- Yıllık geliri 3000 ML'nin (617 dolar) altındaki aile sayısı%2.9
- Yıllık geliri 6000 ML'nin (1558 dolar) altındaki aile sayısı%20
- Yıllık geliri 6000-12000 ML (1558-3117 dolar) arası aile sayısı%49.8
- Yıllık geliri 12000 ML'den (3117 dolar) yukarı aile sayısı%29.9

3- Yeterlilik Endeksi:

Bazı tarım ürünlerinde ülkenin kendi kendine yeterliliği şu şekilde sıralanmaktadır. Buğday %75, pirinç %108, mısır %57, Bakla %80, tavuk ve yumurta %104, balık %76, patates %111, soğan %109, yer fıstığı %101, portakal %104, üzüm (taze)%100, sıvı yağ %62.

4- Yerleşim:

Ülke nüfusunun sadece %3'lük kısmı Nil Vadisi ve Deltasının dışında yaşamaktadır. Nüfusun 14 milyonluk kısmı Kahire'de, 4 milyonluk kısmı ise İskenderiye'de yaşamaktadır. Nüfusun iki kentte yoğunlaşması köyden kente göçün devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Göç işsizlik, konut açığı ve diğer alt yapı sorunlarını beraberinde getirmiştir. Bir ailede ortalama 4.9 kişi yaşamaktadır.Temel hedef ailede birey sayısını 4'e çekmektir

5- Etnik yapı:

Ülke nüfusunun %90`ı Müslüman, %10'u ise koptik hıristiyanlar ve diğerlerinden oluşmaktadır.

6- Kadın/erkek/genç/yaşlı:
Nüfusun %36'sı 14 yaşın altındadır. Ülkede 65 yaşın üstündeki yaşlı nüfusun genel nüfusa oranı %3,7'dir. Bebek ölümü %0.674 oranındadır. Nüfusun %51.17'sini erkekler, %48.83'ü kadınlar oluşturmaktadır. Ortalama yaşama ömrü erkeklerde 67, kadınlarda 69'dır.
 
KAHİRE

Kahire (Arapça: al-Q?hira - "galip") Mısır'ın başkenti ve Arap dünyasının en büyük şehridir. Şehirin ismi Mısırlılar tarafından çoğu kez ülkenin ismi olan Arapça Misru, Mısır arapçası Masr olarak adlandırılır.

Kahire şehir merkezinde 7.734.614, banliyöleriyle 15.502.478 nüfusuyla (1 Ocak 2005 itibariyle) Afrika kıtasının en büyük metropolü konumundadır. Şehir, Mısır devlet başkanı tarafından atanan vali tarafından idare edilmektedir.

Kahire Mısır ve çevre ülkelerinin politik, ekonomik ve kültürel merkezi konumundadır. Mısır hükümeti, parlamentosu, devlet daireleri ve diplomatik temsilciliklerin bir çoğu Kahire'de bulunmaktadır.

Kahire barındırdığı bir çok üniversite, yüksek okul, tiyatro, müze ve abideleriyle ülkenin atardamarı konumundadır. Eski Kahire, 1979 yılından beri UNESCO Dünya Tarih Mirası listesinde bulunmaktadır.


Sfenks (korkunun babası) ve arkasında Kefren Piramidi


Binlerce yıldan bu yana durmaksızın akıp giden, yalayıp geçtiği kıyılarda ayrıcalıklı bir medeniyeti, dünya tarihinin en uzun süreli krallığını doğuran Nil Nehri...Kahire, Giza piramitleri, sfenksler, mumyalama tapınağı, Assuan, Abu Simbel, Komombo, Edfu, Esna, Luksor, felukalarla Nil'de gezinti...İbrahim'den Musa'ya , Akhenaton'dan Amon'a , İsa'dan Muhammed'e, Ramses'ten Sedat'a uzanan bir tarih, Dünyanın en eski, en gizemli uygarlıklardan birinin izleri Mısır'da ve başkenti Kahire'de..


Yoksullukla zenginliğin, gelenekle modern zamanların karıştığı bu kentte ilk dikkat çeken trafik karmaşasıdır. Birbirini sollayanlar, sağlayanlar, kilitlenmiş trafikte yol istemek için durmadan korna çalanlar ve bu kalabalıktan yükselen bir ses cümbüşü insanı serseme çevirir. Ayrıca taksilerin eskiliği de rahatsız edicidir. Tam bir hurdaya dönüşmüş olan bu taksiler, hala müşteri taşımakta direnmekte.Yerli halk öğleden sonra Nil nehrinin Batı kıyısındaki çay bahçelerine gölge düşünce buralara kaçıyorlar. Sokaklarında Ümmü Gülsüm, camilerinde Abdüssamed, çölde rüzgar sesi. Sonra aklınızda raks ve müzik. Kahire müslüman arap bir ülkenin başkenti. Sanıldığının tersine oldukça modern, geçmişindeki tarihsel zenginliği taşıyabilecek güçte. Rengarenk çarşılarında nargile içenler.Ama yine de Binbirgece masallarında anlatıldığına göre sefahate, eğlenceye meraklı bir halkı olan şehir..Mısır'da göbek dansı, ayrı bir öneme sahip.
Kahire'de havaalanından çıkar çıkmaz dikkati ilk olarak trafik ve trafikte seyreden araçlar çekiyor. Araçların çoğu hurdadan çıkmış gibi. Kapı tutacakları olmayan, farları kırık, tamponları iple bağlanmış birçok araç var Kahire yollarında. Ancak tüm bu dış görüntüye inat birçok aracın içi bir vitrin gibi süslü. Şoförlerin çılgınlığı ise trafiğin tuzu biberi. İsteyen istediği şeride girip, çıkıyor. Trafik ışığı ve yol çizgisi yok. Polisler birtakım el kol hareketleriyle trafikteki kördüğümü çözmeye çalışsa da pek başarılı olamıyor. Çünkü polisi de ciddiye alan yok. Şaşırtıcı olansa tüm bu olumsuz tabloya rağmen, Kahire'de kaza oranının çok düşük olması. Bir de taksilerde ya taksimetre yok ya da kullanılmıyor. Pazarlık usülü geçerli.

Türkler burada çok seviliyor. Mısır'da en ünlü Türk ise Hasan Şaş , tabiki takım da Galatasaray. Öyle ki Türk olduğunuz öğrenilir öğrenilmez "Yavaş yavaş Hasan Şaş" tezahüratı yapılıyor. McDonald's, Kentaki ve Pizza Hut zincirleri Mısır'da da konuşlanmış. Oldukça da yoğun rağbet görüyor. Kahire'nin merkezinde pek çok uluslararası 5 yıldızlı otel var. Nil üstünde 400'e yakın gemi sefer yapıyor. Hepsi de 5 yıldızlı olarak tanıtılıyor. Aslında bunların 15-20 tanesi gerçekten lüks. Bu lüks gemiler de, Mısır'a çok turist getiren Fransız ve İngiliz turizm acentaları tarafından kapatılıyor. Daha az turist getiren ülke acentalarına ise diğer gemiler kalıyor.

Mısır Müzesi

Mısır medeniyetine ait ilk ciddi kolleksiyon oluşturma ve arkeolojik eserlerin toplanması Napoleon dönemine rastlar (1789-1801). Daha sonraları da Fransa'nın, bu eserlerin ortaya çıkartılması ve sergilenmesi konusunda sürekli olarak önemli bir rolü olmuştur. Sonraları Osmanlı Hidivlerinin ve Paşalarının da katkılarıyla günümüdeki Kahire Müzesi'nin temeli Abbas Hilmi tarafından 1897 yılında atılmıştır. Müzede aralarında 5000 yaşında olan 100,000 den fazla eser sergilenmektedir.


Ve dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Mısır müzesiyle geçmişe yolculuğa çıkarsınız. Piramitlerse Mısır'ın Kahire'nin hatta dünyanın en güzel süsüdür. Mısır Antik Medeniyetler Müzesi, zenginliğiyle göz kamaştırıcı. Genç yaşta hayata veda eden ve laneti dillerde dolaşan Tutankhamon'un hazinelerinden firavun mumyalarına, Akenaten ile Nefertiti'nin Amarna stili zarif heykellerine kadar, bu eşsiz medeniyetin en nadide eserleri burada. Müzede Yunan, Roma ve Suudi Arabistan gibi farklı medeniyetlere ait koleksiyonlara da yer verilmiş.Mısır Müzesinde sergilenen en önemli eser M.Ö. 15.yy da Roma imparatoru Augustus tarafından yaptırılan Dendur tapınağıdır. Aswan barajının yapımı esnasında Amerikalıların eski Mısır eserlerinin korunması ve kurtarılması için yaptığı katkılar nedeni ile Mısır hükümeti tarafından hediye edilmiştir.Mısırlıların mumyalanmış geçmişini kralları gibi müzede görmek hayli ilginç.


Ölü Şehir'de, mezarlıklarda ölülerle içiçe yaşayanlar da ilgi çekici.

Han El Halil çarşısının labirenti andıran sokaklarında, dilediğiniz hediyelik eşyayı bulabilirsiniz. Ama pazarlık yapmayı sakın ihmal etmeyin. Bu çarşıya gelmişken, 200 yıllık ünlü Fishawi kahvesinde naneli çay içmeyi unutmayın.


Mısır'ın önemli kültür merkezlerinden biri olan El Ezher Camii de, görülmesi gereken yerlerden biridir. Bu camiye girmeden önce, çevredeki dar sokaklarda bir tur atarsanız, ilginç görüntülerle karşılaşırsınız.
Assuan'da gidiş, tabiiki piramitler..obelisk gezileri , yerel "felukka" tekneleriyle bir tur ve Elefanta Adası'nda File Tapınağı..Kahire'ye gidince yapılması şart olan gezintilerdir.
Kahire'nin ünlü camileri İmam Şafii Camii, Amr İbn-i As Camii ve El-Refai Camii de mimari anlamda Türkiye'den farklı özelliklere sahip.


Kahire'de ısrarla önerilen bir başka etkinlik "Piramitlerde Ses ve Işık Gösterisi". Açık havada, üç büyük piramidi, onların "koruyucusu" Sfenks'i ve tapınakları görebileceğiniz bir yere konuşlanmış koltuklarda etkileyici ışık ve lazer gösterisi ile müzik eşliğinde firavunların ve sfenksin ağzından (İngilizce olarak) Antik Mısır tarihini dinliyorsunuz. Bu unutulmaz gösteri mehter takımına benzer bir bando eşliğinde açılıp, kapanıyor.


 
İSKENDERİYE

İskenderiye, Mısır'ın Akdeniz kıyısında bulunan ikinci büyük şehridir.
M.Ö. 332 yılında Büyük İskender tarafından kurulmuş ve adını kurucusundan almıştır. Eski çağlarda dünyanın yedi harikasından biri olan feneri ve zamanının en büyüğü kütüphanesiyle tanınan İskenderiye, bugün Mısır'ın turizm açısından önemli şehirlerden biri durumundadır.


Tarihi kentin iç kısımları gerçekten de hayallerdeki, İskenderiye'yi dumura uğratıyor bir anda. Toz içindeki sokaklar, yıkılacakmış gibi duran apartmanlar, sağdan soldan yayılan iç bayıltıcı kokular ve trafiğin içinde tıngır, mıngır giden at arabaları hiç yakışmıyor bu kentin ruhuna...

İskenderiye için 'Mısır'ın İstanbul'u diyor gezenler. Kahire'den 3 saat kuzeyde bulunan İskenderiye, caddeleri, mimarisi, sanatı ile geçmişi ve şimdiki zamanı bir arada barındıran bir kent. Akdeniz kıyısında, Büyük İskender'in Kleopatra'yı tanıdığı, Helenistik Medeniyet'in temellerinin atıldığı kent. Dünyanın yedi harikasından, bugüne kalıntıları dahi ulaşmamış olan İskenderiye Deniz Feneri'nin olduğu yerde bir kale bulunmakta.Kayıt Eşref Bey Kalesi. Giriş ve çıkışlarında İngilizce ve Yunanca "Alexandria" yazan tabelalar olan kentin görülesi yerleri: Kral Faruk'un yazlık sarayı, 2001'de yeniden inşa edilen İskenderiye Kütüphanesi ve Ebu Abbas Camii.


İskenderiye Feneri​

İskenderiye Feneri veya Faros Feneri, M.Ö. 3. yüzyılda Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındaki Faros Adası üzerine yapılmıştır.

Büyük İskender'in ölümünden sonra güçlenen kumandan Ptolemy Soter, İskenderiye'yi kendine başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti. Sostratus tarafından İskenderiye Kütüphanesi'nde, açıktaki Faros adasına yapılmak üzere bir fener kulesi tasarlandı.

Beyaz mermerden yapılan Fener, 120-130 metre boyundaydı. Fener'in aynası, geceleri yaklaşık 50 km. mesafeden görülebilen bir ışık saçıyordu.

Dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri, içlerinde günlük yaşam içinde kullanılmış olan tek eserdir. Ayrıca yedi harika içinde ve gelmiş geçmiş tüm deniz fenerlerinin içinde en yüksek olanı bu fenerdi.

Depremlerle yıkılarak kullanılmaz hale gelen fenerin kalıntıları, Memlüklüler tarafından şehri korumak için yapılan bir kalede kullanıldı ve 15. yüzyıla gelindiğinde fenerden hiçbir iz kalmamıştı.
Tutankamon'un laneti (Yeni şafak 3 Kasım 2004)

Mısır gezisi boyunca kimi piramitlerde, kimi Kahire'de kimi ise İskenderiye'de aradığını bulamayıp hayal kırıklığına uğradı ama, tüm grubun hayran kalıp, mükemmelliyetliği konusunda hemfikir olduğu bir yer vardı ki Kahire Müzesi. Binlerce eserin sergilendiği bu müzeyi hakkıyla gezmek iki tam gün istese de bizim iki üç saat içinde gördüklerimiz hayretlere düşmemize yetti de arttı bile. Mumyalar ve Eski Mısır uygarlığından kalan birbirinden değerli hazineler bir yana müzenin en ilgi çeken kısmı 19 yaşında dünyaya gözlerini yuman ve büyük bir ustalıkla gizlendiği için mezarı yağmalanmayan tek firavun olan Tutankamon'la ilgili bölümdü.

Oda içinde oda, tabut içinde tabut

Tutankamon'un mezarı 1922'de İngiliz arkeolog Huvard Karter tarafından ortaya çıkarılmış. 15 yıl boyunca araştırma yapıp kayda değer bir hazineye ulaşamayan Karter, tam pes edip çalışmalarını sonlandırmak üzereyken bir giriş bulmuş. Günlerce kazı yapıp girişi açtıklarında ise gördükleri karşısında dilleri tutulmuş. Çünkü buldukları bir çok odalı mezarın giriş kısmı bile hazinelerle doluymuş. İlk odanın kapısını açtıklarında ikinci bir odayla karşılaşmışlar, onu da açınca üçüncü bir oda bulmuşlar, bu odanın kapısı da açılınca dördüncü bir oda çıkmış karşılarına. Dördüncü odanın kapısını açtıklarında ise bir lahit görmüşler, lahitin kapağını kaldırdıklarında, tahta bir tabut , tahta tabutu açınca, altın bir tabut, altın sandukayı açtıklarındaysa Tutankamon'un mumyasına ulaşmışlar. Mezarın bulunması bütün dünyada yankı uyandırmış ve bir çok meraklı Mısır'a akın etmiş. Ancak bu noktadan sonra esrarengiz ölümler meydana gelmiş. Tutankamon'un mezarına girip çıkan ya da bu işe karışan bir çok insan anlaşılmaz biçimde hayatını yitirmiş ve bu esrarengiz ölümler 3 bin yıllık bir lanete bağlanmış. Çünkü Tutankamon'un mezarının başında bulunan yazıda 'Mezara dokunanlara ölüm gelecektir' yazıyormuş...

2002 yılında tekrar açılan İskenderiye kütüphanesi
M.Ö. III. yüzyılda İskenderiye'de kurulmuş olan kütüphane, insanlık tarihinde meydana getirilmiş önemli eserlerden biridir. Eski kaynaklar, burada 900 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder.

İskenderiye şehri M.Ö. 382 yılında, Makedonyalı Büyük İskender tarafından kurulmuştur. Onun ölümüyle imparatorluğun dağılışı sonunda kumandanlarından Lagus'un oğlu Ptolemaeus'un eline geçti. O da Mısır'da krallığını ilan etti. Mısır'da 300 yıl devam eden bu hanedanın ilk hükümdarı olup, 383 yılında 24 yaşında iken 24 yıl hüküm sürmüştür. Savaşı sevmeyen Ptolemaeus, hiçbir zaman ülkesinin sınırlarını genişletmek hevesine kapılmadı. Bilim ve edebiyata düşkünlüğüyle, Mısırlılar'ın gelenek ve göreneklerini, dinlerini benimseyerek halkın sevgisini kazandı. Eski kanunları, dini törenleri muhafaza etmekle kalmayıp, eski Mısır hükümdarlarının lakabı olan Firavun ünvanını aldı ve onları taklit ederek öz kızkardeşiyle evlendi.

Bu yeni devletin merkezi İskenderiye şehriydi. Yeni firavun burayı baştanbaşa onarıp, genişleterek o devrin en meşhur başkenti haline getirdi. Burada meydana getirdiği en önemli eser ise müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı. Ayrıca botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu. Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat, ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı.

Müzenin en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır'a giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yurt dışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkum durumda olan eserler emin bir yerde toplanmış oldu.
Kütüphanenin Yıkılışı

Genel kanı bu kütüphanenin, çıkan çeşitli fanatik görüşler nedeniyle, antik Pagan tapınakları ve yapıların imhası sırasında Hıristiyanlar tarafından yakıldığı yönündedir.

Bu görüşe göre 391 yılında Bizans'ın Mısır Valisi Theophilos, İskenderiye'de Mısır'ın eski din mensuplarına ait Osiris tapınağının yeri olan bir arsayı, kilise inşa edilmesi için Hrıstiyanlar'a verdi. Burada yapılacak kilisenin temel kazıları sırasında üzerinde eski dine ait yazılar bulunan bir taş çıktı. Hıristiyanlar bunu bir alay konusu yaptılar. Bu olay şehirde oldukça kalabalık halde bulunan putperestleri kızdırdı ve sonunda İskenderiye'de dini bir ayaklanma çıktı. İki taraf çarpıştı, insanlar kitle halinde kılıçtan geçirildi. İskenderiye Kütüphanesi'nin olduğu bölge yerle bir edildi. İmparator I. Theodosius, valiye başka büyük şehirlere göre eski dinin İskenderiye'de hala neden bu kadar canlı olarak devam ettiğini sorunca, buna sebep olarak İskenderiye Kütüphanesi'nin eski putperestlik kültürünü devam ettiren kitaplarını ileri sürdü. İmparator, bunun üzerine hepsinin yok edilmesini emretti. İskenderiye Kütüphanesi'ndeki tüm eserler şehrin hamamlarına dağıtılarak yaktırıldı ve böylece insanlık tarihinin bu bilim ve kültür hazinesi yok oldu.
Kütüphanenin Sezar tarafından, İskenderiye'yi kuşattığı sırada yok eldiği görüşü de çeşitli tarihi eserlerde yer almaktadır. Kütüphanenin varlığını 4. yüzyıla kadar sürdürdüğü bilinmektedir. Sezar'ın kuşatmasında sadece bir bölümünün zarar görmüş veya yıkılmış olduğu da düşünülmektedir.
Yakılan İskenderiye kütüphanesinin bulunduğu alanda yeni bir kütüphane yapılmış ve 2002 yılında hizmete açılmıştır.

NİL

Mısır'da nil nehri


Doğduğu yer : Afrika
Havzada yer alan ülkeler : Uganda, Sudan, Mısır
Uzunluk : 6,695 km
Denizden yüksekliği : 1,134 m
Debi : 2,830 m³/sn
Su toplama havzası : 3,400,000 km²

Nil, Dünyanın en uzun nehri. 4.187 mil (6,695 km.) uzunluğundadır. Afrika Kıtası'nın üçte birini kaplar. Güneyden kuzeye doğru akar ve üç ana kolu vardır: Beyaz Nil, Mavi Nil ve Atbera. Nehrin en uzaktaki kaynağı Burundi'deki Doğu Afrika Göller Bölgesi'ndeki Kagera Nehri olarak doğar ve Tanzanya, Ruanda ve Uganda sınırlarını oluşturarak Victoria gölüne katılır. Asıl Nil Nehri bu gölden Victoria Nili olarak çıkar. Kyoga ve Albert Göllerinden geçtikten sonra Albert Nili olarak yoluna devam eder. Nimule'de Sudan'a giren nehrin ana kolu, Melekal yakınında Bahrü'l Gazal ve Sobat Nehirleriyle birleştikleri yere kadar Bahrü'l Cebel, Mavi Nil Nehri ile birleştiği yere kadar da Beyaz Nil Nehri olarak anılır. Mavi Nil Etiyopya'nın orta kesiminde doğar ve Beyaz Nil'e Hartum yakınlarında doğu kıyısından katılır. Asıl Nil son büyük kolu olan Atbera nehrini Hartum'un kuzaydoğusunda ve doğu kıyısından alır. Daha sonra kuzeybatıya doğru geniş bir S çizer. Bu arada üç çağlayanı aşarak Nasır Gölüne katılır. Bu gölü oluşturan Assuan Barajı'nın aşağısında Mısır içlerinde kuzeye doğru akar ve Kahire Yakınlarında Nil deltası ile son bulur.


Mısır'da Nil Nehri'nin sulama amacıyla kullanılması çok eski bir geçmişe dayanır. 19. yüzyılda baraj ve kanalların yapımı ile daha geniş bir alanda ve sürekli sulama olanağı sağlanmıştır. Nil Nehri üzerinde bulunan Assuan Barajı hem sulama, hem de elektrik üretiminde Mısır için hayati bir önem taşımaktadır. Nil Nehri tarih boyunca ve günümüzde taşımacılıkta da yoğun olarak kullanılmaktadır.
 
SHARM EL SHEİKH

Kızıldeniz'in en popüler dalış noktaları olan Sharm El Sheikh ve Hurghada akvaryum gibidir.


Mısır'a yapılan gezilerin sadece Piramitler'i hedeflediğini, mitoloji ve tarih koktuğunu sanmayın... Çünkü, Mısır'a turist akışı sağlayan en önemli tatil duraklarını deniz kenarı beldeleri oluşturur. Hurghada ve Sharm-el- Sheikh, Mısır'ın Kızıl Deniz'e açılan mavi kapılarıdır. Sharm-el-Sheikh, klasik ve pahalı tatil yapmak isteyen orta yaşlı turistlerin ilgisini çekerken, Hurghada ise dalış meraklısı gençlerin ilk tercihidir. Kızıldeniz'in Sina Yarımadası'nda yer alan Sharm El Sheikh konuklarına 12 ay boyunca sualtının tüm güzelliklerini yaşatır. Deniz suyu sıcaklığı, kışın 20 yazları ise 27 derece civarında olan turizm beldesi doğal bir akvaryum gibidir.

Hurghada, Kızıldeniz'in dalış için en çok tercih edilen bölgesidir. Bu kadar çok dalgıç tarafından tercih edilmesi nedensiz değildir. Kızıldeniz'in rengarenk tropik balıklarını ve mercanlarını bu bölgede görebilirsiniz. İster SCUBA dalış, ister sadece şnorkel ya da denizaltı turuna katılarak bu güzellikleri yaşayabilirsiniz.

Hurghada'dan Mısır uygarlığının en önemli kalıntılarının olduğu Luxor'a günü birlik turlarla gidebilirsiniz. Tur sırasında efsanevi Luxor ve Karnak tapınakları ve Krallar Vadisi ziyaret ediliyor. Hurghada'da Bedevi kampını görmek, çöl motosikleti turu yapmak diğer seçenekler.
Binlerce yıllık tarihi ile herkesi büyüleyen Mısır'da farklı bir tatil geçirmek istiyorsanız, "doğanın en muhteşem akvaryumu" olan Kızıldeniz'in Sina Yarımadası'nda yer alan sahil yerleşimi olan Sharm El Sheikh ideal bir yer. Ekvator ikliminde bulunması sebebiyle sualtının tüm güzelliklerini yıl boyu sunan bölgenin yıllık ortalama hava sıcaklığı 21ºC ile 35ºC arasında değişiyor. Deniz suyu sıcaklığı ise kışın 18-21ºC, yazın ise 21-28°C civarında oluyor.

Sharm El Sheikh, Mısır'ın turizme ve dolayısıyla dalıcılara açtığı ilk deniz turizmi noktasıdır. On yıl önceki köyü andıran halinden uzaklaşarak zaman içerisinde Avrupalı turistin yoğun ilgisi sonucu modern bir şehre dönüşmüştür. Naama koyunda çoğu 5 yıldızlı olan oteller yan yana sıralanmış durumdadır.

Sharm El Sheikh'de, inanılmaz güzellikteki mercan resiflerini, rengarenk balıkları görmek mümkün. En güney ucunda bulunan Ras Muhammed Deniz Parkı, dünyanın sayılı güzel dalış noktalarını barındırıyor. Şunu da özellikle belirtmek lazım! Sualtındaki güzellikleri görmek için ille de dalmaya gerek yok. Bir gözlük ve şnorkel ile dahi bu zenginliğin büyük bir kısmını görmek mümkün.

ASWAN


Bölge hakkında

Bu bölge zengin tarihinin yanısıra Mısır'ın gelişiminde önemli rol oynamıştır. yüzlerce önemli tarihi yere sahiptir. . Bölge Aswan'dan güneye Nasır gölüne kadar uzanır. Tarihi alanlar Aswan ve civarı yanısıra Nasır'ın sahillerinde de bulunur.


Nüfus
Vilayetin toplam nüfusu : 1,042,000
Male 50.20%
Female 49.80%

Turism
26 hotel
3,019 oda

İbadet yerleri
991 cami
26 kilise

Nil üzerindeki dev baraj nedeniyle adı bir hayli duyulur oldu. Ve tabii ki fellukaları ile de. Yıllardır yapısı hiç değişmemiş yelkenli kayıklar ile turistler Nil sefası yapabiliyor. Bu tecrübeyi yaşamanızı kesinlikle öneririm.
Aswan'ın Felluka'ları, Arife günü berber kuyruğu...


LUKSOR

Luksor Mısır'da dolu dolu yaşayacağınız iki kentden biridir. Şehir aslında eski Luksor şehri (Waset), şimdiki Luksor ve Karnak kasabasından oluşuyor (siz bu üç alanı bir büyük şehir olarak görüyorsunuz). Eski Waset şehri M.Ö. 665'de Mesopotamyalılar tarafından yıkılmış olduğu için geriye esas olarak iki adet büyük tapınak kalmış, Karnak ve Luksor tapınakları.


Sizi Nil'de gezdirecek tekneler aslında ufak gezer oteller. Odaları gayet hoş ve konforlu. Büyük bir nehri ilk görüşünüzse Nil size akmıyor gibi gözükebilir ve eğer yönünüzü bulamayacak olursanız unutmayın, gezi tekneleri Nil'in doğu kıyısına yanaşıyorlar. Yanaştıkları bölge aslında ana turist mekanı olduğu için güzel bir cadde ve çevresinde de bol bol lüks oteller, lokantalar ve eğlence yerleri var.

Luksor'un tarihi Eski Krallık zamanlarına dayanıyor (yaklaşık 4500 yıllık bir tarihi var), dolayısıyla da Luksor dünyanın en büyük açık hava müzesi diye adlandırılıyor. Orta Krallık zamanında Mentohotep zamanında Sudan'ı da içine alıp Fırat nehri kıyılarına kadar genişleyen büyük Mısır'ın önemli bir şehri halini almış. Orta krallık dönemini sona erdiren doğuluların istilası sırasında baş eğmeyen tek şehir Waset (Luksor) olmuş. Doğuluların istilasına son veren Waset prensi Ahmos olduğu için Waset'i de başkenti yapmış yeni krallığın. Yeni Krallık döneminde Tanrı Amon'un şehri Waset en güçlü zamanlarını yaşamış. Karnak, Hatshepsut ve Luksor tapınakları, Krallar Vadisi'ndeki mezarlar hep bu döneme ait. M.Ö. 1070'deki istilanın ardından zayıflayan şehir son olarak M.Ö. 665'de yıkılıyor ve M.S. 639'da Araplar gelene kadar harabe halinde kalıyor. Ancak Araplar bu harabelerin güzelliği ile karşılaşınca şehre Al-Uksor (mücevher) adını takıyorlar. Günümüzde 150.000 nüfusu olan bu şehrin ana gelir kaynağı turizm ve şehre serbestlik veren özel kanunlarla yönetiliyor.

Nil'in doğu kıyısında, yani yaşayanların şehrinde, iki büyük tapınak yer alıyor: Karnak ve Luksor. Nüfusu 150.000 de olsa alan olrak çok geniş bir yer değil Luksor. Yapıldıkları zaman Karnak ile Luksor arasında 3 km uzunluğunda bir sfenksli yol varmış. Şimdi her iki tapınakta da bu yolun sadece başlangıcı görülüyor. İki tapınak arasında otobüsle giderken de arada sfenksler (piramitlerin oradaki sfenksle karşılaştırmayın, bunlar yaklaşık iki-iki buçuk metre yükseklikde sfenksler) görülebiliyor mahalle aralarında.


Karnak kasabası Luksor şehrinin kuzey doğusunda yer alıyor. Şehirden yürüyerek gitmek mümkün, ama özellikle yazın böyle bir eziyete gerek yok, taksi ile de 5-10 pound arası bir ücrete gemilerden Karnak'a gidilebilir. Karnak tapınağı (İpet-isut - en seçilmiş yer) Waset şehrinin tanrısı Amon'a (aslında Amon - Mut - Khonsu üçlüsüne) adanmıştı. 1,5 km'ye 0,8 km'lik alanı ile Karnak tapınağı dünyanın en büyük dinsel kompleksidir.
Şehrin ortasındaki Luksor tapınağı ise Karnak'dan çok daha küçüktür. Amenhotep III ve Ramses II tarafından yapılmış olan bu tapınak Waset'in en önemli festivali olan Opet festivalinin merkezinde yer alırdı. Mısır'ın Hristiyanlık zamanlarında kilise olarak kullanılan tapınak daha sonra kalıntılar halinde evlerin altında kaldı. Tapınağın yeniden keşfinden önce bir de üzerine cami yapılınca bugün hem eski tapınağın parçaları, hem bir kilise hem de bir cami barındırması açısından çok ilginç bir yapı halini aldı.


Batı yakasındaki cenaze tapınaklarının en ünlüsü kraliçe Hatshepsut'a ait olan Hatshepsut Tapınağı'dır.

Luksor çevresi hem yaşayanların yapmış olduğu en görkemli tapınaklardan ikisini (Luksor ve Karnak), hem de ölüler için yapılmış firavunların ve eşlerinin gömüldüğü Krallar Vadi'sini ve Kraliçeler Vadi'sini barındırıyor.
 
Krallar Vadisi

Eski Mısır'da amaç bu dünya için değil bundan sonraki için hazırlık yapmakdı. Dolayısıyla tüm firavunların ana çabası kendileri için bir mezar yapmaktı. Her kral tahta geçer geçmez mezarı üzerinde çalışmaya başlıyordu. Gömüldükten sonra da kısa süre içerisinde soyguncular tarafından boşaltılıyordu bu mezarlar. Özellikle Eski Krallık döneminde kilometrelerce uzaktan görünen piramitler yaptıran firavunlar hem bunların yapımının çok uzun sürmesi ve pahalı olması hem de çabuk soyulmaları nedeniyle 18.-20. hanedanlıklar sırasında mezar yeri olarak Luksor'un batısındaki küçük bir vadiyi seçmeye başladılar.


PİRAMİTLER

Mısır'da yer alan piramitler Dünyanın 7 Harikasından biri olarak bilinir. Ehramlar olarak da bilinen Mısır piramitleri, çoğu eski ve orta krallık döneminde Mısır krallarının ( Firavun) mezarları üstüne yapılmış büyük anıtsal yapılardır. Orta ve Güney Amerika�da Mayalar, Aztekler ve İnkalar tarafından benzer yapılar yapılmıştır, ama gerçek piramitler Mısır�dadır.Yunanca pyramis sözcüğünden türemiş olan piramitlerde genellikle taş ya da tuğla kullanılmıştır. Dörtgen bir taban üzerinde yükselen piramitlerin üçgen biçimli dört kenar yüzeyi tepede bir noktada birleşir. Mezar odası çoğunlukla piramidin üzerine oturduğu kayanın içine oyulmuştur.

Eski Krallık�ta 2. hanedan döneminin sonuna kadar (yaklaşık İ.Ö.1650) krallar ve soylular mastaba denen mezarlara gömülürlerdi. Mastabalar, dikdörtgen biçimli, yan duvarları içeriye doğru eğimli ve üst yüzeyi düz olan; daha çok üstü kesik bir piramide benzeyen anıtmezarlardı. 3. hanedan döneminde (İ.Ö.2650-2575) kral mezarlarında taş kullanılmaya başlandı. İlk piramit, bu dönemde, Kahire'nin yakınındaki Sakkara�da ünlü mimar İmotep tarafından yapıldı. Kral Zoser için tasarlanan ve üst üste konmuş altı mastabadan oluşan bu anıtmezara Basamaklı Piramit denmiştir.

Kutsal sayılan ölmüş krala armağanların sunulduğu bir tapınağı da içeren Basamaklı Piramit ve ek yapıları geniş bir duvarla çevrelenmiştir. 60 metre yüksekliğinde olan ve kireç taşından yapılan bu piramit Eski Mısır�ın en güzel anıtlarından biridir. Yapının altından toprağın içine uzanan 11 geçitte kral ve bazı soyluların pembe granit ve albatrdan (kaymak taşı) yapılma lahitleri bulunur.Ne var ki, bu lahitler, daha önce soyulduğu için bu kişilerin mumyalanmış cesetleri bulunamamıştır.Bölgede daha birçok piramidin yapıldığı sanılmaktadır.1953�te Sakkara�da 3.hanedan döneminden kalma tamamlanmamış bir başka basamaklı piramidin kalıntılarına rastlanmıştır.

En tanınmış piramitler, Kahire�nin güneyinde Gize�de bulunan üç piramittir. Bu piramitler 4. hanedan döneminden (İ.Ö.2575-2468) kalmıştır. En büyüğünü Yunanca adıyla Firavun Keops yaptırmıştır. Keops Mısırlılar�ca Khufu olarak adlandırılır. Keops Piramidi�nin taban kenarları yaklaşık 230 metre ve yüksekliği 146 metredir.Ama dış kaplaması aşındığı için bugün yüksekliği 9 metre daha düşüktür.Kayalık bir zemine oturan piramidin dış bölümü kireç taşı ve granitten yapılmıştır. Tüm yapıda her biri ortalama 2,75 ton ağırlığında toplam 2,3 milyon taş blok kullanılmıştır.

Piramidin yapımında kullanılan kayalar Nil ırmağının karşı kıyısından getirilmiş, kireç taşı Kahire yakınlarından,granit ise Assuan�dan taşınmıştı. Kabaca yontulan granit bloklar, silindirler üzerinde çekilerek ırmağa getirilir ve buradan mavnalarla piramide en yakın yük iskelesine taşınırdı. Bloklar, iskele ile piramit arasında döşenmiş granit geçitten, tahta silindirler üzerinde çekilerek yerine ulaştırılırdı.Taş blokları çıkaran ve taşıyan kişiler kendi adlarını kırmızı bir boya ile taşın üzerine yazarlardı. Bu yazılar bugün de okunabilmektedir. Taşlar çok düzgün bir biçimde bakır aletlerle işlenirdi.

Keops�un ardından Kefren ve Mikerinos tarafından yaptırılan öbür ünlü iki piramit, ilkine göre daha küçüktür. Her üç piramit de yağmalanmış oldukları için içlerindeki eşyaların çoğu kaybolmuştur.5. ve 6. hanedan kralları da (İ.Ö.2465-2150) Gize ve Abu Şir�de birçok piramit yaptırmışlardı. 11. ve 12. hanedan krallarının (İ.Ö.2130-1756)piramitleri daha çok Dahşur, Havara ve el-Lahun�da bulunmuştur.Bu dönemden sonra, soylulara mezar olarak kullanılan piramitlerin yapımına son verildi.Mısırlılar krallarını, 18. hanedan döneminde (İ.Ö.1540-1292) başkent olan Teb yakınlarındaki Krallar Vadisi�nde kayalara oyulmuş mezar odalarına gömmeye başladılar.

Bir zamanlar Nil ırmağının batı kıyısı boyunca birçok piramit yer alırdı. Bunların Eski ve Orta Krallık döneminde yapılmış olmaları ile Mısırlılar�ın Güneş tanrısı Ra�ya tapınmaya ve ölülerini mumyalamaya başlamaları arasında bir ilişki olduğu sanılmaktadır. Eski Mısırlılar, ölen bir kişinin bedenini koruyarak, ona yiyecek ve içecek sunarak ölümden sonra yaşamasını sağlayabileceklerine inanırlardı. Bu nedenle ölülerini, öbür dünyada gereksinecekleri eşyalarla birlikte gömerler, mezar duvarlarına çizdikleri resimler ve yazdıkları yazılarla ölülere karşılaşabilecekleri tehlikelerden korunma yollarını gösterirlerdi.
Mısır Piramitleri Hakkında:

* Herbiri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir. Ve bu taşları temin edebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır.
* Piramit kimin adıyla yapıldıysa, onun mumyasının bulunduğu odaya, yılda iki kez güneş girmektedir. Doğduğu gün, tahta geçtiği gün.
* Giza'daki üç piramit aralarinda bir Pisagor üçgeni olacak şekilde düzenlenmişlerdir. Bu üçgenin kenarlarının birbirlerine göre orani 35'dir.
* Büyük piramidin tepesi Kuzey kutbunu, çevresi ekvatorun uzunluğunu temsil eder. Ve iki uzunluk aynı kıyasa uygunluk gösterir.
* Giza'dan geçen boylam, dünyanın denizleriyle anakaralarını iki eşit parçaya böler. Bu boylam ayrıca, kara üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup, bütün yer kürenin uzunluğuna ölçümünde doğal sıfır noktasını oluşturur.
* Piramidin yüksekliğiyle, çevresi arasındaki oran, bir dairenin yarı çapıyla çevresi arasındaki orana denktir. Dört kenarlar dünyanın en büyük ve çarpıcı üçgenleridir.
* Büyük Piramit'in tabanının yüzeyi, anıtın yarısının iki katına bölündüğünde pi=3,14 sayısı elde edilir.
* Büyük Piramit'in dört yüzeyinin toplam yüzölçümü, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.
* Büyük Piramit, dört ana yöne göre düzenlenerek inşa edilmiştir.
* Piramit dev bir güneş saatidir. Ekim ortasıyla Mart başı arasında düşürdügü gölgeler mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterirler. Piramidi çeviren taş levhaların uzunluğu bir günün gölge uzunluğuna eşittir. Bu gölgelerin taş levhalar üstünde gözlenmesiyle günün 0,2419 bölümünde yılın uzunluğu hatasız olarak saptanabiliyordu.
* Büyük Piramit'le dünyanın merkezi arasındaki uzaklık, Kuzey kutbuyla arasındaki uzaklığa eşittir ve bu mesafe, kuzey kutbuyla dünyanın merkezi arasındaki uzaklığa eşittir.

ALTIN ORAN

Fibonacci sayı dizisinin Leoardo Fibonacci tarafından bir problemin çözümünde bulunduğunu ve bu sayıların 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144,... şeklinde (ilk iki sayı hariç) kendinden önce gelen iki sayının toplamı şeklinde ilerlediği görülmektedir. Leonardo Fibonacci�nin tavşanların üremesi üzerinde incelediği bu sayı dizisi diğer başka hayvan türlerinde de uygulanabilmektedir
Bu formül insanın diğer uzuvları için de geçerlidir. Örneğin parmak boğumları, kol oranı, yüz hatlarının oranı gibi.

Da Vinci Sanatta ve mimaride ise Altın Oranı veren birçok eser bulabilmekteyiz. Eski Yunan Mimarisinden Leonardo Da Vinci, Raphael, Rubens, Boticelli gibi ünlü ressamlar da resimlerinde Altın Oran�ı kullananların başında gelmektedir.

Leonardo Da Vinci� ye ait olan �The Annonciation� adlı yukarıdaki tablonun da gelişi güzel değil, belli bir oran dahilinde yapıldığı görülmektedir. Leonardo ve çağdaşlarının o dönem sadece resim ve mimari ile uğraşmadığı, çok yönlü, yani matematik, fizik gibi dallarla da yakından ilgili olduğu düşünüldüğünde bunu tablolarına yansıtmaları mantıklı durmaktadır.


Tabloyu belli noktalarından dikey ve yatay olmak üzere iki çizgiyle kesersek kenarlarda oluşacak oran 1/1.618 dir. Günümüzde ve geçmişte resim yapma tekniğinde altın üçgen, dikdörtgen ve çokgenler sıkça kullanılmıştır

Bunun dışında Fibonacci sayı dizisinin ve altın oranın; şiir, müzik notaları, ekonomi gibi değişik ve birçok kullanım alanı bulunmaktadır. Aşağıdaki örnek bunlardan biri olan mimari alanındandır. Altın Oran�a özellikle eski Yunan mimarisinde sıkça rastlamaktayız. Grafik çiziminde belirtilen noktalar arasında kalan parçaların birbirlerine olan oranı Altın Oran�a uymaktadır.

TÜRK MİMARİSİNDE ALTIN ORAN

Türk mimarisi ve sanatı da altın orana ev sahipliği yapmıştır. Mimar Sinan'ın da birçok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu oran görülmektedir. Türk mimarisi ve sanatı da altın orana ev sahipliği yapmıştır: Konya'da Selçukluların inşa ettiği İnce Minareli Medrese'nin taç kapısı, İstanbul'daki Davut Paşa Camisi, Sivas'ta Mengüçoğulları'ndan günümüze miras kalan Divriği Külliyesi genel planlarından kimi ayrıntılarına dek f ile iç içe bir görünüm sunar. Mısır'daki Keops piramidinde, Paris'in ünlü Notre Dame Katedrali'nde altın oranın izlerini görmek mümkündür.Eski Mısırlılar inşa ettikleri piramitlerde de altın oranı olduğu saptanmıştır. Piramitlerin tabanı ile yüksekliği arasındaki oranın 0.618 ( yani altın oranın değeri )olduğu görülmüştür. Ayrıca piramitlerin dizilimi yani bulunduğu bölgeye yerleşimi de bize altın spirali verir.

PİRAMİTLER VE İNŞASI


Krallık ailesinin lahitlerini barındırmak amacıyla yapılan piramitler (Yunanlıların bir pasta adından esinlenerek verdikleri ad) Mısır'da çok eski tarihlerde ortaya çıktı ve Eski İmparatorluğun (III.-VI. sülale, İ.Ö. 2780-2380) belirgin anıtları olarak kaldı.

Piramitlerin biçimi bir simgedir; Gerçekten de kenarları basamaklar halinde olduğunda piramitler ölü kralın ruhunun, babası Ra'ya yani, Güneş'e kavuştuğu merdiveni belirtir; daha sonraları kenarları düz yapılmaya başlandığında piramitlerin bulutların içinden geçerek eğimli biçimde düşen güneş ışınları demetinin taşlaşmış bir görüntüsünü simgelediği bilinir.Piramit ölü kral için yaptırılan mimari bütünün en önemli bütünüydü.Çevresinde anıtsal bir duvar vardı; yanındaysa ölü tapınakları yer alıyordu.Piramitlerin başlangıçta çok büyük olan boyutları Eski İmparatorluk döneminde yavaş yavaş küçüldü ve Orta İmparatorluk'ta belirli bir ölçüde kaldı.Yeni İmparatorluk dönemindeyse piramitler kral mezarı olarak ortadan kalktı.
III. sülalenin kurucusu olan kral Zoser'in piramidi bilinen ilk piramittir.Kahire'nin 28 km güneyinde Sakkara yaylasında eski başkent Menfis (Memphis) yakınında yükselen bu piramit, firavunun emri üzerine mimar İmhotep tarafından gerçekleştirildi.İmhotep piramit biçimindeki ilk kral mezarını ortaya attı ve bu gelenek, firavunlara tanınan bir ayrıcalık olarak kaldı.Dört bir yanındaki altışar geniş taş basamağıyla dev bir merdiven gibi görünen Zoser piramidi 109m eninde 121m boyundaki dikdörtgen bir taban üstünde yükseliyordu (61m).

Piramidin altında, kayalar içine derin biçimde oyulmuş ve mavi fayans karolarla süslü ölü odaları bulunuyordu.Bu basamaklı piramit, 1600m uzunluğunda ve 10,5m yüksekliğinde görkemli bir duvarla kuşatılan on beş hektarlık merkezinde yer alır.Kralın bu "ebedi konutu"nda törenlerinin kutlanmasına yarayan çeşitli ek binalar da, günümüzde Mısır'ın en etkileyici arkeolojik sitelerinden biri olan bu anıtlar bütününün içinde yer alıyordu.
Piramit yapımında bundan sonraki aşama Sakkara'nın 19 km güneyinde Medum sitesinde IV. Sülalenin ilk firavunu Snefru tarafından yürütüldü.Başlangıçta sekiz basamaklı olan mezar, basamakları doldurtarak tabandan tepeye kesiksiz eğim halinde yükselen dümdüz dört kenarı elde eden Snefru tarafından tam bir piramide dönüştürüldü.Snefru için, Sakkara yakınında Dahşur'da iki piramit daha dikildi.

PİRAMİTLERİN İNŞASI

Piramitler basit aletlerle,katı biçimde düzenlenmiş şantiyelerde inşa edildi. Hırsızlara yolunu şaşırtan karmakarışık koridorlar ağını ve odaları örten taş blokların üst üste konulması ile yapılan piramitler,Nil Nehri'ne doğru çıkıntı yapan kayalık bir plato üzerinde kuruldu. Taşkınlar sırasında çalışma daha kolay oluyordu.Limanla şantiye arasında kızaklar üzerinde taşları çeken yüzlercve işçinin balesi yıllarca sürdü.Taşları çıkarabilmek için yapılan rampalar, piramit tamamlandıktan sonra kaldırıldı.
Piramitlerin inşası hakkında bir çok fikir çıktı. Kimisi piramit yapımında uzaylıların rol olduğunu savundu.Kimisi de hiç bir fikir yürütemedi.Kimileri de bu olayın,Mısır halkının azmiyle gerçekleştiğini benimsedi.

DÜZYÜZEYLİ PİRAMİTLER

Daha sonraki piramitlerin dış yüzeyleri çıkıntısız, düzdü. Bu, belki de, kralın Güneş tanrısı Ra'ya tırmanabileceği güneş ışınlarını temsil etmesi için bu şekilde yapılmıştı. Bu piramit Abusir'deki Kral Sabure'nin piramidi asıl alınarak yapılmıştı.Vadi ile cenaze tapınakları bir kapalı ara yolla birbirine bağlanırdı.

BASAMAKLI PİRAMİTLER

İlk yapılan piramit kralın mimarı İmhotep tarafından kral Zoser için yapılan Zoser piramididir. Bu piramit 547.278 m'lik çok geniş bir duvarla çevriliydi. Duvarın içindeki alanda dış yüzeyleri ince işlemelerle süslü yapılar vardı.İçleri moloz doluydu.Üstteki resim..

Yapılan incelemelerde bugün teknolojik olarak çok ilerlemiş Japonya bile Keops piramidinin aynısını yapamamaktadır. Ziyaretçileri pek keops piramidine sokmadıkları bunun nedeninde piramidin koridorlarının çok dar ve dik olması olduğunuda duydum.

Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı yaklaşık olarak güneşle dünyamız arasındaki mesafeyi veriyormuş(149.504.000km)
Piramidin üstünden geçen meridyen karaları ve denizleri tam 2 eşit parçaya bölüyormuş

Taban çevresinin, yüksekliğinin 2 katına bölünmesinin pi=3.14 sayısını veriyormuş

Piramidin içinde dünyanın ağırlığı yazıyormuş. Piramidin tam olarak dünyanın merkezinde bulunuyormuş. Piramidin çalışkan işçileri olağanüstü bir çabayla günde 10 parça üst üste koyduklarını kabul edersek,piramitteki 2.5 milyon tacın 250.000 gün, yanı 664 yılda ancak oluşmuş oluyor. Oysa piramit 20-30 yılda tamamlanmıştır.

SFENKS PİRAMİTLERİ

Mısır'da, Gize'deki üç büyük piramidin biraz doğusunda, bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gözlerini doğuya dikmiş yarı insan, yarı aslan bir heykel var: Sfenks.

Ejiptologlar, Khafre piramidini Vadi Tapınağı'na bağlayan yolun bitiminde yer alan bu gizemli yapının, İ.Ö 2500 dolaylarında firavun Khafre tarafından yaptırıldığını düşünüyorlar. Oysa ne Gize'deki herhangi bir anıtta bunu destekler bir ifade var, ne de Mısır'ın herhangi bir yerinde. Sfenks'in yapıldığı tarih, bilinmiyor. 1991 yılında Amerikalı araştırmacı John Anthony West ve jeolog Dr Robert Schoch, bu görkemli anıt üzerinde bir dizi araştırma yaptılar.

Vardıkları sonuçlar, oldukça şaşırtıcıydı: Heykelin üzerindeki aşınma izleri, arkeologların inandığı gibi rüzgar ve kumdan değil, uzun ve etkili yağmurlardan ileri geliyordu ve bunlar "su aşınması"ydılar!

Mısır'ın bu bölgesi, bundan 5000 yıl önce de çöldü ve yağmur düşmüyordu. Söz konusu aşınmayı yapacak düzeyde bir yağmurun en son düştüğü tarih ise, en az İ.Ö 5000 yılına, hatta çok daha eskilere dayanıyordu. Araştırmayı yapan ekipte sismik ölçümler yapan cihazlarla çalışan uzmanlar da bulunuyordu. Bu ekip, daha şaşırtıcı bir bulguya da ulaştı: Araçlar, Sfenks'in pençelerinin yaklaşık 8-9 metre altında büyük bir "oda"nın ve ona açılan dehlizlerin varolduğunu gösteriyordu. Mısırlı yetkililer, başta Eski Eserler Müfettişi Dr.Zahi Hawass, bu bulgulara erişildiği günlerde West ve ekibinin iznini iptal ettiler ve Sfenks üzerinde araştırma yapılmasını yasakladılar. Ama haber basına çoktan yansımış, West ve Schoch da elde ettikleri bulguları aynı anda filme aldıklarından, NBC'de yayımlanan bir belgeselle ortalığı iyice karıştırmışlardı.

Bütün bunlara "Orion Gizemi"nin yazarı Robert Bauval ile "Tanrıların Parmak İzleri"nin yazarı Graham Hancock'un astronomi temelli bir tezleri de tuz biber ekti: Sfenks, tam doğuya bakıyordu, yani ekinoks (23 mart ya da 21 eylül) anındaki gün doğumu noktasına.

Mısırlıların yıldız kültürlerinde, güneş doğmak üzereyken, ufuk henüz tam aydınlanmamışken son olarak görülen yıldız ya da takımyıldızın ayrı bir önemi vardır. Bu durumdaki yıldıza "heliak yükselişte" denir ve bu, Mısır'ın hem takvimini hem de dinini etkileyen çarpıcı bir olgudur.

Örneğin, Mısır kültüründe Tanrıça İsis'i simgeleyen Sirius yıldızı, yaz gündönümünde (21 haziran) şafak öncesi görünmeye başlar ve bu tarih aynı zamanda Nil'in yıllık taşma dönemlerinin de başlangıcıdır. Bu nedenle Mısırlılar, yaz gündönümünü "yılbaşı" kabul ederlerdi. Bu yaklaşım, ejiptologlarca Sfenks'in yapılmış olduğu tarih olarak varsayılan İ.Ö 2500'de, ilkbahar ekinoksunda "heliak yükselişe" başlayan takımyıldızın incelenmesini ilginç hale getiriyor. Bauval ve Hancock, bilgisayar simulasyonuyla o tarihte Boğa takımyıldızının yükselişte olduğunu gördüler. Oysa Mısırlılar şekil ve simgelere çok önem verirlerdi ve yaptıkları anıtlarda buna çok dikkat ederlerdi. Yani, bu durumda Sfenks'in aslan değil de boğa biçiminde yapılmış olması gerekmez miydi? İki araştırmacı, bu kez ilkbahar ekinoksunda aslan burcunun heliak yükselişe geçtiği tarihi araştırdılar ve karşılarına "Orion Gizemi"ndeki o garip yıl çıktı yine: İ.Ö 10.500.

Bütün bulguları, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunları dikkate almak istemeseler de, aynı "başlangıç tarihi"ne yönlendiriyor araştıranları. Mısır uygarlığının İ.Ö 3100 yılında başladığı yolundaki yaygın görüş dikkate alındığında, eski Mısırlıların bir "şifre" gibi bıraktıkları "anıt bilmecesi" acaba bilinenden en az 7000 yıl daha eskiye dayanan helak edilmiş bir yitik uygarlığın izleri mi sorusunu akla getiriyor.

GİZA PİRAMİTLERİ

Tahmini olarak M.Ö 3000 yıllarında eski krallık döneminde yapıldığı zannedilen Gize piramitleri;Keops, Kefren, Mikerinos. İsimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır. Bu üç piramit dünyadaki en büyük piramitlerdir.Gize'de sadece bu piramitler bulunmaz. Sırf Mısır'da yüzlerce irili ufaklı piramitler mevcuttur ama bu Gize piramitlerini öbürlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamasıdır. Piramitler yalnızca Mısıra özgü de değildir.Güney Amerika kökenli Maya ve Azteklerde piramitler yapmışlardır. Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da zannedilmektedir.

ESKİ MISIRDA MUMYALAMA

Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır.Bu işlem insanların yanı sıra boğa,timsah,kedi gibi hayvanlar içinde yapılmaktaydı.Arapça ve Farsça'da "Mumiya" doğada bulunan katran ve bunun karışımlarına denilir,ilaç oalrak da kullanılırdı.Gerçekte ölünün bedenini konserve edercesine korumak için yapılan "Tahnit" işleminde katranın kullanılması,onu mumya ile eş anlamlı yapmıştır. Önce ölü yıkanir. Burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılır. Göz ve ağız boşukları,yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları kapatılırdı. Rahip habeş denilen keskin bir opsidyenle vücüdun sol tarafını açarak,içindekileri tamamen boşaltır ve bunları "Kanopik" denilen çömlek ve vazoların içine koyardı.Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri,hurma şarabı ve kokulu bitkilerle temizlendikten sonra, reçine, tarçın,soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı,yerleştirilirdi. Acılan yerler dikildikten sonra Mısırlılar'ın "Net-jeryt" denilen ve kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan "Natron" tozu sodyum karbonat ve ya Sodyum Klorit (tuz) ile karıştırılan madde içinde 40 ve ya 70 gün(soylular için 272gün) bekletilirdi.Böylece vücuttaki nem absorbe edilir,organik yapı antiseptik korumaya alınırdı.Bir çeşit insan salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücüt yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu.
 
Canım bilgiler için çok teşekkür ederim Geçen kış eşim gitmişti iş için..Bizler yaşabilirmiyiz konusunda şüpheliyiz ama şu varki gidip görülmeye değer biryer.Tatil amaçlı oldukça merak ediyorum.Bir gün muhakkak gidip görmek isterim eklediğin resimlerin minyatürleri evimde var.Sfenksleri ve ne yalan söylim krallar vadisi çok merak ediyorum.En çokta tutan kamon:)

İşte buda evimdeki tutan camon heykelciğinin aynısı:1hug:

 
Bu resimdede bizzat kendisi olduğu söyleniyor bilim adamları tarafından mumyalanmadan yola çıkılarak yapılmış:)

 
ekonomisi
Coğrafik olarak, Aşağı ve Yukarı şeklinde tanımlanan Mısır'da ekonomi; turizm, Nil ve aluvyonlu mümbit topraklarda yetişen Dünya'nın en kaliteli uzun elyaflı pamuğu Gize ile tekstil ürünleri ihracatına dayanmaktadır. Müslüman Kardeşler Örgütü'nün çeşitli dönemlerde Piramitlerde, Şarm El Şeyh'te gerçekleştirdikleri bombalı saldırılar turizm gelirlerini dönemsel olarak etkilese de Uzak Doğulu turistler için Mısır her zaman çekim merkezidir. Kahire dünyanın en büyük zincirlerinin 5 yıldızlı otelleriyle yoğun konaklama imkanına sahiptir. Nil boyunca dünyanın en önemli üç medeniyetinden biri olarak tanımlanan Eski Mısır'ın tapınaklarını görerek Asvan'a kadar gerçekleştirilen gemi turları ilgi çekicidir. Asvan Müzesi'nde Yukarı Mısır medeniyetinin örnekleri ve günlük yaşamın sergilenmesi, Sudan ile etkileşimin yerli figürlerle desteklenen sergilenişi enteresan gelebilir. Dünyanın en büyük barajlarından biri olarak Cemal Abdünnasır tarafından inşa ettirilen Asvan barajının yapımı esnasında yerinden taşınan Büyük Tapınak, Firavunların inşa ettirdikleri ile Nil boyunca göreceğiniz Roma etkisini taşıyan tapınaklar o günün mimari bilgisini değerlendirmek adına Gize piramitleri kadar değerlidir. Nil'in iki kıyısında kurulmuş şehirlerde yerel geleneksel ürünleri temin edebilecek pazarlarda özellikle dünyaca ünlü papirüs ürünlerinde hem kalite hem de fiyat pazarlığı konusunda son derece dikkatli olunmalıdır. Kendilerini papirüs enstitüsü olarak isimlendiren Gize bölgesindeki dükkanlarda yüksek fiyatlardan büyük indirim yapılarak satılan papirüslerin Khan El Halil gibi çarşılarda son fiyatın dörtte bir fiyatına alınması mümkündür.

Kendisine yetecek kadar olan petrolünü halkına ucuz olarak sunan Mısır'da ücretler oldukça düşüktür. Ancak hayatın sürdürülmesi için gereken zorunlu ihtiyaçlar da son derece ucuzdur. Son yıllarda gerçekleştirilen özelleştirme işsizliği arttırdığı için sosyal patlama yaşanmaması amacıyla yavaş ilerlemektedir. Genelde istihdam devlet tarafından sağlanmaktadır. Çalışma saatleri; iklimsel özellikler nedeniyle genel olarak sabah 8 ile 15 arasındadır. Özel sektörde çalışma saatleri uzundur. Yeni yetişen üniversite mezunu nesil için iş olanakları kısıtlıdır. Yabancı yatırımı özendiren indirim ve vergi ayrıcalıkları ile önemli bir girdi sağlanmışsa da nitelikli çalışan temininde yaşanan güçlükler yatırımcı yönünden olumsuz etki yaratmaktadır. Son zamanlarda Türkiye'nin önemli tekstil gruplarının da Mısır'daki nitelikli serbest bölgelerde yatırım konusunda çalışmalar yaptığı gözlenmektedir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…