Milli parklar imara açılıyor:(

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.873
40.718
698
Belgrad Ormanı, Manyas Gölü gibi Milli Parkların imara açılmasına olanak sağlayacak ve bu nedenle 113 sivil toplum örgütünün büyük tepki gösterdiği Tabiat Kanun Tasarısı, tüm itirazlara rağmen Meclis Genel Kurulu gündemine alındı. Tasarının Çarşamba ve Perşembe günleri görüşülmesi bekleniyor.
,TEMA, TMMOB da dahil 113 sivil toplum kuruluşunun biraraya gelerek ‘Tabiat Kanunu İzleme Girişimi’ adıyla başlattığı hareket, yasa tasarısının Meclis’te bu hafta oylanacak olmasına ‘Tarihi bir hata olur’ yorumunu yapıyor. Söz konusu tasarının Meclis Komisyonu’nda kabul edildiğini ve Genel Kurul’a gelerek yasalaşacağını VATAN geçtiğimiz günlerde duyurmuştu. Tabiat Kanun Tasarısı doğal alanlardaki korumayı kaldırdığı ve kıyılar ile ormanlar başta olmak üzere doğal alanları ve sit alanlarını yatırımlara açtığı için sert şekilde eleştiriliyor. Tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda ormanların, sulak alanların ve kıyıların ‘üstün kamu yararı’ gerekçesiyle kurban edileceği belirtiliyor.


3 yıldır bekliyordu
Tasarıda yer alan düzenlemelerle, Belgrad Ormanı içine rezidans kurulması, Manyas Gölü Kuş Cenneti’nin havaalanına dönüştürülmesi gibi, halen yasal olarak imkansız görünen adımların atılması mümkün olabilecek. 2010 yılından bu yana Meclis’te bulunan ve doğal alanların talanına izin veren Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı, Meclis’in kapanmasına 27 gün kala Genel Kurul gündemine alındı. Bu hafta bazı vakıf üniversitelerinin kuruluşuyla ilgili görüşmelerin ardından Genel Kurul’da sözkonusu yasa tasarısı görüşülecek.
Turizmi teşvik adı altında
Defalarca değişen ve her düzenlemesi büyük tartışmalara neden olan tasarı, Çevre Komisyonu’nda kabul edildiği haliyle Genel Kurul’da oylanacak. Tasarı halen çeşitli yasalarla koruma altına alınmış olan kıyılar ve ormanlar başta olmak üzere sit alanları gibi “doğal alanlardaki” korumayı kaldırıp, bu alanları yatırımlara açarken, koruma alanlarıyla ilgili kararlarda Orman ve Su İşleri Bakanlığı tek yetkili kılıyor.
Ayrıca Tasarı ‘turizm teşvik’ kapsamında kıyılarda fabrika, santral kurulmasına zemin hazırlıyor. Tasarı’nın 29. maddesinde, “Bu kanun kapsamına giren alanlarda 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’na göre kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ve turizm merkezi olarak ilan edilecek yerler için bakanlığın uygun görüşü alınır” deniliyor. Bununla zaten ülke yüzölçümünün ancak yüzde 4-5’ini kaplayan korunan alanların “turizm teşvik” adı altında yapılaşmaya ve kullanıma açılması mümkün olacak.
Eleştirilere kulak tıkandı
Tabiat Kanun Tasarısı’na karşı biraraya gelen STKlarca oluşturulan “Tabiat Kanunu İzleme Girişimi” defalarca uyarıda bulundu. Ancak 113 sivil toplum kuruluşunun endişesi kanun hazırlanırken dikkate alınmadı. Tasarıyla ilgili eleştiriler sadece ülke içinden gelmiyor. Sivil toplum kuruluşlarının eleştirilerinin benzeri, AB tarafından da ifade edilmişti. Avrupa Komisyonu’nun 9 Kasım 2010 tarihinde yayınladığı Türkiye İlerleme Raporu’nda söz konusu Tasarı, ‘endişe yaratan’ bir düzenleme olarak yer almıştı. Ancak tasarı aynı maddelerle Meclis Komisyonu’ndan geçmişti.
Tabiat parkları valilere teslim
Tasarının 10. maddesinin 2. bendinde “Korunan alanda işletme yetkisi, kısmen, talepte bulunmaları halinde il özel idarelerine, belediyelere, bu Kanunun amacına uygun faaliyetler yürüten vakıf ve derneklere ilgili bakanın onayı ile devredilebilir veya geri alınabilir” deniliyor. Valiliklere bağlı İl Özel İdaresi’ne yapılan “yetki devirlerinin” onarılması imkansız tahribata yol açtığı en son Bolu-Abant Tabiat Parkı örneğinde yaşanmıştı.
Tasarı’nın 20’nci Maddesi’nde, “Tabii durumuna uygun hale getirilemeyen alanlar buna en yakın yaşama alanına dönüştürülür” ifadesi endişe yaratıyor.
“En yakın yaşam alanı” ifadesiyle tasarının nasıl bir bilimsel tarif yaptığı ve tam anlamıyla ne kast ettiği belirsiz bulunuyor.
Milli Park kalkanı artık olmayacak
Bugüne kadar doğal alanlarda kurulacak HES’leri engelleyen ‘milli park kalkanı’ da kaldırılıyor. Tasarıda, “9.8.1983 tarihli ve 2873 sayılı ‘Milli Parklar Kanunu’ yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesi yer alıyor.
Milli Parklar Kanunu’nun bu tasarı ile birlikte yürürlükten kaldırılması, HES’lere vize anlamına geliyor. Tasarı’nın 8. Maddesi’nde yer alan “üstün kamu yararı” ifadesi “muğlak ve suistimale açık” bulunuyor. Halk sağlığı ve milli güvenlik gibi kritik konuların “üstün kamu yararı” gerekçesi olarak kabul edilebileceği ancak 8. Maddenin 4. bendinde “çevreye yarar” şeklinde son derece muğlak ve suistimale açık bir ifade kullanıldığı vurgulanıyor.
alıntıdır.
 
yeşil alanlar yine gidecek. buna ne denecek merak ediyorum gerçekten.
 
Ben gerçekten bıktım...
Küçükken ne güzeldi ya en çok düşündüğüm şey havanın kaçta kararacağıydı.
Şimdi ülkeyi düşünmekten uykularım kaçıyor ve hangi bir yolsuzluğu, haksızlığı düşüneceğimi şaşırdım...
Kafam yorgun, ruhum yorgun...
 
ben alacağım cevabı biliyorum hoş.
daha önce neredeydiniz. geçmişteki 3 5 ağacı korudunuzda şimdi bunlaramı geldi sıra.
 
Elde doğal ne varsa hepsini yapaylığa teslim için yöneticiler özel bir çaba içinde... Kelimeler kifayetsiz...
 
amaç ne gerçekten analamıyorum.(?????????????????) ortaya bir şey atıyorlar, insanlar tepki gösterince duyarsız kalıyorlar, olaylar büyüyünce yanlış anlaşıldık diyorlar. o halde neden en başta kendinizi doğru ifade etmiyorsunuz?????
 
Son düzenleme:







Atatatürk orman çiftliğinin son hali.
doğa katliamına buyrun. neden burada bir doğa katliamı var.
çünkü başbakan buraya saray yaptırıyor.
 
Bu gün, TBMM gündemine alınan yasa taslağı bu ülkenin çıkarları için değil, sermaye gruplarının memnuniyeti için hazırlandığı Kanun Taslağının her maddesinde, yasa hazırlayıcılarının koruma kullanma dengesi gözetilerek sürdürülebilirliği”“ biçimindeki ifadelerinde“ kullanmayı “ amaçladıkları açıktır.Yani koruma dengesi gözetilerek denip Ölüdeniz i turizm e açık ordaki ekolojik dengenin bozulması görmezden gelinebilir............



Bu Tasarı ile gelen en tehlikeli düzenleme ''İzinler”“ başlıklı kısmıdır. Kamulaştırma, takas ve tahsisi, koruma lehinde tarif eden Tasarı; tesis edilecek izinler, intifa ve irtifak hakları ile ilgili bölümde ülkemizin hemen hemen tüm korunan alanları özel kişi ve şirketlere tahsis edilebilir hale getirilmekte, içeriği ve anlamı bilinmeyen “üstün kamu yararı ve stratejik kullanım” olarak yapılmış tarifle Bakanlar Kurulu’na izin, intifa ve irtifak hakkı verme yetkisi verilmektedir. Bunun açık anlamı şudur: Örneğin İkizdere Vadisi’nde yapılmak istenen HES’leri, Uluabat Gölü kıyısından geçecek otoyolu, Küre Dağları Milli Parkı’na yapılmak istenen HESleri, “üstün kamu yararı ve stratejik kullanım” olarak tarif edebilir ve Bakanlar Kurulu bu yatırımlara izin verebilir.....



15. ve 16. Madde de yer alan; “üstün kamu yararı” ifadesi ile, yapılacak yatırımların korunması gereken biyoçeşitliliğinin ve yaban hayatı alanlarında yatırımların önünü açmayı kendilerince garanti altına almışlardır. Tasarı’nın bu hükümleri ile İdare hiçbir kontrol ve denetim olmaksızın ülkenin herhangi bir yerindeki bir korunan alanda, korunması zorunlu bir bölgede “üstün kamu yararı” öne sürerek her türlü yatırıma izin verebilecek hale gelmektedir. Mevcut yasa tasarısına ek olarak, 2010 Anayasa değişikliği ile onaylanan “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.” ifadesi aracılığıyla, İdare’nin üstün kamu yararı kararları tartışmaya açılamayacak hale gelmiştir.Bunu anlamı nedir?Hükümet üst kamu yararına Düden şelalesinin dibinde bir elektrik santarali yapabilir ve kimse karışamaz....



Tüm bu kararlar alınırken benim bilirkişi raporlarında dikkatimi çeken ''SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA YARARINA'' ifadesi....

Sürdürülebilir kalkınma asla kendi başına bir ifade değildir arkadaşlar,''Sürdürülebilir kalkınma ,Sürdürülebilir yaşam ve Sürdürülebilir Doğa ile birlikte ele alınır.Sürdürülebilir kalkınma tek başına ele alındığında siz doğadan ve canlı yaşamından vazgeçmiş olusunuz.

TABİAT VE BİYOÇEŞİTLİLİK YASA TASLAĞI KANUNLAŞMAMALIDIR

BU GÜN YAŞAMSAL TÜM ALANLARIMIZI VE HAKLARIMIZIN ELİMİZDEN ALINMASININ SON RAUNDUDUR.

İZİN VERİLMEMELİ, TASLAK DERHAL TBMM DEN GERİ ÇEKİLMELİDİR.
 
Az önce gazete de gördüm inanamıyorum! nasıl gözleri döndü..nasıl bir hırs bu.. neyse ki gezi eylemi boşa değil şimdilik rafa kalkmış... tabi şimdilik........

"Gezi Parkı eylemleri nedeniyle Ak Parti Grubu’ nun tasarı görüşmelerinin gündemden çekilmesi için başvuruda bulunduğu öğrenildi." hürriyet.
 
oh. çok şükür. inanılmaz sevindim
 
Şuan için ertelendiği iddia edilsede, TABİATI KORUMA KANUNU TASARISI en yakın zamanda mecliste görüşülecek,bu konuda ne kadar çok insanı bilinlendirirsek o kadar iyi.

ADI TABİATI KORUMA OLAN KANUNUN KİMİ KORUYACAĞINI BİZ ÇEVRECİLER ANLAYAMADIK Henüz.Hala anlamaya çalışmaktayız.

Eğer bu kanun onaylanırsa önümüzdeki sene gazetelerde göreceğimiz haber başlıkları ;

Son Dakika!
“Belgrad Ormanı üzerine 10 yıldızlı Belgrad Rezidans kuruluyor!”
“Manyas Gölü Kuş Cenneti havaalanına dönüştürülüyor!”
“Datça’nın son koyu da betona teslim!“
“Sarıkamış Ormanları otoban kurbanı! Karslılar HGS’nizi aldınız mı?”
“Son bozayı ülkeyi terk etti. Kısmetini Gürcistan’da arayacak!“
“Allı turna bir daha bizim ele gelmeyecek! “
“Foklar Yunanistan’a kaçtı! Dış İşleri alarmda!”
“4610′uncu HES de Rize’de faaliyete geçti, denize ulaşan akarsuyumuz kalmadı! “
 
Şu an Taksimde ve diğer illerde eylem yapanlar işte bunun mücadelesini veriyorlar...
Mersin Akkuyuda ve Artvinde yapılacak nükleer santraller ormanların olduğu deniz kenarı sit alanı yerler....
 







Atatatürk orman çiftliğinin son hali.
doğa katliamına buyrun. neden burada bir doğa katliamı var.
çünkü başbakan buraya saray yaptırıyor.


[h=2]Atatürk Orman Çiftliği[/h]
5 Mayıs 1925 yılında Atatürk'ün modern bir çiftlik kurulması yönünde verdiği talimatıyla kurulmuştur..

Türkiye'yi bağımsızlığa kavuşturduktan sonra, "Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermeliyiz. Köylere kadar yayılacak ............ diye devam eden önemli tespitlerinin doğruluğu, ehemmiyeti ve bu konudaki ihmallerin neticesi, yıllar sonra günümüzde çok daha bariz bir şekilde ortadadır...


"Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermeliyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Fakat bu hayati işi isabetle amaca ulaştırabilmek için, ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım siyaseti uygulamak ve onun içinde her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimini kurmak lazımdır" diyerek tarıma verdiği önceliği belirtmiştir.


"Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu fark etsin"

diyerek Atatürk Orman Çiftliği'nin kurulmasında öncü olmuştur.


Ayrıca, bozkır ortasına kurulmuş olan ülkenin yeni başkenti Ankara halkının rahatlıkla gezebileceği, nefes alacağı, yaz, kış yeşil kalabilecek bir yer, bir doğa güzelliği yaratma isteği de önemlidir.


Ülkenin tanınmış tarımcılarını Çankaya Köşkü'ne çağırtarak, Ankara civarında modern bir çiftlik kurmak istediğini söyler ve bu amaca uygun bir arazi bulmaları emrini verir.

Atatürk'ün böyle bir çiftlik için özellikle Söğütözü'nü (yanlış seçim olduğu kanaati taşıyan işin ehli kişilere rağmen) tercih etmesi ve bizzat ağaçlandırmalarda fiilen gayretleri, söğüt ve çam ağaçlarını kendi elleriyle dikmiş olması da yeşile, çevreye, ağaca vermiş olduğu önemi bir kez daha göstermekte, bu konuda önemli mesajlar vermekte ve içermektedir aynı zamanda...

(Dileyenler bu konudaki kaynaklardan süreci detaylarıyla inceleyebilirler)

Daha sonra yine Atatürk tarafından hazineye bağışlanmış olan bu gözle görülebilir miras, aynı zamanda O'ndan kalan önemli ve güzel, olabildiğince aynı şekilde korunması gereken bir hatıraydı oysa...
 
VAY VANDAL...

Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)...

Atatürk...
Orman...
Çiftlik...
Üçü birden gitti...


*

Atatürk, o çiftliği kendi parası ile kurmuş, vasiyetinde millete bırakmıştı...
55.300 hektar...
Kimse çalmasın diye özel bir kanun çıkartarak koruma altına alındığı için, çala çala 30.000 hektarı anca kaldı...


*

Şu an gidin...
Kalanın üzerindeki ormanlık bölümünü kestiler, taş ocakları gibi açtılar, toz duman içinde Başbakanlık binası yapıyorlar...
Kaçak...
Dün “Çevrecilik yapacaksanız gelin benimle yapın” diyen oturacak...


*

Bir de Disneyland yapılacak AOÇ üzerine...
Koruma Kurulu üyelerini Orlando’ya götürüp gösteriyorlar...
Korumacı üyeler oyuncak deveye binince, birinci dereceden çıkıp üçüncü derecede koruma alanı oldu Atatürk Orman Çiftliği...
Ki ABD şirketine verebilsinler...


*

Dere kalmadı memlekette...
Ormanlar; 2/B oldu...
Dağlar, altın arayıcılarına...
Koylar, Araplara...
Yeşil alanlar, yap-satçı müteahhit ağalara...
İstanbul’un silueti bile bakanlara vandallığı anlatır artık, daha ne denir?...


*

Yetmedi...
Milli parklara bina yapma yolunu açan yasa Meclis’te...
3. köprü için 800 bin ağaç, 3. havalimanı için 1.5 milyon ağaç kesilecek...
Boğaz’da tek yeşil kalıyor inşallah:
Mezarlık...


*

Atatürk Orman Çiftliği’nin yerine Disneyland yapıldı mı...
Elektronik deveye binersiniz...


*

Aman...
O Taksim’deki ağacın dalına zarar gelmesin...
En son odur...
Atatürk’ün mirasından kala kala onu gösterirsiniz..
Bekir Coşkun
 
Atatürk Orman Çiftliğinin ABD ye satıldığı ile ilgili haberleri ABD büyükelçiliği yalanlamıştı Mayıs ayında.
Ama ben artık pek güvenemiyorum söylenenlere.
Bir gece yarısı operasyonuyla AOÇ bide kaybetmeyiz umarım.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…