Milan Kundera

13 Nisan 2007
15.555
36.072
1.123

Milan Kundera



Milan Kundera 1 Nisan 1929'da Çekoslovakya'nın Brünn şehrinde doğdu. 15 kitap yazmış, sayısız ödül almış, yazarlık mesleği yanında uzun yıllar müzik ve sinemayla profesyonel olarak uğraşmıştır. Çek asıllı Fransız yazar yaşamını Paris'te, eşiyle birlikte sürdürmektedir.

1929 yılında, orta halli Kundera ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Ludvík Kundera (1891-1971), 1948-1961 yılları arasında Brno Müzik Akademisi müdürlüğü yapmış olan, ünlü müzikolojist ve piyanist Leoš Janáček'in öğrencisiydi. İlk piyano derslerini babasından aldı ve ilerleyen yıllarda kendisi de müzikoloji üzerine çalışmalar yaptı.

Lise eğitimini 1948 yılında Brünn'de bitirdikten sonra, Charles Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde, edebiyat ve estetik üzerine eğitim gördü. İki dönem sonra Film Akademisine geçti ve yönetmenlik konusunda ilk makalelerini yazdı fakat daha sonra çalışmalarını politik baskı yüzünden durdurmak zorunda kaldı.

İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Komünist Parti'ye üye oldu. Ancak 1948'in şubat ayında partiden çıkarıldı.1950 yılında da bir diğer Çek yazar Jan Trefulka Komünist Parti'ye karşı faaliyetlerde bulunmaktan, partiden uzaklaştırıldı. Trefulka o günlerde gerçekleşen olayları 1962 yılında yazdığı Pršelo jim štěstí (Onlardan Yükselen Mutluluk) romanında anlattı, Kundera'ysa o günlerde başına gelenleri bir şaka olarak görmüş olacak ki, partiden çıkarılma sürecinde başına gelenleri anlattığı kitabının ismini Žert (Şaka) koydu. 1956 yılında Komünist Parti'ye tekrar giren Milan Kundera, 1976 yılında ikinci kez, Václav Havel gibi ünlü yazarlar ve sanatçılarla birlikte partiden ihraç edildi.

1968'deki Rus istilasından sonra, Prag Müzik ve Sanatlar Akademisindeki görevinden uzaklaştırılan Kundera, politik baskılara dayanamayarak Fransa'ya göç etti ve 1981 yılında Fransa vatandaşı oldu.1979 yılında yazdığı Gülüşün ve Unutuşun kitabından sonra Çekoslovak Hükümeti, vatandaşlık hakkını geri verdi.

1980 yılında Gabriel Garcia Marquez'in aldığı Commonwealth Ödülü'nü, 1981 yılında Tenesse Williams'la paylaştı.En bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği 1988 yılında Philip Kaufman tarafından sinemaya uyarlandı.1983 yılında Michigan Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verilen Kundera 1985 yılında da Kudüs Ödülüne layık görüldü.

Çağımızın en başarılı düşünsel roman yazarı ve varoluşçuların sonuncusu olarak nitelendirilen Kundera'nın son kitabı Perde, 2005 yılında yayınlandı.

Ödülleri
Medicis Ödülü (Yaşam Başka Yerde)
Mondello Ödülü (Jacques İle Efendisi)
Commonwealth Ödülü
Europa Literatura Ödülü
Kudüs Ödülü

Kitapları
Roman Sanatı
Perde
Yavaşlık
Şaka
Gülüşün ve Unutuşun Kitabı
Bilmemek
Varoluşun Dayanılmaz Hafifliği
Gülünesi Aşklar
Saptırılmış Vasiyetler
Ölümsüzlük
Ayrılık Valsi
Yaşam Başka Yerde
Kimlik
Jacques ile Efendisi
Anahtar Sahipleri


-alıntılardan derleme-
 
Milan Kundera'yı çok severim ama Baba ve Piç'teki Kafe Kundera muhabbetinden sonra hayatını bir kez daha araştırma ihtiyacı duymuştum.
Kafe ahalisinin Kundera hakkındaki teorileri çok değişikti.

Herkes mutlaka tanışmalı Kundera'yla.
 

Kundera, beni de büyüleyen yazarlardan biri..
Size kesinlikle katılıyorum.. Herkes tanışmalı..
Her ne kadar; Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanının, sinemaya uyarlanması ile bir çok kişinin tanımasına vesile olunduysa da gözden kaçırılmaması gereken eserleri var.. "Şaka" ve "Ölümsüzlük" gibi..

Ancak Elif Şafak'ın "Baba ve Piç" ini okumadım.. Kafe Kundera meselesini hiç duymamışım.. Yaşasın, araştırılıp, öğrenilecek bi'şey daha çıktı.. Vesile olduğunuz için teşekkürler.. a.s.
 
Sevgili epaq,

Kafe Kundera hakkında ufak tefek bi'şeyler okudum..

Beyoğlu'nda bir cafe.. Mekan dekorasyonunda, dünyanın çeşitli yerlerinden yol resimleri kullanılmış.

Elif Şafak, "Baba ve Piç" romanında, Türk karakterlerini konuşturduğu mekan olarak kullanmış Cafe Kundera'yı.. Cafenin ismini nereden aldığına dair konuşmalar yaparlar karakterler.. Ama ortaya net bir şey de konulmaz..

Romanda cafede var olan bezginlik ve rehavet havası dile getirilmiş. Bu tanımlama bana Kundera'yı değil de Gonçarov'un Oblomov'unu çağrıştırdı.. yerimseniben

Ancak cafenin ismini değil de, dekorasyonda kullanılan yol resimlerini düşündüğümde, bu benim zihnimde Kundera ile örtüşüyor.. Olduğu yerden uzak yolları.. yani göç yolları..

Şimdi merak ettiğim şey şu... Romanı okuduktan sonra neden Kundera'nın hayatını araştırmak istedin? Cafe müdavimlerinin, Kundera ile ilgili teorilerinden bahsedebilir misin biraz?
 
Püsküüt,Elif Şafak Kafe Kundera'yı İstanbul ruhuna,keşmekeşine tamamen zıt bir yer olarak düşünmüş.Sakin,rehavet içinde.Kafe'nin müdavimleri de birbirlerinden çok ayrı insanlar ama var olan tek bağları bu kafe ve teoriler.

Kimi diyor ki Kundera bir gün İstanbul'a gelmiş.Kafe'de oturmuş,adı o yüzden konmuş.Kimi de senin düşündüğün gibi diyor ki isim yol resimleriyle alakalı olarak konmuş.

Aslında bence göç yolları,uzaklıklar,mesafeler teorisi bana çok mantıklı geldi.Çünkü roman zaten göç etmiş,ettirilmiş,sevdikleriyle,vatanıyla arasında hep uzak yollar olmuş kişileri anlatıyor.

Bende yol teorisindenima.s


Daha fazla birşey söyleyemiyorum kitabı okuyacağın için.Benim uzun zamandan beri en beğendiğim romanlardan oldu.Sezgin Kaymaz yeni kitap yazmayıp bizi kıvrandırdığı için,onun özlediğim,şaşırtıcı örgüsünün tadını buldum.Sona kadar tahmin edemediğim bağlar vardı karakterlerin arasında.

Artık susuyorum spoiler vermeden:roflol:
 
epaqcım.. her nedense bazı kitaplara mesafeli duruyorum.. hiçbir sağlam nedenim yok bunun için.. Elif Şafak'ın iki kitabını okudum.. Siyah Süt ve Pinhan. Pinhan elimden düşüp düşüp gitti, bitene kadar.. Siyah Süt kitabında da ufak çaplı bir kadın yazarlar antolojisine denk düştüğüm için sonuna kadar, düşürmeden gidebildim.. yerimseniben
Elif Şafak'la bir gün ilgilenmeye karar verdiğimde, seçtiğim bu iki kitap sonrasındaki hislerim de sanırım diğer kitaplarından uzak durmamı sağladı..
Ama şimdi meraklandırdın sen beni.. Oysa ben bu kitabı önümüzdeki on yıl içinde okumayı planlamamıştım.. yerimseniben
"Uzun zamandan beri en beğendiğim roman" cümlesi iddialı.. Zevklerin ilgimi çekiyor, ne yalan söyleyeyim..
E tamam o halde, bu kitabı da alınacaklar llistesine koyalım bakalım.. ama ne zaman sıra gelir bilemiyorum..
 
Püsküüt,Elif Şafak hakkında bende mesafeli duruyordum.Hemde tüm kitaplarına.Okuyamam,uç noktadır,sürüklemez gibi şeyler vardı kafamda.

Baba ve Piç'i okuduktan sonra arkadaşıma Siyah Süt'ü de almayı düşündüğümü söyledim.Senin düşündüklerine yakın birşeyler söyledi.Ama Baba ve Piç gerçekten çok farklıydı,hem roman olarak,hem içerik olarak..

Uzun süredir ilk defa bir romandan bu kadar çok şey öğrendim,ve karakterlerle tanışmaktan gerçekten memnun oldum.Bu da başka bir iddialı sözümdür:roflol:


Zevklerimiz benzeşiyor gibi,bende seninkileri çok yakın buluyorum kendime.Şimdi bu ilgiyi kullanarak Sezgin Kaymaz'ı da tavsiye ediyorum.Anlatılmaz okunur bir adam Sezgin Kaymaz.Baba ve Piç'ten önceye alabilirsin alınacaklar listesinde.

Hayatımda kimseye bir hayranlık duymadım ama Sezgin Kaymaz'ın en büyük hayranı benim diyebilirima.s
:enbuyukkk:
 
...Hayatımda kimseye bir hayranlık duymadım ama Sezgin Kaymaz'ın en büyük hayranı benim diyebilirima.s:enbuyukkk:

Jack Kerovac'la başlayıp, uzayıp giden listeme şimdi bir isim daha ekledim bu durumda..
Ama bir yandan da gülüyorum.. Çünkü bugün bitireceğim kitaptan sonra, tekrar okumayı planladığım ve sıraya aldığım kitaplar var..
Yani bir gün mutlaka ama ne zaman..
Sesim çıkmazsa bil ki henüz sıra gel(e)mediğindendir.. yerimseniben
 
Hayat boşluktan oluşur. Anne ve babamızın bir anlık boşluğunda, bir kadının rahim boşluğunda, hava boşluğunda, kimlik arayışında düştüğümüz boşluklarda..
Ve bu boşluğa hep bir anlam verme süreci olur yaşam macerası.
Doğduğumuz andan ölmeye bir adım daha yaklaştığımız her gün aynı soruları tekrarlar beyin hücrelerimiz: Varoluşumun anlamı ne?

Eğer bu soruları sormuyorsanız, şu anda kapıdan çıkıp hayatınızı yaşamanızı öneririm size. Belki de hepimizden bir adım öndesiniz.
Ama eğer kimliğinizde yazılanlardan daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız oturduğunuz koltukta rahat etmeye bakın.



Yukarıdaki sözler, Paris'te Yüksek Lisans programına yazılmış bir Edebiyat öğrencisinin günlüğünden.. O gün, sınıfa giren hocanın söylediklerini not almış.
Sözler, üniversitede ders veren Milan Kundera'ya ait..
Şimdi şöyle gözlerimi kapasam da bütün herşeyden uzak, o sınıfa gitsem, en ön sırada otursam, Kundera anlatsa ben dinlesem, kendimden geçsem, kendimi tanıyarak.....
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…