- 9 Kasım 2014
- 12
- 1
- 3
- 34
- Konu Sahibi Zehra Yurt
- #1
Metropol Rüyaları - Önsöz bölümünden :)
İstanbul… Resmi kayıtlara göre onbeş milyon, bana sorarsanız yirmi milyonluk bir metropol. Bütün ihtişamına rağmen, barındırdığı suça yatkın insan dokusu nedeniyle, giderek yaşanmaz hale gelen ve bir insan çöplüğüne dönüşerek manevi merkeziyetçiliğini kısmen yitiren, sükûnetini ve güzelliğini geçmişe bırakmış, en önemlisi efendimiz (SAV)’in Hadisi ile şereflenmiş bir “sonsuzmai”. Kalabalığı arttıkça insanları yalnızlaşan, her türlü zorluğun, rahatlığın kolayca yaşanabildiği, hiçbir şeyin yüzde yüz doğru, ya da yanlış olduğuna asla emin olunamadığı, buna kabil her şeyin fiyatının bilindiği ama değerinin bilinmediği, bilinse de çok çabuk tüketildiği, kalabalığından, çilesinden, trafiğinden şikâyet edilse de nihayetinde en içli anları içinde barındırarak zorla insanları kendine bağlayan bir şehr-i muazzama. Bütün bunların yanında nice sevdaları, ayrılıkları, hayalleri, umutları, bünyesinde barındıran, kimilerine göre “para” kimilerine göre “aşk” şehri; en güzel mevsimi ise Eylül. Fatih’in bile bir “hayal” ile feth ettiği bu matuh şehirde yaşayan milyonlarca insan var ve bu aynı zamanda milyonlarca rüya demek! İşte bu roman, tarihin gözleri önünde zamanın gergef gibi işlediği bu şehrin, geçmişten geleceğe uzanan, görülmüş ve görülecek rüyalarına açılan bir kapıdır. Umuyorum ki okuyan herkes rüyalarının bir parçasına bu satırlar arasında rastlar ve ömrü boyunca hep minnettar kalacağı bir öyküye sahip olabilir…
İstanbul… Resmi kayıtlara göre onbeş milyon, bana sorarsanız yirmi milyonluk bir metropol. Bütün ihtişamına rağmen, barındırdığı suça yatkın insan dokusu nedeniyle, giderek yaşanmaz hale gelen ve bir insan çöplüğüne dönüşerek manevi merkeziyetçiliğini kısmen yitiren, sükûnetini ve güzelliğini geçmişe bırakmış, en önemlisi efendimiz (SAV)’in Hadisi ile şereflenmiş bir “sonsuzmai”. Kalabalığı arttıkça insanları yalnızlaşan, her türlü zorluğun, rahatlığın kolayca yaşanabildiği, hiçbir şeyin yüzde yüz doğru, ya da yanlış olduğuna asla emin olunamadığı, buna kabil her şeyin fiyatının bilindiği ama değerinin bilinmediği, bilinse de çok çabuk tüketildiği, kalabalığından, çilesinden, trafiğinden şikâyet edilse de nihayetinde en içli anları içinde barındırarak zorla insanları kendine bağlayan bir şehr-i muazzama. Bütün bunların yanında nice sevdaları, ayrılıkları, hayalleri, umutları, bünyesinde barındıran, kimilerine göre “para” kimilerine göre “aşk” şehri; en güzel mevsimi ise Eylül. Fatih’in bile bir “hayal” ile feth ettiği bu matuh şehirde yaşayan milyonlarca insan var ve bu aynı zamanda milyonlarca rüya demek! İşte bu roman, tarihin gözleri önünde zamanın gergef gibi işlediği bu şehrin, geçmişten geleceğe uzanan, görülmüş ve görülecek rüyalarına açılan bir kapıdır. Umuyorum ki okuyan herkes rüyalarının bir parçasına bu satırlar arasında rastlar ve ömrü boyunca hep minnettar kalacağı bir öyküye sahip olabilir…
Son düzenleme: