http://www.haberdar.com/gundem/mehm...niter-devlet-baskanligi-h12212.html?mnst=3529
Mehmet Altan: Hedef 'Nazi Almanyası' ve oradaki 'üniter devlet Başkanlığı'
1
Mehmet Altan, "Hitler" örneğini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren bir yazı kaleme aldı
4 Ocak 2016 Pazartesi 12:28
gazete360.com yazarı Mehmet Altan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık sistemiyle ilgili olarak ifade ettiği ‘Hitler Almanyası' sözlerini değerlendirdi. Hedefe adım adım gidildiğini söyleyen Altan, "Nazi Almanyası’ndaki partilerin yasaklanması sürecine burada HDP ile başlanacağını, ortam el verirse CHP’yi de kapatarak yola devam edileceğini söylemek çok abartı olmaz. Çünkü hedef 'Nazi Almanyası' ve oradaki 'üniter devlet Başkanlığı'"dedi.
"Hukuka sahip çıkılması sadece Türkiye’yi değil, çılgınca hevesleri olanları da kurtarır" diyen Mehmet Altan'ın "Hitler ve sonu" başlıklı yazısı şöyle:
Seçimlerin hemen ertesinde, 23 Mart 1933 günkü parlamento oturumunda,‘Halkta ve İmparatorlukta Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yasa’ tasarısı kabul edildi.
Ancak böyle bir yasa için parlamentoda üçte iki çoğunluk kararı gerekmekteydi.
O çoğunluk kararının nasıl sağlandığı, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi tutanaklarına da geçti.
Oylamanın yapılacağı gün parlamento ‘SA Birlikleri’ tarafından kuşatılmış, bazı sosyal demokrat parlamenterler içeri sokulmamıştı. Zaten 81 komünist parlamenter de seçimlerden önce gözaltına alınmıştı.
***
Hitler’in geniş yetkilere sahip olmasını sağlayan ‘Führer Makamı’nın meşru temeli, sadece bu yetki yasasıydı.
Hitler, bu yasayla yasama ve yürütme erklerini eline almıştı.
Almanya’da parlamenter demokrasi böylece sona erdi.
1933 senesi içerisinde çıkarılan yasalar aracılığıyla diğer partileri yasakladı.
Artık gerçek seçim yapılmayacak ve parlamento üyelerini Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi seçecekti.
Hitler Almanyası buydu…
Takip edilen yola, uygulanan metoda, dillendirilen arzulara bakılır ise adım adım gidişat Türkiye’yi Hitler Almanyası’na benzetmek…
İstenen bu…
***
Tabii Almanya’ya kan kusturan, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan, ülkenin ikiye bölünmesine yol açan, kendini olağanüstü bir varlık sanan Hitler’in, bu günlerde buralarda pek söz edilmese de bir de çok trajik bir sonu var…
Adolf Hitler’in ABD’ye kaçtığına, ameliyat ile yüzünü değiştirdiğine ya da Berlin’i hiç terk etmediğine ve başka bir cesedin yakılarak intihar süsü verildiğine dair efsaneler bugün dahi anlatılmaktadır.
Tüm bu komplo teorilerine rağmen tarih, Adolf Hitler’inişgal altındaki Berlin’de, eşi Eva Braunile yeraltı sığınağında, 30 Nisan 1945 günü siyanür içerek intihar ettiğinivecesedininvasiyeti üzerineyakıldığını yazar.
***
Anayasa ortada dururken, hukuki bir değişiklik söz konusu değilken, rejimin ‘fiilen’ değiştiğini söyleyerek sessiz bir darbe yapıldığını ifade etmek, icranın başı olan başbakanın yetkilerini gasp etmek, kendini yargı yerine koyarak kimin ne suç işlediğine karar vermek, dokunulmazlık kaldırmak, parti kapatmaya kalkışmak, Nazi Almanyası ve Hitler türü Başkanlık konusunda alınan yolu gösteriyor.
Hedefe doğru adım adım ilerleniyor.
Nazi Almanyası’ndaki partilerin yasaklanması sürecine burada HDP ile başlanacağını, ortam el verirse CHP’yi de kapatarak yola devam edileceğini söylemek çok abartı olmaz.
Çünkü hedef ‘Nazi Almanyası’ ve oradaki ‘üniter devlet Başkanlığı’…
***
Ne var ki bunun için tüm Türkiye mahkemelerini, 17-25 Aralık ertesinin icadı olan tek elemanlı ‘sulh cezahâkimliklerine’ dönüştürmekgerekiyor.
Eğer adalet sistemi Hitler rejiminde bile yaşanmamış bir şekilde başkana bağlanmayacak ise Hitler rejimi kurmak için bütün yargı çakma mahkemelerden ibaret olmalı…
Çünkü dün sadece Hürriyet Gazetesi’nin 17’nci sayfasının dibinde rastladığımbir haber, gerçek mahkemelerin Nazizm’in yolunu kesebileceğini gösteriyor.
***
Sözünü ettiğim manşetlik haber ne miydi? Gelin bazı bölümlerini hep beraberce okuyalım:
“17 - 25 Aralık soruşturmalarında adı geçen 4 bakan için kurulan komisyon, bakanları Yüce Divan’a sevk etmemişti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da grup toplantısında komisyonun AK Partili üyelerinin adını sayarak, ‘bu milletvekilleri hırsızların hamiliğine soyunmuş milletvekilleridir arkadaşlar herkes bunu böyle bilsin. Siz de ahlak var mı, siz de vicdan var mı, sizde iman var mı? 9 kişiye söylüyorum, sizde ahlak, sizde namus sizde şeref var mı?’ demişti.
AK Partili Ayşe Türkmenoğlu, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle Kılıçdaroğlu aleyhine Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 100 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı.
Mahkeme, Türkmenoğlu’nun tazminat talebini reddetti.”
***
Gerekçeli kararda özetle şu saptamalara yer verildi:
“Dava konusu sözler kırıcıdır, sert üslup kullanılmıştır. Ancak konuşmanın yapıldığı yer ve sebebi önemlidir. Davacı soruşturma açılması talebinin reddi yönünde oy kullanan 9 kişiden birisi olan milletvekili sıfatıyla anılmıştır. Verdikleri karara gösterilen tepkiyi tahammülle karşılamasını gerektiren mevkidedir. Aksi yönde verilecek bir karar çoğunluğun azınlığa tahakkümü ve muhalefetin sesinin kısılması sonucunu hasıl edecektir.
Tartışılan hadiseler ve alınan kararla ilgili olarak ana muhalefet liderinin konuşması değil konuşmaması tepkiye yol açar.
Davalının kamuoyuna mal olan bir konuda soruşturma açılmasının engellenmesine gösterdiği tepki sebebiyle bir müeyyide ile karşılaşması yukarıda sayılan hürriyetlerin (düşünce ve ifade hürriyeti) sınırlanmasına demokratik ülkede en önemli kurum olan muhalefetin susturulmasına yol açar.”
***
Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ne diyor?
‘Düşünce ve ifade hürriyetininsınırlanmasıdemokratik ülkede en önemli kurum olan muhalefetin susturulmasına yol açar.’
Mahkeme, hukuka, hukuk devletine ve demokrasiye ihanet etmiyor.
Böyle kararlar Türkiye için hala umut olduğunu gösteriyor.
Hala hukuka sahip çıkan birileri var burada.
***
Hukuka sahip çıkılması sadece Türkiye’yi kurtarmaz, çılgınca hevesleri olanları da kurtarır aslında.
Menzil-i maksuda ulaşmak için yargıyı da biraz daha halletmek gerektiğini düşünenler, parti liderlerini yargılayıp partileri kapatmayı hesaplayanlar sadece Nazi Almanyası’ndakibaşkanlık sistemiyle değil, Hitler’in sonuyla da ilgilenirlerse, Nazizm’in yolunu kesen ‘hukukun’böyle işlere heves edenleri de trajik sonlardan kurtarabileceğini kavrarlar.
Hukuku yok sayan bu çıldırmalar iyi bitmiyor çünkü.
Mehmet Altan: Hedef 'Nazi Almanyası' ve oradaki 'üniter devlet Başkanlığı'
1
Mehmet Altan, "Hitler" örneğini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren bir yazı kaleme aldı
4 Ocak 2016 Pazartesi 12:28
gazete360.com yazarı Mehmet Altan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık sistemiyle ilgili olarak ifade ettiği ‘Hitler Almanyası' sözlerini değerlendirdi. Hedefe adım adım gidildiğini söyleyen Altan, "Nazi Almanyası’ndaki partilerin yasaklanması sürecine burada HDP ile başlanacağını, ortam el verirse CHP’yi de kapatarak yola devam edileceğini söylemek çok abartı olmaz. Çünkü hedef 'Nazi Almanyası' ve oradaki 'üniter devlet Başkanlığı'"dedi.
"Hukuka sahip çıkılması sadece Türkiye’yi değil, çılgınca hevesleri olanları da kurtarır" diyen Mehmet Altan'ın "Hitler ve sonu" başlıklı yazısı şöyle:
Seçimlerin hemen ertesinde, 23 Mart 1933 günkü parlamento oturumunda,‘Halkta ve İmparatorlukta Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yasa’ tasarısı kabul edildi.
Ancak böyle bir yasa için parlamentoda üçte iki çoğunluk kararı gerekmekteydi.
O çoğunluk kararının nasıl sağlandığı, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi tutanaklarına da geçti.
Oylamanın yapılacağı gün parlamento ‘SA Birlikleri’ tarafından kuşatılmış, bazı sosyal demokrat parlamenterler içeri sokulmamıştı. Zaten 81 komünist parlamenter de seçimlerden önce gözaltına alınmıştı.
***
Hitler’in geniş yetkilere sahip olmasını sağlayan ‘Führer Makamı’nın meşru temeli, sadece bu yetki yasasıydı.
Hitler, bu yasayla yasama ve yürütme erklerini eline almıştı.
Almanya’da parlamenter demokrasi böylece sona erdi.
1933 senesi içerisinde çıkarılan yasalar aracılığıyla diğer partileri yasakladı.
Artık gerçek seçim yapılmayacak ve parlamento üyelerini Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi seçecekti.
Hitler Almanyası buydu…
Takip edilen yola, uygulanan metoda, dillendirilen arzulara bakılır ise adım adım gidişat Türkiye’yi Hitler Almanyası’na benzetmek…
İstenen bu…
***
Tabii Almanya’ya kan kusturan, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan, ülkenin ikiye bölünmesine yol açan, kendini olağanüstü bir varlık sanan Hitler’in, bu günlerde buralarda pek söz edilmese de bir de çok trajik bir sonu var…
Adolf Hitler’in ABD’ye kaçtığına, ameliyat ile yüzünü değiştirdiğine ya da Berlin’i hiç terk etmediğine ve başka bir cesedin yakılarak intihar süsü verildiğine dair efsaneler bugün dahi anlatılmaktadır.
Tüm bu komplo teorilerine rağmen tarih, Adolf Hitler’inişgal altındaki Berlin’de, eşi Eva Braunile yeraltı sığınağında, 30 Nisan 1945 günü siyanür içerek intihar ettiğinivecesedininvasiyeti üzerineyakıldığını yazar.
***
Anayasa ortada dururken, hukuki bir değişiklik söz konusu değilken, rejimin ‘fiilen’ değiştiğini söyleyerek sessiz bir darbe yapıldığını ifade etmek, icranın başı olan başbakanın yetkilerini gasp etmek, kendini yargı yerine koyarak kimin ne suç işlediğine karar vermek, dokunulmazlık kaldırmak, parti kapatmaya kalkışmak, Nazi Almanyası ve Hitler türü Başkanlık konusunda alınan yolu gösteriyor.
Hedefe doğru adım adım ilerleniyor.
Nazi Almanyası’ndaki partilerin yasaklanması sürecine burada HDP ile başlanacağını, ortam el verirse CHP’yi de kapatarak yola devam edileceğini söylemek çok abartı olmaz.
Çünkü hedef ‘Nazi Almanyası’ ve oradaki ‘üniter devlet Başkanlığı’…
***
Ne var ki bunun için tüm Türkiye mahkemelerini, 17-25 Aralık ertesinin icadı olan tek elemanlı ‘sulh cezahâkimliklerine’ dönüştürmekgerekiyor.
Eğer adalet sistemi Hitler rejiminde bile yaşanmamış bir şekilde başkana bağlanmayacak ise Hitler rejimi kurmak için bütün yargı çakma mahkemelerden ibaret olmalı…
Çünkü dün sadece Hürriyet Gazetesi’nin 17’nci sayfasının dibinde rastladığımbir haber, gerçek mahkemelerin Nazizm’in yolunu kesebileceğini gösteriyor.
***
Sözünü ettiğim manşetlik haber ne miydi? Gelin bazı bölümlerini hep beraberce okuyalım:
“17 - 25 Aralık soruşturmalarında adı geçen 4 bakan için kurulan komisyon, bakanları Yüce Divan’a sevk etmemişti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da grup toplantısında komisyonun AK Partili üyelerinin adını sayarak, ‘bu milletvekilleri hırsızların hamiliğine soyunmuş milletvekilleridir arkadaşlar herkes bunu böyle bilsin. Siz de ahlak var mı, siz de vicdan var mı, sizde iman var mı? 9 kişiye söylüyorum, sizde ahlak, sizde namus sizde şeref var mı?’ demişti.
AK Partili Ayşe Türkmenoğlu, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle Kılıçdaroğlu aleyhine Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 100 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı.
Mahkeme, Türkmenoğlu’nun tazminat talebini reddetti.”
***
Gerekçeli kararda özetle şu saptamalara yer verildi:
“Dava konusu sözler kırıcıdır, sert üslup kullanılmıştır. Ancak konuşmanın yapıldığı yer ve sebebi önemlidir. Davacı soruşturma açılması talebinin reddi yönünde oy kullanan 9 kişiden birisi olan milletvekili sıfatıyla anılmıştır. Verdikleri karara gösterilen tepkiyi tahammülle karşılamasını gerektiren mevkidedir. Aksi yönde verilecek bir karar çoğunluğun azınlığa tahakkümü ve muhalefetin sesinin kısılması sonucunu hasıl edecektir.
Tartışılan hadiseler ve alınan kararla ilgili olarak ana muhalefet liderinin konuşması değil konuşmaması tepkiye yol açar.
Davalının kamuoyuna mal olan bir konuda soruşturma açılmasının engellenmesine gösterdiği tepki sebebiyle bir müeyyide ile karşılaşması yukarıda sayılan hürriyetlerin (düşünce ve ifade hürriyeti) sınırlanmasına demokratik ülkede en önemli kurum olan muhalefetin susturulmasına yol açar.”
***
Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ne diyor?
‘Düşünce ve ifade hürriyetininsınırlanmasıdemokratik ülkede en önemli kurum olan muhalefetin susturulmasına yol açar.’
Mahkeme, hukuka, hukuk devletine ve demokrasiye ihanet etmiyor.
Böyle kararlar Türkiye için hala umut olduğunu gösteriyor.
Hala hukuka sahip çıkan birileri var burada.
***
Hukuka sahip çıkılması sadece Türkiye’yi kurtarmaz, çılgınca hevesleri olanları da kurtarır aslında.
Menzil-i maksuda ulaşmak için yargıyı da biraz daha halletmek gerektiğini düşünenler, parti liderlerini yargılayıp partileri kapatmayı hesaplayanlar sadece Nazi Almanyası’ndakibaşkanlık sistemiyle değil, Hitler’in sonuyla da ilgilenirlerse, Nazizm’in yolunu kesen ‘hukukun’böyle işlere heves edenleri de trajik sonlardan kurtarabileceğini kavrarlar.
Hukuku yok sayan bu çıldırmalar iyi bitmiyor çünkü.