Meğer susmak insanın içiyle konuşmasıymış geç farkettim...

drknss

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
15 Mayıs 2009
68
0
Biliyor musun; umarsız bir yıkımdı gidişin. Liman boyu uzanan iç kanamalı bir suskunluktu bizden geriye kalan.
Oysa bilmeliydin; bütün bir hayatı ürpererek yaşama cesaretiydi aşk. Ve yola çıkıldığında göze alınmalıydı aşkın adressizliği.
Sen bir tepeden masal gibi geldiğinde gözlerime, ben kendi masalımı terk edip, gözlerine benzeyen bir deniz seçmiştim kendime. Bana aşkı öğretmişsen yorgun, terli bir tepede; bırak isyanım tam olsun yüreğimin sessizliğindeki kıyamete...
Bilirim sen kendince bir hayatı onarmaya düşkünsün. Onarmak içinse gidişin; sen önce seni affet. Adına mavi dediğin çoğul eksikliğinde...

Bazen seni affedebiliyor muydun, beni ağladığında?

Bilirsin; ben ki kabilesiz bir savaşçı. Senden aldığım bütün anlamları sana geri verdim. Bir "içim"; kaldı ben de, bir de aklımın aldanmışlığı. Haklısın sende bensiz sularında elbet denizi aşmış bir okyanus telaşı yaşanacaktı. Bağışla sözlerimi. Bağışla gözlerimi. Dahası yok, fazlası az...

Bazen terk edip gidebilmeli bu şehri kendi çaresizliğinde. Bazen inceldiği yerden kopmalı hayat. Neyse! Sen benden ötede, ben senden uzakta... ne kadar çok "vardık" oysa ne kadar çok kaybolurken bile...

Karşımda yorgun bir adam var şimdi; özleyişlerini reddetmek uğruna yorgun düşmüş bir gemi... Bu gemi nereye gidiyor usta... İçim boş, gemiler boş. Bu gemi nereye gidiyor usta...

Bir romanı bitirmiş gibiydi "sustuğunda" . Bende "sustum" onunla. En iyi yaptığımdı "susmak" . Uzun bir sessizliğin sonrasında "susuşlarımızda" sen benim "susuzluğumu" dindirecek yağmurunu bulamadığını sandın, ben senin yağmurunu yağdıracak o bulutunu. Oysaki yağmur bulutta saklıydı, bulutta yağmurda. "Susmasaydık" bulacaktık dedim.

Neden geçmişin muhasebesini yapmaya başlamıştık bilmiyorum. Son sözleri iyice içime oturdu.
"Bana bir kere "susma" hakkı verseydin, sana neler söylemeyecektim! Oysa sen hep payına "susmaları" aldın, bana ise hep "sessizliğin" ezeceği vakitlerle savaşmalar kaldı.

Evet! "susmak" birilerini hep konuşmaya mahkum etmekti. Ve en çok konuşan en fazla hata yapandı her zaman. En çok "susanın" hep haklı kaldığı gibi... "Sessizlikten" korkan birine sessizlik dayatmak (hem de bir lütuf, bir armağan gibi) işlenen en haklı suçtu.

Sen tüm "suskunlukları" kimseye bırakmayacak kadar bencil, herkesi "suskunluğuna" özendirecek kadar cömerttin. Sana söylenenlerle, sana anlatılanlarla herkesin sırrını bildin ama kimseye bir şey söylemedin. Oysa izin verseydin benimde sana söylemeyecek ne çok şeyim vardı…

İnsanları sadece dinleyerek böyle çıplak, böyle savunmasız bırakmayı nerden öğrendin? Başkalarına ait bunca sırrı taşımak seni neden hiç yormadı?
Sen en çok bana "sustun" ; ben en çok sana "konuştum" . Sana benzemeye başladığımdaysa, bende içimi "susarak" döktüm. Yoksa içim dökülecekti. "Susacak" hiçbir şeyin kalmadığında ise içindeki "sessiz" diyaloglarla benden çekip gittin…

Meğer "susmak" , insanın içiyle konuşmasıymış. Geç fark ettim!"...




kızlar en sewdiğim yazıyı sizinle paylaşmak istedim ne zmn okusam ağlarm, boğazıma bşiyler düğümlenir... :çok üzgünüm::çok üzgünüm:
 
susmak, insanın kendisiyle hesaplaşmasıdır...
konuşurken savaşırsınız, savaşırken hep haklısınızdır...
sonra bir gün susarsınız....tehlikelidir susmak... farketmiyordur artık konuşmak...
savaşacak bir şey yok ortada...sadece yel değirmenleriymiş zaten var olan...
tam sustuğum gün felaket olmuştu...
çok çok güzel bir yazıydı...
beni de aldı götürdü artık olmadığım bir yere...
bir de kimin acaba bu yazı..
 
çok araştırdım ama kimin yazdığını bilmiyorm CADIARZU bu arada beğenmene sewindmmm a.s.yerimseniben
 
Ders alınacak bir yazı :1hug:paylaştığın için sağolvereliniortak
 
okumustum daha once nette guzel bencede kım yazmıs bende bılmıyorum ama guzel
 
X