- 16 Aralık 2012
- 87
- 69
-
- Konu Sahibi mrs_author
- #1
Hamileyken buradaki doğum hikayeleri bana cesaret ve moral verdi. Şimdi ben de doğum hikayemi paylaşmak istiyorum. İlk doğumum mecburiyetten sezaren olmuştu ve ikincisinde SSVD düşünmüş olmama rağmen maalesef olmadı. Yine de sezaryende problem yaşamadım. Bu yüzden normal doğumu tecrübe edememiş olmama çok da üzülmüyorum.
Şimdi geleyim doğum hikayeme. Doğumdan önce çok şükür büyük bir problem yaşamadım. Her şey normal gitmişti. Planlı sezaryen olacağı için 38 hafta bitimi için doktorumla sözleştik ama 38. hafta bitimi tam yıl sonuna denk geldiği için biraz daha bekleyip 2013 bebesi olsun dedik. Hem biraz daha kilo alır diye ben de sevinmiştim. Yine de kendimi 38 haftaya mtive ettiğim için birkaç gün daha bekleyecek olmak beni daha da sabırsızlandırdı. Nihayet doğum günü geldi. Doktorum erkenci bir insan olduğu için beni saat yedide hastaneye çağırdı. Ben de buna çok sevindim çünkü sabah erken saatlerin çok bereketli olduğunu düşünürüm. Zaten kendim de mutlaka güneşten evvel uyanırım.
Hastaneye gittiğimde beni vakit kaybetmeden hazırlıklar için ameliyathaneye aldılar. Hemşire hazırlıklarımı yapmak ve son kez nst cihazına bağlamak için geldi. Çok yakında bebeğimin kalp atışlarını cihaz olmadan hissedeceğimi düşünüp sabırsızlanmaya başladım. Korkudan ve endişeden eser yoktu. Şimdi bunu okuyanlar ikinci sezaryende insanın tecrübe sahibi olduğunu, o yüzden korkmadığımı zannedebilir ama alakası yok. Kızıma kavuşacak olmamın verdiği sevinç, her türlü korkudan daha üstündü.
NST bitti, yan odaya alındım. Sonda tkılmaması için doktoruma türlü şirinlikler yapmış olmama, çişimi tutacağımı söylememe rağmen doktorum büyük konfor olduğunu düşündüğü için sondada ısrar etti, ben de kabul ettim :) iyi ki etmişim. Bebeğimi kucağıma verdiklerinde onun kokusunu aldım ya, bir de ikide bir tuvalet derdine düşmediğime çok sevindim. Herkese tavsiye ederim. Hiç acıtmayan, sadece doğal olarak hafif rahatsız eden bir durum. Velhasıl, sondadan sonra geldi sıra damar yolu açılmasına. Acıya falan katlanırım da şu damar olayına bir türlü alışamadım. Damarlrım ince olduğundan, bir de kan tuttuğundan çok zorlanırım. Zaten hemşşire iki denemede damarı bulamadı, içim bayıldı. Sonra "böyle olmayacak, damarlar ince, en iyisi koldan açalım Biraz daha fazla acır o kadar," dedi ve kolumun üstünde, dirseğe iki parmak kala bir yerden damar yolum açıldı. Bu da beni çok rahat ettirdi. İnsanın elinin boşta olması çok iyi oluyormuş. Hele bebeği kavramak ve emzirmek için ellerin çok lazım olduğu düşünülürse bu beni çok rahat ettirdi. Bu konuda da Allah yardım etti yani.
Lafı biraz uzatıyorum galiba ama anlattıkça anlatasın geliyor :) Damar işi de bittikten sonra beklemeye başladım. Minik kızımın kıyafetlerini pembe minik bir bohça yapmıştım. Gayriihtiyari sımsıkı kucağımda tutuyordum. Hemşire dayanamayıp "merak etmeyin, gözüm gibi bakarım prensesin elbiselerine, hiçbir şey olmaz" dedi de ben de halime gülüp bir kenara bıraktım. Sonra büyük an geldi. Ekip sedyeyi getirdi, ben de tahterevana çıkıp oturan Melike Belkıs edasıyla sedyeye çıktım ve uçarak kızıma kavuşmaya gittim.
Yalnız burada şunu söylemeden edemeyeceğim. İkinci sezaryenim olmnasına rağmen çok heyecanlandım. Hatta ilkinde bu kadar olmamıştı. Ameliyathanenin soğuk olmasının, damar yolu açılışında damarlarımın ince oluşuyla bana yaptıkları köftehorluğun ve kızıma kavuşmak için duyduğum sabırsızlık neticesinde sarsılırcasına titremeye başladım. Dişlerim birbirine vuruyordu. Ama inanın, doğumla ilgili olarak yaşadığım en büyük rahatsızlık bu oldu.
Sonra doktorum geldi. Ağzında maskeyle geldiğinden tanıyamadım. Başıma gelip göz kırptı, öyle tanıdım. :) Onu görünce içime sıcaklık doğdu, emin ellerde olduğuma ikna oldum. Bu sebeple gebelikte doktorla iletişim, kanınızın ısınması çok önemli.
Doktorum, "üşüyorsun farkındayım ama seni şimdi boyayacağız, kusura bakma, az daha üşüyeceksin" dedi. Üşümeyi de fazla takmaz olmuştum zaten. Gülümsedim ve rüyalar alemine uçtum.
Uyandığımda ne ağrım sızım vardı, ne de şuurumu toplayamama durumum... Hemen kızımı sordum. Hatta abartıp kilosunu, sağlık durumunu, kaç dakika içerisinde çıkarıldığını, emmek için aranıp aranmadığımı bile sordum. :) Cevaplar tam istediğim gibiydi. İlk doğumum sigorta hastanesindeydi ve o zamanlar hastanenin durumu kötüydü, çok sıkıntılar çektim. Bakan olmadı, bebeğimin ilk muayenesi yapılmadı, ağrı kesici için bağırıp yalvardım, duyan olmadı. Bunları dediğim doktorum bana "sen hiç merak etme, ben seni bulutlarda uçurucam" demişti şakayla karışık. Neticede tam ayarında ve zamanında verilen ağrı kesicilerle zerre ağrı duymadım.
Ameliyathaneden çıkarken yanıma minicik bir tekerlekli beşik geldi. İşte prenses oradaydı. Allahım nasıl pamuk, nasıl güzel, nasıl tatlı. Allah'a inanmayan taş olur, o derece... O da benimle geliyordu odamıza. Çok güzel bir histi. Ayrıca demek ki benim ameliyatım da kısa sürmüştü ve bebeğin önceden gönderilmesi gerekmemişti.
SOnunda odamıza geldik ve yatağıma geçince hemen bebeği istedim ki emzireyim. Süt yoktu ama hamileliğimden beri kolestrum geliyordu ve bebeğe lazımdı bu. Bebişim de sağolsun hiç uğraştırmadan emmeye başladı. ilk doğumumda ağrıdan bebeğimi alamamıştım kucağıma ve hemen emzirmem gerektiği söylenmemişti. Bu yüzden tam dört gün gelmedi sütüm. İkincide tecrübeliydim. Hemen emzirdim, zaten ertesi gün de tam olarak sütüm geldi.
O gece de hiç yanımdan ayırmadan emzirdim bebeğimi. Hem bebeğim hiç ağlamadı, hem de ertesi gün topuk kanı alınırken hemşire bile hayret etti süt gelmeden kolestrumla bbeğimin bu kadar güzel beslenip de çok güzel topuk kanı çıktığına.
Hastanede bir gece yattım. Ertesi gün doktorum kontrolümü yaptı, ilaçlarımı yazdı, bebek doktoru kızımın muayenesini yaptı ve pişik kremidir, gaz ilacıdır, D vitaminidir bunları yazdı ve bizi gönderdiler. Şimdi kızım iki buçuk aylık. Bebek büyütmenin keyfine varıyorum. İlkindeki gibi her şeyi kafama takıp kriz mevzuu yapmıyorum. Hayat güzel geçiyor.
Biraz uzattım ama doğum yapacak arkadaşlar hiç korkmasın istedim. Bütün sıkıntılar dünyanın en güzel şeyi olan bebeklerimiz için. Zaten şimdi anneler çok bilinçli, tıp da çok ilerledi. Doktorunuza güvenin ve o anların tadını çıkarın.
Şimdi geleyim doğum hikayeme. Doğumdan önce çok şükür büyük bir problem yaşamadım. Her şey normal gitmişti. Planlı sezaryen olacağı için 38 hafta bitimi için doktorumla sözleştik ama 38. hafta bitimi tam yıl sonuna denk geldiği için biraz daha bekleyip 2013 bebesi olsun dedik. Hem biraz daha kilo alır diye ben de sevinmiştim. Yine de kendimi 38 haftaya mtive ettiğim için birkaç gün daha bekleyecek olmak beni daha da sabırsızlandırdı. Nihayet doğum günü geldi. Doktorum erkenci bir insan olduğu için beni saat yedide hastaneye çağırdı. Ben de buna çok sevindim çünkü sabah erken saatlerin çok bereketli olduğunu düşünürüm. Zaten kendim de mutlaka güneşten evvel uyanırım.
Hastaneye gittiğimde beni vakit kaybetmeden hazırlıklar için ameliyathaneye aldılar. Hemşire hazırlıklarımı yapmak ve son kez nst cihazına bağlamak için geldi. Çok yakında bebeğimin kalp atışlarını cihaz olmadan hissedeceğimi düşünüp sabırsızlanmaya başladım. Korkudan ve endişeden eser yoktu. Şimdi bunu okuyanlar ikinci sezaryende insanın tecrübe sahibi olduğunu, o yüzden korkmadığımı zannedebilir ama alakası yok. Kızıma kavuşacak olmamın verdiği sevinç, her türlü korkudan daha üstündü.
NST bitti, yan odaya alındım. Sonda tkılmaması için doktoruma türlü şirinlikler yapmış olmama, çişimi tutacağımı söylememe rağmen doktorum büyük konfor olduğunu düşündüğü için sondada ısrar etti, ben de kabul ettim :) iyi ki etmişim. Bebeğimi kucağıma verdiklerinde onun kokusunu aldım ya, bir de ikide bir tuvalet derdine düşmediğime çok sevindim. Herkese tavsiye ederim. Hiç acıtmayan, sadece doğal olarak hafif rahatsız eden bir durum. Velhasıl, sondadan sonra geldi sıra damar yolu açılmasına. Acıya falan katlanırım da şu damar olayına bir türlü alışamadım. Damarlrım ince olduğundan, bir de kan tuttuğundan çok zorlanırım. Zaten hemşşire iki denemede damarı bulamadı, içim bayıldı. Sonra "böyle olmayacak, damarlar ince, en iyisi koldan açalım Biraz daha fazla acır o kadar," dedi ve kolumun üstünde, dirseğe iki parmak kala bir yerden damar yolum açıldı. Bu da beni çok rahat ettirdi. İnsanın elinin boşta olması çok iyi oluyormuş. Hele bebeği kavramak ve emzirmek için ellerin çok lazım olduğu düşünülürse bu beni çok rahat ettirdi. Bu konuda da Allah yardım etti yani.
Lafı biraz uzatıyorum galiba ama anlattıkça anlatasın geliyor :) Damar işi de bittikten sonra beklemeye başladım. Minik kızımın kıyafetlerini pembe minik bir bohça yapmıştım. Gayriihtiyari sımsıkı kucağımda tutuyordum. Hemşire dayanamayıp "merak etmeyin, gözüm gibi bakarım prensesin elbiselerine, hiçbir şey olmaz" dedi de ben de halime gülüp bir kenara bıraktım. Sonra büyük an geldi. Ekip sedyeyi getirdi, ben de tahterevana çıkıp oturan Melike Belkıs edasıyla sedyeye çıktım ve uçarak kızıma kavuşmaya gittim.
Yalnız burada şunu söylemeden edemeyeceğim. İkinci sezaryenim olmnasına rağmen çok heyecanlandım. Hatta ilkinde bu kadar olmamıştı. Ameliyathanenin soğuk olmasının, damar yolu açılışında damarlarımın ince oluşuyla bana yaptıkları köftehorluğun ve kızıma kavuşmak için duyduğum sabırsızlık neticesinde sarsılırcasına titremeye başladım. Dişlerim birbirine vuruyordu. Ama inanın, doğumla ilgili olarak yaşadığım en büyük rahatsızlık bu oldu.
Sonra doktorum geldi. Ağzında maskeyle geldiğinden tanıyamadım. Başıma gelip göz kırptı, öyle tanıdım. :) Onu görünce içime sıcaklık doğdu, emin ellerde olduğuma ikna oldum. Bu sebeple gebelikte doktorla iletişim, kanınızın ısınması çok önemli.
Doktorum, "üşüyorsun farkındayım ama seni şimdi boyayacağız, kusura bakma, az daha üşüyeceksin" dedi. Üşümeyi de fazla takmaz olmuştum zaten. Gülümsedim ve rüyalar alemine uçtum.
Uyandığımda ne ağrım sızım vardı, ne de şuurumu toplayamama durumum... Hemen kızımı sordum. Hatta abartıp kilosunu, sağlık durumunu, kaç dakika içerisinde çıkarıldığını, emmek için aranıp aranmadığımı bile sordum. :) Cevaplar tam istediğim gibiydi. İlk doğumum sigorta hastanesindeydi ve o zamanlar hastanenin durumu kötüydü, çok sıkıntılar çektim. Bakan olmadı, bebeğimin ilk muayenesi yapılmadı, ağrı kesici için bağırıp yalvardım, duyan olmadı. Bunları dediğim doktorum bana "sen hiç merak etme, ben seni bulutlarda uçurucam" demişti şakayla karışık. Neticede tam ayarında ve zamanında verilen ağrı kesicilerle zerre ağrı duymadım.
Ameliyathaneden çıkarken yanıma minicik bir tekerlekli beşik geldi. İşte prenses oradaydı. Allahım nasıl pamuk, nasıl güzel, nasıl tatlı. Allah'a inanmayan taş olur, o derece... O da benimle geliyordu odamıza. Çok güzel bir histi. Ayrıca demek ki benim ameliyatım da kısa sürmüştü ve bebeğin önceden gönderilmesi gerekmemişti.
SOnunda odamıza geldik ve yatağıma geçince hemen bebeği istedim ki emzireyim. Süt yoktu ama hamileliğimden beri kolestrum geliyordu ve bebeğe lazımdı bu. Bebişim de sağolsun hiç uğraştırmadan emmeye başladı. ilk doğumumda ağrıdan bebeğimi alamamıştım kucağıma ve hemen emzirmem gerektiği söylenmemişti. Bu yüzden tam dört gün gelmedi sütüm. İkincide tecrübeliydim. Hemen emzirdim, zaten ertesi gün de tam olarak sütüm geldi.
O gece de hiç yanımdan ayırmadan emzirdim bebeğimi. Hem bebeğim hiç ağlamadı, hem de ertesi gün topuk kanı alınırken hemşire bile hayret etti süt gelmeden kolestrumla bbeğimin bu kadar güzel beslenip de çok güzel topuk kanı çıktığına.
Hastanede bir gece yattım. Ertesi gün doktorum kontrolümü yaptı, ilaçlarımı yazdı, bebek doktoru kızımın muayenesini yaptı ve pişik kremidir, gaz ilacıdır, D vitaminidir bunları yazdı ve bizi gönderdiler. Şimdi kızım iki buçuk aylık. Bebek büyütmenin keyfine varıyorum. İlkindeki gibi her şeyi kafama takıp kriz mevzuu yapmıyorum. Hayat güzel geçiyor.
Biraz uzattım ama doğum yapacak arkadaşlar hiç korkmasın istedim. Bütün sıkıntılar dünyanın en güzel şeyi olan bebeklerimiz için. Zaten şimdi anneler çok bilinçli, tıp da çok ilerledi. Doktorunuza güvenin ve o anların tadını çıkarın.