Mavi Işığı Yak... "2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü"

Mune

Nirvana
Yönetici
Super Moderator
12 Temmuz 2006
55.319
211.568
52
Günlerden 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü. Otizm farkındalığı her
zamankinden daha önemli - otizmin görülme sıklığı, 5 yılda % 78 oranında
arttı ve artmaya da devam ediyor. Bu artış, sadece gelişmiş tanı ve
farkındalık ile kısmi olarak açıklanabilmekte.

Bugün dünyada her 88 çocuktan biri otizmli.





2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü'nde Tohum Otizm Vakfı, ABD'de Autism
Speaks tarafından 2010 yılında başlatılan ve geçen sene 6 kıta, 40 ülke 600
şehirde dünya çapında uygulanan "Mavi Işığı Yak" projesine Türkiye'den
destek sağlıyor ve bu yolla otizme dikkat çekiyor.



Dünyanın dört bir yanında en ünlü anıt, otel, müze ve köprülerin mavi ışıkla
aydınlatılması ile otizme dikkat çekiliyor.

2 Nisan Çarşamba günü saat 20:00-22:00 arasında binlerce insan Mavi Işık
Yakmak için bir araya geliyor. İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü,
Boğaziçi Köprüsü ve Sapphire Çarşı "Mavi Işığı Yak" kampanyasına destek
veriyor.


Eki Görüntüle 1047806

$image.jpg
 
Ben kendi adıma yarın Mavi ışığı yakacağım, umarım sizlerde otizmli yavrularımız için birer mavi ışık yakarsınız.
 
Otizmde farkındalık çok önemli.

Hayatımın son 2 senesini otizm şüphesi ile araştırmalara ve pedagog görüşmelerine adayan bir anne olarak , bende tüm annelere seslenmek isterim .

Çocuklarınızı gözlemleyin . Ne yedi , ne kadar yedi , az kilo aldı diye hesap tutmak yerine ; ne ile ilgileniyor , hangi oyuncağını seviyor , oyuncakları ile olması gerektiği gibi mi oynuyor ? sizinle göz teması kuruyor mu ? Direktiflerinizi anlıyor mu ? bunları gözlemleyin .

Bol zaman geçirin onlarla , televizyona mahkum etmeyin .

Otizm erken farkındalık ve doğru terapi ile çok yol kattedilebilen bir durum .

Ve bir otizmli annesi olmaktan utanç duymayın , bu benim uzman görüşmelerimizde her hafta en çok karşılaştığım ebeveyn portresi .

Bu da otizmli bir çocuğun dünyasından bir mektup ;

1) Ben “otizm”i olan bir çocuğum. “Otistik” değilim. Otizm karakterimin sadece bir
bölümüdür. Beni tek başına tanımlayacak bir kavram değil. Siz düşünceleri, duyguları,
yetenekleri olan bir birey misiniz yoksa sadece şişman, gözlüklü ya da sakar bir kişi mi?
2) Duyusal algılarım bozuktur. Gündelik yaşam içerisinde sizin çoğunlukla fark etmediğiniz
kokular, sesler, tatlar, görüntüler, temaslar benim için çok rahatsız edici olabilir. Yaşadığım
çevre benim için genellikle tehdit edici bir ortamdır. İçine kapalı ya da kavgacı
görünebilirim ama aslında bu kendimi koruduğum anlamına gelir.
Sıradan bir market alışverişi benim için tam bir kabus olabilir. Seslere karşı aşırı hassas
olduğumu bir düşünün. Aynı anda konuşan onlarca insan, günün indirimli ürününü tekrar
tekrar anons eden mekanik bir ses, kasadaki işlem sesleri, alışveriş arabalarının
tekerleklerinin çıkardığı gıcırtılı ses vb. Bu uyaranları beynim filtre edebilir ama bu ciddi
anlamda aşırı yüklenmedir benim için.
Koku alma duyum da aşırı hassas olabilir. Kasap reyonundaki etler taze olmayabilir,
yanımızdan geçen adam o gün duş alamamış olabilir, kasa sırasında önümüzde duran
bebeğin bezi kirlenmiş olabilir… Bunlar benim için oldukça tiksindiricidir.
En yoğun kullandığım görme duyum aşırı uyarana maruz kalmış olabilir. Örneğin aşırı
parlak floresan ışıkları mekanı sürekli titreşiyor gibi göstererek gözlerimi rahatsız edebilir.
Camların yansıttığı parlak ışık, tavanda dönen fan, etrafımda sürekli hareket eden insanlar
odaklanmam ve baş etmem gereken şeylerdir. Tüm bunlar denge duyumu etkiler ve
vücudumun konumunu bile algılayamaz hale gelebilirim.
3) “Yapmam” (Yapmamayı seçiyorum) ve “ Yapamam” (Yapmayı beceremiyorum)
arasındaki farkı dikkate almayı unutmayın. Komutlarınızı dinlemediğimi sanmayın. Sizi
anlamıyor olabilirim. Bana diğer odadan seslendiğinizde duyduğum sadece
“^/^’(/(%&’(+&’((‘” olabilir. Bunun yerine yanıma gelin ve basit kelimeler seçerek benimle
direkt konuşun. “Lütfen kitabını masana bırak. Şimdi öğle yemeği yeme zamanı.” gibi. Bu
şekilde benden ne istediğinizi ve sonrasında ne olacağını bana net bir şekilde söylemiş
olursunuz. Böylece uyum göstermek benim için daha kolaylaşır.
4) Somut düşünürüm. Dili sadece sözcüklerin anlamına göre yorumlarım. “Koşturmayı
bırak” yerine “Arkandan atlı mı kovalıyor” derseniz aklım karışır. “Çantada keklik” demek
yerine “Bunu yapmak senin için çok kolay” demelisiniz. Deyimler, kinayeler, imalar benim
için anlamsız ve akıl karıştırıcıdır.
5) Sınırlı sözcük dağarcığıma karşı anlayışlı olun. Duygularımı tarif etmek için doğru
kelimeleri bilmiyorsam ihtiyaç duyduğum şeyi size anlatmak benim için oldukça
zorlaşabilir. Acıkmış, incinmiş, korkmuş, aklı karışmış olabilirim ve bu duygularımı size
aktaracak kelimeleri bilmiyor olabilirim. Vücut dilime ve rahatsızlık duyduğumda
gösterdiğim tepkilere dikkat edin.
Bir de bunun tam tersini düşünelim. Yaşımın çok ilerisinde bir düzeyde adeta küçük bir
profesör gibi konuşuyor olabilirim. Bu türde konuşmalar dildeki eksiğimi telafi edebilmek
için çevremde yaşananlarda, izlediklerimden, okuduklarımdan ezberlediğim replikler
olabilir. Buna “ekolali” denir. Kullandığım kelimeleri ya da içeriklerini anlamıyor olsam da
size yanıt vermek zorunda olduğumda buna başvurabilirim.
Dil benim için çok zor olduğundan görsel odaklıyımdır. Bana söylemek yerine yapmam
gereken bir şeyi bana gösterin. Ve bunu defalarca tekrarlamaya da hazırlıklı olun. Aynı
şeyi sürekli tekrarlamak öğrenmemi sağlar.
6) Otizmin benim tüm yönlerimi algılamanıza engel olmasına izin vermeyin.
Yapamadıklarım yerine yapabildiklerime odaklanın ve bunlar üzerinde bir şeyler inşa
etmeye çalışın. Diğer tüm insanlar gibi yeterli olmadığımı ve sürekli düzeltildiğim
ortamlarda öğrenemem. Ne kadar “yapıcı” olsa da bir eleştiriyle karşılaşacağımı bilmek
beni yeni bir şey denemekten alı koyar. Güçlü yönlerimi keşfedin. Bir şeyi yapmak için bir
çok farklı yöntem olduğunu da unutmayın.
7) Sosyalleşme konusunda bana yardım edin. Dışarıdan bakıldığında parktaki çocuklarla
oynamak istemediğimi düşünebilirsiniz. Oysa bazen bunu nasıl yapacağımı –yani onlarla
nasıl konuşmaya başlayıp oyunlarına katılabileceğimi- bilmiyor olabilirim. Diğer çocukları
beni oyunlarına davet etme konusunda cesaretlendirmek işe yarayabilir.
8) Öfke nöbetlerimi tetikleyen şeyleri bulmaya çalışın. Önceliği buna verin. Kriz, patlama,
öfke nöbeti… Bunu nasıl adlandırırsanız adlandırın unutmayın ki bunu yaşamak benim için
çok daha korkutucudur. Duyularımdan biri aşırı yüklendiğinde böyle durumlar ortaya çıkar.
Eğer öfke nöbetlerimin sebebini bulursanız onları önleyebilirsiniz.
9) Lütfen beni koşulsuzca sevin. “Keşke şöyle olsaydı…” “Keşke bunu yapabilseydi…”
türünde düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Siz ailenizin tüm beklentilerini karşılayabildiniz
mi? Otizm benim seçimim değil. Unutmayın bu durumu ben yaşıyorum, siz değil. Sizin
desteğiniz olmadan başarılı ve bağımsız bir hayat sürmem uzak bir ihtimal. Desteğiniz ve
rehberliğinizle olasılık o kadar yüksek ki… Söz veriyorum, ben buna değerim!
10) Sabır, sabır, sabır… Otizme bir eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmaya
çalışın. Evet sohbet sırasında gözlerinize bakmıyor olabilirim. Ama yalan söylemediğimi,
oyunlarda hile yapmadığımı, arkadaşlarımla dalga geçmediğimi, insanlara önyargılarla
yaklaşmadığımı hiç fark etmediniz mi? Evet belki bir sonraki Michael Jordan olamayabilirim
ama detaycı bakış açım ve olağanüstü odaklanma kapasitemle bir sonraki Einstein, Mozart
ya da Van Gogh olabilirim. Günümüzde bu kişilerin de otizmli olduğu düşünülüyor.
Siz dayanağım olmazsanız bunu başaramam. Benim arkadaşım, öğretmenim, avukatım
olun. Ne kadar yol alabildiğimi göreceksiniz.
 
banka-sms-2-2.jpg



Bunu yayınlamakta bir sakınca yoktur diye düşünüyorum .

Bu çocuklar çok değerli ve özel .
 
X