O kadar tanıdık bildik geliyor ki yaşadıkların, hissettiklerin. Aynı şeyleri yaşıyoruz. Ben de henüz 1 yıllık evliyim; ne ümitlerle evlenmiştim. Çok sevdim, çok aşık oldum; hayatımda ilk kez bağlandım birine. Ancak eşimin bilmediğim bir yüzü varmış, nişanlandıktan sonra ilk kez gördüm o bilmediğim tarafını ve evlendiğimizde karşımda bambaşka biri vardı. Bana saygı duymayan, ani öfke patlamaları neticesinde hakaretler yağdıran , yeri geldiğinde kolumdan bacağımdan itip kakan hırpalayan sonra pişman olup özürler dileyip sözler veren birine dönüştü. Dönüşmedi belki de hep öyleydi... Evliliğin ilk günleri hatta ilk ayları cicim ayları olur ya hiç yaşamadım; her daim ağlıyordum. Çok da seviyordum eşim de en az benim kadar beni seviyor bundan şüphem yok. Ancak fikirlerimiz, hayata bakış açılarımız, insan ilişkilerimiz o kadar farklıymış ki... "ben eşimle bir şey paylaşamıyorum." demişsin ya bu cümleyi eşime kaç kere söyledim. Herhangi bir konuda konuştuğumuzu varsayalım veya izlediğimiz bir haber olsun olay, hemen benim aleyhime dönüyor; sürekli eleştiriliyorum. Sürekli "eksik" yanlarım tabii eşime göre eksik olan taraflarım tartışma konumuz oluyor. Özgüvenimi kaybettiğim bir ara. insanlardan kaçmak istediğim, ailemi bile arayıp sormak istemediğim günlerim oldu. Evimde mutsuzken her gün ağlıyorken dışarıya mutluluk pozları verdim.. Sürekli eleştirilmek, başkalarıyla kıyaslanmak nasıl bir duygudur bilir misiniz? Kaç defa karşıma alıp anlattım, rahatsızlıklarımı dile getirdim, incindiğimi söyledim ancak ne fayda... Şu an yine onun tarafından aşağılanmış durumdayım, ben de mesafeli davranıyorum. Ancak biliyorum ki bu böyle sürüp gidecek, hiç mi hiç değişmeyecek; çok umutsuzum çokkk...
"Yol ver gitsin" demek ağızdan kolay çıkıyor ancak kolay gerçekleştirilemiyor. Bir kez denedim yol vermeyi. Olmadı . Çünkü hem duygular çok kuvvetliydi hem de aile büyükleri araya girdiler. herkesin dediği şey, evliliğin ilk yılı çok zorludur. Biz de o sıralar çok yeni bir çifttik hala da öyleyiz gerçi 1.yılımızı yeni doldurduk. Görüyorum ki bir yılda değişen hiçbir şey olmamış. Ufak tefek değişimler olduysa da benden yana olmuş. Eşimde hep aynı öfke, aynı kaba incitici sözler. Sürekli boşanma ayrılma lafları "seninle evlendiğim güne lanet olsun" sözleri... Sonrasında da pişmanlıklar, özürler... Ne mi oluyor? Ben evliliğe olan inancımı yitiriyorum; devam etmek için bir sebep arıyorum her defasında da buluyorum bir şeyler, ama biraz daha kendime yabancılaşıyorum, çevreye rol yaptığım anlar çoğalıyor, eyvah bir şeyden nem kapacak tartışma başlatacak diye diken üstünde yaşıyorum... Keşke noktayı koymak , cümlenin sonuna nokta koymak gibi basit olsa. (bu arada konu başlığını açan arkadaştan özür dilemem gerekiyor ki kendi sorunumu onun başlığına yazdım. İçim dolmuş, anlatmak isteyip de kimseye anlatamadıklarım dökülüverdi burada.)
Onuun için kadın dediğin bir çiçeğe, bir güzel söze tav olur; affeder. Benim gözüm ne çiçek görür ne hediye. Bunlara kanmadığım için de "erkek" gibiyim. Çünkü normal kadınlar bunları aldığında hemen mutlu olmalı, tartışmayı uzatmamalı. Her şey o kadar kolay sanki.. 5 dakika önce lanetler yağdırsın, ana avrat küfretsin, dinsiz kafir ol. 5dakika sonra da unut.
annen bunları söylüyorsa inan çok şanslısın. Çocuk meselesine gelince şunu düşünsene. Boşanmadınız ve sen sürekli bir şeyleri yitirdin, sen sen olmaktan çıktın. Mutsuzsuz . Bu kadar mutsuzken çocuğuna ne verebileceksin. önemli olan çocuğun anne-babasıyla yaşaması değil, çocuğun mutlu bir anne babayla mutlu bir yuvada yaşamasıdır. Ben şu an eşimden çocuk sahibi olmaktan çok korkuyorum. Çünkü çocuğumuz olduğunda çok tartışacağımızı düşünüyorum. Çocuğu kendi doğrularıyla yetiştirecek. Bu da beni sinir küpü etmeye yetecek
yorumlarınızdan dikkatimi cekenleri ozellikle alıntıladım,
konu sahibinde kendinizi goruyorsunuz, size diyeceklerimi ise son yorumunuzda yine kendiniz yazmıssınız.
bir cocugun oyle bir babayla ve oyle bir ailede mutlu olamacagını biliyorken, "hamile kalmaktan korkuyorum" derken neden bu evlilige devam ediyorsunuz?
ustelik yeni evliymissiniz, kac yasında olursanız olun diyeceklerim aynı olurdu fakat daha cok gencsiniz, 50yasında pisman olmak yerine neden hayata yeniden baslamak icin bir adım atmıyorsunuz?
aileniz destek olsun veya olmasın; siz yaşlanıp cocugunuzun babasına benzedigini gorup kahrolurken, onun hakaretlerini sineye cekerken, guya "cocugu icin bosanmayan kadın" olurken bu problemlerle onlar mı bogusacak?
"1yıl oldu... belki degisir" derken pat bir de kucagınızda cocukla bulursunuz kendinizi. sonra da "cocugum icin kalıyorum" diyip kendi eziyetinize onu da ortak edersiniz.
yapmayın etmeyin, sonlandırın bu iskenceyi. sistematik olarak siddete maruz kalıyorsunuz ve hala "dayak atarsa ayrılırım" diyorsunuz. ozguveniniz sıfırlandıgında onu da yapacak cesaretiniz olmayacak, bdv.de ben ettim sen etme diye yorum yazarsınız artık
parmagınızdaki halkayı zincir, hapishaneyi de eviniz yapmıssınız; evlilik denilen sey bu mudur?
karısını öldüren şahıslar da "sevdiklerini" söylüyorlar...
denedim olmadı sevgisine kandım diyorsunuz ya, sevgiyi cok yanlıs anlamıssınız, agızdan cıkan iki kelimeden ibaret degil, ustelik bunu bildiginiz hissettiginiz halde sizinki bile bile lades demek...