leydi500 / Sevdiği Şiirler

BarbunyaPilaki

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
826
7
Yıldızlar ayak uçlarımdaydı!
İnanmazsın!
sen yoktun gittim ,o kavak dibine
silkeledim çoğunu üstümden, gülüyorlardı sebebsizce
maytaplar nasıl parlaşırdı bilirsin çocukluğumuzda
ateş böcekleri nasıl yanardı!
yemin ederim diyesim geliyor bak
yıldızlar ayakuçlarımdaydı
sen öyle isterdin
aynı öyleydiler düşlerindekiler gibi
saymaya kalktım delicesine
her birine isim verdim
en parlağıydı senin adınla seslendiğim
senin gözlerinle baktı bu kez onlar
ve dinlediler benden ezberlediğimiz şarkıları
bazıları sustu
kırpışıp kırpışıp bakıp durdular
gece boyu
selam yolladım senden her birine
sönüp sönüp gittiler
yalnızlığımı bir mum ışığına verdiler
olsaydın!
sende görürdün
yemin ederim diyesim geliyor bak
yıldızlar ayak uçlarındaydı seninde
ağlıyordu sen diye seslendiğim,
hiç gülümsemedin ki
hadi kalk yerinden bir bak,
 
Seni Sevmek





Bilmediğim bir dilde şarkı söylemeye benziyor

Seni sevmek

Ne anlattığını bilmeden

Ne hissettiğini yaşayarak

Öykümün son sayfasında

Mürekkebim bittiğinde bile

Güneş bu kadar kara değildi

Deniz’i Kayahan’a kavuşturamasam da

Bir şarkı yazmıştım onlar için

Ne kadar dinleyememiş olsalar da



Bilmediğim, görmediğim, sesini duymadığım

Bir çağlı aletinin sesine benziyor

Seni sevmek

Rüzgârın uğultusu bilmem hangi tepelerden gelmiş

Bilmem hangi engin dağların selamını getirmiş

Kabulümüzdür

Eğiyoruz boynumuzu

Ölümün ötesine diyeceğimiz yok

Tedirginiz

Korkularımız var

Başımızda bir ağrı

Azrail kovalıyor sevgimizi



Bilmediğim, daha önce hiç yürümediğim bir yolda yürümek

Seni sevmek

Sahtekâr bakışlar altında

Bir kaldırım taşına oturmak, ama

Yılmamak

Seni sevmek

Bir köpeğin nefes alışverişlerine

Kedinin ağıtlarına

Eşlik etmek

Aklına gelen ilk şarkıyla

Mırıldanmak

Hatırlamadığın melodileri

Seni sevmek



Bilmediğim, hiç gitmediğim

Diyarlara gitmek

Seni sevmek

Gezlerimden iki damla yaş geldiğinde

Utanmamak ve yol vermek aşağıya doğru

Dokunmamak yaşlara

Seni sevmek

Ağlamak sonsuza dek…
 
Sen bir rüya



sen bir rüya

kavuşamadığım hayalim

beni ısıtan ateş her üşüdüğümde

ve bilmeden söndürdüğüm

bana hayat veren ateş

sen gözlerimin ışığı

içimde büyüteceğim bitmeyen yangın

kalbimi, aklımı, tüm duygularımı yutan

sen bir ölü yıldızın, senle yok olduğu yersin
 
Biz

Hani tek tek uçacaktık göklere
Gökyüzünde birleşip elele tutuşacaktık
Sonsuzlukta kaybolacaktık
Bir sen birde ben olcaktık
Seni benden beni senden ayıranlar olmayacaktı
Sevgimizi yaşatacaktık tek başımıza
Birer uçurtmaydık biz
Sadece hayallerimiz olacaktı
Sevgimizi bilen olmayacaktı
Sadece ikimiz konuşacaktık
sadece ikimiz gülecektik
Sadece ama sadece ikimiz ağlayacaktık
Birtek sen anlatacaktın beni
Bir tek sen sevecektin
Senden başkası bilmeyecekti beni
Gündüzü geceyi karıştıracaktık belkide
Ama yinede birlikte olacaktık
Senden başka sevenim
Senden başka bilenim olmayacaktı
Bir tarihimiz olmayacaktı
Bir anlatanımız olmayacaktı
Sadece bir yıldız,sadece bir yalnız olacaktık
Bizim geçmişimiz olamazdı biz sadece gelecektik
 
O Gidişin...



Benim zoruma giden terk edip gitmen değildi
Giderken sözlerimi duymamazlıktan gelmendi
Giderken gözyaşlarımı görmemezlikten gelmendi
Giderken arkana bile bakmadan gitmendi

Benim zoruma giden terk edip gitmen değildi
Başkalarını bana tercih edip gitmendi
Hiçbir sözünü tutmaman ve tutmayacak olmandı
Bana asıl koyan; giderken seni seviyorum demendi…
 
Seni Sevdiğim Kadar









Üstüme çöktü bir, bir bulutlar

Anılarımla çarpıştı hatıralar

Yıldırımlar çığlıklara dönüştü

Ben yıkıldım, seni sevdiğim kadar…



Gidişin geldi aklıma, gözlerin girdi kanıma

Lanet ettim sana harcadığım zamana,

Sevemedin beni ben gibi,

Ben sevmiştim, senin kendini sevemediğin kadar…



Ağladım, umursamadım et parçalarını

Sızdım, içince sen misali şarapları

Yağmurlarla dans ettim, akınca yanaklarımdan kanları,

Ben öldüm, benim seni yaşattığım kadar...



Yalnız kaldım kalabalıklar arasında

Bekledim seni hatıraların koynunda

Umudumu saklamıştım, yazık oldu

Ben inanmıştım, Tanrıya inandığım kadar…



İnledi yokluğunda timsalin esrarı

Çığlıklarımı nezarethanelerde unuttum

Sövdüm anıların gelmişine geçmişine

İçtim senden arda kalan sancıları

Sen düşürdün, benim seni elinden tuttuğum kadar…
 
Koskoca Bir Çınar

Sabahında…
Bir rüzgar eser sanki tozlarını silkeler
Uykunun mahurluğu var sanki üstünde
Gerinir kendine gelir
Tüm heybetiyle dimdik dikilir
Yoldan biri geçer,bir sigara yakar
Sana yaslanır,şehri seyreder
Gider çok uzaklara

Öğleninde…
Altında bir koşuşturmaca
Çocuklar top oynamakta
Hanımlar illaki dedikodu yapmakta
Kapmışlar kilimi getirmişler böreği çöreği
Arka fonda çaydanlığın fokurdayan sesi
Kurmuşlar birde salıncağı
Sallıyolar küçük mustafayı…
Başlıyor cıyaklamaya mustafa
Anasından süt ister ortalık yerde
Olacak şeymi deme saklar ana göğsünü
Emzirir mustafayı
Üstüne çıkarır birde gazını
Gel keyfim gel…
Paşada yok mustafadaki keyif
Şarkılar türküler…
Derken giderler evlere…

Akşamında…
İki sevgili…
Takmış getirmiş kızı koluna
Yayılmışlar çınarın altına
Kazımışlar baş harflerini
Koymuşlar bir kalbin tam ortasına
Dalmışlar hayallere
Derken…
Esas oğlan hızlı çıktı
Usulca süzüldü kızın dudaklarına
Kızda istiyordu belli
Eğildiler…
Çınarın arkasına gizlendiler
Titrek vücutlarıyla birbirlerine deydiler
Birden kız geri çekildi
Evlenmeden asla olmaz dedi
Oğlan olur olur diyemedi
Çekindi belkide…
Seni seviyorum dedi usulca
Kalktılar…
Ertesi gün için çınarın altına sözleştiler
Gittiler…

Gecesinde…
Bir ayyaş sallana sallana geldi
Yıkıldı koca çınarın altına
Çok efkarlı belli
Başladı ana avrat kaymaya
Küçük bir bölümde değinmeden edemedi koca çınara
Kızıyor kalaylıyor kendince
Çünkü kabuğu batıyor sırtına
Sonramı?
Sızıp kalıyor
Örtünüyor çınarın yapraklarına
Dalıyor rüyalara…
Hey gidi Koca Çınar Hey…
Neler gizledin o koca gövdene
Ne aşklar,ne kavgalar,
ne mutluluklar,ne üzüntüler
Sakladın o koca koynunda...
Çınarın altında bir Dünya
Üstünde bir Dünya
Bilinen bir şey var o da
Koskaca bir Çınar
Herkesin dudaklarında...
 
Kız Kulesi

ve
ayak basıp zeminine
alnıma yemeden
gömleğime doldurmadan boğazın serinliğini
cam bardakta soğumasın diye
avuçlarımla sarmaladığım
kan kırmızısı
çayı içmezden
seyrine geçmeden boğazın
yıllar yıllar öncesi
kaç on kez
kaç on yaşlarımda
kaç arabalı yolculuğumda
yüreğim kabararak
uzaktan seyrettim
seni
Kız Kulesi
 
MAHKUMUN SEYİR DEFTERİ


Bir avuç yeşil

tutamıyorum avuçlarımda

Bir avuç yeşil bulsam

Mutluluktan delireceğim

Bir pembe görsem

dal uçlarında

Kayısı çiçeklerine

bürünmüş bir dal

Sevincimden öleceğim.

Kim anlar beni benden başka

Bir adım atabilsem

toprak da titreyeceğim

Bir ışık görsem

gözlerim kapanmadan

Güneşin vurduğu bir taş

Taşlara serileceğim.

Akan bir suya değse ayaklarım

Parmak uçlarımla papatya tutsam

Ekin tarlasında sarı başakları

Koklasam dokunsam yaşadığımı hissedeceğim

Buralarsa

Eylülün Nisanın Temmuzun

Bir olduğu mevsim.

Zamanlarsa

Gecenin gündüzün

Farksız olduğu saatler

Ayazdan ayaz

Yaşımı yaşadığımı bilmediğim

bu yer

Tabutum taştan mahzenim

Üstümdeki urbam kefenim

Yaşamak nefes almaksa eğer

Bende yaşadım derim

Mezarım,

bir ağaç altı olsun dileğim

Öldüğüm gün

doğum günümdür benim.


Zeynep Orcanel
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…