E
EU1
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU1
- #1
İKİ ADIMLIK BİR SERÜVENDİR HAYAT...BİR ADIMINDA SEVERSİN, DİĞER
ADIMINDA AĞLARSIN...
Kundağında büyüyen bir hayattır zaman. Durup dururken çıkagelen bir düş;
kapısına oturuverdi günlerimin. Gecemin elinden tuttuğu gibi yağmurlara
çıkardı onu. Bu böyle sürüp giderken benim aklım hep bir yerlerde kaldı
durdu. Üstüne üstlük; yüreğimden tutan bir güneş de bulamamışken yangın ehli
gözlerimi darıltan bu gidiş yakışık almazdı düşümce. Gücümü ben deryalara
saldığım bir çift bakışla ezdim durdum. Aklıma gelmişken cümlelerimi
düşündüm uzun uzun. Niye böyle bir yalınlık dikildi ki şiirlerime. Ben temiz
bir öykü diye ağlarken, sabırlarımı iten bu gece soğuğu girmeyecekti aklıma.
Neyse sıvazlanmaya mahkum yüreğim, bir gül demeti bulursa suskunluğunda,
yeter der geçer.
Malum ki şiltesinde gönlün iki adımlık bir serüven olur hayat. Bir adımında
seversin, bir adımda ağlarsın. Yanlış anlaşılır aslında çoğu kez. Göz
yaşlarının bağrına bıraktığın bir sevda tomurcuğudur asıl. Aksine bir isyan
beslemez yürek. Çünkü der ya şair; sevmek yalın ve temiz bir sanattır diye,
bu yüzden kırılganlığına rağmen, yüreği pak, ve gönlü dik kıyamdadır sözler.
Bunu böyle bilsin artık sözlerimi eğip bükenler. Benim düşümde sağ selamet
bir ömür kuruldu nasılsa. Kirpiklerinde gözlerini düğümleyen bir yargı
bulunan gece, benim fısıldayan yüreğimden düşler kurgusunu. Ben
susacaklarım bitmedikçe konuşmayacağım dedim durdum. Zorlandı gönlüm,
zorlandı ruhum. Bir peltek söz çıktı dilimden belki. Niyetimdi asıl
susmak. Ama döküldü ya bir şeyler yürekten, anlamadı kimseler...
Ben şimdi uzun uzun suskunluğa yatıyorum elimde öykülerimle. Buruk bir akıl
üzre sakladığım gönlüm, artık aşikar cümleler kurmaktan korkuyor. Ne olur ey
suskunluğu hilalinde nişan olmuş gece; derme şu gölgemi. Bırak ki; bir
gülistana sakladığım bir avuç toprağım vermesin gülünü ele. Çünkü her
kırılışında aynam, bir başkasını sürüyor karşıma. Bir başka çehre, bir başka
maske. Hülyaları sürmeli uykum, yorgunluktan kalkmak istiyor artık. Gücüm
kalmadı. Bu bir bıkkınlık anlaşılmasın. Güçsüzlük gönülde. Artık bir tünel
görse; hep düşleri geliyor yüreciğimin aklına. Burası bir adam orası neresi
dedi ya şair; evet ey düşümde büyüyen zaman; orası neresi. Ben burada ne
oynuyorum bilmiyorum. Bir filiz var yüreğimde. Kökü sevda üzre aşk üzre
mebni. Ben bunda bildim kendimi, bundayım; niyedir ki yine bundan
korkuyorum. Bak sen gözlerimde kıvranan zaman; paragraf yapmaya bile gücüm
kalmadı.
Artık biliyor musun; öyle pek fazla ve bağlacı da kullanmıyorum susarken.
Bütün susuyorum. Ona, buna, şuna değil. Her şeye. Yangınımdan küllenen her
şeye. Limandan süzülen her şeye. Her şeye dair bir suskunluğum var amma
unutma ey kıvrılmaktan durulmaya an bulamayan zaman; bir beste büyüyor
derununda bir yerlerde sırrımın. Elbet dedik ya, derilir güller, gülistan
olur hayat. Ben de suskunluğu bitiririm bu besteyle. Düş bu ya. Olur belki.
Ama şimdi; ne zamana kadar olduğunu bilmediğim mestur sözlerimi çok düşünme.
Dalgalarım koynumda kıyam ettiğim zaman uykumdan, sözlerimle düşerim
çöllere. Um ki; o zaman aşikardır her şey. Sırat soylu hayatta; düşmekten
korktukça durmamaktır sevmek. Ben şimdi; bir düş daha genişini bulunca
yolların, kaldırımların giyineceğim üstüme onları ve çölleri. Şimdilik,
gücüme giden buhranında zamanın, yalnız kalmayı bile becerememek. O kadar
çoğuz ki. Konuşsan olmayacak kadar çok. Ben bir şiir söylencesi tutturup
ruhumda yollanırım zamanın bağrına. Kimseyle olmaz işim batınında yüreğimde.
Ne yazık ki; zahir bir hayattır tattığımız. Ve zahirimiz varsın böyle
sezilsin.
Elbet kuyulara da kulak verecek bir yürek çıkar bir gün. Ben o zamana kadar
yüreğim döndükçe, söylenirim gönlümce. Varsın uğultu sanılsın. Kınımızda bir
kılıç var adı sabır. Ve değil mi ki; hüsranı boğar ancak o. Şimdi gölgemi
çekiyorum ruhuma ve gönlüme. Siz yaşayın durun öykünüzce. Gördüğünüz güllere
selam söyleyin benden. Ve yaşayın durun hayat dediğiniz zan ile...
ADIMINDA AĞLARSIN...
Kundağında büyüyen bir hayattır zaman. Durup dururken çıkagelen bir düş;
kapısına oturuverdi günlerimin. Gecemin elinden tuttuğu gibi yağmurlara
çıkardı onu. Bu böyle sürüp giderken benim aklım hep bir yerlerde kaldı
durdu. Üstüne üstlük; yüreğimden tutan bir güneş de bulamamışken yangın ehli
gözlerimi darıltan bu gidiş yakışık almazdı düşümce. Gücümü ben deryalara
saldığım bir çift bakışla ezdim durdum. Aklıma gelmişken cümlelerimi
düşündüm uzun uzun. Niye böyle bir yalınlık dikildi ki şiirlerime. Ben temiz
bir öykü diye ağlarken, sabırlarımı iten bu gece soğuğu girmeyecekti aklıma.
Neyse sıvazlanmaya mahkum yüreğim, bir gül demeti bulursa suskunluğunda,
yeter der geçer.
Malum ki şiltesinde gönlün iki adımlık bir serüven olur hayat. Bir adımında
seversin, bir adımda ağlarsın. Yanlış anlaşılır aslında çoğu kez. Göz
yaşlarının bağrına bıraktığın bir sevda tomurcuğudur asıl. Aksine bir isyan
beslemez yürek. Çünkü der ya şair; sevmek yalın ve temiz bir sanattır diye,
bu yüzden kırılganlığına rağmen, yüreği pak, ve gönlü dik kıyamdadır sözler.
Bunu böyle bilsin artık sözlerimi eğip bükenler. Benim düşümde sağ selamet
bir ömür kuruldu nasılsa. Kirpiklerinde gözlerini düğümleyen bir yargı
bulunan gece, benim fısıldayan yüreğimden düşler kurgusunu. Ben
susacaklarım bitmedikçe konuşmayacağım dedim durdum. Zorlandı gönlüm,
zorlandı ruhum. Bir peltek söz çıktı dilimden belki. Niyetimdi asıl
susmak. Ama döküldü ya bir şeyler yürekten, anlamadı kimseler...
Ben şimdi uzun uzun suskunluğa yatıyorum elimde öykülerimle. Buruk bir akıl
üzre sakladığım gönlüm, artık aşikar cümleler kurmaktan korkuyor. Ne olur ey
suskunluğu hilalinde nişan olmuş gece; derme şu gölgemi. Bırak ki; bir
gülistana sakladığım bir avuç toprağım vermesin gülünü ele. Çünkü her
kırılışında aynam, bir başkasını sürüyor karşıma. Bir başka çehre, bir başka
maske. Hülyaları sürmeli uykum, yorgunluktan kalkmak istiyor artık. Gücüm
kalmadı. Bu bir bıkkınlık anlaşılmasın. Güçsüzlük gönülde. Artık bir tünel
görse; hep düşleri geliyor yüreciğimin aklına. Burası bir adam orası neresi
dedi ya şair; evet ey düşümde büyüyen zaman; orası neresi. Ben burada ne
oynuyorum bilmiyorum. Bir filiz var yüreğimde. Kökü sevda üzre aşk üzre
mebni. Ben bunda bildim kendimi, bundayım; niyedir ki yine bundan
korkuyorum. Bak sen gözlerimde kıvranan zaman; paragraf yapmaya bile gücüm
kalmadı.
Artık biliyor musun; öyle pek fazla ve bağlacı da kullanmıyorum susarken.
Bütün susuyorum. Ona, buna, şuna değil. Her şeye. Yangınımdan küllenen her
şeye. Limandan süzülen her şeye. Her şeye dair bir suskunluğum var amma
unutma ey kıvrılmaktan durulmaya an bulamayan zaman; bir beste büyüyor
derununda bir yerlerde sırrımın. Elbet dedik ya, derilir güller, gülistan
olur hayat. Ben de suskunluğu bitiririm bu besteyle. Düş bu ya. Olur belki.
Ama şimdi; ne zamana kadar olduğunu bilmediğim mestur sözlerimi çok düşünme.
Dalgalarım koynumda kıyam ettiğim zaman uykumdan, sözlerimle düşerim
çöllere. Um ki; o zaman aşikardır her şey. Sırat soylu hayatta; düşmekten
korktukça durmamaktır sevmek. Ben şimdi; bir düş daha genişini bulunca
yolların, kaldırımların giyineceğim üstüme onları ve çölleri. Şimdilik,
gücüme giden buhranında zamanın, yalnız kalmayı bile becerememek. O kadar
çoğuz ki. Konuşsan olmayacak kadar çok. Ben bir şiir söylencesi tutturup
ruhumda yollanırım zamanın bağrına. Kimseyle olmaz işim batınında yüreğimde.
Ne yazık ki; zahir bir hayattır tattığımız. Ve zahirimiz varsın böyle
sezilsin.
Elbet kuyulara da kulak verecek bir yürek çıkar bir gün. Ben o zamana kadar
yüreğim döndükçe, söylenirim gönlümce. Varsın uğultu sanılsın. Kınımızda bir
kılıç var adı sabır. Ve değil mi ki; hüsranı boğar ancak o. Şimdi gölgemi
çekiyorum ruhuma ve gönlüme. Siz yaşayın durun öykünüzce. Gördüğünüz güllere
selam söyleyin benden. Ve yaşayın durun hayat dediğiniz zan ile...
Eyvallah...
ALINTI