Evlilik münasebetiyle meydana gelen akrabalıklardan bir tanesi de erkek kardeşlerin eşleri olan eltilerdir. Maalesef -Kurandan uzak kalmaktan olsa gerek- eltiler arasında çoğu zaman sorunlar çıkabiliyor. Bunların birçok sebepleri vardır.
Allah-u Teâlâ kimini kimine göre mal, güzellik vs. hususlarda daha üstün kılmış, daha fazla özellikler vermiştir. Bütün bunların imtihan basamaklarının adımları olduğunu aklımızdan hiçbir zaman çıkarmayalım. Her ne kadar eşlerimiz kardeş olsalar bile rızıklar farklı olabilir. Bunu kendi nefsimize iyice kabullendirmemiz gerekir. Velev ki eşlerimiz aynı işi yapıyorlarsa bile durum böyledir. Çünkü rızık Allah (c.c)ın elindedir. Dilediğine; dilediği kadar, hesapsız ve sebepsiz verebilir. Buna bu şekilde iman etmek gerekir. Aksi takdirde eltiler arasında birbirini çekememe gibi Allah-u Teâlânın hiç sevmediği hasletler ortaya çıkabilir. Rızkı taksim eden Allah (c.c)ın takdirine ve kaderine boğun eğmeme gibi neticeler ortaya çıkar. Bu da hem dünya hayatımızı hem de ahiret hayatımızı mahveder.
Bu tür durumlarda dünya hayatımızda hiçbir zaman mutlu olamayız. Sürekli başkasının elindeki -belki de hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz- nimete göz diker, onu elde etmek için her yola başvurabiliriz. Kalbimizde hased gibi bir hastalık vücuda gelebilir. Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurur: Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu yediği gibi, bütün hayırları yer tüketir.
Eltiler arasındaki sorunlardan biri de; kültür, asalet vs. özelliklerde farklılıklar var ise üstünlüğü elinde tutanın diğerine büyüklük taslamasıdır. Oysaki Allah (c.c) indinde, üstünlük sadece takvadadır. İster çok soylu, zengin bir aileden isterse de çok okumuş, kültürlü bir aileden gelmiş olalım yine fark etmez. Kim Allah (c.c)tan daha çok korkup sakınıyorsa ancak bu ona üstünlük kazandırır. Kültürlü ve soylu bir aileden gelmiş olmamız elimizde olmaz iken takva yolunu seçmek elimizdedir. Bize bu üstünlüğü verecek olan da imanımız ve ahlakımızdır.
Benim geldiğim aileye bak, bir de onun geldiğine bak. Ben o kadar becerikli ve hamarat olmama rağmen onun şansına bak bir de benimkine gibi konuşmalar ortaya çıkabilir. Şunu iyice benliğimize yerleştirelim ki başımıza gelen her şey birer imtihan sorusudur. Bize düşen bu soruları Allah (c.c)ın razı olacağı bir şekilde cevaplandırmaktır. Mademki bu dünya imtihan dünyasıdır, o halde her türlü şeyle imtihan olabiliriz.
Diğer bir sorun da aile arasında daha çok sevilen ve değer verilen eltiye karşı öbür eltinin kıskançlık duyma durumudur. Kıskançlık oluşmaması için, bize düşen; bu durumun sebeplerini araştırmaktır. Eminim ki bunun sebebi araştırıldığında diğer eltinin sevilmesinin altında yatan nedenin güzel ahlak olduğu anlaşılacaktır. Bizler eltimizi kıskanacağımız yerde neden onun gibi güzel hasletlere sahip olmaya çalışmayalım? Arkasından konuşacağımız yerde, ahlakımızı Kuran ahlakı yaptığımızda aile içinde (kaynana, kayınbaba, görümce tarafından) sevileceğimizi unutmayalım! Arkasından konuşup, hata ve kusurlarını başkasının yanında sayacağımız yerde onu takdir ettiğimizi dile getirdiğimiz zaman emin olun ki değerimiz onların yanında da yükselir. Ama arkasından konuştuğumuz zaman; o, insanlar arasında yücelir iken biz hem dünyada alçalır, hem de ahirette (Allah muhafaza) kaybedenlerden oluruz.
Bir Müslüman, başka bir Müslümanın kusurlarını araştırmaz, arkasından konuşmaz ve hatta kusuru varsa bile onları örter. Rabbimiz; Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline (Humeze - 1) buyuruyor. Resulullah (s.a.v) da şöyle buyurmuştur; Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah-u Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. Allah (c.c)ın ve Resulünün bu sözlerini şiar edinen biri eminim ki ne başkasının hatalarını araştırır ve ne de dedikodusunu yapar.
Sorunlara kapı açan bir diğer sebep; söz hakkının erkekte değil de kadında olması veya kadının erkek kardeşler arasındaki sorunların içine girmesidir. Bu durum kardeşler arasında telafisi mümkün olmayan yaralar açar ve büyük küskünlükler oluşturur. Böyle durumlarda eltilere düşen ortamı sakinleştirecek tutumlarda bulunmak, eşini kardeşine karşı yumuşatmak, ona hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. Hatta eltilerin bu tür durumlarda kardeşler arasına hiç girmemesi, onların işlerine müdahil olmaması en iyisidir. Aksi halde kardeşler arasında sorun büyür ve tüm aileyi sarar, kalpler kırılır.
Eğer bir elti geri durmuyor ve işin içine girip kardeşler arasındaki sorunlara müdahil oluyorsa ve eşini kışkırtıyorsa, diğer eltinin yapması gereken sükût etmek, susmak ve olaylara uzak kalmaktır. Kim haklı olduğu halde tartışmayı keserse cennette ona bir köşk vacib olur hadisince hareket etmek ve susmak daha büyük sorunlara engel olacaktır. Ve unutulmamalıdır ki; bu tür durumlarda konuşmayıp susan kazanmıştır, konuşan ise kaybetmeye mahkûmdur.
Gelinin gerek kaynanasıyla, gerek görümceleriyle ve gerek eltileriyle arasında çıkacak olan tüm sorunların tek çözüm kaynağı İslamdır. Kurana ve sünnete bağlı yaşamak bütün sorunları çözecektir. Tüm gelinler, kaynanalar, eltiler ve görümceler Allah (c.c)ın ipine sarılmakla ancak huzura kavuşur ve aile içi mutluluğu elde edebilir. Allah Teâlâ, bizi kendi davasında sadıklardan eylesin, ayaklarımızı İslam yolunda sabit tutsun.