krizantem şiir defteri...

Ben Susayım / Sen Beni Dinle




Çıktığım her yolun mevsimi,
Güze düşer…
Senli düşüncelerden kurtaramam kendimi…
Umutsuz bir bahçe rengi,
Yüreğim izbe düşer…
Soğur sokaklarım/ Düştür…
Bir yıldız gibi aşkım,
Sebepsiz kayar düşer…

Gül düşer dillerinden…
Her sözünde gülüş diye,
Keder düşer…
Mahrem bakışlarında gözlerimin,
Ümide gölge düşer…

Ben susayım…
İçimde ki yanar dağları anla, anlayabilirsen… Çözümsüzlüklerimde çırpınışlarımın temel taşlarını eşele…
Gücün yeter mi?
Her aklımdan geçen cümlenin kaynağını aktarayım sana…
Her attığımın adımın nasıl boşlukta kaldığını?
Her tutmak isteyip de tutamadığım elin, nasıl havaya asıldığını…
Nelerin… Nelerin muhasebeleriyle canımı yaktığımı… Ben susayım…


Ben susayım…
Feryat figan çalan şarkılara nasıl eşlik ettiğimi dinle…
İçmişimdir muhakkak…
Bi dolu düşünce devinimlerinde bulmuşumdur kendimi…
Oturtmuşumdur çıkamadığım çemberin içine yüreğimi, Tepiniyorumdur…
Buz kesmiştir ortalık…
Ve alabildiğine sakin…
Bir başıma ve sarhoşumdur, sığındığım bir kayanın kovuğunda…
Haa o yaşayan rüzgârda yoktur, benim gibi kimsesiz o denizin kenarında… Sızmışımdır…Ben susayım…


Ben susayım…
Al gel elinde biriktirdiğin hayâllerini…
Göm toprağıma…
Ve susuz bırak…
Güneşe emanet et, hem de hiç batmamacasına…
Gücün yeter mi? Var mısın, yok musun oynayalım mı seninle?
Aç kutuyu öyle ise…
Ama bal mumu kırıntılarını atma yerlere…
Süpürmeye mecalim yok… Ben susayım…


Ben susayım…
Bütün ölülerin yakarışlarını dinle içimde…
Mezara girmemek için çırpınışlarını…
Bir ayağın altında ezilmiş, bir sonbahar yaprağının hışırtılarını…
O yaprağın altında ezilmiş, bir sebepsiz böceğin, canhıraş yalvarışlarını…
Ve bir cenaze namazına muhatap olamayışlarını…
Pisipisine… Sebepsiz… Ben susayım…


Beni bilirsin işte…
Yani, az çok bilirsin…
Ya da çok az…
Aşk dolu sevişlere hürmet eder şiirlerim…
Kölesidir susmamacasına, şu tükenmez kalemim…
Beni bilirsin…
Yani az çok ya da çok az bilirsin…
Sustuğum zaman sevişir seninle hislerim…
Elini tuttuğım ve dudakların niyetine içtiğim parmak uçlarında ki şarabın sarhoşluğudur, kelimelerim…
Yani ben susayım… Ben susayım / Sen beni dinle…

Ben,
Su rengi bir gülüş olacaktım,
Dudaklarında…
Ve güneş rengi bir sıcaklık,
Sol yanında…
Uzanıp bir martıya sığındığında,
Boşlukları(nı) dolduran,
Bir çığlık olacaktım,
Sana aç bir martının,
Kanatlarında…
O zaman,

Ben susayım, sen beni dinle…
 




Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim ben de, senin kadar endişeli...

Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana, ama inandıramadım seni. Sen sorgularken beni kafanda, ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, oysa sen hep susmanın koynunda..

Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku, teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış ak kaşık değildim ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza.
O dünya ki, bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl da güzeldi. Zaten varsın diye her şey güzeldi ama sen buna inanmadın.

Ah bu sorular... Yaşamak varken sevdayı delice, niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben "aşk" dedikçe sen "hayır" dedin. Zaten az konuşan sen, olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya. Ben bir şey diyemedim.

Ne kadar zarar vermişim sana meğer... Nasıl değiştirmişim seni... Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem. Ama öyle oldu işte... Demek ki gitmelerin zamanı geldi şimdi.


Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım. Sanma ki benden sakladığın gülüşlerini yalancı yüzlerde ararım. Seni de götürürüm yüreğimde. Yokluğunu taşırım.

Bulup bulup kaybettim seni.. Ne yazık ki toz-duman edemedim kuşkularını, ne yazık ki kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde. Kokladıkça bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın.


Ne çok tanıdığımız var ayrılığımıza....
 
Yokluğun kıyamet alametim…

Sonsuzluk dünyasında hücre hapsi yaşamaktır sensizlik…

Bir gelsen… Bir görsem… Bir gülsen…
Sonra yine git istersen…
Sen bakıp bakıp daldıkça karanlık ufuklara,
hayallerin yarım benliğin eksik kaldığı an düşlerim desteğin olsun diye yüreğine,
karanlığa hibe ederim senli düşlerimi.
Bir yıldıza iliştiririm ömrümü…
Sen kendini kimsesiz hissettiğin ve göğe bakıp
Allah’ la konuşmaya başladığında kayan yıldızın kuyruğunda görürsün beni…

Yüreğinin mutluluğuna adamışım benliğimi yar…

İbadet saymışım seni sevmeyi…


Şimdi varlığındır ihtiyacım olan.
Artık hissetmek yetmiyor canıma.
Birebir varlığın olmalı yanımda...

Bakışlarımız çarpışmalı uzun uzun.
Nefesler birbirine karışmalı.
Seni hissetmekten çok yaşamalıyım artık…
Seni yaşamalıyım...!

Her gece gözlerimi kapattıktan sonra hafızamda kalan son görüntü gözlerin olmalı...
Ve her yeni güne başlarken gözlerimi açtığımda ilk seni görmeliyim...
Bir karış yakınımda olmalı yüzün, nefesin yüzüme vurmalı...
Sensizlik cinnetim olur yar..!

Dinle "kanatsızım" dinle..!

Aç yüreğini, aç gözünü…
Korkusuzca ver elini, tereddütsüz yaz sol yanına beni.

Mutluluğumuza gölge edene karabasan gibi çökmezsem eğer…
Gözünde bir tek damla yaşa sebep olana kahır olmazsam eğer…
Bu canı sana harcamazsam eğer…
Ve eğer son nefese kadar sana seni ne kadar sevdiğimi
hissettiremediğim bir günüm bile geçerse ömür defterimde…
Bir gün bile bu satırlar şahitlikten vazgeçerse sevdama…


Bu bedeni toprak kabul etmesin...!

Köpeklere yem olsun soğuk cesedim…
Bir yeminsin kutsalımda, canımsın…

Tek yeminsin…

Sadece sana mecburum, sana muhtaç…
Tek şahit Allah’ımdır.
Cehennem gibi yürekle, cennetlik bir aşkla seviliyorsun…

Mührümsün!...
 


"Sil gözünün yalnızlıklarını...(!) "

Özneler ve yüklemler kavuşsun diye devrik cümleler kurarız bazen ...

Kavuş(tur)mak elimizde olduğunda bu kadar kolay olur iştee her şey ! Anlamadan bir anda !


Ama her zaman devrik cümleler kullanamayız haliyle... İşte o zaman özne bi tarafa savrulur , yüklem bi tarafa ......

Araya binlerce kelime girer...

Kelimeler bazen öyle can acıtır kii yara bere içinde kalırız!

Bu yaralar eskitir yüzümüzü...

Göstermek istemeyiz eskimişliğimizi, yaralarımızı... Öyle duvarlar öreriz ki etrafımıza kimsenin içeri girmesine izin vermeyiz ...

İşte bu zamanlarda ;

Bir maskedir sanki yüz kimi zaman içindekinin dışındakine benzemediği....

(Hadi kalk şimdi tak maskeni ve yaralarını sakla... )
Satranç tahtasından çıkarılmış bi taş olsun üzüntün ! Ama insanlar onu oyuna dahil olmayan bir taş olarak görsün !!!!
 
Yüzlerce mektup yazdım sana sevgili.

Binlerce satır döktüm ayaklarının altına.
Her bir sözcüğünde derdim sana olan sevgimi; her bir satırında kümeledim sana hasretimi...
Yüreğimin en kuytusunda sakladım her birini, hatıraların kollarında.
Bilmedin, duymadın, görmedin.

Ay karanlık bu gece.
Soluğu kesilmiş yıldızların, nefesi yok bulutların.
Tüm dünya durmuş, zaman durmuş.
Tüm ağaçlar kulak vermiş sevgime.
Sokaklar beni dinliyor sessizlikte...
Sensizlikte...

Mısralarım daldı yine hayallere, bir mektup düştü yüreğime.
"Özledim" dedi kalemim, yazdı ellerim...

"Özledim, sevgili,
Kumral perçemlerini özledim...
Saçlarının alnımı usulca öpüşünü
Derin çizgilerin altında çakan gözlerini
Bakışlarındaki ela gölgeleri özledim;
Hüzünlü ve yorgun..."

İlkyaz güneşleri savruldu belleğimde. Ada vapurlarının saatleri karıştı sözlerimde. Son anda yakaladım baharı ela gözlerinde. Tuttum ellerinden sevginin, sımsıkı tuttum. Bırakmadım, kapsın martılar düşlerimizi. Bırakmadım, aynalar yok etsin yüzlerimizi.
''Hala dudaklarımın kenarında bir gülümseme yapışıp kalmış bugünden yadigar'' dedi sesin.

"Özledim" dedi kalemim, çırpındı kirpiklerim.

"Özledim, sigara kokan sesini;
Gönlümü sevgiyle sarmalayan ılık nefesini
Nisan yağmuru gülümsemeni özledim...
Sonbaharda yaşattığın ilkyaz güneşini
Kavuşmalarımızı özledim;
Gecenin sabahla buluşması gibi
Doyumsuz ve dingin.."

Hasretin yaktı Ada''yı, yaz günlerinde.
Bekledi bakışlarım bir nefesini, bir sesini.
Merak etti; neredesin, kiminlesin?
Hatırlar mısın seni anan dizeleri?
Hatırlar mısın ellerimin yumuşaklığını, gözlerimin sıcaklığını, saçlarımın Ada rüzgarında dalgalanışını?
Sana bakışımı hatırlar mısın?
Unuttun mu yeminlerimizi?
Benliğimizi kül eden o ateşi unuttun mu?

"Özledim" dedi kalemim, kavruldu yüreğim.

"Özledim, şimşekler yakan temasını
Delidolu sağanaklarda ıslanan arzularını
Aşkını haykırmanı özledim...
Ellerinin yüzümde iç çekişini özledim...
Sevgiye aç ve çılgın... "

Gün hazana uçtu göçmen kuşun kanadında.
Kızardı yapraklar, uçuştu sarı meltemlerin ardı sıra.
Dövdü poyrazlar Ada yamaçlarını.
Koptu tufanlar, sarsıldı kıyılar kızgın dalgalarla.
Kestaneler yuvarlandı ayaklar altında; sıkıldı sokak lambaları derin yalnızlıkla. Duyamadım soluğunu yanaklarımda.
Kırıldım sırça misali, darıldım sana...
Yokluğuna...
Suskunluğuna.
Hüzünlü perçemlerin geldi aklıma, düştü yüreğime bir mektup daha.

"Özledim" dedi kalemim, eğildi gözlerim.

"Özledim, avuçlarımdaki yüreğini;
Hazan yaprakları misali boynu bükük...
Anıların kuytusuna saklanan vaatlerini
Gerçekleşmeyecek hayallerini
Hüzün dolu vedalarımızı özledim;
Çaresiz ve dalgın.."

Sonuncuyu yazdım az önce, kış kapıyı çalınca.
Bavullarımı toplar gibi topladım senli anılarımı kucağımda.
Her birini özenle katlayıp sakladım gönül bohçamda.
Bir daha aklıma düşecekleri güne kadar yatırdım hislerimi uykuya...
Anıların kollarında...

"Bitti" dedi kalemim, sustu dillerim...

"Alıp da gittiğin bir yudum sevgiyi,

Varlığını özledim..."
 
Öğrenemedim bir türlü!

öğrenemedim hayatı,yalanlarını bilemedim insanların hayince duygular taşıyabileceğini.


Acımasız olabileceğini hayatın, yalan sevgiler olacağını bilemedim.

ben severkern tüm insanlığı,dostum dediklerim takmadılar mı ilk çelmeyi?
Hata bende miydi? diye düşünür dururum şimdi
Güvendim ,Sevdim ,inandım ,sanırım suçluyum
"yalan" söyliyemedim işte bu yüzden suçluyum.
alışamadım ,öğrenemedim lanet hayatın yalan kuralalırını, ve incindim
hala incinen benim kalbim.
Ama yoruldum artık,gücümün tükenişinin feryadları kulaklarımda çınlamakta

yeter .....yeter artık ....

neydi istenen benden ne yapmalıydım incinmemek için severken
güvenmesem sevemem güvenmezsem ben gülemem.
çok görülen yaşam çok görülen mutkluluk,artık aramıyorum sizleri
beklemiyorum umutla bir gün yeşerir mutluluk filizleri diye.
Aslında filizlense bile artık ben kopartacağım onları,korkuyorum artık.
sevgi dolu kalbimde nefreti ekenler ,
umudun yerine ekilen zehir çiçekleri açmış kalbimde
soluksuzum ölüyorum......
anlatamıyorum kimseye anlatamadım.
kader denilen buysa ve ben onun oyuncağıysam haksızlıklar benimle oynarken
yalan dünyalarında bizleri kukla edenlerle neden oynamıyor
kötü mü olmalı insan? .kalplerde karanlıklar mı dolaşmalı.......
bir anlasam, bir anlasam......!!!
 
Günlerden pazar...
İnce belli bardakta çay içiyorum, denize karşı
Hüznüm başımdan aşkın...
Susmuşum yine
Herşeye.
Herkese...
Avazım çıktığı kadar...
Sonra...
Derin bir iç çektiğimi hatırlıyorum
Ve...
Bir anda ellerimdeki izlerin içinde buluyorum kendimi
Her çizgide ayrı bir anı...
Koşuyorum, yaşıyorum , heyecanlanıyorum her bir çizgide
Sonra martıların sesi bozuyor büyüyü
Yine deniz, ince belli bardağımdaki çayım soğuk, ellerim... ve ellerim donuk
Susuyorum...
Sen gitmişsin , anılar bitmemiş, bitmezmiş meğer...
Şimdi...
Ellerimde son satırlarınla süslü grimsi bir kağıt
Yüreğimde adı "SEN" olan sızım
Dilim lal...
Gelmeyeceğini bile bile...
Bekliyorum
Denize karşı, hala hayalinin dolaştığı o sahilin kırık bankında...
Suskunca...
Hadi gel ne olur!
Zaten...
Hüznüm başımdan aşkın..
 



Bir deniz kıyısında, küçük bir kumsaldım...
Dalgalar okşardı kumlarımı, bir anne çocuğunun saçlarını okşar gibi...

Her dalga gelişinde, bu sefer gitmeyecek sanırdım, ama hiçbir dalga
kalmazdı kumlarımın üzerinde, bir nefesten daha uzun süre...

Kimi dalgalar bana deniz kabukları getirirdi, kimileri küçük, küçücük ama

çok güzel taşlar... Hatta deniz yıldızları bile getirenler olurdu ama
hepsi bu...
Hiçbiri kalmazdı bir nefesten daha uzun süre...


Kumdan kalelerim olurdu bazen... Altın sarısı kumlardan, kendi canımdan yapılmış.
Kollarımı açmış beklerken görkemli dalgaları, gelir umarsızca yıkıp giderlerdi kalelerimi, arkalarına bile bakmadan...


Kimi büyük bir gürültüyle gelirdi, köpüklerini saçarak etrafa büyük bir haşmetle;
kimiyse sessiz ve sakin, karanlıkta bir fısıltı gibi...


Ben hep en gürültülüsünü, en köpüklüsünü beklerken, anladım ki benden en çok şeyi onlar alıp götürüyordu...Sessiz sakin gelenlerse sanki bana dokunmaya kıyamıyorlar, geldikleri gibi dönüyorlardı masmavi evlerine...

Bazen biri gitmeden bir diğeri çıkıp geliveriyordu. İşte o zaman bilemiyordum ne yapacağımı... Birini kucaklamak isterken diğeri kayıp gidiveriyordu avuçlarımdan...


Gel-gitler oluyordu bazen... Kıyılarımdan giden dalgalar dönmüyorlardı geri.. Ve ben yalnız kalıyordum uzuuun bir zaman... Ve ilk dalga vurduğunda sahile yeniden büyük bir gürültüyle, içimde bir çocuğun mutluluğu büyüyordu...

Haydi güzel dalgam, ne olur gel artık,
İster fırtınalarla gel, ister meltemlerle.. ama ne olur gel...
Sahilde bıraktığın köpük köpük gözyaşları yetmedi mi?
Bak görmüyor musun? Açtım sana kollarımı.Gel söndür yanan kumlarımı, içimdeki ateşi...
Yoruldum seni beklemekten, Yoruldum gel-gitlerden...



GEL-GİTME ARTIK!!!
 


İcimdeki acı bir anda katLanıp cıkıverdiqinde kar$ıma keLimeLerin suskunLa$ıp beni boqacaqını dü$ünemezdim biLe..
Ama oLuyormu$, bak i$te nefes aLamıyorum yava$ yava$....
Gitqide kesiLiyor derinLerdeki sesim ve qitqide sıradanLa$ıyorsun sende herkes qibi…

Unuttun mu dediqimi sana sevqiLi,
İzin verme demi$tim unutmama seni…
İzin verme sıradanLa$mana,
İzin verme anıLarımdaki yerini bozmaya…..

HaLbuki sen coktan karar vermi$sin sıradanLa$ıp yok oLmaya....
HaLbuki sen istememi$sin yüreqimdeki o yeri…
Ve coktan kayboLup qitmi$sin de ben bir hayaLin pe$inde doLanır oLmu$um saf a$ık misaLi…


HaLbuki ben senin farkLıLıqını sevmi$tim , sebepsiz qüLümsetmeni beni ve huzuru....
GözLerinde yakaLadıqım ve avucLarında hissettiqim o huzuru sevmi$tim sevqiLi…

Hani demi$ ya $airin biri…


Ben seni hic sevmedim ki…..


Gercekten; ben seni hic sevmedim ki sevqiLi,
Ben senin bana baqı$Ladıqın qüzeLLikLeri sevdim,
Ben senin anıLarımda yer etmeni sevdim beLki,
BeLki de qökyüzünü iLk defa seninLe bu kadar net qörmemdi ceken sana…


Ne önemi var ki $u saatten sonra....
Ne önemi var ki sözLerin…

Susmak istiyorum ben, susmak ve bir daha hic konu$mamak…
KeLimeLerim boqarken beni, yardım biLe istememek kimseden…
Ve sadece senin yardım edebiLeceqini biLerek suskunLa$mak qitqide…
KaLemimden damLayan kan damLaLarında boquLmak beLki de…

İcimin yırtıkLarı qün yüzüne cıkıyor yine derinden…
Görüyor musun yar, bir bir bıcakLar sapLanıyor kaLbime senin diLinden…
Ve bir bir yaraLar acıLıyor sebepsiz…





Yüreqim yanqın yeri,
Yüreqimdeki sen aLevLerde....
Yar uzat eLini,
Uzat cıkarayım seni....
Kor etme kendini,
KüLLendirme yüreqimdeki yerini…
Yar cık, cık yanqınLardan....
Serin yaqmurLar bekLiyor ikimizi…




Yazmaya caLı$tıkca sacmaLıyor diLim sevqiLi…
Susmak yakı$ır diyorum ve susuyorum…
Gitqide qücsüzLe$iyor nefesim…
BoquLuyorum…

Ve son kez tekrar ediyorum sana, o $airin diLiyLe sevqiLi…


Gercektende ben seni hic sevmedim ki,
Ben senin bana baqı$Ladıqın qüzeLLikLeri sevdim,
Ben senin anıLarımda yer etmeni sevdim beLki,
BeLki de qökyüzünü iLk defa seninLe bu kadar net qörmemdi ceken sana…



Ve $imdi diLimde bir sus var cörekLenmi$… SeciLmi$ bir diLsizLik ya$ıyor bedenim, korLa$an aLevde qördükce seni…
 
Suskunum... Hem de çığlık çığlığa bir suskunluk benimkisi...


Konuşacak bir şeyim olmadığından değil ama, cesaret edemiyorum artık.
Öylesine alışmışım ki içimdeki sene . Seviyorum Seni…Bak böylesine rahat binlerce kere söyleyebiliyorum yada yazabiliyorum kağıda milyonlarca kez.. seviyorum seni…Paylaşmayı denersem bir daha kaybedeceğim korkusu benimkisi.Kaybetmekten korktuğum bana ait bir sen.İçimdeki sen…


İçimden çığlık atarak susuyorum... Susuyorum...

içimde o kadar güzelsin ki...

Sana susuyorum...


Demiştim ya "yüreğim susmayı öğreniyor". Asli yok. Sevdiğini anladığında insan içinde duyduğu çığlığın yankısı hiç bitmiyormuş yeni öğrendim daha. O hiç susmayacak... Her gün, her saat bana haykıracak, bağıracak, parçalayacak içimi. Benimse yüzümde o gülümsemem yer edinecek tekrar tekrar... O hiç sevmediğim yüzlerinde maske var ya bunların dediğim insanlardan olacağım…

Her soğuk üşütmediği gibi,her ateşte yakamazmış insani... üşüyorum ; alev alev üşüyorum... Hani saatlerce sessiz, tek kelime etmeden sana bakışlarım var ya;
gözlerinde beni ısıtacak olan anlamları yakalamaya çalışma çabamdan başka bir
şey değil...

Ve her yakaladığımda kaybettiğimi hissetmemden öteye gitmeyen bekleyişler... Ve her kaybettiğimde yeniden yakalama çabam...Tüm çabalarımı bir celsede dar ağacında asmak istiyorum bugün.Üşürken alev alev yanmaktan ve yanarken üşümekten kurtulmak istiyorum.Çığlık çığlığa suskunluğumu dinlemekte istemiyorum.Dilin ucuna gelip de yutulan kelimeler boğazımı yakıyor artık…Kaybetmekten korktuğum içimdeki seni kendimden saklamak istiyorum..
 
Deli YüreĞime DeLi Sevgiler Yakışır...


Bir gün daha senin hayalinle geçip gitti...Umutlarımın can evinden vuran gecenin yalnızlık ayazında üşüdü yüreğim...Defalarca seni sayıkladı dillerim...Hayalin karşımda dans eder gibiydi sanki...Onun dansına eşlik etmekten başka yapacağım birşey kalmamıştı sanırım...

Bıraktım kendimi hayalinin kollarına...Hayal de olsa sıcacık hayal de olsa umutlarımı beslerdi güzel elleri yumuşacık...Akıp giden zamana isyan eden asi yüreğim isyan edemedi bu duruma..."Neden yoksun?" diyemedi hiç...Yüreğimden dökülen yaşlar önce içimi sonra yüzümü ıslattı...Ayazda buz tutmuştu göz yaşlarım...Varsın olsun onları hayalinin sıcaklığı eritir de düşer elbet kucağına...

"Divane aşık gibi dolaşırım yollarda....." ne güzel isyan eden bir yürek söylemiş bu türküyü...Asi yüreğime gecenin karanlığına inat hayaline bir kurşun sıkıp sana koşmasını benimsetemedim bir türlü...Engelli bir insan gibiydi yüreğim...Sana gelmek istiyor her ayağa kalktığında düşüyordu...Belki de düşürülüyordu...

Bu yüreğe çılgın sevgiler yakışırdı bir zamanlar...Delice hesapsızca sevmeler ve doyasıya herkese inat yaşamak sevgileri..."Yaş 35 yolun yarısı" demiş şair...Neden hep beden yaşları?Yürekler hiç yaşlanmaz mı acaba? Saçlardaki aklar gibi düşmez mi yüreğe de hafif hafif kırlar?...

Deli yüreğim aklıma da giriyor sonunda kanıma da sanırım...Deliriyor muyum ne? Hayallerle sevişen umutlarıyla evcilik oynayan birine başka ne denir ki?...Deli yüreklere de deli sevgiler yakışır ama değil mi?...O zaman ben de;

DELİCE SEVİYORUM SENİ AY PARÇASI...



Deli yüreklere deli sevgiler yakışır belki de... Belki de deliriyorum...Belki de.................Neyse......
 
Kilitlenmiş kilitler, üste üstelerden üst bir ben tanımsızlaşıyordu.Uzak sevmelerin kapı aralarında baktım sana..Sen kilit üstüne kilit nedir bilir misin?
Bakmanın sana kaçmanın en güzel yerinde kalmak nedir bilir misin? Kuş tüyü hafif alışmalarımda elimi uzattım havada kaldı.

Lale bakışlı umutlar uçuruyor baharımı. Hani bir gün geleceksin lecan olarak,laleler arasında yaşayacağız.Laledir, gelmesen beklemezler,solar hemen aşka…Kime bakayım,hangi yüz seni bana yakın ermiş sıcaklık kılar.

Ar altında hasretim,har yakar azlarımı.Yetemem sana.Uzaksın.Ancak özlemlerini giydirirsin resmime.Çıplak umutların gelir kapsam alanımdaki düşlerime.İçimde sen lekesi..Kırık dökük kilidin de açmıyor gecemi,gündüzümü,uykusuzluğumu,melankolik ko larımı. Koma beni komilik yaptığım sevda otlangacında.Gözlerimde ömürler sönerken,sen benden bir ömür kiralarken örselenmiş ayıplarını ve yanlışlarını yıka.Uzatma kırılmış paftalarımızın fay yakınlarını.Ki depreme alışmış iki uzaklıktan daha büyük deprem nerde olabilir.Yüreğimden tutku evine sızan dilsiz sularımda yıkan.
Susuzsun.
Kurumuş kurulu düzeninde gül yetiştirmeye geldim.Bülbül olarak yuva yapacağım en güzel gülün yaprağında.

Gel
Sayıkla sözlerinle aşkımın tütsülenen yüklerimde
Belki kalırsın. Belki asarsın son kilidini viran hanıma, canıma.

Günlük gazetelere yazıyorum, senden uzak kalışlarımın ilanlarını.

İlanlarımdan gemimi yürüttüm sevda ahvaline.Tercüme etsin sana sensizliğimi mantık-ı tayr.Belkıs sarayına gelemem ki ben saray ötesinde ördüm sevdamı.Mecnun ve Ferhat’a özel ders veren olarak İstanbul’da sensizlik çölü kuramam.Düşlerimi düştüğüm her anda kullandım.
İki yanı giyotinlere açık sevda dolabımdasın. Gelişin, gidişin ince incelerde bilesin.Ne yana baksam,yağmur,İmran olur uzaklarımda.Monileşir,zümrütler açar komşu şehrimde.
Çaresizim.
Zamansızım.
Sensizim.
Yağmur ol yağmur kal kalışlarımda.İstanbul ‘da bul beni ey ben..

İmar edilmiş,İmranlarım ol.İmar et sevda kentini,kent ve aşk üstüne.Sütten bir nehir aksın,sütüne özlemlerimi sürüklesin senden.

Sen kumrularla konuş benden.Kumsallımıza kum dök en içten içlenişle.
Yusufcuklarımı vurdular Yusuf’u attıkları kuyudan.Biraz Yakup her şeyime.
Gözlerim o yüzden sana karşı nemli ağıtlarla bakışır.
Sırtımda binlerce dünya sen derdi,şekva olmuş hazlarımın hazırındasın.Gelsen ne gelmeler gelecek biliyor musun?
Öksüz ceylanlar kaçıyor sensizlikten.Kimyası aşka şifreli uzak hayallerimin eskiz şifrelerini ver bana.Ban beni ver.Vurulan her vuruluşuma önce yağmur öncesi,sonra yağmur, sonra Ankara’ya gerek yok,başkentsiz yaşamak daha güzel sen her kentim olurken.
Buradan, hiç görmediğin,hiç duymadığın sözcelerden ruhuna kentler kuracağım.Mutlu olmak senden ders alacak,huzur adres soracak.Hızır ve ruhun zevki yoldaşın olacak …Yeter ki iyilerinin kimyasını bozmadan gel.

Ve bilir misin hiçbir gül açmaz oldu sensiz her can bahçemde.
Her gül yaprağının üstüne sensizimi yazdım,bir gün gelirsen silinir her şey.
Ama sen gene de beni tutuştur tutkularda, mavi sevgilerin dalgalarında yalnız bırakma.
 
Yüreğim ardımda,
Yüreğimde sen...
Geliyorum bir yerlere, bir yerlerdense gidiyorum.

Ardımdan gelen bu aşkı sahiplenmek öyle huzur verici ki.

Yol yol uzuyoruz,
Ardımızda ne bir siren sesi,
Ne bir karabasan gürültüsü..

Sen gittiğinden beridir, portre fotoğrafım yok benim. Sadece gidişime şahit yol resimleri...

Yol yol sana uzuyorum...

Bağlayacağım yüreğine yüreğimi kör düğümlerle...
Kararlıyım!
Çünkü;
...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…