krizantem şiir defteri...




----Sevmek---
Gitmeyi de becerebilmektir...

Becerebiliyorsan gideceksin!
Başını yastığa koyduğun zaman;
Bir gidişin vehemi zonklatacak beynini...
Gözlerin maziye daldığı zaman;
O en kahredici sır çöreklenecek içine...
ve
Sen bunları göze alabiliyorsan;
Gideceksin
Çünkü:
Sevmek Gidebilmektir bütün

----sırlarınla beraber----

















engin nurşani / adına bir çizik çektim
 
biR kaç yıL öncesiydi; takvim yapRakLaRı eski biR zemheRi gününde asıLı kaLmıştı, gözLeRinizdeki yaşLaRsa tek çoçuksu taRafınızdı ve yüReğinizin köşesine bağdaş kuRup otuRmuştu sevdası.. biR bayRam sabahı heyacanıyLa bekLiyoRdunuz, geLişiyLe şehiRLeR saRsıLmıştı biR "eyLüL" fıRtınasında hani... işte böyLe başLamıştı yüRekLeR aRası sevda taşımacıLığı aRanızda... sanki yeni doğmuş çocuğunun yaşıyoR oLması mucizesini henüz kavRayamamış amatöR biR baba gibi sığamıyoRdunuz kabınıza... en çokta uykuda seviyoRdunuz, o kadaR sessiz o kadaR haReketsiz uyuRdu ki değiLmi? aRada biR nefes aLıyoRmu diye kontRoL edemeden duRamazdınız... bazen hafifce göz kapakLaRını aRaLaRdı ve mahmuR gözLeRLe sizi izLeRdi o an yavaşca yakLaşıR ve o uyku esnasında dudakLaRından usuLca öpeRdiniz... hakLısınız iç geçiRmekte, çok sonRaLaRı aynı dudakLaRdan kitLeLeR haLinde size düşman sözcükLeR sıRaLanmıştı... sizden gitmek istiyoRdu, beLkide başka biRini seviyoRdu aRtık vee usuLca çekti eLini eLinizden haLa paRmak izLeRi avucunuzda değiL mi ? evet şimdiLeRde kaf dağında masaL o sevgi evet biLiyoRum çoktanda unutuLmuşsunuz gibi...


Ve o gün sizin boğazınız düğümLeniRken onun biR şaRkı doLanmıştı diLine gideRken...

işte gidiyoRum biRşey demeden,
aRkamı dönmeden, şikayet etmeden,
hiç biRşey aLmadan, biRşey veRmeden,
yoL ayRıLmış göRmeden gidiyoRum...

Evet gidiyoRdu, biLiyoRdu biRşeyLeR söyLemenin çok geRisinde kaLdığınızı işte o yüzden aRkasını dönmeden iLeRLiyoRdu... hüzünbaz anıLaRdan başka biRşey bıRakmadan, kendi hissesine düşen yaşanamamışLığı, yaLnızLığına katık edip gidiyoRdu... o gitmeye açtığında yeLkenLeRini uğuRLandığı gün biteceğini düşünüyoRdu... aynı zamanda zoR oLacağınıda düşünmüştü hatta koRkmuştuda biRaz, hoşçakaL deRken seside hüzünden değiL sizden koRktuğu için titRiyoRdu... koRkuyoRdu çünkü gitmesine engeL oLacağınızı düşünüyoRdu yada gitmesini zoRLaştıRacağınızı... ne düşündüğü gibi nede koRktuğu gibi oLmuştu, biR kuşun göğe kanatLanması kadaR koLay oLmuştu onun için gitmek... çünkü anLayamamıştı; onu, kendisinin iyi oLacağını ve mutLu oLacağını düşündüğü için yüReğinizden şaRtLı tahLiye ettiğinizi....


Ona ne kadaR koLay oLduysa sizin içinde biR o kadaR zoR oLmuştu gidişi, hüzün isyanına duRuyoRdu bazı geceLeRiniz, o hüzünLü geceLeRde teninizi kopaRıRcasına ısıRıyoRdu ayaz ve seRt biR mukavva makamında inLiyoRdu RüzgaR... sessizLiğin esaReti döRt biR taRafınızdan kuşatmıştı suskundunuz ve sadece asi umutLaR besLiyoRdunuz yaRınLaRınıza... yaRı umutsuzLuğa kapıLıyoRdunuz bazende, yapRak gibi döküLüyoRsunuz, kimsesizsiniz ve dedim yaa iLk kez bu kadaR suskun....


vee ayLaR geçeR...

Zaman neden çabuk geçiyoRmuş asLında değiL mi? siz saatLeRin duRduğunu düşünüRken günLeR hep biRbiRini kovaLamış siz faRkına vaRmadan, hatta mevsimLeR biLe devRiLmiş aRdı aRdına, hayat nede güzeLmiş meğeR ve yaşamak hayatı doyasıya... güneşte yüzünü gösteRmişti değiLmi daLLaR meyvaya çiçekLeR tomuRcuğa duRmuştu ve çoktan unutuLmuştu bazen yüzde acı biR tebessüm yaRatan küçük hatıRLamaLaR dışında "o" ve "onLu" günLeR....


ve biR zaman daha....

ve biR zaman daha geLecek ki o an kaRşınıza işte o dikiLecek.. gidişi gibi geLişide onun için koLay oLacak; yüReğinin saatinin itiRaf zamanını vuRduğundan, ayLaRdıR gizLediğini meğeR sizi ne çok özLediğinden bahsedecek, kimsenin siz gibi saRıLmadığından, ışığınız sönmeden geLdiğinden daha sonRa... peki siz? siz mi şaşıRacaksınız, yok asLında geLeceğini zaten biLiyoRdunuz, şaşkınLığını; bu kadaR Rahat, şuuRsuz geLebiLeceğini düşünmeyişinizden... aptaL yeRine konuLduğunuzu hissedeceksiniz, onun ise dünyanın en miğde buLandıRıcı insanı oLduğunu düşümeceksiniz...


sonRa...

sonRa mı? sonRası yok... bekLenen gün zaten kayboLmuş dünden... o değiLmiydi uğuRLandığı gün biteceğini, bittiğini düşünen ve söyLeyen, ne kaLmıştı ki ona sunabiLeceğiniz? hangi ışıktan bahsediyoRdu, gideRken aydınLığıda yanına aLıp gitmemişmiydi heR şey gibi? siz şimdi yoL veRin ona ve biR mum yakın kaLdığı zifiRide yoL aLışına, yaLnızca önünü göRebiLse çok biLe ona.... eyvaLLah


siz pek kuLak asmayın bu yazıLanLaRa bence "biR aRızanın teoRiLeRi" işte..
 
:Ellerimde birikmiş küllerden ibaretsin artık ömrümde...

Üflesem donarsın

Bıraksam uçarsın

Sen yanılgılarımın tam ortasındasın...

Yarım kalmışlık böyle bi'şey demek ki.Ve ıssız
ve yârsız
...doğrultamıyormuşsun bedeni.

Gidene yas tutmak siyah giymek değil
karanlığın ta kendisiymiş...


Yalnızlığa dair kırık dökük mısralarım dışında
dairliğim kalmadı hayata.

Tat yok
koku yok
haz yok...bu kimsesizlik çok bana!

Yıpratırken bu sensizlik aciz yüreğimi
hâlâ gözlerinde ufak bir ışık görme niyetindeyim.


Açsaydın

Görecektin belki...
Sonsuz bekleyiş

Sonsuz acılar üretmiş
Geriye kalan sadece geceymiş...

Yolun başında da geceydi buralar
sonunda da...Boşa giden onca sabahın ardından payıma düşeni gördükçe ben...

SUS'tukça sen...












edip akbayram / ben bir selvi boylu yardan AYRILDIM..
 

şimdi ben susayım, sen dinleme ..

Ey aşk da yeni yetme! Canı candan heder eden ahsen! aşk alınıyor altında kaldığı tüm kelamları üstüne..sen alınma,ben sana aşk değil(d)im!

bir hüzün boyu serpilmişsin züleyha’nın gözlerince..öl'esi güzelsin ki, kanıyorum sağ elimde sivri uçlu bıçak tut(uşturul)madan ..

sen bir baktın , alem içlendi..

sen bir baktın, izsiz bir gece arası, dizinden düş’tüm..annemin..

sen bir baktın.. topluklarımdan sarsıldım işte böyle!

sen bir baktın, huriler yüz görümlüğüne bedel cennetimi istedi!

sen bir baktın , a(h)dımı bildim!



bir sen bak! körüm!


keşke bu kadar aşk olmasaydık!
kim okumuş kulağına sâla diye ki, yusuf züleyha’ya yar ola!
beklenen sen değilsin! Korkmuyorum, zamanın zarara çaldığı bu dehliz köşelerinde, gölgenin düşeceğini zan ettiğim eşiklerde öylece durmaktan, akrebin yine dil hevasına sızdığı an kadar! Söyleseydin ya Yusuf, bir dil altına kaç yalan sığar! Kaç kaçamakta insanlık kaçar! Kendime ne çok sus’um var,sana en çok anlatacağım hiçbirşey kadar!



a’sem yar! kime astın kulaklarını böyle? veray-ı perdeler sereserpe züleyha'nın gözlerinin dibinde..aşka ziyan olmadı mı yaptığın..?sahi..kaç terkediliş de başın okşandı babanca..daha göçmeden a'lam annen mezarında! zevk diyarında mahzunluk düşmüşken aşklara,bir rüyan hayra varsaydı,o kuyunun kenarından geçerdi kervan...............
sonrasını en iyi sen bilensin…….ardı dayan(a)madı doğruya , bir yalanı kendinehak sayanın!



aşka çelme taktın.. kaldın altında!Kendi ipini pazara çıkarmak da neymiş Yusuf… şimdi bu gelinlik kız tafraları neyine ? kimden haya ediyorsun (güya) örtüsüz bersiz ! ki ırzına geçilmiş senden habersiz!

leyl yar’am!

Güneşin her doğuşunda nazarından haya ettiği günah güzelim..Duruşun istanbul’a dolunay! Yağmurun bile öyle küçük elleri yoktu, her gökyaşı sonrası toprak kokan… bu baş bedenime yükken, Nil yeşili gözlerin nasıl aklımdan gider? Aklım gider Yusuf , aklım gider..! yok mu muhacir bir yürek, (s)aklımı alıyorlar!

oysa.. zenimsin yarr!
gelecek/sen! gidecek var!


sen yine, haviye makamında ödenecek bedellerin ayıbına , ölüme ölecek kadar kal! aşka velu kaldıkça, aşk kalsın ardına!
Münadilerin diline düş Yusuf!
sen ki ; muhsane kadınların yazmasını sıyıran na’mahrem el! Sen ki ; helum anların hazzından çıldıran zenb!
Zerk etmek bize düşmezdi ama, sen şehvetin adına aşk takmışsın! Titre ve sarsıl dört duvar arası, aşka kendini şirk koşmaktan o zindandasın! Girsen de alemin gözüne, sultan kılınsan da mısır’a, sen gömleği önünden yırtılansın! sür cenabet beznini babanın gözlerine sür! haya etmezse o öz, züleyhâ'yı kurtlar parçalasın! O Nil kıyısında, alemin nazarına süzülen saçlarım eteğime doğransın iftiraysa ah'ım Yusuf'a!

bir beyaz lekeydi aşk..
dilimi guslet!


Kurtlara haber salın, Kan kokuyor bu diyar!
Zayii karanlıklarda, aslımı oynuyorken , gri kentlerce sobelendim..Oyun’du adı.. bir deli taş attı kuyuya, yar’a al(lın)dı, dokuz kat çarşafa bezenmiş haya!
züleyha yar(a)!! Ki ben değildim, Yakup’un gözlerine mil çeken acının zanlısı! bu kıssada tüm replikler yalan,ben değildim,

bir kelamdı seni Yusuf sandıran!




Hadi bana şimdi,'Nil rüzgarları avutur'de, merhabası eyvallah kokan küflü sevda yazgısını' ..
'Meryem hor görmedi seni, öz yusuf alınmadı' de..
'gömleğimi arkadan yırtışını bilmese de yar, bilir' de, Yaradan!
...........

aşk sustu..,
dilinin altında züleyha..

nikahın düş/tü, yürek araf'ımda!

























erdal güney / gül kokuşlum
 


Koşarak gelsen diyorum yağmurlu bir gecede
Ve o çocuk bakışların gözlerimde
Ellerin ıslak, gömleğin ıslak, sarılsan boynuma
Sımsıkı kucaklasam seni


Usulca öpsem yağmurlu yanaklarından
Ateşe kesilse birden üşümüş bedenin
Ellerin sımsıcak olsa avuçlarımda
Bu aşk hep sıcak kalsa


"Boşver" desen bana
Boşver, yaşamak işte bu yağmur sevgilim
Geri dönüşü olmayan bir yola çıksak birlikte
Bir sen bir ben
Bir de yağmurlar olsa
Mutluluk ellerimizde, gönlümüz hoş


İçimizde kükreyen sevinç ve iki damla yağmur tanesi
Biri sende diğeri de bende
Doyulur mu hiç yaşama?


Ama korkuyorum aramıza mevsimlerin girmesinden
Korkuyorum sana geç kalmaktan

Kaybetmekten korkuyorum seni
 
Ustamdan ödünç (ç)aldığım

“hüzün ikliminde” sözlerle ,geç kalmışlar ülkesinin dar geçitlerindeyim…
Boğuluyor kursağımdaki yalnız şarkı.
Saklanmayısa çalışırken sıcağında,
asılsız bir ihbarla suçüstü yakalandım ,kahverengi bakışlarına…
gözlem altında gülüşlerim…
Yine de hesapsızca boyandığım kahverengiliğine
emanet ediyorum haylazlığımı…
Harf başı dikiliyorum karşına satırlarda…
Konuşucunca susturulduğum cümlelerin
son noktasından sesleniyorum sana;



Duyuyor musun ?!...
 
Tıka basa yaşıyorum sevdamı

nefes alacak yer yok
biraz kırgınlık biraz kapris
yüreğimin davetsiz konukları..

alıp başımı masallara gidiyorum
külkedisinin hayalleriyle, masumiyetiyle seviyorum seni,
gece 12 oluyor, ben yine gerçeğe dönüyorum
elinde ayakkabım yerine yüreğim kalıyor
bırakma sevgilim.../... masallar mutlu sonla bitiyor..

kasvetli bir hava çıkıyor gökyüzüne
indiriyor tüm yıldızları
gözgözü görmüyor derken,
yıldızlar gözlerin oluyor.../...gözlerin ayrılık..

sebepsizce sarıyorsun beni
iliklerime kadar işliyor senli bir nefes
huzursuz bir dokunuş, ellerin saçlarımda
dur sevgili dokunma
ellerin ayrılık.../...ayrılık bana dokunuyor..

dilin damağına yapışık
birşeyler sızıyor dudaklarından
geveleyip duruyosun aklın karışık
konuşma sevgilim.../...ağzından ayrılık kaçıyor..

şehre bir yağmur yağıyor
ben özür diliyorum tüm ıslananlardan
gözyaşlarım yanaklarımda durmuyor
suç ne senin ne benim, yerçekimi bu..

anlıyorum bitmeye yakınken herşeyi
iç çekişlerimin son soluğu bu
bir tarafı yalnızlık tutuşturulmuş yakamda
yüreğim ağzımda
dur sevgilim kapat gözlerini
gözlerin ayrılık bakıyor.../...sen bana bakma..

şehir uykuya dalıyor,
bense ayrılığa..
uyanmadan git şimdi..

nefesim ayrılık kokuyor.. /sen nefes..










cevdet bağcan / bilesin
 
Bilmiyorum ben filmlerdeki aşkları. Daha doğrusu aşkı bilmiyorum ben. Hadi birisi anlatsın bana aşkı baştan. Nedir bu imkansız olan......


Aç kalmayı göze alabilmek midir, bir garibanın sofrasında aşk?
Yoksa son model üstü açık bir arabanın, hava yastıklı koltuğunda mı gizlidir aşk?
Onun gülüşünde bulmak mıdır gülümsemeni, hüznünü almak istemek midir onun? Acılarını almak istemek midir?
Sen yanarken ona dokunmamak mıdır? Canı yanmasın diye.

Aşk acaba romanlardaki gibi, filmlerdeki gibi mükemmel olan mıdır? Yoksa bir yanının eksik olması mıdır onun yokluğunda? Özlemek midir onu? Ona ait olmak istemek midir? Allah aşkına biri anlatsın bana aşkı. Ben anlamadım. Kaçırdım belki de bu dersi okul sıralarında. Söz bir kez daha anlatsın birisi. Uyumayacağım bu sefer sıramın üzerinde. Bana biriniz aşkı anlatsın.

Yada susun siz, benim aşkımı anlatayım ben siz doğrudur deyin.

İlk aşk dediğim tattığım şey ona bakmaktı. İlkokul sıralarıydı. Konuşmak ne mümkün o benim icin erişilmezdi. Masumdu. Şehvet yoktu onun teninde. Sadece önümdeki sırada oturur, saçlarına bakardım. Konuşamazdım onun gözlerinin baktığı yerde şapşal olurdum. Hoş ya şapşal sanardı oda beni...

Sonraları ortaokul sırasına taşındı, benle beraber aşk. Bu sefer başka şekilde. Ama gene aynı şapşalda can buldu. Sonraları cıkan sivilceler dedim adına. Dudakların sadece konuşmaya yaramadığını düşündüm. Oda gecti gitti. Gene şapşallığım kaldı başucumda.

Sonraları buldum sandım aşkı. Ya da bulduğumu hissetmek istedim. Ona ait olmak. Sonrasında arzulamak onun tenini. Sonra gene şapşallık. Yok yokkk aşk şapşallık olmamalıydı. Bir plajda ağır cekimde koşup sarılmak olmalıydı. Şehrimde hiç plaj yoktu. Ama hiç de koşmadım ben ona yavaş yavaş. Onu düşünmekti her an. Onun icin endişelenmekti. Aşk sahneleri varken tv'de onunla başrol oynamaktı. Rica ederim bu bahsi kapatalım demekti ona. Onun bir yanını güzel bir aktristte bulmaktı. Uyumaktı onsuz, ama hayaliyle. Gidişini seyretmekti. Bu sefer ayyaş bir şapşal olarak. Şişelerde bulmaktı onu. Çaresiz dönüşünü arzulamaktı. Tekrar öpmek istediğin dudaklarında SENİ SEVİYORUM demesini duyabilmekti. Ne şişelerde gördüm gözlerini, ne de dudaklarından duydum sevildiğimi. Alışmaktı aşk yokluğuna. Kabullenmekti istemesende yalnızlığı. Anladım ki aşk tamamlanamayan bir yapbozdu. Şekli olmayan, hiçbir parça yerine tam uymayan, yanlızlığının yerine onu koymaktı.

Aşk büyük acı be. Hergün birilerine yamamaya çalışmak yalnızlığını. Birilerinde onun izini bulmaya çalışmak. Yada ruh ikizini aramak. Neler kazandırdı bana aşk. Şapşallık, şişeler, yalnızlık, gözyaşı... Eksik olanlar vardı değil mi daha. Onları eklemem lazımdı. Mesela sabah yatağından kaldırması seni, öperek yolcu etmesi. Ya da gecenin bir yarısında çocuğa bak kavgaları etmek. Şehvetini söndürmek teninde.


Aşkı buldummu. Yaşadım mı hiç mi hiç bilmiyorum... Yok yok kalsın hayat ben almayayım artık... Aşk fazla bana..










erdal güney / ölmedi aşklar
 
meçhul bir yalnızlıkta buldum kendimi sen gidelii
kendi kurdugum labirentlerde kaybettim kendimi
beynim mi oynuyor bu oyunu bana
yoksaa sen mii??
kırbaç indirdi geçen her saniye yüregime.
okadar acımasız,,okadar hainceydiki vuruşları...
yoklugundaa yaşadım ben hayatla en büyük kavgamı.

her gece ayla birlikte dogdun sende
ve ben oturup seni izledim saatlerce
gözümü bilee kırpmadım sevgilim,
belki yok olursun diye....
agırlaşan göz kapaklarımla meydan okudum geceye delice...
ve her gecenin sonunda bizi ayıran o ışık
yine oradaydı işte..

tek muhtaç oldugum varlıgı aldı benden hayat
söyle nasıl gülümserim ben ona şimdii??
çektirdigi bunca acı neyin intikamıydı ki??

vücudumda açılan yaralar kabuk bagladı sevgili
her kapanışta yeni bir yara açtım
sanki vücudumda sayılı yoklugunun günleriiii......











hakan yeşilyurt / sana olan sevdamdadır bilesin..
 
SUS şimdi ..
Konuşma..
AnLamsızLıkLar doLu aramızDa..
AnLatamıyorum ..
AnLamak istemiyosun ya da ..
Boqazımda düqümLenen, sana söyLenmesi qereken cümLeLeri yuTTum..
Benim keLimelerim "seninkiLerden" daha ağır hazmeDemezsin inan..

UNUT şimdi..
Düşünme ..
Bırak kendini "bensizliqe" ..
Cevabını bildiqin soruLarı sorma bana.. SuçLu arama..

SİL şimdi..
Bitir..
YaşananLarın üsTüne basıp qeç ..
BenLi hayaLLerini savur oraya buRaya ..
Adımı aqzına doLama arTık..!!
Bakma arkana! adımLarını hızLı at ..
yakLaşman zor oLsun bana bundan sonra..!

GİT şimdi..
Kumbaramda biriken “öfkeLeri” harcama zamanı ..
Çıkmaz sokakLarı qeride bırakma mücadeLesi beLki de..!
Yeni sayfaLar açma zamanı, siLqi kuLLanmadan adı “mutluluk”olan bi' hikaye yazma çabası beLkide ..!

Son oLarak ..
Üzerime qiydirdiğin bu “BASİTLİK” bana hiç yakışmadı ..
Şimdi oLmasa da, zamanı geldiğinde çıkarıp atcaama eminim ..!
İşte çıkardıqım zaman sen üzerine “pişmanlıqı” qeçirceksin ..!
Ama unuTTuqun bi' şey war ..
Sen onu "ne şimdi" "ne de daha sonra" çıkarıp aTmayı beceremiceksin ..!











erdal güney / saklımdasın
 
Unutmak "yazık" olur diye,


Boşluğunda hiç tutunmadan düşüyorum gönüllü...
Kendimi duymuyorum nicedir,
Bu suskunluk senden sonra en sevdiğim...
Sadece benim....


Gölgeler arasından izliyorum insanları, sadece suretlerden ibaret sanki herkes.
Öylesine bir boşvermişlik sarmış aslımı.
"Yüreğin sahipsizdi, emanet bende gözüm gibi bakıyorum ona" demiştin,
Gözlerini aradım, yüreğimi bulmak için,
Bulamadım...
Yüzüme çarptığın kapılarda, sessizliğine karışmış.
Dört kapı, bir çift göz, iki yürek.....
Bir sensizlik, bin sessizlik...
Hepsi bu....


"Aç kapıları, bende sahipsiz izlerin kaldı...."



En sancılı mavilerden geçtim, buz gibiydi dokunamadım
Siyaha gülümsedim, beni sevsin diye
Senin gibi...
Avuçlarımda bir parça sen kalmış,
Parmaklarıma küstüm bu "bir parça" için..
Masallarım, koşarken düşen bir çocuk gibi
Epeydir yaralı dizleri, yüzünde masum bir çamur...


Öyle derin bakma aynaya, saklanamıyorum içime
İçim dışım sen doluyor, yüreğimde çiçek açıyor, gözlerimde yaz yağmuru
Ruhumla yüzleşemiyorum..


"Kapat gözlerini, çözülüyorum......."


Gittin, herşey bitti...
Birşeye ağladım ben: Canıma...
Nehirlerce kanadım, kör oldum, sağır oldum,
Görmedim, duymadım belki ama dilini kesemedim aşkın
Şimdi sessizliğin hangi harfindesin?
Bilmediğim bu alfabede hangi heceden sormalıyım seni?


Ellerim siyah bir gece,
Yüzümün coğrafyasında binbir deprem,
Enkazda mı kaldı şefkatinin izi?


Söylesene,
/E N S E V M E D İ Ğ İ N Y A L A N I N K A D A R B İ L E Ö Z L E M E D İ N M İ B E N İ/
 
Susayım dinle


Bugünde yaşa(ya)masam öl(E)mem...
Sevdanın hükmü kesildi
Aşkın bozgununda yürek
Umutlarım yetim
İnleyen gözlerimden
Kanlı yaşlar akıtıyor hasretin
İçime firak dokunuşunla
Tek celsede sustur beni...
Cenazemin son gözyaşı da düşsün geceye
Sana en büyük mağlubiyetimi sakladım...
Herkes kendi uçurumunu sever ya!
Gecenin gözlerine mil çekmiş kalemimle
B(s)eni mısralarda öldür bu gece...


/Konuştur kalemimi
Mısraları Savururken yüreğime
Bilmez kimseler
Her kelimesinde aşk yazdığını.../



.
Bir umuda bağlı artık pamuk ipliği hayat
Bir umut ki adı konmamış...
Rüzgârın gamından bir ürperti sızıyor
Başucumda sayıklıyor sevda
Düşümden ince ince kan sızıyor
Kursağımda yarım kalmış küfürler
Diz çöküp ölüm mavisinin önünde
İnsafsız gecelerin kulağına
Sensizliğimi fısıldıyorum...
Ölüm işçisi haykırıyor artık adımı
Hoşça kal teni ihanet kokan sevgili
Seni bende yaşatabilmek için
Son kez ödüyorum bedelini...
/Mirastır artık gecelerim sana
Kefenini yırtmış karanlıklarda
İntihar ederken sevda
Bir şair seslenişinde kesilecek gece
Sus /ölüm.../


Şair ölür...
Zaman ölür...
Aşk ölür....












edip akbayram / işte gidiyorum
 
Uzaklara dalıyor gözlerim. Bulutlar gri.. Bir rüzgar esiyor ve üşümeye başlıyorum. Saçlarım yüzümü kapatıyor, elimle açmaya çalışıyorum..

Ama duruyorum sonra.. Belki de rüzgarın elleriyle dokunuyorsun saçlarıma...



Kapatıp aslımı tüm gerçeklere, suretime açıyorum ruhumu.. Sessizliği dinliyorum, içinden sesini duyacakmışım gibi. Sanki birşeyler fısıldayacaksın bana, daha önce hiç duymadığım, hiç bilmediğim bir şey..



Ellerimle toprağı avuçluyorum, onunla karışıyorum hayata, sen oluyorum, sendeki ben oluyorum biraz da..



Tüm dünyayı susturup, konuşmak istiyorum seninle, fikrimde bile olsa yeter bana.. Artık seninle ilgili en küçük bir düş, en küçük bir anı, en küçük bir ses, ufacık bir düşünce bile avutabiliyor beni.


Tanımlayamadım..

Varlığında içimdeki heyecan, yokluğunda yüreğimdeki korku muydu aşk? Yarım kalmışları tamamlayamamanın verdiği huzursuzluk muydu yoksa? Belki de sendin aşk bende, ben bunu hiç farketmedim.

Öğrendim..

Yokluğuna alışmayı, sensizlikte bir başıma savaşmayı.. Bunları hiç bilemem, bilsem de öğrenemem, öğrensem de yaşayamam diyordum oysa.. Neleri öğretiyormuş bu hayat insana..

Unutmadım..

Seni unutmak aklımdan bile geçmedi, düşünmedim bunu hiç. Öyle çoktun ki, hiç bir yere sığdıramadım seni. Ne aklıma ne de yüreğime..

Sözler bitti..

Böyle bitmemeliydi oysa, çok cümlesi vardı kurulacak bu hikayenin, senli, benli "biz" li öznelerle.. Daha o kadar söylenmemiş, ertelenmiş, yaşanmamış varken, yazmamalıydı hayat sonunu böyle..

Sustum..

Ağlamıyorum artık..Saymadığım kaç zamandır gözlerimden bir damla bile gözyaşı akmıyor. Ne sana dair ne de hayata, içimde bir yerlerde gizliyorum onları da, seni gizlediğim gibi.

Sızlıyorum..

Zaman sarıyor elbet kanayan yaraları, gittikçe acısı azalıyor, ama geçmiyor bir türlü. İnce ince sızlıyor saklı bir yerlerde, dokunulduğunda tekrar başlıyor acımaya.

Bir perde açılıyor önümde, geçmiş zamanlara dair.. Gözlerimi kapatıyorum.. Sendeki ben oluyorum..

İlk bakışın canlanıyor gözlerimin önünde, gülümseyişin..

Sonra gidiyorsun, ardından bakıyorum öylece durup ben de.. Durdurmak için bu gidişi, sarılmak istiyorum ellerine, yapamıyorum..

Kapanıyor perde...

Suretimi kapatıp aslıma dönüyorum yine..

Şimdilik;

Hoşçakal..
Aşkların en güzeli,
Kavuşur elim sana günün birinde,
Sarılıverir beline,
Dokunur tenim sana yeniden..

Hangi gün taşınır dönerim,
Bilinmez..
Boş kalacak yüreğim,
Söz verdim sana,
Ölene kadar...


Ben seni sana emanet ettim sonsuz sevdam..
Yüreğimin senli olan yanını alıp, ayak izlerimi bırakıp ardımda, yürüyorum sonu sana çıkan yollarımda...
 
Nerden başlayıp nasıl anlatsam seni ? Nasıl döksem kaleme,yüreğimdeki sevda kokan cümleleri ? Bu defa hislerimden kaçmak yerine,hislerime tutsak olmak için savaşıyorum. " yenilmek " olmayacak bu savaşta...Her daim kazanıcam,her daim sana adım adım yaklaşıcam...

Öyle bir duyguki bana yaşattığın,kağıtlara sığdırmak zor.Yalnızca gözlerimle gözlerine akıtabilirim içimdeki aşk nehrini...Sedece ve sadece avuçlarımla avuçlarına bırakabilirim yüreğimde kanat çırpan kelebekleri...

Senden önce sevmenin bu denli güçlü,bu denli ucu bucağı olmayan bir duygu olduğunu farketmemiştim.bedenimin,ruhumun her zerresine asırlık bir ömür hızıyla ilmek ilmek işleneceğini tahmin etmemiştim.Şimdi yüzyıllık bir sevdanın yükü var minicik yüreğimde...Razıyım can bildiğim sevda dağının altında ezilmeye.Razıyım senden gelecek her cefaya her üzüntüye.Bilesin ki güzel gözlü sevdiğim,sebebi sen olan her yaşanmışlık,zehir tadında da olsa en lezzetli aşk şarabının tadını bırakır ağlayan gönlüme...

Ben en olağan halimle yine seni düşünüyorum...
Ve yine seni düşündüğüm için kendimi daha çok seviyorum...

ÖNCEM SEN,ŞİMDİM SEN,SONRAM SEN OLMALISIN...

Biliyorum,bu satırları okuduğunda,gözlerime ışıkları bırakan bakışların yine mutlu mutlu bakacak cümlelerime.Kimbilir belkide hemen ardından şarkımızı dinleyip koca bir "off" çekeceksin.Ardından bir sigara yakıp," kesin o da yakmıştır " deyip gülümseyeceksin.Ve her zaman olduğu gibi aynı anda aynı şeyi yapıyor olucaz...Sonra bu durum aklımıza geldiğinde susucaz...Diyemediklerim bir bir birikip içime bir sonraki sayfanın beyazlığında kendini bulmaya çalışacak.Sen yolunu bulmaya çalışan cümlelerimi beklerken,ben seni sevmeye devam edeceğim...Ve seni sevdiğim için kendimi daha çok seveceğim
 
Çığlık çığlığa bir sessizlikten geliyorum

Boğazımda susa mahkûm edilmiş kelimeler
Usulca aralıyorum göz kapaklarımı
Kirpiklerimin öte yanı uçurum
Eğer gözlerimden bir söz kaçırırsam; biliyorum ki öleceğim
Fırtınalı bir günde patlak verecek cinayetim
Hayata sırtımı döndüm bekliyorum


Karlı istasyonda içimde kaybolmuş gibiyim
Avaz avaz suskunlukta kendimi arıyorum
Gölgeme bassam düşeceğim


Kaçarak uzaklaşıyorum
Ardımda bırakıyorum tüm iz düşümlerimiGeceyi iki parçaya bölüyor yağan kar
İçimde sarhoş bir kadının ayak izleri
Bir oğlan çocuğu misketlerini fırlatıyor Haliç’e
Parça tesirli acılarımı cebimde taşımışım senelerce
Yanlışlarımı zaten yaşadım
Artık kendi doğrularımı yaşamalıyım


Hayat pis bir elma şekeri tadındaydı hep,
Çürüyen dişlerim değil düşlerimdi çoğu zaman
Ya hayat bize ağır geldi ya da biz hayatı ağırladık
Şimdi hangi kente sığınsam;
Kanım topuklarımda, cıva ağırlığında
Ne zaman elimi yüzüme götürsem;
Bir kadının gözyaşlarında boğuluyorum
Kadın iki eliyle tampon yapıyor ağzına
Bir aşkı daha kusmamak için,
Bildiği tüm küfürler can veriyor boğazında
Karlı istasyonda soluk alıp veriyor sayıklamalarım
Boş bir banktan seyrediyorum gece yayınını
Gece benim için seslendiriyor ‘’sorma ne haldeyim’’
Kirpiklerimin öte yanı uçurum
Eğer gözlerimden bir söz kaçırırsam; biliyorum ki öleceğim
 
Bir umudun kırık kanadından geliyor seslenişim sana.Öyle sessiz,öyle buruk ve çaresiz...
Siyahlara bürünmüş duruyorken hayallerim,gözlerimde hala senden izler...
Ve ardından derin bir iç çekiş... Sensizliğe,bensizliğe...
BİZSİZLİĞE belkide...

"SUSUYORUM"şimdi...

Susmak çare midir? dersen...İnan bende bilmiyorum.Yıkılışım, şahlanışımdan büyük.
Gittiğin günden beri hergün kendimden vazgeçişlerim,terkedişlerim umutlarımı ya da yokoluşlarım SENDENDİR bilesin.
Bir damla huzur katmak istersen eğer yüzüme,gel yeter...


"GEL..."


Gel de beslediğim bütün umutlarım, gebe olmasın acılara
Gel de , gönderilmemiş mektuplarımı al avuçlarımdan
Oku, ve bilki hepsi sana olan sevdamdan...

Gem vuramıyorum uslanmaz sevgime,gitmek istesemde gidemiyorum.Almışım ya seni mahremime bir kere, istesemde sökemiyorum işte.

Vurdumduymazlığın dindirmiyor içimdeki uçsuz bucaksız sevdayı,susuşların engel değil çığlıklarıma. . .
Gitmelerin bile mazereti olmuş seni düşünmelerimin.
Ah o gitmelerin... Sen gittikçe daha çok sevmelerim...
Gitmelerin , bitmelerim...

Acıya alıştım da bir alışamadım olmayışına... Alışamadım cehennemim olan yokluğuna...
Yanmalarım boşa değil.
Bir damla "SEN" istiyorum yalnızca.

Yanmışlığıma...
Bir damla huzur ver ve bir damla SEN...
 
Kadavradan ibaret bir gövde,

İmlası bozuk bir cümle..
Bir de aramızdaki büyüyen özlem..


Biliyorum gelmeyeceksin...
Ne sen olabileceğim gözlerinin dibinde..
Ne ben olabileceksin yüreğimin terinde..
Ama...
Bir cümle olduk biz..
Anlatım bozukluğuna meyal verdik ise de,
Sevgiye dair alıntılanmış,
En anlamlı söz olduk biz..
Bizden doğma mutluluğu var ettik
Sevda sağnağında...
Bizden olma bir fincan umudu tazeledik
Hayat çaydanlığında...



Ey kirpiklerinden sağdığım gökkuşağı yedi rengi,


Hüzünbaz hüzünleri unut..Ayak diblerine kök salmış siyah’ı da ..Koş yeni demlenmiş yürek demime..Sokul ve mevzilen gözlerinde kuruttuğum kirpiklerime..Şarkılar sustu biliyorum..Söz sırası bizde..Mutluluğumuzdan alıntı birkaç çift umudumuz var dudaklarımıza ördüğümüz..Erişmese de ellerimiz ellerimize, bir yolumuz var özleminde yürüdüğümüz..Sana kaç gel demiyorum..Biliyorum hakkım değil bu..Bırak kanlı bir savaşın içinde geçsin ömrümüz..Çilekeş bir sonbahar yaprağına özensin gözlerimiz..Aynı tende, aynı gölgede yürümese de mavi düşlerimiz, aynı sevdanın ıslak cümlelerinde büyüsün adımız..İlintilensin kokun Cennnetle, bize aidatlansın ayrılık...Ne fark eder ki..Ben sendeyim...Sen bende...Bükülse de cümlelerimiz , sökülse de alfabemiz biz bir cümleyiz..Sen ve ben...İki harf bir cümleden ibaret mutluluk...



Mutluluğuma umudumu bağışlayan,


Biliyorum özlem kör topal zamanlarında ilerliyoruz..Sen benden uzakta, ben senden ırakta yürümekteyiz..Dışı düşsüzlüğe gebe kalmış bir sabahın koynunda boyun bükmekteyiz..Bazen gözlerimiz nemlenmekte, bazen de özlem aramıza perdelenmekte..Ama bırakmak yok sevgili..Mutluluk umuda gark olmuşsa, artık dönüş yok bu yoldan..Ölüm ölümümüzü öldürmeden gitmek yok sevgili..Bırak ellerinden içmeyeyim bir bardak suyu..Bırak gözlerinde sabahlamasın yüreğim..Uzaklarda bana ait bir cümle ol yeter..Koynumda sonbaharları kurban edemesen de bırak yanımda hep umut ol yarınlara...


Sığlığıma / içimdeki yalnızlığa bir dirhem hayatı aşılayan,


Sus.Dikenli telleri dudaklarına getirip kanatma yaralarını..Kavuşmamanın ızdırabına kanıp içme hüznün şerbetini..Bak kör bir yüreğe sevgiyi öğretiyorsun..Büyüyor içimde ölen bir çocuk..Yarım değil cümlelerim..Mutluluk fiilinden umut deryası cümleler kuruyorum mavilere..Rüzgarı omuzlarıma alıp bulutlara yeni göç yolları buluyorum..Biliyorum her yol sana...Biliyorum her söz sana..Evet zor yaşadıklarımız..Zifiri bir karanlık ilerlediğimiz, bir ölüm kalım savaşı göğsümüzden sildiğimiz..



Bırak aramızdaki özleme bakıp durma..
Kefenle gözlerindeki ıslaklığı..
Gün vuslat zamanı..
Gün bizi bizde yaşatma anı..


Doldur gözlerine kız cocuğu hayallerini..
Yürü bana doğru harf harf..
Yürü bana doğru dua dua..
Bir de gelirken bana,
Bİr avuç maviyi çok görme sakın..


Unutma;
Özlediğim kadar Sen’sin..
Sevdiğim kadar Ben’sin..


“ Seni özlemin en güzel yanı;
Seninle her gün yeniden doğmak mavilere..
Hep nefes al emi..

Seninle hayatlansın bu hayatım....“
 
Yine o soquk.. Issız gecelerden biri....


Radyoda eski bir şarkı...
Gecenin karanlığı beni içine çekiyor,boquyor sanki... Konusmak istiyorum!
Çığlık çığlıqa bağırmak.. Ama olmuyor... Yapamıyorum! İçimde öyle bir sey varki tarifi imkansız... Günden güne beni ele geçiriyor.. Ben eski ben değilim artık...
Hayata karşı o kadar güçsüzüm ki suan.. Yine yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide buluyorum kendımı. Bir adım atsam diyorumsonsuz boşluğa dogru... Herşeyden kurtulurmuyum???
Mutsuzluktan,acılardan,mutlu gibi görunup rol yapmaktan....
Sonra diyorum kendı kendıme bu bi çaremi? Başka bi yolu yokmu bu çaresizliğin?
..................
.........
...
.
Bi cevap bulamıyorum..Yine kendı karanlığımda buluyorum kendımı. O aciz,çaresiz,mutsuzbir ''ben''le karşılasıyorum. O an anlıyorum ki tum yasadıklarım mutsuzlugum benim kaderim ve ne yaparsam yapayım kaderimden kurtulamıyorum...
Ve ben yine en iyi yapabildiğim şeyi yapıyorum.. Susuyorum!
Çığlık çıglığa susmak benimkisi...
Susuyorum!
Ben sustukça içimdeki acılar büyüyor...
Susuyorum!
Hayata teslim oluyorum...
Vazgeçiyorum herseyden..
Evet! BenSusuyorum!
Sustuklarım konusuyor...
Susmalarım anlatıyor bendekı çaresizligi.. Bitmek bilmeyen çığlık çığlığa haykırışları.. Ama ne duyan var nede anlayan...
Çareler çaresiz yine...Umutlar tükendi!
Mutluluk toprağın altında!
Ve ben yine
Çığlık çığlığa susmaların koynunda....

..
 
Bir sessizliği giyindim üzerime. Senden öncenin ve senden sonranın bana getirdiği en güzel duyguydu belki de sessizlik. Elimde kendimden başka konuştuğum kimseler yoktu.Kendimi kendime bırakmıştım ve kapatmıştım bütün seslere kapılarımı.



Ve…
Yalnızlığın hırçınlığında sahile atılmış bir kum tanesiyken avuçlarına düştüm bilinmezliğinin. Korkularımın kalp atışlarını duydu kalbin. Kaçmaya çabalayışlarımın adımlarını gördü. uyuyordum oysa..gözlerim hep açık bekliyordum sabahları ve gözlerim hep açık bekliyordum akşamları. Uyuyordum sessizliğimle. Bakışlarımı yere düşürerek uyuyordum. Bir avucun içine sığamayacak kadar büyüktü kederim. Bir avucun içine sığamayacak kadar kifayetsizdi. Anlat diyordun. “anlat” anlatmayı bilmeyene ne zordu anlatmak.






Ki…
Başaramadım…




Susmaya alışmıştı içime attıklarım ve çıkamıyordu harflerin önüne dizilerek. Sadece çabalıyordu sıradanlığını unutmaya çalışarak. Gözlerine bakıyordu ötelerden; anlatmadan anlaman için öyle yalvarır gibi bakıyordu gözlerim. Belki anlar diyordu, belki hisseder sessizliğimde içimde birikenleri. Belki sarıp sarmalar sesiyle sessizliğimi… Ve uzuyordu belkiler. Ve çoğalıyordu beklemeler.




Ve anlaşılmıyordu sessizlikte söylenenler…




Sen…




Sessizliğimin en yalın haliyle ama en samimi haliyle karşısına çıktığımtek insandın. Korkularımla, hıçkırıklarımla, yalnızlığımla, umutsuzluğum ve karamsarlığımla önünde durmaya gözlerine bakmaya çalıştığım tek insandın. Baktığın fakat hiç göremediğindim bende. Anlamaya çalıştığın fakat anlayamadığındım. Varlığı hissedilen ama bir türlü var olamayandım. Ben sessizliktim, sen kalabalıktın.
Bundandı…





Benim sessizlikte ısrarla kalışım. Ve bundandı senin beni hiç anlayamayışın.



Korkularımın kalp atışlarını duydu yüreğin ama hepsi bu kadardı… Duydu; anlayamadı. Baktı; göremedi.
Ve biliyorum artık



Anlaşılmıyordu sessizlikte söylenenler…




sessizim yine...Sessiz..
 
......

Ben sana sevmenin ne demek olduğunu öğrettim sende bana
SENİ SEVMENİN NE KADAR YANLIŞ OLDUĞUNU
Şimdi sırada gitmek var.
Yüreğimde kalan emanet sevgini vererek çıkacağım hayatından.Ve nasıl girdiysem yalan gözlerine öylece akıp gideceğim.Bir kaç damla gözyaşıyla birlikte yanaklarından süzülüp dudaklarında son bulacağım. Hani herşeyin başladığı yerde.
Şimdi sırada susmak var
Şiir bitince başlayacak sessizliğim.Duymayacaksın bir daha "seni seviyorum" sözünü benden. Bir başkasının söylediği en güzel söz bile titretemez yüreğini bundan sonra. Ve hiçbir şeyin değerini kavrayamaz benliğin ben sustukça.Suskunluğum saklıdır.İhanetinin suçlusu olan "dilinde" hani bana herşeyim dediğin yani yalanlarınla yaraladığın yerde.
Şimdi sırada gülmek var
Gözyaşıyla geçen yıllara inat gülmek. Yağmurlarla yarışmaktan vazgeçmek. Ama ben sende unuttum gülüşümü. Girişinde parkı olan şehirlerde kaldı tüm sevinçlerim. Çokça aşk.. özlem... isyanlar ve gözyaşı. İşte sana gençliğim.
Oysa ki herşey güzeldi bir zaman.
ADAM GİBİ AĞLAMAK BİLE KOYMUYORDU.
BUGÜNKÜ SAHTE GÜLÜŞLER KADAR
Şimdi sırada isyan var
"Sonsuza dek " diyen dillere aşkın gücüyle aşılan yollara. Kollarımda beklerken ellerde gördüğüm sahte yüreklere.
Ve bana hatırla diye bıraktığın geceler.. İsyan nerde başlar bilir misin sen? Sevgiyle çarpan kalbin ihanetle durduğu yerde.
Şimdi sırada maziyi gömmek var
Sonu hüsranla biten seneleri. Hepsi seninle yaşanmıştı. Mevsimlerin bir tadı vardı eskiden. Seni bana sevdiren yüzündeki imkansızlıktı.
MUTLULUK MU? UZUN ZAMANDIR UĞRAMADI...
Çünkü o uzakta ki bir şehrin tozlu kaldımlarında kaldı.
Şimdi sırada özlemek var .
Huzurla geçen yılları.
YALANSIZ,DOLANSIZ TÜM SAFLIĞIMLA KOLLARINDA UYANMAK İSTEDİĞİM SABAHLARI.
Geceleri uyurken hayalimde duran sıcaklığı özlemek. O sıcaklık şimdi resimlerin hatırlattığı anılarda saklı.
Şimdi sırada UNUTMAK var .
Yaşanan ya da yaşanmayan güzel günleri. Büyüsü bozuldu bu sevdanın. En iyisi kurutmak hayalleri ve bir daha kurmamak düşünmemek geçmişi. Ve sürdürmemek yalan yüreğimde yarattığım hiçbir geleneği. Bir güzelliktin uzun zaman önce yüreğimde yer eden. Şimdilerde ise çirkin ruhunla birlikte kaybolup giden.
Şimdi sırada teşekkür var
"Sevgili olmayı " başardığın zamanlarda yaşattığın mutluluk için.
PINARLARIMI KURUTUP BAŞKASINA AĞLAMAMI ENGELLEDİĞİN İÇİN.
Ve en önemlisi bir dilim ekmeği ikiye böldüğün için.
Aslında o kadar çok teşşekür borçluyum ki.
Mesela derslere sarhoş girişim! Hiçbir şiirimi istediğim gibi bitiremeyişim! Acıları yüreğime kazıyıp mutluluğumu gölgeleyişin! Çok sevdiğim şarkıları unutuşum. Hepsi senin eserin teşekkürler sevgilim. hasretim adaletin bumu senin....
Kalabalıklar ortasında yalnızlığı tattırdın.
BAKAMAZ OLDUM UĞRUNA KIRDIĞIM DOSTLARIN YÜZÜNE.
Açamıyorum odamın penceresini güneşe olan utancımdan! O çok sevdiğim rüzgar benden uzak esiyor şimdi. Sonbahar da küstü. Yapraklar öyle güzel sararmıyor. Oysa tek sırdaşımdı seni bana sevdiren Eylül yağmuru. gibi almanyda
Gençliğimi çöpe attım sayende ve yıktın beni ayakta tutan umudu.
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİM SON KEZ TEŞEKKÜRLER........
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…