Aklına esti miydi, yanında hafifçecik bir bavul, ayağında spor ayakkabı, kuş gibi, her kadın kesin arada bir kendi başına seyahat etmeli.
Nereye gittiğinin hiç önemi yok. Yemin ederim yok. Yeter ki git bir yere. Al minicik bavulunu, istersen kendi şehrinde misafir ol, ister başka bir şehirde veya bambaşka bir ülkede, artık imkanın hangisine müsaitse, git bir yere seyahate.
Kot, mont ve konvers ile.
Nefes al-ver, değişik bir hava kokla. Bir güncük de yeter. Git kafanı dinle, ruhunu dinlendir.
Çok yoruluyor kadınlar her türlü maddi-manevi-vicdani yükün altında, taaa ne zamandan beri hem de! Seyahat etmek gerek diyorum bize! Topuksuz ve en rahat şeklimizle hem de!
Yeni yerler görmek lazım. Insanlara başka bir gözle, sükunetle, hoşgörüyle bakabilmek için, kafa tatili yapmak lazım. Merak etme hakkımızı kullanmak, rutinden arada bir kaçmak lazım.
Elinde uzun zamandır okumayı isteyip de kapağını açamadığın o kitap, değişik yemek kokularının geldiği restoranlar arasında dolaşmak, daha önce hiç denemediğin bir yemeği tatmak mesela ve “Beğenmedim ben bu yemeği!” diyebilmek lazım özgürce.
Denemek lazım sevip sevmediğini anlamak için her şeyden önce.
Gece yatıp sabaha kadar deliksiz uyuyabilmek, sabah uyanma ve uyandırma paniği yaşamadan, bir sağaaa bir sola dönerek nazlanarak kalkmak lazım yataktan bir günlüğüne.
Banyo yapıp, sokağa çıkıp, alışveriş yapmadan gezinmenin hafifliğini tatmak; o tozlu banka, kirini önemsemeden oturup elindeki simidi ısırarak gelen geçene bakıp harika hayaller kurmak lazım içten içe.
Ayaklarını vurmadığı için ayakkabıların, yürümek gerek hem de kilometrelerce.
Kadınların kesin arada bir seyahat etmesi lazım kendi başına...
Yonca TOKBAŞ