- 12 Temmuz 2006
- 1.807
- 29
- 44
Onların kocaları Baran veya Selim değildir; çoraplarını hep oraya buraya atan kaba adamlardır :)) Sanki banyodaki kirli sepetini görmezler. Su içtiği bardak ortadadır, hatta bir sürü bardakla doludur etraf, her seferinde yenisini alır bu adam; offf Allah’ım ya sabır :)
Ellerini bir yıkar lavabonun vay haline, yer gök su olur. Hele pazar günü o koltuktan o koltuğa miskin miskin yatması var ya; çek vur alnının ortasından :) Ayy bir de annesi ile bebekmiş gibi konuşması yok mu? Nerede o Selim’in karizması, Baran’ın güçlü, adam gibi adam halleri :)
Oysa evlendiğim zaman başkaydı. İsteyerek, severek, aşık evlendim. Gözlerinde dönüyordu dünya, ben onun, o benim için yaratılmıştı :) Onun için kahvaltı hazırlamak, banyoya girdiğinde bornozunu hazır etmek, arkasından ıslak havluları asmak, yorulmuştur diyerek masaj yapmak, keyfi yok diyerek bira sevmesem de oturup onunla içmek; Allah’ım ne keyifti :)
Ne değişti peki? O değişti o. Evlendiğim romantik adam gitti, yerine bencil, düşüncesiz, maçkolik, sinirli, sürekli iş-ev arası bir adam geldi.
Şimdi yazacaklarıma kızacaksınız hanımlar ama, erkekler o kadar bukalemun gibi renk değişmezler. Anatomileri müsait değil buna. Başta neyse sondada aynıdırlar. Kafaları da çok çalışmaz (bunu saflık anlamında söylemiyorum; kadınlar kadar derin düşünmezler, düşünemezler; neyse o, cin değildir hiç biri ).
Kadınlar kadar duyguları da zengin ve derin değildir. Hiç; birinin giydiği gömleğe “hıımmm nereden almış acaba ? Pazardır Pazar” diye iç geçiren adam gördünüz mü? Veya tepeden tırnağa inceleyip, sırf haz etmediği için “sen kilo mu aldın” diye kinayeli konuşmalar duydunuz mu aralarında.
Duyamazsınız. En fazla “ağabey bira göbeği bu, eee hani erkek adamada yakışıyor dimi” diye gülüşür onlar. Veya “moruk benim işim olmaz çarşı pazarla, hatun alır ben giyerim ağabeyciğim; heee işte bu kadar” der onlar.
Ellerini bir yıkar lavabonun vay haline, yer gök su olur. Hele pazar günü o koltuktan o koltuğa miskin miskin yatması var ya; çek vur alnının ortasından :) Ayy bir de annesi ile bebekmiş gibi konuşması yok mu? Nerede o Selim’in karizması, Baran’ın güçlü, adam gibi adam halleri :)
Oysa evlendiğim zaman başkaydı. İsteyerek, severek, aşık evlendim. Gözlerinde dönüyordu dünya, ben onun, o benim için yaratılmıştı :) Onun için kahvaltı hazırlamak, banyoya girdiğinde bornozunu hazır etmek, arkasından ıslak havluları asmak, yorulmuştur diyerek masaj yapmak, keyfi yok diyerek bira sevmesem de oturup onunla içmek; Allah’ım ne keyifti :)
Ne değişti peki? O değişti o. Evlendiğim romantik adam gitti, yerine bencil, düşüncesiz, maçkolik, sinirli, sürekli iş-ev arası bir adam geldi.
Şimdi yazacaklarıma kızacaksınız hanımlar ama, erkekler o kadar bukalemun gibi renk değişmezler. Anatomileri müsait değil buna. Başta neyse sondada aynıdırlar. Kafaları da çok çalışmaz (bunu saflık anlamında söylemiyorum; kadınlar kadar derin düşünmezler, düşünemezler; neyse o, cin değildir hiç biri ).
Kadınlar kadar duyguları da zengin ve derin değildir. Hiç; birinin giydiği gömleğe “hıımmm nereden almış acaba ? Pazardır Pazar” diye iç geçiren adam gördünüz mü? Veya tepeden tırnağa inceleyip, sırf haz etmediği için “sen kilo mu aldın” diye kinayeli konuşmalar duydunuz mu aralarında.
Duyamazsınız. En fazla “ağabey bira göbeği bu, eee hani erkek adamada yakışıyor dimi” diye gülüşür onlar. Veya “moruk benim işim olmaz çarşı pazarla, hatun alır ben giyerim ağabeyciğim; heee işte bu kadar” der onlar.