Kocaeli Yöresel Örf Ve Adetleri

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
293.024
602.886
43
Düğün Yörede genellikle söz kesimi için kız evine giden damat anası gelinimi getirin diye seslendikten sonra yere kumaş serer ve kız bunun üstünden yürüyerek kaynanasının önünde oturur. Kıza takılar takılır ve armağanlar verilir. İki üç hafta sonra erkeğe nişan takılır, kız evi iki tepsi baklava gönderir. Düğün çeyiz asmayla başlar. Bazı çevrelerde ilk gün gelin ve güvey çörekleri yapılır, kız evinde kadınlar, erkek evinde erkekler toplanır. Gece yarısından sonra mumlarla "Heyamola" çekilerek oğlan evine gelinir, eğlenceler sabaha kadar sürer. Yörede kına gecesine "Düri" gecesi de denir. gelin daha çok Perşembe günü alınır. Gelini almaya damadın sağdıcının önderliğinde gidilir. Damat gelin alayını kapıda karşılar ve gelin arabadan indikten sonra bıçağını çekerek kapıya saplar, birlikte içeri girerler. Topluca yatsı namazı kılındıktan sonra dini nikah kıyılır. doğum Gebenin midesinin yanması bebeğin saçlarının çıkmasına, gebelik çillenmesi doğacak çocuğun kız olacağına yorulur. Çocukları yaşamayanlar, yeni doğmuş bebeklerini hiç çocuğu ölmemiş kadının koynundan geçirirler. Anne ve çocuğu kırk gün geçtikten sonra komşular götürülür. Her gidilen evden yeni doğan bebeğin dölünün bereketli olması için yumurta verilir. Yörede çocukların tek sayılı yaşlarda sünnet ettirilmesinin daha uygun olduğu kabul edilir. Kocaeli´nin fetih simgesi: Orhan Camii Orhan Camii, Kocaelinin fethini simgeleyen tek cami. Camide her cuma günü imam hütbeye kılıçla çıkıyor. Hutbede de elinde kılıçla cemaate sesleniyor. Bu gelenek yüzyıllardır fethin simgesi olarak gösteriliyor. Kocaeli İzmit Körfezine hakim tepede, Kalenin ortasındaki set üzerinde yer alan Orhan Camisini, Orhan Gazi, Süleyman Paşaya 1332-1333 yıllarında yaptırmış. Daha önce bu caminin bulunduğu yerde eski bir kilise kalıntısı olduğu da kaynaklarda belirtiliyor. V.Cuinet, buradaki Bizans kilisesinin Orhan Gazi tarafından 1330a doğru camiye çevrildiğini ileri sürmüştür. H.Dernschwans, eskiden kilise olan bu yere Orhan Gazinin cami yaptırdığını kaydetmiş, Ekrem Hakkı Ayverdi, caminin kilise ile hiçbir ilgisi olmadığını ileri sürmüş. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, 1938de burada yaptığı kazıda kale duvarlarına rastlamış ancak, kilisenin varlığını belirten herhangi bir ize rastlamamış. Nitekim, Orhan Gazi Camisinin kilise üzerinde yapılıp yapılmadığı da kesinlik kazanamamış. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki kayıtlarda bu cami Orhan Gazinin eserleri arasında gösterilmiş. Sultan Abdülmecit zamanında yapılan onarım kitabesinde de Süleyman Paşanın ismi bulunuyor. Günümüze ulaşan önemli eserlerden biri olan Orhan Camisinin mimari yapısı Abdülmecit dönemine ait. Avlu kapısı üzerinde yirmi kartuşlu talik yazılı onarım kitabesinde Serasker Rıza Paşanın caminin durumunu padişaha bildirerek 1848de onarımını sağladığı belirtiliyor. Orhan Gazi Camisinin yapı üslubu XIX.yüzyıla ait olduğunu açıkça göstermektedir. Cami, 15.40x20.85 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, moloz taştan yapılmış. Sonraki yıllarda, 1843te önüne bir de ahşap son cemaat yeri ile hünkar mahfili eklenmiş. Cami, orijinal temelleri üzerine aynı planda yeniden yapılmış. Geç devir mimari üslubuyla bağdaşmayan kalın duvarlar arasındaki ağaç hatıllar ve alt sıra pencerelerinin uzun kemerli pencerelere dönüştürülmesi iki devir arasındaki çelişkiyi de göstermektedir. İbadet bölümü kare kaide üzerine oturtulmuş, silindirik gövdeli yivlerle şekillendirilmiş altı metre yüksekliğindeki ahşap kubbeyi taşımaktadır. Kubbe çatının altında kalmış ve dışarıya yansımamış. İç mekandaki bezemeler son derece sadedir. Kubbe çevresinde ağaç süslemeler ve balık pulu motifler eklenmişt. Bunun dışında kalan alanlar da badanalanmıştır. Caminin kuzeybatı köşesine taş kaide üzerine oturtulmuş tek şerefeli bir minare eklenmişti. Meydana gelen 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminde bu minare de hasar gördü. Minare, camiye gelen cemaat üzerine düşme ihtimali göz önünde bulundurularak Cami Derneği tarafından yıktırıldı. Cami çatısı üzerinde kalan kısımdan içeri su sızmaması için huni şeklinde bir sacla kapatıldı. Dernek, daha sonra minareyi yeniden yapmak için girişimlerde bulundu fakat cami tarihi eser olduğu için minare projesinin Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından hazırlanması bekleniyor. Caminin hemen karşısında bir de tarihi çeşme bulunuyor. Canfeda Kethuda Kadın Çeşmesi adı verilen tarihi eser daha önce onarım gördü. Hazne bölümü betonarme sıvalı olan çeşmenin dikdörtgen kitabesinde sülüs yazısıyla yazılmış H. 1243 M. 1827 tarihi mevcuttur. Caminin güneyinde bir de mezarlık bulunuyor. Zamanla harabeye dönen mezarlık, yeniden düzenlenerek yeşillendirildi. Her cuma hutbe kılıçla okunuyor Camiyi önemli kılan tarihi kadar hutbenin kılıçla okunması. Cami yapıldığı tarihten bu yana fethin simgesi olarak imamın hutbeyi kılıçla okuması. Türkiyenin birkaç camisinde bu uygulama yapılıyor. Kocaelide ise sadece Orhan Camisinde bu gelenek devam ediyor. Bu camide görev yapan tüm imamlar bu geleneği yerine getirdi. Şimdi de cami imamı Ali Fazlı Demir bu geleneği yerine getiriyor. Hoca hutbe okumak için minbere kılıcı sağ eline alarak merdivenleri çıkıyor. İmam hutbeyi okurken de kılıcı elinden bırakmıyor. Hutbe okunduktan sonra imam kılıçla aşağı iniyor. Cami çevresi yeniden düzenlendi Türkiyede tarihi öneme sahip cami yıllarca kaderi ile baş başa bırakıldı. Cami derneğinin kendi imkanları ile bir şeyler yapmasına karşın istenilen düzenlemeler yapılmadı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin devreye girmesi ile cami yeni bir görünüme kavuştu. Caminin ön tarafında bulunan avlu, körfez manzarası olduğu için cemaat genelde burada oturarak zaman geçiriyor. Daha önce camiye yakışmayacak şekilde duran bu avlu, belediye tarafından silbaştan yeniden onarıldı. Avlunun tabanı mermerle döşenirken, çevre duvarı yenilendi ve demir korkuluklar takıldı. Avlunun ortasında bulunan iki ağacın çevresi de çevrilerek çiçekler ekildi. Camiye gelen cemaatin körfez manzarasını izlemesi içinde avluya banklar konuldu. Camideki düzenlemeleri belediyenin yardım ve destekleri ile yaptıklarını belirten Orhan Mahallesi Muhtarı Nazmi Balaban, caminin tuvaletlerini ve abdest alınan yerleri de yeniden inşa ettiklerini söyledi. Balaban, "Caminin birkaç eksiği kaldı. Birincisi minaresi ikincisi de çeşmesi. Burası tarihi eser olduğu için minare projesini bekliyoruz. Proje gelmesi halinde belediye minarenin yapılması için yardımda bulunacak. Aynı durum çeşme için de geçerli" dedi.

YÖRESEL YEMEKLER:
Yöredeki kültürel çeşitlilik ve kozmopolit yapı beslenme biçimlerinde de çeşitlilik yaratmaktadır. Tarımda çağdaş yöntemlerin kullanımı, ülke genelinin üstündedir. Bu, sebze üretiminde yoğunlaşmaktadır. Anadolu'da beslenme temel olarak unlulara dayanırken, Kocaeli'nde sebze-meyve tüketimi öne çıkmaktadır. Karadeniz'den göçlerle, karalahananın da yaygınlaştığı görülmektedir. Ancak kurutma, turşu ve komposto gibi ev konserveciliği giderek azalmaktadır. Yarımca kirazı, Değirmendere fındığı, Kandıra yoğurdu, hindi dolması ev peyniri, İzmit pişmaniyesi bu yörelerin adıyla özdeşleşmiştir. Yöremizin yerlileri olan Manavlar'ın köylerinde yöresel yemekler varlığını sürdürmektedir. Bu yemeklerden bazıları;
Çorbalar:Tarhana, Umaç, Bulamaç,
- Et Yemekleri:Yahni, Kavurma, Tavuklu Keşkek, Çiğceli Kavurma
- Sebze Yemekleri: Mantar Yemeği, Ebe Gümeci, Mancar Yemeği( Çiçekli Mancar )
Hamur İşleri:Ev Makarnası, Gözleme, Cizleme (Akıtma), Lokum, Mantar Böreği, ÇiğceliYumurta,
Cevizli Börek Tatlılar: Höşmerim ( Peynir Tatlısı), Kuru Helva, Otur Fatma Tatlısı, İrmik Helvası, Kübe Tatlısı ve çeşitli Sarma ve Dolmalar.
Pismaniye Pişmaniye kente özgü bir tatlı türü olarak ün kazanmıştır. Yolculuklarda İzmit'ten geçenleri önce Pişmaniye satıcıları karşılar. Kutular içinde ak pamuk görünümü veren bu tatlı ilin simgesi gibidir. Tüm yöresel şenliklerin, şölenlerin de vazgeçilmez yiyeceklerindendir. Un ve şekerden yapılan tatlının anavatanıysa "Eski Acemistan" olarak biliniyor. Oradaki adı "Peşmek"tir. Kocaeli'nde Pişmaniyenin bilinen ilk ustasının Kandıralı Hayri Usta olduğu söylenmektedir. Pazara yönelik üretimi de, yapımını Hayri Usta'dan öğrenen Hacı Agop adlı bir Ermeni şekerci başlatmıştır. Bir süre sonra tüm Ermeni şekerciler Pişmaniye yapımına yönelmiş, Cumhuriyet sonrasında mahkeme başkatiplerinden İbrahim Çınar pişmaniyenin İzmit'te tanıtımını sağlamıştır. Hacı Agop'un oğluna Türkçe dersleri vermek için sık sık dükkana gidip gelirken pişmaniye yapımını da öğrenen İbrahim Çınar emekli olunca tümüyle pişmaniyecilik yapmıştır. Özgün bir tatlı çeşidi olması, hafifliği, pişmaniyenin il dışında da aranmasını, ilgi görmesini sağlamıştır. Kavrulmuş una kaynamış şekerin yedirilmesi ilk bakışta kolay gibi görülmektedir. Ancak küçük bir yanlışlıkla tüm emek ve harcamalar boşa gidebilir. Çevrede pişmaniye adının buradan kaynaklandığı öne sürülür : "Yapan bin pişman, yapmayan bir pişman". Satıcılarsa aynı tekerlemeyi yolculara yöneltmektedir : "Alan bir pişman, almayan bin pişman! Pişmaniye

YÖRESEL GİYİM:

İlin nüfus yapısındaki çeşitlilik, giyim-kuşamına da yansımıştır. Geleneksel yapının sürdüğü 1960'lara kadar ildeki giysiler oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu, göçmen kesimlerde daha belirgindir. Çerkez, Abaza ve Gürcülerin giyiminde Kafkas etkisi görülmektedir. Yöresel giysi denildiğinde ilk akla gelen ilimizin yerlileri olan Manavların giysileri olmaktadır. Bu kesimin giysileri Manav köylerindeki orta yaş kadınlarımızda özgün yapısını sürdürmektedir.Kadın giysileri; başta, ön tarafı oyalı tepelik fes eşarpla başa bağlanmakta onun üzerinde kuşak hizasına kadar inen uçları oyalı atkı örtülmektedir. Gövdede içlik üstünde yakasız gömlek ve en üstte kalça hizasına kadar inen ceket giyilmektedir. Ceket üzerinden kemer bağlanmaktadır. Gövde altında diz altına kadar inen şalvar bulunmakta, ayakta da özgü çorap ve siyah kundura giyilmektedir. Erkeklerde klot pantolon, yakasız gömlek, belde özgün şal kuşak, başta püsküllü örgü fes ve ayakta siyah ayakkabı bulunmaktadır. Kandıra ve Karamürsel'in köylerinde yer yer geleneksel giysilerden renkli şalvara , renkli ve desenli basma entariye, ak yazma ya da " serpme" denilen geniş, uçları püsküllü başörtülere rastlanmaktadır


HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Yörede değişik bölgelerden gelen toplulukların getirdikleri oyunlar görülür. Her topluluk geldiği yerin oyunlarını yaşatmaya çalışmıştır. Yalnız Kandıra ve Karamürsel bir ölçüde geleneksel bütünlüğünü koruyabilmiştir.İlimizde, Balkanlardan, Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi'nden gelen topluluklar ve Çerkezler bulunmaktadır. Kimi köylerde horon, hora ve karşılamalar, kasap oyunları, zeybekler ve Çerkez oyunları oynanmaktadır. Bunlarda öbür yörelerdekinden ayrı bir özellik görülmemektedir.İlimizin ilk yerlileri olan Manavların maalesef henüz derlenememiştir. Ancak merkez ilçemizin tamamı ile diğer ilçe merkezlerimiz dışında kalan köylerimizin büyük bir bölümünde yöresel oyunlar oynanmaktadır. Müziklerinin ince sazlarla ( Klarnet, Keman, Cümbüş, Darbuka, veya Küçük Davul) çalındığı oyunlar; erkeklerde kaşıkla ve bireysel oyunlar şeklinde,kadınlarda gruplar halinde kaşıklı veya kaşıksız olarak oynanır. Kına gecelerinde kapalı mekanlarda bir kadının ritim tutarak sözlü türküleri eşliğinde oynanır.Doğu Karadeniz Bölgesi'nden gelen insanlarımızın yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimlerinde kemençe veya Karadeniz davul-zurnası eşliğinde horon türü oyunlar şeklindedir. Oyunlar Kocaeli'de yaşayanlara özgü bir karakter kazanmamıştır. Oyunlar asıl yöresindeki isim ve figürlerle aynıdır.Balkan Türkleri-Muhacırlar 1920'li yıllarda geldikleri ve daha sonraki yıllarda yöreden gelebilecek göçlerle takviye olmadıkları için oyunlarda yöresel özgünlüklerini kaybetmişler ve modernize olan kent yaşamına uyum sağlamışlardır.Kafkas göçmenlerinden Çerkezler ve Abazalar daha çok İzmit ve çevresinde birkaç köy ve beldemizde özgün yapılarını koruyabilmiştir. Buralarda akordiyon veya tuşlu sazlar eşliğinde Kafkas oyunları oynanmaktadır. Gürcüler de ise Artvin'den gelenler Artvin oyunları, diğerleri ise kemençe eşliğinde horon türü oyunlar oynamaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelenler ise davul-zurna eşliğinde halay türü oyunlar oynamaktadır.

NELERİ İLE ÜNLÜ:
Pişmaniye, Değirmendere Fındığı, Hannibal'ın Mezarı, Petrokimya ve Otomotiv Sanayi, Osman Hamdi Bey Müzesi, Eski Hisar Kalesi, Saat Kulesi, Hereke Halısı, Kandıra Yoğurdu, Abdülazizin Av Köşkü, Kaiser Wilhelm Köşkü, Ballıkayalar Vadisi ve Beşkayalar Tabiat Parkları, Darıca Kuş Cenneti, Maşukiye, Kartepe ve Kuzu Yaylası, Çoban Mustafa Paşa Külliyesi
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi

ALINTIDIR..
 
X